gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

MERHAMET...

13 Nisan 2012, 19.16
A- A+

Sene bilmem kaç… Puslu bir sabah…Kara bulutlar var gökyüzünde…Hafiften esen rüzgar insanları üşütmekte…

İnsanlar demişken…İnsanlar neşesiz çoğunlukla… Hatta asık suratlı… Palto veya montların yakaları kalkık. Kayseri Mimar Sinan Parkı nemli yapraklarla dolu. Sabaha karşı hız kesen yağmur şiddetlenmeye hazırlanıyor. Park içerisindeki yıllanmış ağaç altında bir kalabalık. Başlar ağacın dallarına yönelmiş, bir şeyi işaret ediyorlar. Merak işte, kalabalığa doğru yaklaşıyorum...

Yabani bir güvercin,  kanadının biri asılı kalmış dallardan birinde. Çırpındıkça dal daha fazla batıyor hayvana. Özgürlük ve can acısı arasında gidip geliyor zavallı…Ağaç büyük, dallar nemli. Kimse cesaret edemiyor ağaca tırmanmaya…

Hangi yönden geldi hatırımda değil. Kalabalığı hafif yardı. Yumurta topuk ayakkabılarını çıkardı. Beyazdı çorapları…Siyah paltosunu esen rüzgara aldırmadan yanındaki birine verdi. Saçları evet saçları… Hafif açılmış yanlardan, kısa. Bıyıkları gür, elmacık kemikleri çıkık. Gözleri nasıl desem…Merhamet dolu.

Başladı ağaca tırmanmaya. Bembeyaz gömleği ağaçta lekelendi. Tırmanırken hep bastığı yeri kolluyor. İnsanlar dikkat kesilmiş onu seyrediyor. Yaklaştı güvercine ama uzanamıyor. Çoraplı ayaklarıyla daha bir sıkı tutunuyor ağaca. Derin bir nefes alıyor sonra tutuyor. Ha gayret uzanıyor güvercine, olmuyor. Tutamıyor hayvanı…

Tekrar soluklanıyor… Daha yukarı çıksa dal tartar mı ki? Son bir soluk daha… Kendini hafiften yukarı doğru çekiyor, dal eğiliyor epeyce. Az kaldı kırılmasına. Uzatıyor sağ elini güvercine, hayvan telaşlı, can pazarı… Çırpınıyor ve çırpındıkça canı yanıyor… Parmakları hayvana uzandı uzanacak. Son bir hamle daha, canını yakmadan tutuyor hayvanı ve gökyüzüne salıyor. Zavallı güvercin, Kurşunlu Camisinin çatısına uçuyor.. Herkes alkışlıyor bu yumurta topuklu, beyaz çoraplı, siyah paltolu delikanlıyı…

Hiçbir şey olmamış gibi iniyor ağaçtan… Beyaz çoraplar artık yeşil, kirli ve ıslak. Yumurta topuklularını ve siyah paltosunu giyiyor. Meydandaki otobüs duraklarına doğru ağır adım yol alıyor…Ardına da hiç bakmıyor…

Bende sırtımda çantam okuluma yol alıyorum. Bir daha görmedim onu malum şehir büyük. Ama merhameti hala aklımda, aklımda ki paylaştım sizlerle. Benim çocukken gördüğüm kahramanlarımdan birisi O.

Yumurta topuklu, siyah paltolu. Tamam kabul, bazıları için itici bir tip. Ama merhamet, insani bir duygu değil mi? İnsan olmanın giyim kuşamla alakası yok demek ki…

Merhametiniz hiç sönmesin. Saygılarımla…TuRK…

 

 

 

YORUMLAR

13 Nisan 2012, 20.04
Doğal ve  günlük hayattan bir kesit gibi geldi yazınız. İyilik kimden gelirse iyiliktir. Yumurta topuklu olması bunu görmeyi engellemez.
13 Nisan 2012, 21.17
"Merhamet ediniz ki, merhamet bulasınız" Hz Muhammed (s.a.v)

Merhamet orkestrasına uymuş, çocukluğunun kahramanını ne güzel anlatmışsın. O güvercinin o hali, orada bulunan hemen hemen herkesin vicdanını sızlatmıştır. Ama sadece vicdanın sızlıyor olması işe yaramıyor, harekete geçmekte gerekiyor. Tıpkı yumurta topuklu o adamın yaptığı gibi:)

Keşke o güvercine karşı duyduğumuz merhameti, insanımıza karşıda duyabilseydik. Ne yazık ki hem kendimize hem de etrafımıza karşı son derece duyarsız ve merhametten yoksunuz. Ellerine sağlık canım, çok güzeldi ama kısaydı:)
13 Nisan 2012, 21.20
Merhametin, yufka yurekliligin, vicdanin ne denli onemli seyler oldugunu biliriz.
Kimi vardir bunu icinde yasar kimseye gostermez, kimi bu duygulardan uzak gereksiz bir kisilik oldugunu alenen gosterir.
Herkesin, cocukluk doneminde zihninde yer edinmis bu tur olaylari vardir, benim de var..
Kimi zaman yasli bir teyzenin elindeki agir poseti gordugu halde yardim etmeyen, kimi zaman bir otobuste yorgun bedenini zor tasiyan yasli amcaya yer vermeyen VICDANINI dogdugunda iceride unutanlari gordukce, cocuklugumdaki o kahramanin cocuklugumda kaldigini anliyorum.
Elinize saglik.
13 Nisan 2012, 22.01
Çocukluktan aklımıza kazınan sahneler hiç unutulmuyor değil mi . Bir şey anlat dense çocukluğumuza dair , sanki yaşadıklarımız üç beş olaymış gibi hemen aklımıza o kazınanlar gelir . Kim bilir bizler hangi çocuğun kimlerin hafızasına nasıl girdik , nelerle etkiledik . Benim de bir anım var hiç görmediğim bir kaptanla ilgili . Bir yaz boyunca Çengelköy ' de halamda kaldım . Her sabah saat 10 civarında bir vapur düdüğü , koşuyorum balkona . İskelede çocuklar bağırıyor ;KAPTAN AMCA DÜDÜK ÇAL , ÇALMAZSAN DA YOLDA KAL diye . O da uzun uzun çalıyor . Hikaye anlatmışlardı o kaptanın güya bir sevgilisi varmış , evlenmiş Çengelköy ' de diye . Ne zaman güzel bir kadın görsem düdüğün ona çaldığını zannediyordum . 
13 Nisan 2012, 23.01

hımm, insan.. yeni bi tür gibi çoğalmaya başlamıştı, insan...

insan, sebepsiz yaşayınca neşesizdir daima, soğuktur, ilgisizdir. unutur iyi olan her şeyi. kin tutmayı sever insan, kendisine yapılan haksızlığı unutmaz genelde. gerekirse intikamını alır. bütün şanssızlıklar hep kendisini bulur sanır. ve bu şanssızlıkların bedelini, genelde türdeşlerinden çıkarır. onlar da diğerlerinden aynı şekilde çıkarmaya çalışır.. sonra ne mi olur ?

ne olacak, birbirini yemeye devam eden "İNSAN" türü yok olmak üzere.. İNSANLIK bitiyor işte..

13 Nisan 2012, 23.29
Son cümleniz anlattıklarınıza göre ilginç doğrusu...İnsani duyguları kim giyimle kuşamla bağdaştırırki..Başka başka şeyler bence....giyim kuşam görsellik için önemli tabi...Ama insani duygu insan gibi insan olan herkes için geçerli..Bu duygunun  tiplede ilgisi yok bence...Dünyanın en iyi fotoğrafçısı ödülünü almak için yabancı bir fotoğrafcının, çektiği fotoğrafla ödülü aldıktan sonra intihar ettiği haberini okumuştum...Yaş olarak bilemiycem ama yklaşık 4 yada 5 yaş olmalı)küçük bir çocoğun aşevine ulaşmaya çalışırken daha doğrusu yerde sürünürken, kartalın pençelerine ramak kala çekilmiş bir resim....Ve fotoğrafçı resmi çekip öylece çocuğu bırakıp gider...Ama vicdan azabına dayanamayıp intihar eder....Ama en büyük fotoğrafçı ödülünü almış olarak!...Araştırdım internetten net bilgi icin ama ulaşamadım...Aşağı yukarı olay bu...Yazınız bana biraz bu olayı çağrıştırdı...Dediğim gibi insanlığın tiple pek bi ilgii yok..  
13 Nisan 2012, 23.58
             Kaldığımız kasabayı su basmıştı  evlerin bir çoğu sular altında, yollardan ırmak gibi sular akıyor .Karşı daki ev iki oğlan çocuğu ve anne mahsur. Çocuklar yeni sünnet olmuşlar ve camlara tırmanmış bağrışıyorlar kurtarın bizii!  Suya atlayan geri dönüyor su kapınca hemen yuvarlıyor atlayanı çünkü.                                                                                                                                                   Biri çıktı Hayrettin amca diye birisi .Mahallenin serseri amcası içkiici gününün çoğu şişelerle geçen biri. İp buldu bağladı beline, ağaca bir ucunu da .Sonra atladı suya ve karşıya geçti. Çocuklardan birini omuzuna aldı yeniden suya atladı; suyla boğuşa boğuşa karşıya geçirdi sonra diğerini ve anneyi en sonunda.                                                                                                            Çocuktuk korkmuştuk ve o çocuklarda oyun arkadaşlarımızdı. Şimdi otobüs şirketleri var yokluklarla kendileri kurdular. Bilmem hatırlıyorlar mı o günü.Ama ben hiç unutmadım o günü ve Hayrettin amcayı  .İnsanca olanı vurgulamak , hatırlamak ve bu güzel davranışları yaşatmak adına çok güzel bir paylaşım olmuş. Ellerinize sağlık...
14 Nisan 2012, 00.43
“Yumurta topuklu, beyaz çoraplı, siyah paltolu delikanlı... Saçları hafif açılmış, yanlardan kısa, bıyıkları gür, elmacık kemikleri çıkık”Birçoğumuz canlandırıverdik gözümüzde, ete kemiğe bürüyüp dikiverdik karşımıza, belki gözündeki merhameti hiçe sayıp bizden farklılığını yorumladık, belki de farklılıkların ne büyük bir zenginlik olduğunu anımsadık.    Özgürlüğüne kanat çırpan güvercin kadar minnettar olamasak da kahramanımıza, teşekkürü borç bildik merhameti yeniden kazıdığı için ruhumuza…   Emeğinize sağlık.
14 Nisan 2012, 01.00
yine destanlar yazmışsınız, emeğinize sağlık, arkadaşlık isteği göndersem ,kabul ederseniz hava atarım bakın bu benim arkadaşım okumaya doyamazsınız aynı benim gibi yazıyor diye :) 
14 Nisan 2012, 12.52
Merhamet duygusunu bile günümüzde yitirir olduk eylemlerimizde, o kadar çok şey okuyor ve izliyoruz ki, çevremize ve insanlara duyduğumuz güvensizlik, geri adım attırıyor bize. Birileri yardım istediğinde ya da yardım etmek istediğimizde  hırsız mı, dolandırıcı mı diye acabalara düşüyoruz. Merhametimiz suistimale uğrayacak diye endişe ediyoruz, RABBİM o tür durumlara düşürmesin, kalbimizden de merhamet duygusunu almasın inşallah. Yüreğinize sağlık.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın