Değer mi ? (4)
30 Nisan 2012, 09.17 A- A+- Merhaba Selin
- Merhaba Tuncay
- Nasılsın ?
- İyiyim Tuncay, Ya Sen ?
İyiyim demek isterdi, aslında böylesi bir soruya cevabı dünden hazırdı, "kötüyüm selin, çok kötü" diyemedi. Sustu. Taki Sessizliği selin bozana kadar..
- Neyin var Tuncay, Sessizsin canım ?
- Hayır canım, biraz dalgınım, yürüyelim mi ?
- Olur.
Yürümek iyi gelecekti, hiç değilse yürürken konuşmak zorunda kalmazdı, sessizliği de çok göze batmaz diye umuyordu. Sahil boyunca yürüdüler, Gözden uzakta olduklarını anladıklarında, kumsalda oturdular ve denize vuran harika yakamozu seyre daldılar. Selin Başını Tuncay'ın omuzuna dayadı - "İyi ki yanımdasın, senin yanında kendimi güvende hissediyorum canım, hiç ayrılmayalım" morali bozuldu selinin, tutamamıştı dilini, çıkıvermişti "hiç ayrılmayalım" sözü bir kere ağzından, yutkundu, Tuncayı üzdüğünü biliyordu. Susarsam bu soru hiç sorulmamış olabilir diye geçirdi içinden. Ama artık ok yaydan çıkmıştı. Bir kere yaraya tuz basılmış ve iyice kanamaya başlamıştı. Ve söze Tuncay devam etti.
- Mutlu musun ?
Nasıl bir soruydu bu ?!!, kendisi mutlu mu ki Selinin de mutlu olmasını bekliyordu ?, Az sonra söyleyeceklerinden sonra var ise bir mutluluk kalabilir miydi ?. Kendine kızdı, sorduğu sorunun ağırlığını benliğinde hissetti.
- Evet canım, hem de çok mutluyum
Gözlerinin içi gülüyordu Selinin, yüzünde tebessümler açmıştı, denize vuran yakamozu gördü selinin parlayan gözlerinde.
- Ya sen ? .. diye devam etti Selin sözüne.
Yutkundu Tuncay, Sözün bittiği yere geliyordu adım adım. Ne söyleyeceğini bilmiyordu, sessizce denizi seyre daldı, aslında üzgün olduğu her halinden belliydi, saklamak istiyor fakat beceremiyordu, Selin fark etmiş miydi acaba Tuncay'ın bu ürkek tavırlarını ?. En başından beri dürüst davrandığı seline, yine dürüst davranmalı ve bulunduğu kötü durumu ondan saklamamalıydı. Tek korkusu, Selini üzmek, kırmak olan Tuncay bunu yapmak üzere olduğunu bilmekten nefret etmişti. Seline olan saygısından, saçma sapan mutluluk vaatlerin de bulunamaz ve ondan gerçeği saklayamazdı.
- Selin Canım, biz yarın ... öksürmeye başladı bir anda. Sözcükler boğazına düğümlenmiş iyiden iyiye boğuyordu onu. "biz yarın gidiyoruz........" derin bir sessizlik hakim oldu. Yakamoz ışıltısını kaybetmiş, karanlığa bürünmüştü ortalık.
- Ama ama daha çok erken değil mi canım ?
- Annemin işleri çıktı canım geri dönmek zorundayız.
- Sen kalamaz mısın ?
- Biliyorsun canım, onu yalnız bırakamam.
Elini sımsıkı tuttu selin, hiç bırakmaya niyeti yoktu. Gözleri doldu fakat ağlamadı. Tuncay'dan farkı yoktu ki selinin, üzmek istemezdi asla onu.
- Peki tekrar görüşebilecek miyiz ?
- Şey, Bilmiyorum. Çok isterim ama. Nasıl olur bilemiyorum.
Derin bir poyraz esmeye başladı, selinin saçları rüzgar ile raks etmeye başlamış, muazzam kokusu Tuncay'ı mest etmişti. Sıkıca sarıldı seline, üşümesini istemiyordu. Çok fazla konuşulması gereken konu vardı. Fakat kısa ve öz cümleler kurulmuştu.
- Artık gitmem lazım.
- Biraz daha kalalım, lütfen.
Kalamazdı, Sabahın ilk ışıklarıyla yola çıkacaklardı. Ayağa kalktı ve...
- Belki Bir gün Selin.. Belki Bir gün...
YORUMLAR
Değer mi ? (1)'e nasıl bağlanacağını çok merak ediyorum açıkçası.:)
Teşekkürler