Veda edilmez bir AŞK'a.
17 Nisan 2012, 01.38 A- A+
Veda edilmez bir AŞK'a.
Bir gürültünün tazeliği, kulakları paslanmış angut kuşları seyrinde yolculuk eden bedenlere armağanım olsun. Sevgiye sıkıca sahip çıkmış çapulcu topluluğu, seyire duran gözüme sokulmakta sanki. Ve sanki, hayata aldanıp aldırış ile hizaya gelen bir düzüne kopuk, kayıyor ömrümden. Ya da, birilerinin ardından hızlıca adım atıyorum. Usulca sokulduğum bedenlere, bir tenin ürpertisinde pusuyorum. Ama biliyorum ki, ömürden kalbe kadar her bir zerreye kusuyorum! Arada bir olsa da, boşalıyorum ömrüme. Gerek küfrederek ve gerek ise seyrinde olan kuşları seyrederek. Belkide özentimin ; Ellere bağlanmış bir elin kenetliği kadar sıkı , bir gaganın ağzında duran nimet kadar narin olmasını istiyorum. Lakin, zamanın geçeceği yere, bir durma edasında adım atmalarıma anlam veremiyorum.
Sonrasında bir masala dalıyorum aniden. Gördüğüm güzellikler karşısında, uyuyanların aksine uykum kaçıyor. Bir gevezeliktir yakalayı veriyor, dudağımdan boynuma ter gibi akan, leş kokulu matemimi. Ama hiç konuşamıyorum. Yorgunluğumu soranlara, seni işaret edercesine gösteriyorum, arda kalan adımlarımı. Her bir adımı saymaya başlamak üzere geri dönenler, bir daha yanıma gelemeyeceklerini bilenlerdi aslında. Terk edilmişcesine kalıyorum bir başıma. Ne bileyim, bir mayhoş oluyorum ben koynumda. Kendi gözlerimi okşamayı seviyorum mesela...
Ve mesela, bir ömre adanmış olan hikayeleri okumaya yelteniyorum. Sonu güzel biteninden değil, acıyı sevmemden mi bilmiyorum, sonunda kaybedenden yana olmayı istiyorum.
Penceremden içeriye giren arsız rüzgarın serinliğinde irkiliyorum. Okuyorum sana yazılan ama sensiz yaşanan yazıları, bir bir dalıyorum tekrar içlerine. Boğularak kulaç atmanın, nefessizce yaşamanın iriliğini anlıyorum. Meğer nede güzelmiş ellerinin kokusu sözlerinin anlamını düşünüyorum kendimce. Bir manadır, sürüp gidiyor işte. Anlamı olmayan gözlere, anlamlı bakış atmanın sapıklığı benim arsızlığım. Üstü kapalı sözlerime dikkat edercesine kulak veren misafirlerin olduğuna şahit oluyorum ara sıra. Bir kahpe kahve, kırk yıl hatıra boğdu ömürleri. Lakin, ne güzeldi sohbetine doyulmayan ürpertin. Ne bileyim, benimkiside kendince seni yaşayamamak. Belkide, bilemediğim bir vücuda masal anlatmak. Şimdi ; İyi geceler prenses sözünden bir mana çıkartma vakti
Bir ömrün yok oluşuna şahit olamadan, zamanın çehresine tükürme vakti geldiğinde, yanında soğuk bir beden ile, tazeliği solmuş bir nefsin içinde, İyi geceler PRENSES.
Bir gürültünün tazeliği, kulakları paslanmış angut kuşları seyrinde yolculuk eden bedenlere armağanım olsun. Sevgiye sıkıca sahip çıkmış çapulcu topluluğu, seyire duran gözüme sokulmakta sanki. Ve sanki, hayata aldanıp aldırış ile hizaya gelen bir düzüne kopuk, kayıyor ömrümden. Ya da, birilerinin ardından hızlıca adım atıyorum. Usulca sokulduğum bedenlere, bir tenin ürpertisinde pusuyorum. Ama biliyorum ki, ömürden kalbe kadar her bir zerreye kusuyorum! Arada bir olsa da, boşalıyorum ömrüme. Gerek küfrederek ve gerek ise seyrinde olan kuşları seyrederek. Belkide özentimin ; Ellere bağlanmış bir elin kenetliği kadar sıkı , bir gaganın ağzında duran nimet kadar narin olmasını istiyorum. Lakin, zamanın geçeceği yere, bir durma edasında adım atmalarıma anlam veremiyorum.
Sonrasında bir masala dalıyorum aniden. Gördüğüm güzellikler karşısında, uyuyanların aksine uykum kaçıyor. Bir gevezeliktir yakalayı veriyor, dudağımdan boynuma ter gibi akan, leş kokulu matemimi. Ama hiç konuşamıyorum. Yorgunluğumu soranlara, seni işaret edercesine gösteriyorum, arda kalan adımlarımı. Her bir adımı saymaya başlamak üzere geri dönenler, bir daha yanıma gelemeyeceklerini bilenlerdi aslında. Terk edilmişcesine kalıyorum bir başıma. Ne bileyim, bir mayhoş oluyorum ben koynumda. Kendi gözlerimi okşamayı seviyorum mesela...
Ve mesela, bir ömre adanmış olan hikayeleri okumaya yelteniyorum. Sonu güzel biteninden değil, acıyı sevmemden mi bilmiyorum, sonunda kaybedenden yana olmayı istiyorum.
Penceremden içeriye giren arsız rüzgarın serinliğinde irkiliyorum. Okuyorum sana yazılan ama sensiz yaşanan yazıları, bir bir dalıyorum tekrar içlerine. Boğularak kulaç atmanın, nefessizce yaşamanın iriliğini anlıyorum. Meğer nede güzelmiş ellerinin kokusu sözlerinin anlamını düşünüyorum kendimce. Bir manadır, sürüp gidiyor işte. Anlamı olmayan gözlere, anlamlı bakış atmanın sapıklığı benim arsızlığım. Üstü kapalı sözlerime dikkat edercesine kulak veren misafirlerin olduğuna şahit oluyorum ara sıra. Bir kahpe kahve, kırk yıl hatıra boğdu ömürleri. Lakin, ne güzeldi sohbetine doyulmayan ürpertin. Ne bileyim, benimkiside kendince seni yaşayamamak. Belkide, bilemediğim bir vücuda masal anlatmak. Şimdi ; İyi geceler prenses sözünden bir mana çıkartma vakti
Bir ömrün yok oluşuna şahit olamadan, zamanın çehresine tükürme vakti geldiğinde, yanında soğuk bir beden ile, tazeliği solmuş bir nefsin içinde, İyi geceler PRENSES.
YORUMLAR
Kimsiniz , ne iş yapıyorsunuz , nasıl konuşuyor, nasıl gülüyor , nasıl yazıyorsunuz siz ?
Şey vardı hani , okuyanlar bilir ; '' Kızılmaske ' nin vurduğu yerden tok bir ses çıkar '' diye , altta da bir yazı '' TOC ''
Size uyarlarsam '' LOveJ ' in yazıları beyninize dank eder ''
DANKK . Ellerinize sağlık olmayacak , el işi değil bu , gerçekten tebrik ederim , gerçekten ...
Yine mükemmel bir yazı , yazının esas kadını çok şanslı demek geldi içimden :)
Yüreğinize sağlık , teşekkürler paylaşım için...
"Dikkat edercesine kulak vermek"...
Senin satırların çok çok daha fazla anlam taşıyor bende. Nasıl ifade etsem ki?..
Hani bazı şeyler aslında hiç dikkat etmeden de kapar alır ya seni, hani dikkatin etkili olmadığı bir biçimde sarıp sarmalar; adına büyülü dünya de, hayranlık de, göz kamaştıran farklı bir ışık de öyle bir şey işte...
Daha okuduğum ilk cümlende çarpmıştı beni sözcüklerin.
Alışkanlık yaptı da alışkanlığın verdiği rutine dönüşü asla yaşatmadı, aksine bir sonrakini bekleyişin özlemini getirdi hep.
Her yazını ayrı bir hevesle, ayrı bir bekleyişle okumaya başlıyorum ve alacağımı bildiğim tat her seferinde karşılıyor; baştan bildiğimin sonu yanıltmıyor hiç yani.
Şahane cümleler okudum yine, sanki "En güzeli benim" hırsıyla peşpeşe sıralanmışlar.
Sen bir büyücüsün LOveJ, sen bir duygu büyücüsüsün ve gelip gelip sihirli değneğini gözlerimize değdiriyorsun sözcüklerinle...
İyi ki rastlamışım sana.
Kendime de sana da teşekkürler bu rastlantı için.
Sevgiler
-Dün çok geç girdim Gamyun'a. Baktım ki LOveJ yazmış. Sevindim ama açıp okumadım. Çok yorgundum,yazılarını okumadan önceki -her zamanki- hazırlığım yoktu bıraktım bugüne. Kıyamadım yani, dünkü yorgunluğa heba etmek istemedim. Şimdi ise, gördüm ki yenisi de gelmiş cümlelerin. Arsızlık "Yürü" diye dürtüp duruyor beni, "Yürü hatta koş oraya da." diyor.:) Prensese ben de bir iyi geceler dileyip gidiyorum "Bir perinin kanat çırpınışı"nı seyreylemeye.-
Tamam. Zaten artık biliyorsun kişisel fikrimi.
Şunu demeye döndüm bu yazına:
Sana "Duygu büyücüsü" demiştim ya hani, geri alıyorum Kanata Çırpınan Peri...
SEVGİLER