gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

ÇOCUKCA BİR YAZI

30 Mart 2012, 13.10
A- A+

Hep çocuk kalmak. Biliyorum bunu başarmak çok güç ama tamamen başaramıyorsanız da en azından yarısı kadar çocuk kalabilsek. O zaman daha yaşanılası geleceğini düşünüyorum hayatlarımızın.

 

Küçükken elimize uzunca bir dal geçirdiğimizde bacaklarımızın arasına alıp köy yollarında dörtnala koşardık. Yolda bizi gören büyüklerimizin ata bindiğimizi düşünmesi yetmezdi, bizi gördüklerinde kenara kaçmaları daha da coşardık sahiden ata biniyormuşcasına.

Bir de elimize geçen küçük bir sopayı direksiyon yapıp araba sürme sevdamız vardı ki, arkada gözümün olmadığını 3m yükseklikten düşerek öğrenmiştim :) şimdi o gün bugündür arka arkaya giderken dönüp bakmalarım 3 yaşımdan bana hatıradır. Gerçi arada bakmayı unutuyorum hala ve duran araçlara tosladığımda oluyor ama “gel gel ses duyana kadar gel” sözünü yerine getirdiğimi düşünüp gülüyorum :)

 

İnsan büyüdükçe sanki içinden mutluluğunu alıyorlarmış gibi geliyor bana. Bizler büyüdükçe mutsuzluğumuz da büyüyor. Bir çocuk düşünün yeni yeni ayaklanmış, ilk işi kanepelerin üzerine çıkmaktır. Kanepelerin tepesinde gezinmek ister. Siz o çocuğu kanepeye tam çıkmışken aşağıya indirseniz(bunu 100 kere de yapsanız) çocuk yine de çıkmaya çalışır. Üstelik siz pes edip ellemediğinizde kanepenin üstünde kaldığı için sevinir. Mutlu olur. Oysa biz büyükler iki olumsuzlukta tüm gücümüz bitiverir, karamsarlık, çaresizlik, mutsuzluk sarar her yanımızı. Ondan sonra gelsin arabesk müzikler, gitsin 70likler. :))

 

Küçükken bizi küçük bir alanla sınırlarlardı, önlerimize oyuncaklar koyarlardı. Oyalanırdık, yaramazlık yapardık, o zamanlarda da ağlardık ama şimdi ki gibi vara yoğa değil belli bir amaç için ağlardık.

Küçükken konuşamazdık doğru dürüst ama derdimizi pekala anlatabilirdik. Şimdi ise konuşsak da anlatamıyoruz ya da anlaşılamıyoruz.

Küçükken de sevdiklerimiz, sevmediklerimiz olurdu. Sevgimiz sabit olurdu, değişmezdi. Sevmediklerimiz bizi kucağına aldığında ağlayarak kaçmak isterdik. Şimdi ise sevdiğimiz insanı sevmediğimiz gruba dahil edebiliyoruz.

 

Hep çocuk kalmak. Sigara içmediğim için çocuğum, ufak şeylerden de mutlu olabilmeyi başardığım için çocuğum, karşılaştığım olumsuzluklarda yılmadığım için çocuğum, dertlerimle çevremdekileri bezdirmediğim için çocuğum, hala alışveriş merkezinde horoz şekerini çevreye aldırmadan yiyebildiğim için çocuğum, istemediğim şeyleri yapmadığım için çocuğum.

Bir yanım hala çocuk kaldı, hiç büyümesin istiyorum. İçinizdeki çocuğu öldürmeyin. Hayatı ciddiye almam ama dikkate alırım. Sağlıcakla kalın…

 

YORUMLAR

30 Mart 2012, 13.58
Yazınız,  küçükken Leğen ile evimizin yokuşundan aşağıya kaydığım günlere götürdü. Ne çok eğlenirdik şimdi ki gibi çeşitli oyuncaklarda yoktu. Kendi oyuncağımızı da yapardık. Mandallarla ya da süngerle bebek yapar boyardık :) Çok da eğlenirdik ufacık şeylerle mutluluğu yaşardık. Şimdi, hiç bir şey ile yetinemiyoruz. Dediğiniz gibi küçükken sevmediklerimizden uzak dururduk geldiklerinde bariz tavrımızı koyardık.  Miimiklerimize hakim olamazdık ama şimdi sevdiğimiz, sevmediğimiz arkasından konuştuğumuz, konuşmadığımız herkese sevgi saçıyoruz. Samimiyetimizi ve sempatikliğimizi yitirdik.İçimizi nefret, kin, bencillik, çekememezlik bürüdü. 
Keşke o içimizdeki çocuğu çıkarsak, ondan öğreneceğimiz çok şey var. Elinize sağlık.
30 Mart 2012, 14.37
kara şimşeklerin modelleri vardı.tel bağlardık araba sürerdik.gazoz kapaklarını toplardık onları dikerdik toprağa.

bidon kapaklarına çamur doldururduk ütmece oynardık.çocuktuk,şehrin semtlerini keşfe çıkardık,haftada en az bir kere

kaybolurduk.karakoldaki abilerle ahbap olurduk.polislerin beyaz boyalı mavi sirenli binek renolarını filmlerde görür

sevinirdik.yummacılık oynarken bizi söbe yapana büyük hayranlıkla bakar o çizgide dedektiflik hayalleri kurardık.

anneni mi babanı mı daha çok seviyorsun sorusuna şımarır her ikisinden de nemalanmaya çalışırdık.

es kaza akıllı bir şeyler söylemeye medeni cesaret gösterdiğimiz zaman büyüklerin,bak şuna hele büyümüşte

küçülmüş sözleriyle etrafımızda biz mutlu olduk diye mutlu olan insanları düşünerek uykuya dalardık.

büyümek bana göre,insanın dünyayı küçültmesinin yanında o küçük dünyanın kabına uyma telaşıyla su gibi değil haa 

aynı bir hamur gibi oluşuma giriyoruz.gözümüzün gördüklerine uyacağız derken hamur gibi sabitleniyoruz.

kurşun askerlerim vardı şarkısını,benimde önceden kemikten camdan milelerim vardı mizansenine uyduruyorum şimdi.

yaptığımız her şeyin sevdiklerimiz tarafından gurur kaynağı olduğu dönem ilgisini sandıktan çıkarmaya kalksak şimdi.....

:((((( 

not:ayda bir başka mahallelere gider,oralardan mahallemize oyun öğrenmeye gelenler gibi yeni oyunlar bulurduk 

arkadaşlarımıza.ben bütün kuşakların içinde en renklisi olan 75 kuşağının çocuğuyum:))))).sınıf maceraları ve diğer 

oyunlarda anlatılmakla bitmez vallaha:))) çok güzeldi yazın.son cümlende ciddiyetle dikkat aynı kapıya çıkar kendi açımdan.vaktine sağlık
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın