Pişi ilkkez duydum.Akıtma yada krep olarak biliyorum.Hala kolaylığı bakımından favorilerim arasındadır.Hele birde yaratıcı olursan yapamayacağın çeşidi yoktur. Mantarlı, kaşarlı, kıymalı.. aklına ne gelirse.Sadesi bile ayrı bir lezzeet. ''Cagda su dolu '' derken bir kap olduğu tahmin ediliyor ama sanırım yöresel bir isim, ben karşılığını bilmiyorum.
Haaa.. sen birşeyler yapmaya çalışrken; dumanı görüp, seni o halde bırakıp kaçan erkeklerinde yöresel olduğunun altını çizeyim :)))
Teşekkürler paylaşım için..
Ben bu yazıyı çok sevdim:) Bu konuda yalnız olmadığımı bilmek çok güzel,gerçi yaş 6-7 imiş ama olsun:).Bu arada pişi dediğiniz şey yanlış anlamadıysam bildiğimiz hamur sanırım,bende öğrencilik yıllarında yapmaya çalışırdım,ya elime yapışırdı,ya şekilsiz olurdu,ya da üzerime yağ sıçrardı:).Elinize sağlık...
:)) Sanırım hepimizin çocukluğunda böyle yaramazlık hatıraları var.Yazınız için ayrıca teşekkürler beni çocukluğuma götürdü:)
Teklikeli bir deneyim yaşadığın..Ucuz atlatmışsın vesselam...Gecmiş olsun..
Çocukluk öyle bir dönem ki, çocukluk anıları bir bir çıkmaya başlayınca yerlerinden. Senin, benim, onun anıları takılıyor peşine. Benzer durumları yaşamışız sanki farklı yerlerde, farklı hikayelerde olsada. Biri açınca kutuyu, çıkıyor teker teker hepimizinkiler. Çocuklukta benzer hatalara düşmüş, benzer yöntemlerle terbiye edilmek istenmişiz. Diz kapaklarımızda benzer yara izleri oluşmuş, benzer oyunları oynamışız farklı mahallelerde.
Yıldız'da bir çocuk, güzel ve kırmızı. Bütün çocuklar gibi balon istiyor.
Çocukken nedense herşeyi ağlayarak istiyorsun. Yıldız bir bakıma asil. Ağlamıyor.
Baloncuyu görünce bütün çocuklar ağlar değil mi?
-Anneeeeeeee balonnnnn üüüü hüüüü hüngürrrr.
Ağlamadan elde etmeyi seçiyor. İlk hırsızlık olayında yakalanıp, polisle karşılaşması. Yıldız'ın şansı. Öğreniyor çünkü. İlk ders hırsızlık yapan, polis amcaya teslim edilir. :))
Yüreğine sağlık kupabeys. Devamı ısrarla ve dörtgözle bekleniyor. :)
EzelimAhirim yorumları karıştırdığım için özür dilerim. Benim bu gün ki ruh halimle alakalı sanırım.
Aslında ilk parağraf heryerde pat diye kendi çoçukluk anılarımı anlatmayayım gayesi güden bir ruh haliyle yazılmış bir yorumdu. Çünkü ben yazıyı okuyunca bana ne hissettiriyorsa o an ne anımsatıyor, hatırlatıyorsa onu paylaşıyorum onlarda kendi yaşadıklarımla ilgili oluyor haliyle.
Sizin yazınızda çoçukluk hikayeleri olunca Eh Meriç burda bari anlatma düşüncesiyle kupanın yazısına yorum yapıyorum derken böyle oldu. Özürüm kabuldür umarım.
Madem i bu tırsaklık bu hatayı yapmama neden oldu. Üzerine gideceğim. Paylaşıyorum:))
Boyum biraz mutfakta ki ocağa, tezgaha ermeye başlayınca. Yemek yapmaya merağımda başladı. Ama hep annemin evden uzaklaştığı zamanları tercih ediyorum tabii. Kızıyor, "Malzemeyi israf ediyorsun" diye. Günlerden bir gün cuma pazarına gittiler, arkadaşlarıyla. Sana kulakçığı toplayarak edindiğim bir yemek kitabım var. Sayfalarını karıştırıyorum evde olan malzemeleride dikkate alarak, bir yemek seçmeye çalışıyorum. Patates Köftesi hıh bu tamam. Patetesleri, unu, yağı hatırlıyorum başka ne kattım içine hatırlamıyorum ama. Patetesler köfteye benzemiyor. Un katıyorum, biraz daha. Birazcık benzeyince atıyorum yağa. Çoz, çız,cazırt sesleri eşliğinde hafif yanlardan tava alev alıyor.Yangın boyutlarına ulaşmıyor benim hikayem. Destek kuvvetleri çağırmam gerektiğini anlayınca arkadaşım Ayşe' yi çağırıyorum. Beraber denemelere devam yalnız patetesler köfte değil, mücver bile olamıyorlar. Öyle böyle kendimiz yaptık diye yanınada bir çay demliyoruz, çağırıyoruz sokaktakileride afiyetle yiyoruz. Buraya kadar mutlu mesutuz. Pazarcılar dönünce, mutfağın rezilliğimi, annemin canım pilav tenceresini yaktığımızımı neler neler artık ne verdiyse yağıyor üzerimize. "Evden çıkmaya gelmiyor, boyunuzun, elinizin ermedeği işleri yapmaya kalkışıyorsunuz. Safiyee bunlar büyüse bir tas çorba yap desek yapmaycaklar. Şimdi lazım değil ya......"
Vaz mı geçiyoruz. Hayır! Birde Vişne Reçelli Kurabiye var sırada.... Hemde davul fırında.
Emeklerinize sağlık.
Ŧ๏гtยภค๓єгเς sorun yok zaten okuyunca yanlış bloga ait olduğunu anlamıştım. Paylaşımınız için teşekkürler. Biz anne babamıza çok çektirenlerdeniz (çocukken) sanırım. Büyüyünce uslandım (kendi adıma). Bunlar aklıma gelenler ah birde gelmeyenler varki sormayin gitsin...
YORUMLAR
Pişi ilkkez duydum.Akıtma yada krep olarak biliyorum.Hala kolaylığı bakımından favorilerim arasındadır.Hele birde yaratıcı olursan yapamayacağın çeşidi yoktur. Mantarlı, kaşarlı, kıymalı.. aklına ne gelirse.Sadesi bile ayrı bir lezzeet. ''Cagda su dolu '' derken bir kap olduğu tahmin ediliyor ama sanırım yöresel bir isim, ben karşılığını bilmiyorum.
Haaa.. sen birşeyler yapmaya çalışrken; dumanı görüp, seni o halde bırakıp kaçan erkeklerinde yöresel olduğunun altını çizeyim :)))
Teşekkürler paylaşım için..
Çocukluk öyle bir dönem ki, çocukluk anıları bir bir çıkmaya başlayınca yerlerinden. Senin, benim, onun anıları takılıyor peşine. Benzer durumları yaşamışız sanki farklı yerlerde, farklı hikayelerde olsada. Biri açınca kutuyu, çıkıyor teker teker hepimizinkiler. Çocuklukta benzer hatalara düşmüş, benzer yöntemlerle terbiye edilmek istenmişiz. Diz kapaklarımızda benzer yara izleri oluşmuş, benzer oyunları oynamışız farklı mahallelerde.
Yıldız'da bir çocuk, güzel ve kırmızı. Bütün çocuklar gibi balon istiyor.
Çocukken nedense herşeyi ağlayarak istiyorsun. Yıldız bir bakıma asil. Ağlamıyor.
Baloncuyu görünce bütün çocuklar ağlar değil mi?
-Anneeeeeeee balonnnnn üüüü hüüüü hüngürrrr.
Ağlamadan elde etmeyi seçiyor. İlk hırsızlık olayında yakalanıp, polisle karşılaşması. Yıldız'ın şansı. Öğreniyor çünkü. İlk ders hırsızlık yapan, polis amcaya teslim edilir. :))
Yüreğine sağlık kupabeys. Devamı ısrarla ve dörtgözle bekleniyor. :)
EzelimAhirim yorumları karıştırdığım için özür dilerim. Benim bu gün ki ruh halimle alakalı sanırım.
Aslında ilk parağraf heryerde pat diye kendi çoçukluk anılarımı anlatmayayım gayesi güden bir ruh haliyle yazılmış bir yorumdu. Çünkü ben yazıyı okuyunca bana ne hissettiriyorsa o an ne anımsatıyor, hatırlatıyorsa onu paylaşıyorum onlarda kendi yaşadıklarımla ilgili oluyor haliyle.
Sizin yazınızda çoçukluk hikayeleri olunca Eh Meriç burda bari anlatma düşüncesiyle kupanın yazısına yorum yapıyorum derken böyle oldu. Özürüm kabuldür umarım.
Madem i bu tırsaklık bu hatayı yapmama neden oldu. Üzerine gideceğim. Paylaşıyorum:))
Boyum biraz mutfakta ki ocağa, tezgaha ermeye başlayınca. Yemek yapmaya merağımda başladı. Ama hep annemin evden uzaklaştığı zamanları tercih ediyorum tabii. Kızıyor, "Malzemeyi israf ediyorsun" diye. Günlerden bir gün cuma pazarına gittiler, arkadaşlarıyla. Sana kulakçığı toplayarak edindiğim bir yemek kitabım var. Sayfalarını karıştırıyorum evde olan malzemeleride dikkate alarak, bir yemek seçmeye çalışıyorum. Patates Köftesi hıh bu tamam. Patetesleri, unu, yağı hatırlıyorum başka ne kattım içine hatırlamıyorum ama. Patetesler köfteye benzemiyor. Un katıyorum, biraz daha. Birazcık benzeyince atıyorum yağa. Çoz, çız,cazırt sesleri eşliğinde hafif yanlardan tava alev alıyor.Yangın boyutlarına ulaşmıyor benim hikayem. Destek kuvvetleri çağırmam gerektiğini anlayınca arkadaşım Ayşe' yi çağırıyorum. Beraber denemelere devam yalnız patetesler köfte değil, mücver bile olamıyorlar. Öyle böyle kendimiz yaptık diye yanınada bir çay demliyoruz, çağırıyoruz sokaktakileride afiyetle yiyoruz. Buraya kadar mutlu mesutuz. Pazarcılar dönünce, mutfağın rezilliğimi, annemin canım pilav tenceresini yaktığımızımı neler neler artık ne verdiyse yağıyor üzerimize. "Evden çıkmaya gelmiyor, boyunuzun, elinizin ermedeği işleri yapmaya kalkışıyorsunuz. Safiyee bunlar büyüse bir tas çorba yap desek yapmaycaklar. Şimdi lazım değil ya......"
Vaz mı geçiyoruz. Hayır! Birde Vişne Reçelli Kurabiye var sırada.... Hemde davul fırında.
Emeklerinize sağlık.