gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

1 PARADOKS'UM VAR...

30 Mart 2012, 19.04
A- A+

       Bir çok paradoks var hayatımızda, bazen yün yumağına dolanan kedi gibi dolanıyoruz biz de yanımızda taşıdığımız paradokslarımıza.Son günlerde bir konuya feci derecede takıldım ve bu konuda ciddi çelişkiler yaşamaktayım.Çocukluğumdan beri reklam izlemeyi severim,her reklamın bir hikayesi vardır ya,reklam izlemek dizi ya da film izlemek gibi gelir bana,yani reklam araralarında içimden ya da dışımdan küfr etmem,kanal değiştirmem:).Hal böyle olunca da her reklamla ilgili ''güzel olmuş'',''keşke şöyle olsaydı''.''ı ıh bu adam bu reklama hiç gitmemiş'' gibi bilmişce yorumlar yapıyorum kendimce.''herşey iyi güzel de reklamlardan nasıl bir paradoks çıkardın be adam'' diyecek olursanız sabırsızlanmayın ağzımdaki bakla az sonra çıkacak:)

       Benim bu konudaki paradoksum daha ziyade gıda maddeleri ile ilgili.Her ürünün belli pazarlanma stratejileri vardır,bunların başında da görsel-yazılı medyaya verilen reklamlar,bilboardlara asılan gözümüzü alan ilanlar gelir,e firma haklıdır,belli bir maliyetin altına girmiştir ve bunu bir şekilde finanse edip kar etmek durumundadır.Yiyecek reklamlarındaki asıl hedef aslında çocuklardır.Çikolata,dondurma,pizza,hamburger,sucuk vs reklamlarında dikkat ederseniz direk çocukların üzerine oynanır ve Reklam'da da mutlaka bir çocuk oynar:) bu yolla reklamı izleyen çocuğun empati kurması sağlanır.Reklamı gören çocuk doğal olarak ağzının suyu aktıktan hemen sonra anne-babasının yanına gidip ''ben pizza istiyorum'' der hatta bunu bazı çocuklar emir kipinde söyler:).E Anne-Baba ne yapsın kıyabilirmi çocuğuna,imkan varsa o anda alır ya da en kısa zamanda gerçekleştireceğini söylerek söz verir.Yani reklam verenler hedef kitleye dolaylı yönden ulaşmıştır.Tabi ki sadece çocuklar etkilenmiyor reklamlardan,hepinizin bildiği bir sucuk reklamı belkide aklımızı başımızdan alıyor:).Bendeki çelişkilerde bu noktada başlıyor işte.

       Çocuk heryerde çocuk ve istekleri,beklentileri her yerde aynı.Ailesinden çikolata isteyen bir çocuğa şartlar ne olursa olsun ''yok'' denmez.Ya alınır ya da imkanlar uygun değilse dolaylı yönden,çocuk kırılmadan yok denir.Gelmiştir belki başınıza,küçükken Annenizle bakkala girdiğinizde,elinizi birşeye atarsınız,Anneniz bakkala kaş göz yaparak ''O'nu satmıyorsunuz di mi bakkal amcası'' der.Ya da çocuğunuzla gezerken oradan geçen baloncu ya da pamuk şekerci direk çocuğu keser,siz yön değiştirirsiniz durumunuz uygun değilse:).Bu esnada da takdir edersiniz ki Anne ya da Baba kahrolur.Baktığımızda,gelir dağılımının adaletli olduğu bir ülkede yaşamıyoruz.Bu yüzdende bu tarz diyalogların çok fazla yaşandığı gerçeği yadsınamaz.Tabi ki reklam verenler sırf bu toplumsal yarayı düşünüp ürünlerinin pazarlamasını yapmaktan vazgeçmeyecekler fakat R.T.Ü.K tarafından bu konudaki denetleme biraz daha hassas yapılabilir,''özendirme'' konusuna ehemmiyet verilebilir. Serbest piyasa ekonomisinde reklam önemli bir öğe,kesinlikle aynı fikirdeyim.Ama başından beri diyorum ya,bu konuda çok ortada bir yerlerde kaldım,bir münazara konusu olsa iki tarafıda çok rahat bir şekilde savunabilirim.Kısaca benim 1 PARADOKS'UM VAR.Neyse ben sucuk almaya gidiyorum:).Hepinize Sevgi Ve Saygılar...

      

 

YORUMLAR

30 Mart 2012, 21.33
Paradoks ha! Bu blogu yazmadan önce paradox' un ne olduğunu araştırsaydın keşke. Hiç olmazsa başlığı yeni duyduğun bir kelimeden yola çıkarak değilde, yazının içeriğine uygun bir şey seçerdin. Paradoks bunun neresinde Allah aşkına.
30 Mart 2012, 21.39
eline sağlık abi güzel olmuş yalnız şu sözüne yorum yapıcam 
çocuklar hakkındaki sözüne bende yorum yapıcam .


çocukken şirinler adlı  çizgi film vardı haylada var ben ordaki şirineye aşıktım ama sonradan bu olay piskolojimi bozmaya başladı , çünkü ters giden bir şeyler var koskoca köyde sadece şirine var , bunlar nasıl çoğaldı yoksa çocukluk aşkım şirine beni aldatıyormuydu 
1-şirinler aslında şirin değilmi 2- bunlar nasıl çoğaldılar 3-yoksa hepsi şirineyemi dadandı4- aman tanrım yoksa çocukluk şirine beni aldatıyomu 
yani bende bu konuda rtük ü denetime davete diyorum smile Resmi
30 Mart 2012, 21.56
Ne paradoksu ya ne saçmalıyorsun sen. Senin paradoksun varsa bize ne? ,Banane kardeşim ya, bana bir faydası var mı ? Sucuk muş, sosis miş,  özendirmeymiş, çok bilmiş seni :)))) ( taraflı yorum) Şimdi gerçek düşünceme geçelim. Sevgili Trapper, bu gıda reklamlarını geçtim de bazen evde akrabalarla oturuyoruz oldukça kalabalığız birden öyle bir reklam çıkıyor ki bayanların yüzü kızarıyor, kanalıda değiştiremiyoruz. Herkes o an kafasını Tv den çekip, ona buna alakasız şeyler söylemeye başlıyor ilgiyi oradan çekme hesabı, bazıları buna alışmış ve aşmış olabilir ama ben hala alışamadım. Neyse, hele bu reklamları Ramazan ayında yapıyorlar ya en zor imtihanda o olsa gerek. Alanında alamayanın da gözü orada kalıyor. Tv ye ekmek mi banalım kardeşim. Ama bunun çareside yok, eğer varsa neden blogunda çözümünüde bulmadın smile Resmi 
Eline sağlık ( samimi ve içten dileklerimle )
30 Mart 2012, 22.30

Yıllar önce.. herkes  gibi bende çocukluk dönemi  geçirdim.   Yaz  tatili.. yayladayız.Tam bir  mahrumiyet bölgesi.Bakkal yok, çakkal yok.  Çocukların vazgeçilmezi  malumunuz çikolata ve şekerdir.

  Annemin ilkel şartlarda  hazırladığı  ve soğumaya  bıraktığı  ağdayı çalıp  kuzenlerle şeker niyetine çektiğimiz  ziyafetin sonucu annemden  sadece  nutuk  dinlemiştim.Şiddet görmeden   sadece  nutukla atlattığım bu olay  cesaret   vermiş olmalı ki ilerleyen aylarda  bu  hırsızlığı tekrar  yaptım. Bu kez  ziyafet  biraz zahmetli olmuştu.Çünkü   şekerli  yapışkan şey,  asıl  yapılış amacına ulaştıktan sonra   tarafımdan çalınmıştı.

   ŞİMDİ REKLAMLAR:

 Sokaktakileri çaresizliğe terketmeyelim.Artan  yada  iştahsızlıktan  yiyemediğimiz yiyeceklerimizi  (sucuk dahil)   temiz bir kapta  sokağın bir köşesine bırakalım.Yada  hayvan barınakları ile temasa geçip  artan yemeklerimizi  hayırlı bir şekilde değerlendirelim. BİTTİ.  :)))

  Konuya gelince;  genel olarak  tüm  reklamlar için  aynı fikri yürütmem doğru olmaz.Ama gercekten asılsız alay edercesine sunulan  reklamlara karşıyım.Kaç  gündür  kanalları parselleyen  Bal  reklamları  buğün  itibarı ile  yayın yasağı yedi.Sebebi ,   balların  reklamdaki gibi hakiki değil, tam tersi  katkılı oldukları için.Neye inanacağız ..  neye güveneceğiz ?

     Yeri gelmişken, 3  büyük telefon şirketimizin 1 yılda  reklama  harcadıkları  para ile  Yunanistan   ekonomisi  düze çıkarmış.:))  Bu cümlede çok  şey gizli.Gururda var paradoksta :))

  Neyse çok uzattım.. emeğine sağlık. Afiyet  olsun :))))

31 Mart 2012, 00.47
Benim de çok arada kaldığım bir konu bu reklam konusu, herkes bolluk içinde yaşamıyor... Babam iflas ettiğinde bu tür olayları hep yaşadık. İnsan oruç tutarken bile, gördüğü reklamlar karşısında ağlamamak için kendini zor tutarken, ülkemizde sürekli oruç halinde olan insanları düşünmek yürekleri dağlıyor malesef, hele de çocuklarrrrr... Ama o ürünün tanıtımı da şart ne denilebilir ki, iş gerçekten özendirmede bitiyor rtükkkkk bizi duy :)) Sevgi ve saygılar bizden Trapper...
31 Mart 2012, 00.47
Çocuklara yönelik reklamlar çoğunlukta evet. Boya reklamında bile kullanılmıştı çocuklar.Bu konuda anne- baba olarak bizde sıkıntı yaşamıştık , hatırlıyorum. Sadece alım gücü hesaplanmamalı bu konuda  . Çocukların bilinçli tüketici olarak yetişmeleri sağlanmalı. Reklamı yapılan her ürün iyi değildir,gördüğümüz her şeyi almak elzem değildir , ihtiyaçlar ertelenebilmeli de fikri verilmeli çocuğa.Bunu yapmakta öyle görüldüğü kadar zor değil. Açık ve dürüst davranıldığında çocuk bunu örnek alıyor zaten.

Çocuklarıma harçlığı bazen onlara çok büyük gelecek kadar vermişimdir. nasıl harcıycaklarınada karışmamıştım. Ama bir anda harcadıkların  da harçlığın cepten gittiğini kavraması için uzun süre harçlık vermeyerek işe başlamıştım.harçlığını ihtiyaçlarına öncelik vererek harcamayı öğrenmişlerdi . Bunun 2. yararıda  biriktirmeyi öğrenmeleri oldu. Alış verişe çıktığımızda olur olmaz şeyleri asla istemezler ikisi de.Bazı sosyal ve lüks isteklerini gerçekleştirmek için biriktirmek zorunda kaldılar. Sonunda lüksün çokta önemli olmadığını kavradılar.Yararı olacağını düşünerek yazdım deneyimlerimi umarım işinize yarar.smile Resmi
31 Mart 2012, 02.49
Tüm hayatımız, davranışlarımız,şahit olduklarımız çelişkilerin zincirleme kazalarını izlemekle geçmiyor mu zaten?..
Aklımızın kestiğine karşı durabiliyoruz biraz "gözükara" isek, kesmediğine göz yumuyoruz, veya boyun eğiyoruz ya da bilincimiz hiç görmemeye iteliyor.

"Komşun aç yatarken, sen tok yatma!" gibi şahane bir öğretiye sahip toplumumuzu yöneten ve yönlendirenler "Özendirme ya da özendirmeme " konusunda bilinçli biçimde çifte standardı rahatlıkla uygulayabiliyorlar.
-İçki, sigara reklamı yasağını koyarken kurban bayramından kurban bayramına et bulabilen toplum çoğunluğunun varlığından bal gibi haberdar oldukları halde, sürekli ağız sulandıracak yiyeceklerin sergiilenmesinde en ufak sakınca görmüyorlar.-
 Ama bu onların paradoksu falan değil.
Bağlı bulundukları ideolojiyi tribüne çkarırken hizmet ettikleri sistmin gereğini senkronize dansettiriyorlar...

Sonra biz de bunları paradokslarımız sanıyoruz...;)

Reklam tüketimi körükler, tüketim emperyali. Çark döner, köle insan, sistem hizmetkarı olarak kullanılan, -ödül olarak sahte güç balı yedirilen- soyuna ihanet eden insanlar kutarafından öğütülür.

Sonra bize derler ki,
 "Buldun da bunuyosun! Sen düşünme böyle şeyleri haline şükret! Ye sucuğunu otur aşağı!"
:)

Ellerine sağlık, güzeldi yine.
Sevgiler


31 Mart 2012, 03.33
İşletme okuyanlar iyi bilir, bir malın üretiminden sonra ki ilk aşama iyi bi reklamdır.. Amaç  hedef kiteleye ulaşmaktır. Pazarlamanın gelişebilmesi, sistemin ilerleyebilmesi için en önemli adımdır.

Bi ara, Ramazan günlerinde reklamı yayından kaldırma konusu tartışıldı ve o dönemde kaldırıldı...diye hatırlıyorum. 
Bu tarz sucuk reklamları gerçekten diğer reklamlarla kıyaslandığında, fazlasıyla özendirici nitelikte.

Toplum yapısını düşünürsek, reklamın özendiricilik  dozajını biraz azaltmakta yarar var diye düşünüyorum. Çünkü................. birileri artan sucukları çöpe atarken, birileri de ne yazık ki o çöpe atılan sucuğa bile hasret durumda...

Eline sağlık..  Blog portala farklı bir hava gerekti, eh biraz sucuk koktuk ama olsun :)
31 Mart 2012, 13.09
Evet benim blogtaki ana temaya paralel bir yazı olmuş, tamamlayıcı nitelikte hatta      bunun için teşekkür ediyorum. Sanki ben salona iç kapıdan girmişim sizde balkon kapısından girmişsiniz, birleştiğimiz nokta aynı, çocuklar diyince akan sular durur, çocukları ilgilendiren alanda da ilgilendirmeyen alanda da çocuklar hep baş rolde..Asıl hedef ailelerin çocuklara karşı konulamaz zaaflarını kullanarak istedikleri sonuca ulaşabilmek. Ama suistimal edilen şeyi unutuyorlar söz konusu emperyalizm olunca. Görüp görecekleri şeylere asla ulaşamayacak olan çocukları, bu da beni inanılmaz üzüyor.Hele de o reklamlardaki yiyecekler, yetişkin insanları bile özendiriyorsa varın çocukları siz düşünün artık..Elinize sağlık bu konuyu bir de siz düşündürdüğünüz için..
31 Mart 2012, 15.29




"1 Paradoksum Var" diye sınıfa girdi hocamız. hönk! selam vermeden 'yumurtlayan tavuk' gibi fikrinin geldiğini söyleyen hocamıza bön bön bakıyoruz. paradoksun ne olduğunu bilmediğimizden değil. aradan dakikalar geçiyor hocamızda çıt yok. ama sınıf uğultuya başladı bile. bir an boş bulundum eee??? dedim. hoca başını çevirmeden gözlerini bana çevirdi. neyi merak ediyorsun, diye sordu. yani, savunduğunuz şey nedir? diye sormamız mı gerekiyordu şu an onu anlamaya çalışıyoruz da.. diye yutkunarak cevap verdim. yutkundum çünkü hocamız kolay lokma değildi, bir anda ters tepebilirdi benim "eee?"

sonra başladı kuru fasulyenin faydalarına, paradoksu anlatıyor  daha iyi kavramamız adına. daha sonra da beyin fırtınası başladı... aslında bu uyguladığı yöntem bir nevi sınavmış onun gözünde. fırtına dindi ve hocamız son noktayı koydu: SINAV BİTMİŞTİR ÇOCUKLAR... çoğunluğun yüz ifadesi sanırım böyleydi : 

 o.O

bana o günleri hatırlattın Trapper, tekrar yaşadım sanki. iğrenç bir sineğin, reklamın faydasıyla nasıl iyi, güzel ve faydalı gösterilebileceğini, reklamcılığın paradoksa ilişkililendirildiğini tekrar hatırlattın bu başlıkla. 


asıl mesele şu: basit bir ürünün bile iyi bir şekilde pazarlığa sunulabilmesi adına iyi bir reklama ihtiyacı var. ama insanların gelir düzeyi ile reklamlardaki şaşalığın ters düşmesi de can yakıyor tabii. bölümüm işletme olsaydı; tezimin konusu büyük ihtimalle 'reklamlar ve gelir düzeyi arasındakii orantı bozukluğu' olurdu. hatta ben tez konuları oluşturup bunu ticarete mi dönüştürsem :))





Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın