gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

İlk kabul günüm

19 Nisan 2012, 15.14
A- A+

Bir yaz günü evdeyim ve kardeşime bakmam gerekiyor. Yaşımı tam hatırlamıyorum.  Sanırım 6 veya 7 olmalı. Gün öylene dönünce acıktık.

Annemden görmüştüm ve çok sevdiğim için pişi yapmaya karar verdim. Sanırım bazı yörelerde akıtmada deniliyor. Annemin içine neler kattığını çok iyi bilmiyorum ancak ben su ile unu iyice çırptım. Mahallede ne kadar akran arkadaşım varsa eve çağırdım. Kocaman bakır kaseye hazırladım malzemeyi. Ocağın üstüne içi yağ dolu tavayı yerleştirdim. Şimdi annem gibi pişiyi kaşık kaşık kızgın yağa akıtmam lazım. Kaşıkla döküyorum foşşş!!! akmıyar dökülüyor. Kaşıktan tavaya düşen dağılıyor. Oda dumandan göz gözü görmüyor. Kız arkadaşlarımda kaşık kaşık dökmeye devam ediyorlar. Erkek arkadaşlar yemek yerine dumanı görünce hemen gittiler. Pencereyi açayım derken geri baktım tava yanıyor. Sıçrayan yağlar tutuşuyor. Yükselen alev davlumbazın etrafındaki örtüyü tutuşturdu. Yanarak düşen parçalar düştükleri yeri yakıyorlar. Arkadaşlarım evden kaçtılar etrafa bağırıyorlar. Ben cağda su dolu duran kazanlardan tas tas su döküyorum yanan yerlere.

Kul daralmayınca hızır yetişmezmiş. Sanırım rahmetli teyzeme malum oldu durum. Tarladan gelmiş yorgun olduğu halde, merak ettiği için bize uğramış. Kaçan bağıran çocukları ve bizim evden yükselen dumanları görünce koştu kurtardı beni. Tasla uğraşmadı kovalarla suyu aktardı söndürdü yanan kısımları. Yaramazlıklarımdan çoğunda kurtarıcım teyzem oldu.

Teyzem yanan ve kirlenen ortalığı toparladıktan sonra evine gittim. Annemin işten gelince sinirleneceğini düşünerek o geceyi ayrı geçirdik.  Süt dökmüş kedi olarak ertesi gün barış töreni ile eve geri getirildim )))

 Ne hevesle davet ettiğim arkadaşlarım ve kurduğum sofra bozulmuştu. İlk yemek deneyimimde fiyaskoyla sonlanmıştı. Sanırım yaramaz bir çocuktum bunun içinde fırsat kollamaz ancak denk gelirsede elimden geleni yapardım.  Teyzem "anneni üzme, sinirlendirdiğinde sakinleşene kadar başka yere gitme bana gel" demişti. Artık yaramazlıklarımdan sonra korunma limanımda hazırdı. Ama o günden sonra nasıl yapıldığın tam olarak öğrenmeden yemek denemedim.

YORUMLAR

19 Nisan 2012, 18.37

Pişi ilkkez  duydum.Akıtma  yada krep olarak biliyorum.Hala  kolaylığı bakımından  favorilerim arasındadır.Hele birde  yaratıcı olursan yapamayacağın çeşidi yoktur. Mantarlı, kaşarlı, kıymalı.. aklına ne  gelirse.Sadesi bile ayrı bir lezzeet.  ''Cagda su dolu ''  derken  bir kap olduğu tahmin ediliyor ama  sanırım  yöresel bir isim, ben karşılığını bilmiyorum.

Haaa.. sen  birşeyler yapmaya çalışrken; dumanı  görüp, seni o halde  bırakıp kaçan erkeklerinde  yöresel olduğunun  altını çizeyim :)))

   Teşekkürler paylaşım için..

 

19 Nisan 2012, 18.44
      Ben bu yazıyı çok sevdim:) Bu konuda yalnız olmadığımı bilmek çok güzel,gerçi yaş 6-7 imiş ama olsun:).Bu arada pişi dediğiniz şey yanlış anlamadıysam bildiğimiz hamur sanırım,bende öğrencilik yıllarında yapmaya çalışırdım,ya elime yapışırdı,ya şekilsiz olurdu,ya da üzerime yağ sıçrardı:).Elinize sağlık...
19 Nisan 2012, 19.47
:)) Sanırım hepimizin çocukluğunda böyle yaramazlık hatıraları var.Yazınız için ayrıca teşekkürler beni çocukluğuma götürdü:)
19 Nisan 2012, 20.06
Teklikeli bir deneyim yaşadığın..Ucuz atlatmışsın vesselam...Gecmiş olsun..
19 Nisan 2012, 21.17

Çocukluk öyle bir dönem ki, çocukluk anıları bir bir çıkmaya başlayınca yerlerinden. Senin, benim, onun anıları takılıyor peşine. Benzer durumları yaşamışız sanki farklı yerlerde, farklı hikayelerde olsada. Biri açınca kutuyu, çıkıyor teker teker hepimizinkiler. Çocuklukta benzer hatalara düşmüş, benzer yöntemlerle terbiye edilmek istenmişiz. Diz kapaklarımızda benzer yara izleri oluşmuş, benzer oyunları oynamışız farklı mahallelerde.

Yıldız'da bir çocuk, güzel ve kırmızı. Bütün çocuklar gibi balon istiyor.

Çocukken nedense herşeyi ağlayarak istiyorsun. Yıldız bir bakıma asil. Ağlamıyor.

Baloncuyu görünce bütün çocuklar ağlar değil mi?

-Anneeeeeeee balonnnnn üüüü hüüüü hüngürrrr.

Ağlamadan elde etmeyi seçiyor. İlk hırsızlık olayında yakalanıp, polisle karşılaşması. Yıldız'ın şansı. Öğreniyor çünkü. İlk ders hırsızlık yapan, polis amcaya teslim edilir. :))

Yüreğine sağlık kupabeys. Devamı ısrarla ve dörtgözle bekleniyor. :)

 

19 Nisan 2012, 22.03

EzelimAhirim yorumları karıştırdığım için özür dilerim. Benim bu gün ki ruh halimle alakalı sanırım. 

 Aslında ilk parağraf heryerde pat diye kendi çoçukluk anılarımı anlatmayayım gayesi güden bir  ruh haliyle yazılmış bir yorumdu. Çünkü ben yazıyı okuyunca bana ne hissettiriyorsa o an ne anımsatıyor, hatırlatıyorsa onu paylaşıyorum onlarda kendi yaşadıklarımla ilgili oluyor haliyle.

Sizin yazınızda çoçukluk hikayeleri olunca Eh Meriç burda bari anlatma düşüncesiyle kupanın yazısına yorum yapıyorum derken böyle oldu. Özürüm kabuldür umarım.

Madem i bu tırsaklık bu hatayı yapmama neden oldu. Üzerine gideceğim. Paylaşıyorum:))

Boyum biraz mutfakta ki ocağa, tezgaha ermeye başlayınca. Yemek yapmaya merağımda başladı. Ama hep annemin evden uzaklaştığı zamanları tercih ediyorum tabii. Kızıyor, "Malzemeyi israf ediyorsun" diye. Günlerden bir gün cuma pazarına gittiler, arkadaşlarıyla. Sana kulakçığı toplayarak edindiğim bir yemek kitabım var. Sayfalarını karıştırıyorum evde olan malzemeleride dikkate alarak, bir yemek seçmeye çalışıyorum. Patates Köftesi hıh bu tamam. Patetesleri, unu, yağı hatırlıyorum başka  ne kattım içine hatırlamıyorum ama. Patetesler köfteye benzemiyor. Un katıyorum, biraz daha. Birazcık benzeyince atıyorum yağa. Çoz, çız,cazırt sesleri eşliğinde hafif yanlardan tava alev alıyor.Yangın boyutlarına ulaşmıyor benim hikayem. Destek kuvvetleri çağırmam gerektiğini anlayınca arkadaşım Ayşe' yi çağırıyorum. Beraber denemelere devam yalnız patetesler köfte değil, mücver bile olamıyorlar. Öyle böyle kendimiz yaptık diye yanınada bir çay demliyoruz, çağırıyoruz sokaktakileride afiyetle yiyoruz. Buraya kadar mutlu mesutuz. Pazarcılar dönünce, mutfağın rezilliğimi, annemin canım pilav tenceresini yaktığımızımı neler neler artık ne verdiyse yağıyor üzerimize. "Evden çıkmaya gelmiyor, boyunuzun, elinizin ermedeği işleri yapmaya kalkışıyorsunuz. Safiyee bunlar büyüse bir tas çorba yap desek yapmaycaklar. Şimdi lazım değil ya......" 

Vaz mı geçiyoruz. Hayır! Birde Vişne Reçelli Kurabiye var sırada.... Hemde davul fırında.

Emeklerinize sağlık.

 

19 Nisan 2012, 23.00
Ŧ๏гtยภค๓єгเς  sorun yok zaten okuyunca yanlış bloga ait olduğunu anlamıştım. Paylaşımınız için teşekkürler. Biz anne babamıza çok çektirenlerdeniz (çocukken) sanırım. Büyüyünce uslandım (kendi adıma). Bunlar aklıma gelenler ah birde gelmeyenler varki sormayin gitsin...
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın