SİZCE?
19 Nisan 2012, 11.57 A- A+Kimilerine bilmedikleri konuları anlatmaya çalışmak çok zordur. Alt tarafı ‘’bilmiyorum’’ diyecekler ama bu sözcüğü asla duyamazsınız. İnatla anlamamak hatta bilmediği halde muhalif davranmak konusunda ısrarcı tavır takınabilirler. Böyle kişilerle iletişim kurmak insanı bir hayli yoruyor.
Genellikle bu tip insanların doğruları kendi ulaştığı bilgiler değildir. Başkalarından duyup, yarım yamalak anladıklarını gerçek kabul edip, kendilerini araştırma yapma konusunda asla yormazlar. Konu üzerinde tartıştığınızda ise bir süre sonra, ifade zorluğu yaşayıp hararetle ses tonlarını yükselterek sizi bastırmaya çalışırlar.
İnanın bu durumu yalnızca cahil olarak adlandırdığımız kesimde görmeyiz. Daha da kötüsü okumuş ancak kendisini geliştirememiş kişilerdir. Onlarla uğraşmak çok daha zordur. Daima bir şeylerin arkasına gizlenerek ben bilirimi savunurlar. Komik durumlara düşseler de bunun farkında olmazlar. Nasıl olsa onlar daima en iyilerdir.
Tahammül sınırlarımı en çok zorlayan grup ise, bir takım hassas konularda hiçbir uzmanlığı olmadığı halde bildiklerinin gerçek olduğunu dikte etmeye çalışanlardır. Konuyu masaya yatırıp, tartışmaya başladığınızda yandınız. Tek bir cümlenizi alıp hakkınızda peşin hükme varırlar. Bu tavırlarının, savunduklarına ters olduğunu bile bile hemde.
Konuya ilişkin bir kitap alıp okumamışlardır. Yaptıkları tek şey bildiği doğrularının sorumluluklarını yerine getirmektir. İnsanlığa faydalı tutumlardan bir haber, körü körüne bir yaptırımı uygulamaya çalışıp, düşünebilen-sorgulayan kesimi kendilerinden daha çok soğuturlar. İnsanın akıllı, düşünen, bilen, irade sahibi, özgür, sorumlu ve inanan varlıklar olduğunu görmezden gelmeye çalışırlar.
Saatlerce dinlenilsin isterler ama sizin ilgilendiğiniz hiç bir şey onların ilgisini çekmez. Genellikle konuşmalarının kaynağı televizyon programlarıdır. Sunulan kaynaklarda yazılı metinler, dergiler- kitaplar yer almaz. Ne onaylamanız mümkün olur ne de itiraz etmeniz. Çünkü kaynaklarına asla ulaşamazsınız.
Her konuda fikirleri vardır ama sağlıklı bilgiye ulaşmadıkları ve hiç bir şeyi derinlemesine bilmedikleri her hallerinden belli olur. Düşünsenize yaşadıklarını anlatmayan, anlattıklarını yaşamayan, kitap okumayan, kimsenin fikrine değer vermeyen insanlarla ne paylaşabilir ne konuşabilirsiniz?
Sizin gibi insanlara da ‘’bilmiş’’ derler. Oysaki her şeyi bilen birisi olsaydınız saatlerce kitap okumak yerine televizyon seyrederdiniz. Bunu anlamazlar. Gerçi onların bütçelerinde sadece resmi eğitime yer var. Bunun dışındaki kitaplar, yayınlar fuzuli harcama. Oturma odaları çok şık ama içinde kitaplıkları zayıf diyeceğim ama haksızlık ederim çünkü görünürde tek kitap yer almaz!
Muhabbetleriniz uzun soluklu olamaz. Peki söylesenize böyle insanlarla ne paylaşabilir ki?
YORUMLAR
Ama benim anlamadığım zamanlar-insanlar olmuyor mu elbette oluyor o zamanda uzatmayıp anlamadım çocuğa anlatır gibi anlatıver bir zahmet diyorum sabırlıysa anlatıyor sabırsızca susuyoruz :)))
Güzel tespitler, işinizi merak ettim doğrusu.
Teşekkürler paylaşım için...
ÖFFFF yine yüzümde sivilve çıkmış. gözlerimde de kızarıklıkmı var ne ? ee tabi uykumu alamıyorum çok normal.
Buzlar_Kraliçesi tasarımını beğendim de, yüzümde sivilceler varken pek hoşuma gitmedi.Bloga ayna koyma fikri nerden geldi aklına bilmiyorum ama, kendimi çok net gördüm bu ayna da :))) Ayna da sadece vampirler görünmezmiş.Umarım herkes görür kendini bu aynalı paylaşımda.
...özeleştirisini yaptıktan sonra, teşekkürlerimi,iletiyorum bu fırsatı verdiğin için :)
''Çok bilen çok yanılır'' diye bir atasözümüz var. Aslında insanın bildiği çok şey yoktur, bilginin ve öğrenmenin sınırı yok çünkü. bilmediğimiz o kadar çok şey var ki, bu noktada bilgisine aşırı güvenen kişiler, bilmediklerine de karışıyor ve yanılgıya düşüyor.
Dediğiniz gibi, cahil diye adlandırdığımız sadece okuyamamış ya da bir yer görmeyip gözleri hep kapalı kalmış insanlar öyle güzel gözlemler yapıyor ve konuşuyor ki, şaşıp kalıyorsunuz. Bunun yanında üniversite mezunu bir insan, bakıyorsunuz bir araba laf ediyor, insanları susturmaya çalışıyor ''Ben bilirim'' havasında , fakat boş o kadar sarfettiği cümlelerden hiçbirşey çıkaramıyorsunuz. Sadece laf cambazlığı..
Zaman zaman hepimiz yapıyoruz, bilmediğimiz bir konu ve biliyormuş gibi davranabiliyoruz. Ya da sonrasında araştırma yapabiliyoruz ki bu bir katkıdır farkında olabilenlere. Okumak araştırmak çok güzel, elbette ki katkısı olacak belleğimize, bakış açılarımız çevirecek değişik yönlere. Fakat okumak için okunmamalı, okuduğunu anlamalı ve durup düşünebilmelisin, aksi halde yüzlerce kitap oku hiçbir anlamı olmaz.
Daha yazacak çok şey varaslında ama siz zaten çok güzel dile getirmişsiniz, ellerinize sağlık...
Öncelikle yorumlar için teşekkür etmek isterim.
Sevgili mirza, düşündüklerinizde elbette haklısınız. Kimin ne derece kendini geliştirdiği, bilgili ya da kültürlü olduğunu bilemeyiz. En zorlandığım kesiminde tahsilli ancak kendisini geliştirememiş kişiler olduğunu belirtmek istiyorum.
Bir cümlenize takıldım. ‘’ Bilgi ya da kültür birikimi için çok fazla kitap okumak şart değil bence…’’ bu tabiki bir kıstas olamaz. Savunduğumuz açıklamalar eskimiş ya da geçerliliğini kaybetmiş olabilirler. Okumak bizi günceller. Kitaplar kafamızdaki mitleri sorgular. Çünkü hepimizin zihninde doğruluğunu sorgulamadan kabullendiğimiz, bunun farkında bile olmadığımız doğrular vardır. Doğruluğundan kuşku duymadığımız şeyleri de sorgulamayız. Ama kitaplar bunu yapar. Başka bir konu ile ilgili, bambaşka bir amaçla okurken, inanç ve fikirlerimizin sorgulandığını görebiliriz.
Okumak bizi proaktif yapar. İnsan herşeyi yaşayarak öğrenmez. Yaşayarak öğrendiğinde ise geç kalmış olabilir. Yani yaşadıklarımızdan mutlaka öğreniriz ancak zamanlama istediğimiz gibi olmayabilir.
Okumak kendimizi sorgulamaya iter. Sahip olduğumuz inanç ve fikirleri sorgulamamızı sağlar. Bunun sonucunda onları terk edebilir ya da sıkı sıkıya bağlanabiliriz. Tek fark onlar daha bir bizimdir artık. İyice sindirmiş ve anlamış oluruz.
Zekanın yetmediği zamanlarda kitaplar bize seçenekler sunar. Kolektif birikim dediğimiz hazineden yararlanmak yerine , herşeyi kendi zekamızla bulmaya çalışmak, zekayı hor kullanmak anlamına gelmez mi? Ya da şöyle sorayım. Hazır seçenekleri öğrenip, zekamızı onlar arasında seçim yapmak için kullanmamız, bunun üzerine yeni seçenekler aramamız daha zekice olmaz mı?
Günümüzde zihnimizi esir almaya çalışan binlerce reklam ve imajla muhattap olduğumuz bu çağda, insanların hedeflerine sıkı sıkıya yapışması için oldukça fazla çaba harcaması gerekiyor.’’ Özenle seçtiğimiz kitaplardan’’ okuyacağımız birkaç satır bile bizlere tekrardan hedeflerimizi hatırlatıp onları diri tutmamıza yardımcı olabilir.
Bir diğer konu ise kitaplar anadilimizi geliştirir. Altını çiziyorum, ‘’özenle seçtiğimiz kitaplar’’ kelime hazinemizi geliştirip kendimizi ifade etmemizi kolaylaştırır. İfade zenginliği çok önemlidir. Günümüzden bir çok sorunun iletişim eksikliğinden kaynaklandığını düşünürsek, bu konunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar.
Buraya kadar aklıma gelen gelmeyen bir çok konuda kitapların faydasını görürürüz. Hayat tecrübeleriyle öğrenilenleri göz ardı etmiyorum , yanlış anlaşılmasın.
‘’Okumaktan çok ne okuduğumuz önemlidir’’ fikrinizede yürekten katılıyorum. Bu nedenle de özenle seçtiğimiz kitaplar diye belirtmek istedim.
Ben rahatlıkla ‘’bilmiyorum’’ diyorum. Öğrenme ve kitap okuma hevesimde yaşadığım sürece devam edecek bunu da biliyorum. Aslında hemen hemen aynı şeyleri savunuyoruz ancak olması gerektiği gibi, yani farklı bakış açılarıyla.
Sevgiler…