ELE Mİ GEÇİRİLDİK?
27 Mart 2012, 15.39 A- A+Vampir,Kurt Adam ya da Şeytan Çıkarma filmlerinin ortak bir özelliği vardır,ana tema ''ele geçirmek'' ve istekler doğrultusunda kişiyi yönlendirmektir.Beden ve Ruh ele geçirilerek farklı bir aleme sürüklemek,sahibi gibi davranmak esas hedeftir..O filmleri az çok bilirsiniz,kahraman bir süre sonra paronaya yapmaya başlar,''acaba herkes mi o tarafa geçti'' sorusunu sorar kendine hatta kısmen kendisinin de fethedildiği ya da edileceği korkusunu taşır.
Olaylar karşısında tepki gösteremeyen bireyler bir süre sonra hayatı sadece kafa sallayarak geçirirler,yanı başında kavga oluyordur boş gözlerle bakar,gözünün önünde bir bayan tacize uğrar oralı dahi olmaz,memleket meselelerini sorgulamaz,her türlü dayatmaya boyun eğer,kısaca tepkileri kısmen ya da tamamen alınmış bir şekilde etliye sütlüye dokunmadan hayatını idame ettirir.Buna yapısal bir durum diyenler olabilir içinizden, fakat ben bu durumun daha çok mevcut düzenden kaynaklandığı kanaatini taşımaktayım.Kişilerin olaylar karşısında tepki vermelerini engellemek için ilk paragraftaki gibi ''ele geçirilme'' anlayışının hakim olduğunu düşünmekteyim.Hal böyle olunca Vampir filminde ''acaba hangi arkadaşım vampir oldu'' diye düşünen kahramanımız gibi az çok tepkileri alınmamış,ele geçirilmemiş kişilerin benzer paronayaları çevresindekilerle ilgili yaşadığını düşünüyorum.
''Bu hayatta beni hiçbir şey şaşırtmaz,duyacaklarım asla sürpriz olmaz'' lafı görüntüde Beylik bir laf gibi duruyor değil mi?.Feleğin çemberinden geçmiş,hayatı yalayıp yutmuş ve bunun altını özellikle çizen bir kişinin lafı gibi.Belki bir çoğunuzda bu düşüncedesinizdir,bu lafın tecrübe koktuğuna inanıyorsunuzdur.Ben aynı fikirde değilim,eğer etrafımızda yaşanan ya da duyabileceğimiz abes şeyler bizi şaşırtmıyorsa,şaşıracak birşeyimiz kalmadıysa ele geçirildik demektir.Her olayı kanıksama,normal karşılama,tepki verememe durumu bir süre sonra başımıza gelen kötü bir olay sonrasında toplumun reaksiyonunun da benzer olmasını yani yaşadıklarımızı normal karşılaması durumu getirir.
Haberleri izliyoruz,trafik kazaları,tecavüz vakaları,Şehit haberleri,kapkaç ve hırsızlık olayları,töre cinayetleri,ensest ilişkiler farkında mısınız hepsi normalleşti gözümüzde,ağzımızı açıp ''aaaaa'' diyemez olduk,tepki gösteremez olduk,kısaca suç kanıksandı tarafımızca,şaşırmadan hayatımızı sürdürür olduk.Yazdıklarıma komplo teorisi gözüyle bakanlarda olabilir fakat tamamıyla ya da kısmen ele geçirilmiş durumdayız.İşin kötü yani ilk paragrafta saydığım filmlerdeki gibi 90 dakikadan ibaret bir durum yok.Eğer ruhumuza bir defa müdahil olunduysa bu ölümcül virüs hayatımızın geri kalanınıda esir alacak.Genelde bu tarz ahkam kesen ve bilmiş bilmiş yazılarda yazının sonunda çözüm önerisi sunulur.Kusura bakmayın bu konuda bir reçetem yok,reçetem olsa önce kendim uygulardım:).Yoksa ben ELE Mİ GEÇİRİLDİM? Sizde mi ELE GEÇİRİLDİNİZ ? Sevgi ve Saygılar...
YORUMLAR
Bloğu okuyunca bir film geldi aklıma 'İsyan' 2002 yapımı, orada savaşın yaralarını sarmak için, bireylerin duygularını bir ilaç ile kontrol altında tutarak , duygusal hiç bir şey hissetmemelerini sağlıyorlar ve duygularını tetikleyecek her hareket yasaktır. Sanırım bize de o haptan verdiler her şeye tepkisiz kaldık..
Eline sağlık trapper..
Yabancıları bitirdim yerli korku filmlerinde ilerlerken bu paylaşım cuk oturdu ))) Bu gün kesintisiz eğitim konusunu tartışan üç taraftan biri olarak sizin gibi düşündüm. Onlar ele geçirildi bana sıra ne zaman gelecek. Ne kadar direneceğim yada sonunda bendemi öyle düşüneceğim gibi sorular geçti aklımdan. Tamamen iktidar gibi düşünen, iktidar taraftarı olan ancak onlar gibi düşünmeyen, tamamen karşı tarafta olan karşı düşünceye sahip olarak kesintisiz eğitimi yorumladık :) Doğrusu biri çıkıyor ak diyor yine aynı mecradan bırı çıkıp kara diyor. Ben korkuyorum gördüğümüz ak karadır diyeceğiz. İnsanların beynini durdurdular artık kimse düşünmüyor zombiler gibi sürükleniyoruz :)))
Birazda istenen buymuş gibi geliyor bana da.Savunmasız, zayıf, düşünemeyen, tepki vermeyen insanları ele geçirmek daha kolay . Haklısınız . Tüm kalbimle hak veriyorum size. Çözüm ne peki?
En sonunda anladık ki:Ne teknolojik yatırım,ne çağadaş yatırım.Öncesinde ülkemize Ahlak ve Kültür yatırımı şart.Her sorunumuz;adam kayırmacılığımız,rüşvet yeyip,torpil yapmamız ve içimizde ki İrlandalılardan kaynaklanmıyor mu?
Bunları yapan sen,ben ve o...
Her ilerleyişin başı düzgün bir ahlak ve oturmuş bir kültürdür.Bizde vardılar,artık yoklar.
“Ele geçirilmek” istemesek de bunun için dirensek de, maalesef öyle bir konuma getiriliyoruz ki bizlerde ele geçiriliyoruz sonunda : ( . Olması gerekenin ne olduğunu söylediğimizde ukala, çokbilmiş vs vs sıfatlara suçlanıyoruz.
Direniyoruz, düşüncemizin arkasında durmaya inatlaşıyoruz, çünkü diyoruz doğru bu ve sağdan bakıyorum doğru, soldan bakıyorum doğru.. Ama yok kabul görmüyor. Bağırıyorsunuz, çağırıyorsunuz gücünüz yetmiyor ve işin en kötüsü yalnızsınız..
“Emir demiri keser” durumunda “lanet olsun, pes” diyoruz ve sizin deyiminizle, sessizce, şaşırmadan hayatımızı sürdürmeye devam ediyoruz maalesef.
Ve en kötüsü de bunun sanırım bir çaresi yok artık :
Ben hala ele geçirilmedim :) Aslında kimse geçirilmedi.Sizinde söylediğiniz gibi bu laf ''Bu hayatta beni hiçbir şey şaşırtmaz,duyacaklarım asla sürpriz olmaz'' sadece beylik lafı.Birçok insan bu lafı kullanıyor evet ama kimse bunu uygulayamıyor.Haniz biz toplum olarak güçlü gözükmeyi severiz ya ben bu yollardan geçtim ve herşeyi biliyorum imajını yaratmak için söleriz bu kelimeyi vb. kelimeleri.Ama başımıza bir olay geldiğinde yine hayretler içinde bakarız dünyaya "Bu da mı bana bunu yaptı" diyebiliyorsak ki deriz genelde -çünkü her olayda biz hatasız- çevre hatalıdır.Hala ele geçirilmemişiz demektir.Toplum sorunlarına gelince sizin de dediğiniz gibi çözümü yok,çözüm önerisi olsa kaç yazar herkes bildiğini okuduktan sonra :)
Ellerinize yüreğinize sağlık...
"Haliçte yaşayan Simonlar -Dün Devlet Bugün Cemaat" isimli kitabı geldi.
Hanefi Avcı, kitabın giriş bölümünde o kadar güzel ve net anlatmıştı ki bu durumu...
Biraz uzun ama en güzeli O'nun kaleminden aktarmak olacak:
"Haliç o zamanlar inanılmaz kötü kokuyordu, tam olarak lağım kokusu duyuluyordu ve ben bu kokuya dayanamıyordum. Arabanın bütün camlarını kapatıyordum. Koku gelmesin diye burnumu parmaklarımla kapatmama rağmen Haliç’ten gelen hafif bir koku bile midemi bulandırmaya yetiyordu.
Haliç’ten geçmek benim için bir ölümdü, daha yaklaşmadan Okmeydanı’ında burnumu kapatmam gerekiyordu., ta ki tüneli geçinceye kadar.
Fakat Haliç’in etrafında yaşayan insanlara bakıyordum; onlar parklarda geziyor, yemek yiyor, hatta bir kısmı piknik yapıyordu, bu kötü kokudan sanki hiç rahatsız değillerdi. Bu durum bana çok tuhaf gelmişti.
Demek ki kötü bir ortamda bulunan insanlar bir müddet sonra oraya uyum sağlayıp alışıyorlar ve bu ortamın çirkinliğini göremiyorlardı. Ne kadar kötü ve sağlıksız bir ortamda bulunulursa bulunulsun bir sure sonra kişinin bünyesi bu duruma uyum sağlayarak kötülüğün farkına varamıyordu.
Bir an için düşündüm. İnsanın içinde bulunduğu koşullara gösterdiği uyum, pis kokan bir ortama bile uzun sure kalınca alışması, bunu kabullenmesi sadece fiziki ortamla mı ilgiliydi? Yoksa düşünceler, sosyal davranışlar, etik kurallar gibi toplumsal hayatı etkileyen unsurlar için de geçerli miydi?
Ayni şekilde ortama uyum sağlama anlayışını toplumsal hayatın bütün alanlarına yansıtarak içinde yaşadığımız çok kötü ortamı bile normalleştirmiştik, dolayısıyla hiç bir rahatsızlık duymadan yaşıyorduk.
İnsanlar uzun süre kaldıkları ortamda yanlışlıklara, hatalara ve bütün anormalliklere alışıyor, uyum sağlıyor."
Bazılarımız o kötü kokulara alışıyor -Hanefi Avcı'nın deyişi ile "Simonlaşıyor"-,
sorgulamaya yönelmiş beyinler ise direniyor; okuyor, gözlüyor, araştırıyor, kıyaslıyor, farkları, çelişkileri irdeliyor, yargı koyuyor vs vs... Fazla bir şey yapamayacağını, çaresizliğie düştüğünü gördüğünde ise "Boşver" de diyemediğinden "Ele geçirilmiş" gibi yapabiliyor.
Bazıları da "Her ne olursa olsun, bir kişi bile olsa..." diyor, senin gibi.;)
Teşekkürler
Sevgiler
Merhaba
Toplumumuz 3 maymunu oynadığı müddetçe bu dengesizlikler devam eder. Üzücüde olsa kabul ediyoruz. Şuur'unu kaybetmiş duyarsız bir toplum olmuşuz.:((
Sevgiler...............
Terör, cinayetler, deprem vs.. bunlar hiç birimizin kabul etmediği fakat elimizden de birşey gelmediği durumlar. Bence biz hiç alışmadık bu durumlara, sadece çaresiz bırakıldık...
Eline sağlık...
Güneşin balcıkla sıvanamayacağı bilindiğinden gölgeleyecek kılıfların bulunması gerek,
yaşananlar da maalesef bunlar...