DURAK...
14 Nisan 2012, 22.49 A- A+Otobüsleri ve otobüs duraklarını severim. Otobüsü tercih eden yolcuları da minibüs yolcularına tercih ederim. Daha aklı başında ve ağır oluyorlar. Her durakta ve otobüste onlarca hayata tanık olursunuz.
İş yeri uzak olanlar veya erken iş başı yapanlar ( öğrencilerde dahil) için hayat daha erken başlar. Öğrencilik hayatımın bir bölümünde her sabah otobüse bindim. Zaman sınırlı olunca hayata da telaşlı başlarsınız. Kahvaltı yarıda kalır çoğu zaman ve sigaranızı ev ile otobüs durağı arasında tüttürürsünüz. Her kapıdan telaşlı ayaklar hızlı adımlarla çıkar. Haydi her durakta karşımıza çıkabilecek muhtemel hayatlara bir göz atalım hep beraber…
Nalan “ Yine bu kız yüzünden işe geç kalacağız. Zaten ustabaşı ile aramız kötü, ahh Melek ne diyeyim ben sana“ diye geçiriyor içinden. Zile daha uzun basıyor bu defa. Melek paltosunun bir kolunu kapıda giymeye çalışırken açıyor kapıyı.
- Tamam, yetişiriz merak etme.
- Ya, her sabah aynı telaş Melek yeter Allah aşkına.
- Tamam dedim. Bak sana ne haberlerim var.
- Yaaa!
- Mehmet annesini yollayacak beni istemeye.
- Hadi kızzz! Ne zaman?
Memur Abuzer’ in derdi başka. Başı önde ağır adım gidiyor durağa, elinde sigarası ile. İçinden “ Borç alacak kimse de kalmadı. Bıçak kemiğe dayandı. Esnafın yüzüne nasıl bakacağım. Ahh, şu aybaşı bir gelse. “ diye geçiriyor. Mahalle kasabının önünden geçerken adımlarını hızlandırıyor. Ömrü böyle hızlı adımlarla geçecek. Kim bilir kaç yıl daha borçları yüzünden mevsimlerin gelip geçtiğini bile fark edemeyecek.
Mustafa takılıyor Burhan’a.
- Ne oldu ya Burhan. Hani yenecektiniz bizi. Taktınız yine 3. vitese maşallah. Gelenden 3 gidenden 3 yiyorsunuz.
- Biz renklere sevdalıyız aslanım. 3 de 5 de yesek fark etmez.
- Hakem olmasa 5 ti zaten. Dua edin hakeme. Gösteremedi net kırmızıyı.
- Ya sen onu bırak da ne olur 324. maç. Ben kesin berabere biter diyorum.
- Yok, sen ne dersen tersi çıkıyor. Oynamam senin dediğin maça. Toptan anlamadığın senin tuttuğun takımdan belli koçum.
Mahallenin aşıkları Talat ile Nermin gözleri ile selamlaşıyorlar. Ama Nermin hafif limoni. Vaziyeti anlayan Talat bakıyor sokakta başkası yok koşuyor Nermin’ e doğru.
- Noldu kız, buz gibisin. Surat bir karış.
- Sen beni sevmiyorsun Talat valla.
- Olur mu kız? Söyle noldu?
- Dün günlerden neydi Talat? İnsan sevdiğinin doğum gününü unutur mu?
- Aaa, olur mu ömrüm. Bak akşama plan yaptım, o zaman vereceğim hediyeni de.
- Hadiii! Ne aldın bana?
- Sürpriz gülüm. Görürsün akşama. Hem sinemaya da gideriz, ne dersin?
- Tamam, bakarız. Okul çıkışı bekle beni. Sen uzaklaş hele. Hamdi amca geliyor karşıdan.
Zavallı Nermin. Kandı yine Talat’a.
Nazmiye teyze ile Şükrü amca o sabah evden en erken çıkanlar. Artık yürümekte zorlanan Şükrü amcanın sağ elinde bastonu. Nazmiye teyze hasta. Hastaneye göz sırası almaya gidiyorlar.
- Senin inadın yok mu Şükrü Bey!
- Ne var yine Nazmiye Hanım?
- İnadın yüzünden otobüslerde sürüneceğiz. Yaşlandıkça aksileşiyorsun valla.
- O konu kapandı Nazmiye Hanım. Sıkma canımı.
- Tamam, oğlana bayramda el öpmeye gelmedi diye kızdın onu anladım. Bari, kıza telefon açsaydık ta arabasıyla götürseydi bizi hastaneye.
- Ben o meymenetsiz adamın aldığı arabaya binmem Nazmiye Hanım. Bir itibarım var benim.
- Ya, damadımız o bizim. Sevemedin gitti. Hem kızımızın kocası hem de torunlarımızın babası.
- Hatırlatmasan olmaz sanki. Kızı da zamanında senin yüzünden verdim. Yedin başımın etini.
- Fena mı oldu? Bak doktor damadın var.
- Nazmiye Hanım! Açtırma mübarek ağzımı. 40 yıl sonra kırmayayım kalbini. Hem az hızlı yürüyelim, kaçıracağız otobüsü.
Keşke insanlar arada sırada da olsa evlat olduklarını hatırlasalar da ihtiyarlarımıza daha fazla sahip çıksalar. Neyse… Allah şifalar versin Nazmiye Hanım.
Mahmut her seneyi çift dikiş giden bir lise öğrencisi. Yine okulu kırmayı düşünüyor. İçinden de “ Bir yolunu bulup Akif’ i de ayartmalı! Sonra doğruca okulun maçına” diye geçiriyor. Sonra matematikten sınav olacağı aklına geliyor. “ Aman bee! Zaten çaktık yine, salla” diyor. Durağa yaklaşınca hemen köşede ki büfeden bir dal sigara satın alıyor. Geçiyor büfenin arkasına, kimseye görünmeden yakıyor sigarasını maçın hayalini kurarak.
Süheyla yine hızlı adımlarla yürüyor durağa. “ Şu lanet herif yolumu kesmese bari” diye düşünürken Sefa çıkıyor her zaman ki gibi karşısına.
- Dur iki dakika konuşalım.
- Kaç defa diyeceğim sana olmazzzz!
- Sesini yükseltme bana. Ben her zaman istediğimi aldım, yine alacağım.
- Baban gibisin. O tefecilikle elalemin malını elinden aldı sen de benim yıllarımı. Bitti, kaç zaman geçti. Bırak peşimi. Bak otobüsü kaçıracağım, işe geç kalacağım senin yüzünden.
Durakta buluşuyor hepsi de. Memur, işçi, usta, çırak, öğretmen, öğrenci, yaşlısı ve genci. Hayatlar farklı da olsa gidilecek güzergah aynı. Bazıları durak yanında tezgahını açmış simitçiden aldığı simitle yapıyor sabah kahvaltısını.
Ve gürültülü belediye otobüsü görünüyor. Egzozundan çıkan duman simsiyah. Yılların yorgunluğu düşmüş üzerine. Balata sesiyle duruyor durakta ve bu hayatların hepsi biniyor Ona.
Saygılarımla…TuRK…
Dipnot : Şahısların ve olayların tamamı hayal ürünüdür. Her zaman yaşanmışlıkları paylaşamayız ya:) Ama hemen hemen her durakta bu hayatlara rastlamak mümkündür.
Hayatımız nasıl şekillenirse şekillensin, hangi durakta otobüse binersek binelim son durak belli. Unutmamamız gereken o durak!
YORUMLAR
Yol boyunca asina oldugumuz görüntüleri cok güzel anlatmissin. Tabi bu dediklerin mahalle insanimiza ait seyler. Evden ciktiginiz anda, mahallenizde ki insanlarin bu tarz diyaloglarina cok fazlaca rastliyorsunuz. Hep bir yerlere yetismeye cok güzel örnekler vermissin. Otobüs ve yetismeye dair, birbirini cok güzel tamamlayan bir blog olmus. Ellerine saglik canimm.
durak.. kısa bi sit com izlemiş kadar oldum, devam edilebilir aslında. çokta tatlı bir şey çıkabilir ortaya.
1-2 karakter ekleyesim geldi, ama bozmak istemem yazıyı. tebrikler, okunası bi yazı olmuş..
Son durak herkesin ineceği yer hayatlar ne olursa olsun
SONUMUZ AYNI
Türk! bana diyorsun ama sen artık bence 'blog' yazarlığından çıkıp, hikaye ve roman yazma aşamasına gelmişsin...
Ben de gözümün önüne getirip, çizdiğin o koşuşturma ve hayatları izledim yazın ile..Tebrik ediyor, bu önerimi düşün diyorum.
Sevgilerimle...
İstanbul' da bilet kullanımı kaldırılıp yerine Akbil ve İstanbulkart kullanılmaya başlandığında bazı Halk Otobüsleride, bazı hatlardan çekildi ve İETT otobüsleri devreye girdi.
Benim işyerine giderken kullandığım hatda değişenlerden biriydi. 10 dk. da bir gelen otobüsler yerini, 20-25 dk. da gelen otobüslere bıraktığından, bekleyen yolcuları hayli kaynaştırmıştı! Artık aynı saatlerde karşılaştığımızda ne zaman geleceği belli olmayan otobüsü kaçırmadığımızı anlıyorduk. Hepimiz geç kalarak işe gidiyorduk Ahhh 98 ... yedin ömrümüzü.
Yeni hatlarda geçmeye başlamıştı beklediğim duraktan, HT.. bunlardan biriydi, oda yakınından geçiyordu işyerimin. O hattı kullanmaya başlamıştım artık .İşte o zaman dikkatimi çekti İstanbul'da rastlanabilecek nadir şoförlerden biriydi. Belki de sadece oydu. Hatta hergün yeni bir güzelliğini gördüğümde bizim blogcular görse bu adamı yazsa diye düşündüğüm olmuştur. İşini severek mi yapıyor bilmiyorum ama. Dışardan bakıldığında seviyor diyorsun. Yolcuya karşı o kadar iyi ki, hele öğrencilere. Otobüs durağını öyle bir yere yapmışlar ki öncesinde inse ögrenciler yine okula uzak, sonrasın da inseler yine uzak. İşte o öğrencilere sesleniyor.
- Siz inmeyin, size özel servis. diyor. Okullarının önünde indiriyor öğrencileri. Gençler yürürler tabii ama derse yetişcekler, trafik malum zaten, bir iki dakika nefes alırlar, kendi öğrenciliğim geliyor aklıma beğeniyorum şoförün güzelliğini.
Ya ötekiler napıyordu, rica eden öğrencilere.
-Tembellik etmeyin gençsiniz, yürüyün. deyip geçiyorlardı kenara.
Yine hat üzerinde bir hastane var. Yine bir durak yapmışlar öncesinde inersen de yürüycen baya hastane kapısına kadar, sonrasında da...
O sabahta engelli bir yolcu var basıyor, düğmeye.
- Sen dur, diyor .Hastanede ineceksen, kapısında indiririm seni ben.
Evet otobüs bu durak harici durmaz, büyük kural. Fakat bu insiyatif kullanan şoförü çok sevdim, ben. Şimdi servisle gidiyorum, göremiyorum ama her sabah birilerinin gözüne takılıyordur yaptığı güzellikler...
Duraklar yazınız, duraklarda karşılaştığımız şoförleri hatırlattı bana. Çoğu zaman sinirli asabi olanlarıyla karşılaştığımızdan. Denk gelince güzel olanı anlatmak istedim dilim döndügünce.
Yüreğinize sağlık . Tüm paylaştıklarınız için teşekkür ederim fırsat bulmuşken.
Saygılar.