SAKIN AMA SAKIN EVE GELME!
14 Nisan 2012, 18.23 A- A+Uzun, çok uzun bir yolculuktu, bulutların üzerinde.
Eski Türk filimlerindeki, Yeşilköy havaalanından bindirmişlerdi beni, Amerika'ya gidecek uçağa. Yine, filimlerdeki, gibi, pistten vedalaşmıştım ,sevdiklerimle. Herkes, tüm kardeşlerim ve teyzem oradaydılar. Ben, neler hissettiğimi hatırlayamıyorum. Büyük bir kalabalık geride kalmış, ben bir hostesin yanında, uçağın merdivenlerinden çıkıyordum. Dönüp dönüp, çok sevdiğim o insanlara bakıyordum. Ağlıyor muydum , bilemiyeceğim. Malesef anılarımda, bununla ilgili kareler kalmamış. 7 yaşındaydım. Ve tek başıma, koca bir uçağa binmiş, 36 belki de 48 saatlik bir yolculuğa başlamıştım. Benden sorumlu hostesi de tanımlamam mümkün değil. Demek ki, ne olumlu ne de olumsuz etki bırakmamış üstümde. Uçaktan korkmamıştım, herhalde, o kadar uzağa, tek başına yolculuk yapan, en küçük yolcu bendim. Uçaktakiler, bana nasıl bakıyor ne düşünüyorlardı acaba?Kimbilir ne senaryolar yazmışlardı kendilerince. Bolca çukulata ve oyuncakla, avuttuklarını düşünüyorum hosteslerin.
Uçak hızını kesti, yavaşça alçalmaya başladı. Bambaşka kıtadaydım. Ama, bunu anlayabiliyor muydum? Ne kadar farkındaydım acaba, bizimle hiç örtüşmeyen bir kültüre doğru, yola çıktığımın?
Dil farklı, din farklı, anne farklı, herşey farklı...
Annemi kaybedeli bir yıl olmuştu. O bir yılı, çok sevdiğim kardeşlerimin ve de teyzemin yanında, sevgi yumağı içinde geçirmiştim. Şimdi ise, beni hiç sevmediğini düşündüğüm babamın yanına gönderiliyordum. Annemden ayrıldıktan sonra, arada beni görmeye gelen babamla, korkum dışında hiç bir duygusal bağım olmamıştı.
New York havaalanında, beni karşılayan babam, küçücük ellerimden tutup, yanımda yürümedi. O kocaman adımlarıyla önden yürürken , ben küçük adımlarım ile koşuyordum peşinden. İşte, bu hatırladığım ve unutmadığım, temcit pilavı gibi sürekli bahsettiğim bir kareydi. Ona yetişme çabası içindeyken, bendeki, korkular ne çeşitti?
Eve geldik. Beni karşılayan üvey annem (bu vesile ile, onlarla yaşadığım sürece bana, ufak bir kız çocuğu olduğumu unutmadan, insanca davranan ve diğer kardeşimden asla ayırt etmemiş, olan 'üvey anneye' teşekkür etmek isterim.) ve , sapsarı küçük kız kardeşim, içimdeki o korkuları, hafiften yok ettiler.
Ve yaşanılan v.s, v.s ler içinde, 'bir gün' geldi aklıma, onu paylaşmak istedim.
İlkokula gidiyorum. Metropolde yaşamıyoruz. Daha ziyade bir kasaba. Ama,bayağı gelişmiş bir kasaba. Ev ile okulun arası epeyce uzun bir mesafe , benim minik adımlarımla. Ben sürekli, okulda, yolda bir şeylerimi kaybediyor ,düşürüyorum. Kış mevsimindeyiz.Üvey annem,o gün yeni bir atkı verdi bana ve , 'eğer bunu da kaybedersen, sakın ama sakın eve gelme' dedi.
Okul bitti, eve dönüyorum. Havada bayağı bir soğuk, sırtımda çantam, tıngır mıngır yüreyerek, neredeyse bir gökdelen edasıyla yükselen, apartmanımıza yaklaştım. Kendime çeki düzen vermeye çalışırken, bir baktım ki, atkım yok boynumda. Dondum kaldım, ne apartmana girebiliyorum, ne başka bir yere gidebiliyorum. Havada kararmaya başladı. Ne yapacağım diye titrerken, baktım babam eve doğru yürüyor. Yanıbaşımda, tüm apartmanı çevreleyen, muntazaman kesilmiş çalılıklar var. İttire kaktıra, girdim arasına çalılıkların. Saklandım yani, babam beni görmesin diye. Ellerim ve yüzüm, çizik içinde kaldılar. Başladım beklemeye, o küçücük aklımla,, neyi bekliyorsam. Korku artık diz boyu. Kalbimin atışlarını unutamam. Aradan ne kadar zaman geçti bilemiyorum, babam ve üvey annem apartman kapısından çıktılar. Her biri bir tarafa. Belli ki, beni arıyorlar. Çıkamadım, çok uzun zaman çıkamadım.
Babamın o koca adımlarıyla koşuşturduğunu gördükçe, daha da bir büzüldüm, çalılıkların arasında. Simsiyah oldu gökyüzü. Etrafta sessizlik...
Sonunda mı?, evet sonunda, çıktım çalılıkların arasından, yöneldim apartmana. Dışarıdaki korku, evin içinde yaşayacağımdan, daha fazla geldi nedense.
Kapıyı çaldığımda, (direkt salona girilirdi) koltukta, büzüşmüş, sarı kardeşimi gördüm sadece. Gözleri korkudan daha da bir maviydi.
İçeri girdim, kapı ardımdan kapandı...Ve tüm renkler, tek bir renge ; 'siyaha' dönüştü.
Ve ben; her zaman, bir şeylerimi kaybetmeye devam ettim.
YORUMLAR
Biz de o uçağa binmiş , inmiş , baba ardı sıra yürümüş , okula gitmiş gelmiş ve atkı yüzünden korkmuş gibi olduk . Gök kuşağı tadında bir hayat dileyelim . Herkese gelsin .
O çalılıkların arasında kendini kaybedeceğinden ürktüm okurken, çok şükür ki korktuğum gibi olmadı yazının sonu.
kaybettiklerinizin sizin için bir kıymeti olmadığını düşünerekten, elinizdekilerle mutlu bir hayat diliyorum :)
Çok severim Onu. Canımdan çok hem de. Onu korkuttuğum günü hatırladım okurken yazınızı. Köydeydik, emanettim Ona o gün. Hemen bahçe önünden büyük bir su arkı geçerdi. Çocukluk işte, nerden aklıma geldiyse:) " Ananeeeee! " diye seslendim ve bir ağaç arkasına saklandım. Koşar adım çıktı bahçeden. Bir sağa bir sola koşuşturuyordu. Eyvahhh, eyvahhh Alimmm diyordu. Arka düştüğümü sanmıştı.İlk başta eğlenceli olan durum sonra yerini korkuya bıraktı. Çıkamadım saklandığım yerden. Ne kadar sürdü hatırlayamıyorum, sizinki gibi duygularla saklandığım yerden çıktım. O an koşar adım yanıma geldi ve bana sarıldı. Kokladı, öptü. Tüm renkler vardı o an. Siyah hariç...
Hayat renk cümbüşü. Siyah da var gökkuşağı renkleri de. Siz siyahı ben ise diğerlerini paylaşmayı yeğledim. Yok, karşı çıkmak değildi niyetim. Sadece hayatta her rengin olabileceğini hatırlatmaktı.
Ne diyelim... Renklerimiz siyah olmasın hiç bir zaman. Her zamanki gibi çok güzel anlatım. Saygılarımla...
Öyle bir ruh haline girdim ki, hemen kapadım, hatta blogların olduğu kısmı da kapayıp evin içinde şuursuz dolaştım olmadı, oyun oynamaya gittim olmadı, sokağa çıktım olmadı.
Satırlarınız aklıma asılı kaldı.
Bilge'nin yansıttığı gibi işte aynen...
Yaşananları sonuna kadar karşıdakine hissettiren yazı kalitesine bir teşekkür etme borcumu ödemek için geri döndüm.
Güzellikler sizin yanıbaşınızda olsun daima.
Teşekkürler, sevgiler.
Benim de o kadar çok varki hafızamda ama ne hatırlamak ne de anlatmak geliyor içimden :(
Ölümden korkmam sadece anneliğimden sebeptir , içim ürperdi birden :(
Merhaba Kupa , paylaşımını geç okudum ama iki satır yazmadan gidemiycem. Öncelikle anneni küçük yaşta kaybetmiş olduğunu öğrendim ve çok üzüldüm , Allahtan rahmet diliyorum kendisine . Çocukların her zaman anne sevgisine ve şefkatine ihtiyaçları var , anne olduğum halde , bu yaşımda bile bunu hissediyorum.
O'nun yokluğunda hayatının nasıl geçtiğini , ihtiyacın olduğunda neler hissettiğini , yaşamındaki olguların onun olmayışından kaynaklanan kötü anıların sende bıraktığı izleri , blogunu okuduktan sonra az çok anlayabildim.
Hayatının her zaman mutlu geçmesini ve renk yelpazenin her mozayiği barındırmasını dilerim.
sevgiyle kal...