gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Hasret ve Gurbet Kuşları Yok Artık!

08 Nisan 2012, 00.16
A- A+

İçerisinde hasret çekeni, gurbetçisi olmayan bir mahalle ya da sokak var mıdır? Yoktur… Her mahallede Peygamber ocağına oğlunu asker veya gurbete kızını gelin göndermiş bir ana, nafakası için köyünü terk etmiş bir yiğit, cananını özleyen bir can, yurt dışına evlatlarını göndermiş torun hasreti çeken ihtiyarlar mutlaka vardır. Yani her mahallede gurbet ve hasret vardır.

Bu özlemlere onlar son verirdi. Ellerinde veya çantalarında deste deste gurbetten sılaya özlemleri taşırlardı. Üniformaları, şapkaları ve dedim ya çantaları vardı. Çoğu güler yüzlüydü ve çoğu zaman güler yüzlü karşılanırlardı. Öyle ya, sabırla, hasretle gözler hep onların gelmesini beklerdi.

Onlar mahalleye girdiğinde hafiften bir hareketlenme olurdu. Ufak çocuklar “ Postacı geliyorrr!” diye bağırarak eve koşardı. Hasretle yanan yürekler hemen yanına varır, “ Bize var mı?” diye sorardı. Alınan cevap olumlu ise yüzlerde sevinç, olumsuz ise hüzün okunurdu.

Mahallelinin çoğunu tanırlardı. Tamam, kabul, bazen adres şaşırdıkları da olurdu. Bu tür durumlarda genellikle şapkalarını hafif kaldırıp, başlarını kaşırlardı. Kim bilir kaç defa gözlerin yaşarmasına, burunların çekilmesine, sevinç naralarına şahit olmuşlardır. Ve yine acaba kaç defa okuma yazması olmayanlara mektuplarını okumuşlardır…

Artık yoklar veya varlarsa da ben göremiyorum. Sanki buhar olup uçtular. Hafızamı yokluyorum en son ne zaman postacı gördüm diye inanın hatırlayamıyorum. Gelmiyorlar artık kapılarımıza. Şu dörtlüğü bilmeyenimiz var mı? Hani çocukken hepimizin bildiği…

 

Bak postacı geliyor

Selam veriyor

Herkes ona gülüyor

Merak ediyor…

 

Evet, merak etmeye devam ediyoruz ama artık postacılar gelmiyor. Çünkü mektup veya kart postal yazmıyoruz artık. Sevgimizi, özlemimizi, bayram ve doğum günü kutlamalarını kısa, herkesin bildiği cep telefonu mesajlarına sığdırıyoruz. Allah aşkına, bu durum ben seni hatırladım artık bununla idare et demek değil midir? Hasretlerimiz, kutlamalarımız birkaç basmakalıp cümleye sığacak kadar küçük mü artık? Lütfen şu aşağıdaki mektubu bir okur musunuz? Mektup uzun olduğu için belli bölümlerini alıyorum. Aslında okuyanınız da vardır mutlaka…

 

Sevgili baba ve valideciğim,

 

Belki bilmeyerek size karşı birçok kusurlarda bulunmuşumdur. Beni affediniz, hakkınızı helal ediniz, ruhumu şadediniz, işlerimizi tavsiyesinde refikama muavenet ediniz ve muin olunuz.

 Sevgili Hemşirem Lütfiye’ciğim,

Bilirsiniz ki sizi çok severdim. Sizin için vesayetin yettiği nispette ne yapmak lazımsa yapmak isterdim. Belki size karşı da kusur etmişimdir, beni affet, mukadderatı ilahiye böyle imiş hakkını helal et ruhumu şadet, yengeniz Münevver hanımla oğlum Nezih’e sen de yardım et , sizi de Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve himayesine tevdi ediyorum.

Ey akraba ve ehibba ve evda , cümlenize elveda , cümleniz hakkınızı helal ediniz.Benim tarafımdan cümlenize hakkım helal olsun.Elveda , elveda..Cümlenizi Cenab-ı Hakk’a tevdi ve emanet ediyorum..

Ebediyen Allah’a ısmarladım.

Sevgili Babacığım ve Valideciğim….

Oğlunuz Mehmet Tevfik

 

Bu Çanakkale’den, cepheden yazılmış bir mektup. Hangi kısa mesaj, ya da mail bu kadar anlam yüklü olabilir? Yıllarca saklanabilir?

Evet, mektuplar yazardık önceleri bir birimize. Sevgili diye başlayıp Allah’a ısmarladım diye bitirirdik. Kokumuz ve göz nurumuz kâğıda sinerdi. Emek verirdik hasretimize, sevgimize, kutlamalarımıza. Bazen fotoğraflarımızı koyardık mektup zarfına. Diyeceksiniz ki ne var bunda, cep telefonuyla ya da maillerle ile de gönderiyoruz fotoğraflarımızı. Peki, gönderdiğiniz kişi kalbi üzerinde taşıyabiliyor mu bu fotoğrafı? Ya da saçınızdan birkaç tel, ufak bir yaranıza ait kabuk veya gözyaşlarınızı nasıl göndereceksiniz sevdiklerinize? Gözyaşlarımız dökülürdü kağıda, mürekkebi dağıtırdı bu yaşlar. Cananlar dudak izlerini bırakırdı canlarına yazdıkları mektuba. Hasretle sarılırdık gelen mektuplarımıza, koklardık, içimize çekerdik, öperdik,  bir kutuda yıllarca saklardık. İleride küçük torununun mektubun arka sayfasına çizilmiş elini gören bir nine veya dede mi olmayı yoksa ondan bir cep telefonu mesajı alacak kadar değerli bir ihtiyar mı olmayı yeğlersiniz, bir düşünün isterseniz…

Peki, neden yazmıyoruz mektup artık? Çünkü tembeliz. Bizlerle beraber sevgilerimiz, hasretlerimiz, kutlamalarımız da tembelleştiler. Mektup yazmak zahmetli iştir. Bu zahmete bile katlanamıyoruz. Kalem, kağıt, zarf seçmek lazım. Pulda olacak tabi. Sonra birde mektubu postalamak için postaneye gitmek gerekli. Her yerde yoklar zaten postaneler de. Olsa da arabayı park yeri sorunu, sıra beklemek falan değil mi?

Yooookkkk! Yok, kandırmayalım kendimizi. Tembellikten değil bizimkisi. Sevdiklerimize söyleyecek sözlerimiz tükendi belki de, ya da farkında olmadan tükettik. İşin en acı tarafı da bu sanırım...

Kalpler karardıktan ve sevgiler laçkalaştıktan sonra kaleme, kağıda, zarfa veya postacılara ihtiyacımız yok…O sebeple gelmiyorlar artık eskisi kadar ne mektupla nede postacılar sanırım.

Saygılarımla…TuRK

 

Dip Not: Yazdıklarımı okurken bir durum dikkatimi çekti, bir düzeltme lazım. Cep telefonu mesajlarından bazıları ( özellikle dini bayramlarda çekilen) ayet ya da hadis olabiliyor. Bu tür mesajların taşıdığı anlam yoğunluğuna laf söylemek ne benim ne de bir başkasının haddinedir.

 


YORUMLAR

08 Nisan 2012, 01.52

Teknoloji malesef  çok şey gibi mektup'u da yok etti.

Her Mektubun sonuna ne çok elimi çizmişti annem. Sorduğumda  da ; ne kadar büyüdüğünü baban  bilsin derdi. bende sanki her hafta yazılan mektupla kendimi büyümüş hissederdim.

En sevdiğim sözdü okuma yazma bile öğrenmeden şarkı gibi gelen bana  şu sözler;

sepet sepet yumurta,

sakın beni unutma,

unutursan küserim ,

mektubumu keserim :))

08 Nisan 2012, 09.44
Postacılar mektup değil, fatura taşıyor artık. Gelişen teknolojiyle birlikte insana olan ihtiyaçta azaldı. Yakında postacılar fatura da taşımayacak, yani yakında onlara ihtiyaç kalmayacak. Çünkü faturalar mail yoluyla da geliyor.
Cep telefonlarından sonra kartpostal olayıda çöpe gitti ne yazık ki. Artık insanlar tek bir mesaj yazıp onu telefon rehberindeki herkese gönderebiliyor. Böyleyken kim kartpostal alıpta gönderir ki? Hala kartpostallar var mı onuda bilmiyorum. Çünkü ilgi alanımızda o kadar çok uzaklaştılarki:(
Hal böyle olunca, teknoloji konusunda çelişkiler yaşıyorum. Teknoloji hayatımızı kolaylaştırırken bizi yalnız mı bırakıyor??. Evimizde herşey otomatik. Ne çamaşır, ne bulaşık, ne süpürme. Yemeklere 1 tane soğan doğranıyor onu bile kendimiz doğramıyoruz, atıyoruz rondoya hooop önümüze hazır doğranmış geliyor. Peki bu kadar kolaylıklar varken hayatımızda, hayatımız bu kolaylaştırılmışken bizler arta kalan zamanımızı ne yapıyoruz?
Uzun bir konu ve ben bu konuda dertliyim. İnşallah bir sonraki blogunun konusu bu olur:)
Ellerine sağlık canım. Çok güzel bir yazıydı. Hasta yatağımda keyifle okudum:)
08 Nisan 2012, 11.11

Herşeyin bir kıymeti vardı o zaman, söylenen sözlerin, okunan cümlelerin.. Bir mektup gelirdi askerden, gurbetten ya da sevgiliden, o mektupla dindirilmeye çalışılırdı hasretler. Öyle ki, bir daha ki mektupa kadar sürerdi o heyecan o bekleyiş...

Şimdi öyle mi değil, çok çabuk tüketiliyor herşey, hazmı da kolay, doyumsuzluk hep olacak, sadece dilde kalacağı için duygular da ölecek zamanla, insanlar hissizleşecek...

08 Nisan 2012, 11.22
 ( Yooookkkk! Yok, kandırmayalım kendimizi. Tembellikten değil bizimkisi. Sevdiklerimize söyleyecek sözlerimiz tükendi belki de, ya da farkında olmadan tükettik. İşin en acı tarafı da bu sanırım...)
en vurgun cümle burası işte; malesef ki bizden çok şeyler yok olup gidiyor git gide kendimizi teknolojiye teslim ediyor kendimizi yok ediyoruz... o yönetiyor bizi yavaş yavaş duygularımız iki klavye iki telefon tuşunda kalıyor yok oluyor sildim seni yazıyoruz ve yok ediyoruz en derin duygularımızı ne acıdır bu duyguyla duyusuzlaştırıyor tuşlar sanki biz İnsanoglunu..!! !
TuRK_38  arkadaşım yazı için teşekkür ederim tebrik ediyorum bir solukta okudum ve çok begendim yüreğinize sağlık  makalelerinizi saygı ve sevgiyle merakla bekliyorum devamını diliyorum başarılı yazılarını sağlıcakla kalınız sevgi ve saygılar..,
 February14
08 Nisan 2012, 13.37

 Sayın Turk , bloğunuz ister istemez nostalji yaşatıyor  yüreğinize sağlık teşekkürler  , çocukluğumda yazdığım  ve  cevabını günlerce beklediğim mektuplar geldi aklıma.. evet  artık postacılar gelmiyor kapımıza çünki bizler de onları göndermiyoruz artık sevdiklerimizin adreslerine..

Teknolojiyle beraber postacıları yavaş yavaş yok eden bizleriz. Yazdığımız yada bize gelen mektuplar , bayramlarda atılan kartlar kalıcı olurdu bizde , atmaya yok etmeye kıyamazdık , bir kutunun içinde yada sandıklarda saklanırdı yıllarca  çünki değerliydiler.. şimdiyse gelen mesajları okuduktan sonra silip geçiyoruz , belki çok hoşumuza gideni bir süre saklıyoruz. Hiçbiri bir mektubun sıcaklığını ve anlamını taşıyamıyor .

Bayramlarda  , yollarımızı gözleyen büyüklerimize gönderdiğimiz kısa mesajlarla,  onların özlemlerini giderdiğimizi zannederek sadece kendimizi avutuyoruz yalan yere.

Yazmıyoruz çünki , sizinde dediğiniz gibi kolaya kaçıyoruz , teknolojiyi bu denli hayatımıza sokarak , duygularımızı ifade etmeyi basitleştirdik .

 

08 Nisan 2012, 14.46
Sanıyorum insanların birbirine ulaşmalarının çok zaman aldığı günlerdeki duygu yoğunluğunun satırlara dökülmesiydi mektup.oysa şimdi o insanlara  yada o yerlere   bir saatte ulaşabileceğimiz  hatta mektuptan önce bizim gidebileceğimizi bildiğimiz için ne o yoğunluk nede mektup yazma duygusu olmuyor. ve mektuplardaki o duygusallık,postacıları bekleme..çok geride kaldı ... çok güzel anlatmışsınız o günleri ..
08 Nisan 2012, 17.36
              Sizi ayrıcalıklı kılanda bu Türk __38. Bir toplumu güzel kılan değerleri çok güzel kolluyorsunuz.Aynı zamanda yaşatmaya çalıştığınızı da düşünüyorum.Mektup yazmak bir sanat hemde kalıcı evet. Teknolojinin tükettiklerini geri getirebilir miyiz bilmiyorum ama keşke teknolojiyi doğru kullanabilsek. Mektuplarımız gibi iyilik ve güzellik taşısa ... Ellerinize ve yüreğinize sağlık.(Bu sitede oluşunuzu seviyorum.)
08 Nisan 2012, 20.17
Ben bu aralar bol bol yazıyorum en son geçen hafta yazdım Sayın Sevgili Başkanımız Aziz YILDIRIM'a her ne kadar cvp gelmesede ben kendilerinin ne dedigini biliyorum.
08 Nisan 2012, 20.44
geçen sene arkadaşımın ısrarı üzerine söz verdim yazmak için .oturdum yazdım da, ama imzasız yolladım sürpriz olsun  diye ama anlardı benden olduğunu. Bir ay geçti tık yok iki ay geçti tık yok. Dayanamadım sordum "mektup mektup başımı yedin şimdi bahsetme tenezzülü göstermiyorsun" demesin mi "ne mektubu".yani mektubum kendisine ulaşmadığı gibi bana geri de gelmedi imzasız imzasız geziyor kayıplarda. Gel de mektup yaz şimdi. peh.
09 Nisan 2012, 01.25
ben gul yuzlu gezeller guzeli hala kızım vardı onunla mektuplasirdik surekli 26 yasındayım 13 senedr bu boyleydi taki gecen seneye kadar onu feci bi trafik kazasinda kaybettim bana nemi kaldı onun ellerinin degdigi kokusunun sindigi icine seker bile koydugu mektuplarım  kaldı esi onun onemli esyalarını teslim ederken benim mektuplarimida getirmiş onlar cok ıymetli cokkk hele benim için ondan kalan tek sey
09 Nisan 2012, 02.13
emeğine sağlık ,teşekkürler
03 Kasım 2012, 02.45
GELİŞEN  VE   HALA GELİŞMEKTE  OLAN BU  TEKNOLOJİYE  İNAT KALEMİ VE KAĞIDI ÖNÜMDEN  EKSİK ETMEYEREK AKLIMA GELEN YAZILARI NOT EDİYOR  HALA DOSTLARIMA VE KIZIMA  MEKTUP  GÖNDERİYOR VE HALAA  GRAMAFONDAN  TAŞ PLAKTA HAFIZ BURHANI DİNLİYORUM  VE  BU BENİ  MUTLU  KILIYOR . BELKİ  ÇOK KÜÇÜK BİR ŞEY AMA KENDİMİ  ÇOK  HUŞU  İÇİNDE  VE HUZURLU HİSSEDİYORUM :)  BU ARA DA YAŞIM 45  :)
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın