gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Değer mi ? (7)

10 Mayıs 2012, 23.42
A- A+
 Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmıştı selin, geç saatlere kadar uyumaktan hiç hoşlanmaz güzellik uykusu nedir bilmezdi. Oldum olası hedeflerine ulaşmak için çalışmış ve kendinden fedakarlıkta bulunmuştu. Hatta hedeflerine ulaşmak onu yıldırmamış ve yine aynı düzenekte hayatına devam ediyordu. Tatil günleri dahi erken uyanırdı. Formuna dikkat eder ve sağlıklı beslenirdi. Her zaman ki gibi önce pembe terliklerini giydi ve banyonun yolunu tuttu. Önce aynaya uzun uzun baktı "bu sabah ne kadar güzelim" dedi yüzünü yıkadı ve dişlerini fırçaladı. Kendini beğenmiş burnu havada birisi değildi selin, hiç bir zaman da olamadı ama kendisiyle barışık ve hayata pozitif bakmanın insana enerji kattığını düşünürdü. Kendi karakterini pek beğenmezdi aslında "bir daha iyi niyet göstermeyeceğim" derdi çoğu zaman ama değişemezdi. İnsanlara çabuk güvenmez, güvendiğinden de kolay kolay vazgeçmezdi. Çabuk kaynaşmaktan ziyade sağlam arkadaşlıklar kurmak isterdi. Çok arkadaşı yoktu zaten "bir tane olsun tam olsun" diyenlerdendi. Odasına döndüğün de üzerindeki pijamalardan kurtulup kıyafetlerini giydi. 

 

- Selinnnn

- Efendim Anneee

- Geç kaldı bu çocuk !! Aradın mı ?

- Efendim, Kim geç kaldı ? Ne araması ?

- Koray gelecekti kahvaltıya unuttun mu canım ?

- Tamamen unutmuşum ben. (şu an için Koray'a ayıracak vakti yoktu selinin.) 

- Arasana kızım !!

- Gelir anne merak etme. ( "inşallah gelemez" diyordu kendi kendine.)

 

Selin bu sabah çok farklıydı. Çok enerjik uyanmıştı. Dün gece şaraptan ziyade Tuncay'ı görmenin heyecanı selinin çok çabuk sızmasına sebep olmuştu. ki Heyecanı yüzünden okunuyordu. Nermin hanım Selindeki değişimi fark etmiş fakat bu değişime bir anlam veremiyordu. Bu değişimin sebebinin Koray olmasını istiyordu. İstiyordu ama emin olmak için bunu görmesi lazımdı. Selinin "acelem var anne" ,"gitmem lazım" gibi sözlerine rağmen. "ayıp olur kızım, Koray gelsin öyle git" demişti. Kahvaltı bitmiş, kahvesini ve sigarasını alıp pencereye yakın olan koltukta keyif yapıyordu selin. Yüzünde yerli yersiz tebessüm vardı. Kendi kendine konuşuyor ve bir şeyler mırıldanıyordu. Nermin hanım iyice huylanmaya başlamıştı. Kahvesini alıp kızının yanına gidecekti ki kapı zili çaldı. "Koray’dır" diyerek kapıya doğru yürümeye başladı.

 

- Neredesin sen, merak ettik ! (aslında tek merak eden kendisiydi neden böyle söylemişti ki?)

- Kusura bakmayın Trafik berbattı. Selin yok mu ?

- İçerde kahvesini içiyor.

- Kahvaltı ?

- Biteli çok oldu Koray.

 

Koray hemen içeri gitmek selini görmek istiyordu ki Nermin hanım kolundan tutup "Selinle aranız nasıl ?" diye sordu. Koray böylesi bir hamle beklemiyordu şaşırmıştı. "şey bir sorun mu var ?" endişelenmişti Koray "bilmiyorum ama öğreneceğiz" dedi sert bir ifadeyle Nermin hanım. Koray içeri salona geçtiğin de selin yerinden bile kalkmadı. 

 

 

- Hoş geldin Koray.

- Hoş buldum canım. Kahvaltıya yetişemedim. Beni beklersin diye düşünmüştüm.

- Koray mı kahvaltı mı diye düşündüm kendi kendime ve kahvaltı da karar kıldım. (neredeyse kahkaha atacaktı selin)

- Bundan hiç vazgeçmeyeceksin değil mi selin ?

- Nedir o ?

- Beni rencide etmek.

- Kulağına küpe olsun diye Koray yoksa başka bir amacım yok.

- Öyle olsun bakalım. Pek neşeliyiz bu sabah hayırdır ?

- Hı hı Öyleyim. Hayat güzel dünya güzel ben güzel daha ne olsun Koray.

- Pembe gözlükler takılmış. Oradan bakınca ben nasıl görünüyorum acaba ?

- Kahvaltıya geç kalan aç birisi olarak görünüyorsun Koray. Bir şeyler atıştır istersen rengin solmuş.

 

Selin yerinden doğrulup odasına doğru yol aldı. Koray burnundan soluyordu. Seline kimse istemediği bir şeyi yaptıramazdı. Üstüne gelinmesinden hoşlanmaz, ki bu onu daha da asabi yapıyordu. Nermin hanım konuşmalara kulak misafiri olmuştu. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu sezinlemiş ve yüzünü bir endişe kaplamıştı.

 

-       Neler oluyor Koray ?. Bu kız da bir haller var farkındasın değil mi ?!

-       Evet efendim.

-       Peki nedir ?. Düşündüğüm şey olabilir mi ?. Bana bu konuda söz vermiştin unutmadın umarım ?!

-       Elbette unutmadım ve bunun için gerekenleri yapıyorum. Şu an için bir tehlike söz konusu değil. Asla bir araya gelemezler efendim merak etmeyin.

-       Ben değil Koray, Sen merak et bence !!!. Bu sefer asla engel olamazsın. Eğer sen beceremeyeceksen kontrolü ben ele alacağım haberin olsun. Semih iş başında değil mi ?

-       Evet efendim. Şu an kapısında nöbettedir büyük bir ihtimalle.

-       İhtimal ?!!. İhtimaller ile beni uğraştırma. Bak emin bile değilsin. Ara hemen !!

-       Peki.

 

Semih’i aramak için telefonuna sarıldı Koray. Semih arabada uyuya kalmıştı.

 

-       Neden açmıyorsun telefonu geri zekalı herif ?!!!

-       Şeyy.

-       Ne ne. Uzatma. Son durum nedir ?

-       Her hangi bir gelişme yok. Tuncay daha evden adımını atmadı.

-       Her şeyden haberdar olmak istiyorum. Hiçbir şeyi atlama semih. Sakın !!!

-       Tabii Koray bey.

-       Tabii Koray beymiş bırak şimdi yağ çekmeyi. Son 3 gün de olanlardan bihaberimiz hepimiz biliyorsun bunu. Neler öğrendin ?

-       Ben bu konuda daha araştırma yapma fırsatı bulamadım efendim.

-       Derhal araştırmaya başla. Nereleri ararsın bilmiyorum ama hallet bu işi hemen !!

-       Peki.

 

Konuşma bittiğin de Selin ile göz göze geldiler. “kiminle konuşuyorsun sen ?, ne işi ?. İstersen polisi arayalım Koray” dedikten sonra salon selinin kahkahaları ile dolmuştu. “çok komik” diye bilmişti sadece ve çok sinirlenmişti Koray bir hışımla kahvaltı masasına geçti. “dalga geçme kızım, işlerden başını kaldıramıyor ki Koray” diyerek teselli veriyordu Nermin hanım. “hı hı eminim öyledir anne” sert bir bakış attıktan sonra annesine “benim çıkmam lazım artık sonra görüşürüz.” Diyerek dış kapıya doğru yol aldı selin. “ben de seninle çıkayım” dedi Koray ama selin bunu pek umursamadı.

 

 

 

Bu sabah çok heyecanlı uyanmıştı Tuncay, Hızlıca yatağından kalktı banyoya gitti. Yüzünü yıkadı. Dişlerini fırçaladı. Dün gece traş olmuştu cildini kontrol etti. Yüzünde biraz kesikler mevcuttu ama olsun "sen böyle de yakışıklısın" dedi ve aynadaki görüntüsüne göz kırptı. Bu sabah kahvaltıyı dışarda yapmayı planlıyordu. Odasına geçti. Çalışma masasında Selin'in kendisine verdiği kartı duruyordu. Sandalyesine oturdu uzun uzun karta baktı. Eline aldı inceledi dokundu. Gözlerini kapattı. Sanki Selin'in ellerinin sıcaklığını hissetti bir an. Ayağa kalktı elbise dolabını açtı. Bugün spor kıyafetler giymek istiyordu. Ki uzun zamandır böylesi bir tercihi olmamıştı. Mavi bir kot, eflatun rengi bir tişört. Siyah bir kemer ve spor ayakkabılarını giyindikten sonra "gözlük takmak istemiyorum artık" dedi ama gözlüğünü yanına almayı ihmal etmedi. Apartmanın dışına çıktığın da Havanın ne kadar güzel olduğunu gördü ve derin bir nefes çekti. Bugün başkaydı İstanbul'un havası. Bir başka güzel. Daha önce hiç böyle hissetmediğini düşündü. Gülümsedi. Ceplerini karıştırdı arabanın anahtarlarını arıyordu ki "hayır bugün yürümek çok daha iyi olur" dedi ve arabasını almaktan vazgeçti. Yavaş adımlarla yürümeye başladı güzel günün temiz havasını ciğerlerine doldura doldura sahile doğru yol aldı. O kadar neşeli ve keyifliydi ki Tuncay, Semihin onu takip ettiğini fark etmedi bile. 

 

- Koray bey.

- Söyle semih.

- Tuncay şimdi evinden dışarı çıktı. Ben de peşinden gidiyorum.

- İyi tamam.

- Şey Koray bey. Bilmiyorum sizin için önemli mi ama Tuncay tıraş olmuş. Bugün çok farklı bir imaja sahip. Tanımakta açıkçası çok zorlandım diyebilirim.

- Nasıl ?. 5 yıldan sonra tarzını neden değiştirmiş ki ?!!. Neler oluyor semih ?!. Bu değişikliğin bir sebebi olmalı. Bu son 3 gün de bir şeyler olmuş ama ne ?!!.

- Koray bey bir kaç güne kalmaz bana haber gelecek merak etmeyin her ne olduysa öğreneceğim.

- İyi. Sonra görüşürüz.

 

Tuncay, çok nadir de olsa arada bir gittiği üniversiteden arkadaşı kemalin kafesine gelmişti bile. Kemal daha gelmemişti. Dışarda bir masa tercih etti. Güzel havanın tadını çıkarmak istiyordu. Semih'te peşinden kafeye geldi. Açık büfe kahvaltıyı oldum olası sevmiştir Tuncay. Bir çok çeşidin olduğu bir kahvaltıya asla hayır demezdi. Aslında yemek ile arası pek iyi değildi ama bu sabah iştahı kabarmış ve her şeyi tatmak istiyordu. Elindeki tabağa her çeşit kahvaltıdan azar azar aldı, sonrada demli bir çay alıp masasına geçti. Kahvaltısını etmeye başlamıştı ki Kemal şaşkın bir ifade ile masasına geldi.

 

- Yok artık. Bu sen olamazsın. Kim ne yaptı sana kardeşim.

- Ne oldu be ? ( şaşkın şaşkın sağına soluna baktı Tuncay. kendisinde bir gariplik mi vardı ki kemal böyle konuşuyordu? )

- Kardeşim ne yaptın sen kendine böyle. Bu ne hal ?. İnsan olmuşsun Tanıyamadım. ( geniş ağızıyla gülüyordu kemal kıs kıs )

- Dalga geçme oğlum. Ne varmış halimde ?. Gebertirim şimdi seni. 

- Tuncay yeme beni kardeşim bir şeyler olmuş işte anlat çabuk. En son hatırladığım kadarıyla sen ayna ile küsmüştün kardeşim. Ne ara barıştın. 

 

Karşılıklı gülüşmeler başlamıştı kahvaltı masasında.  "daha devam edecek misin kemal?" dedi Tuncay "sen anlatana kadar seni rencide edeceğim oğlum"  diyerek karşılık verdi kemal. Ne anlatabilirdi ki. Kendisinde ki gelişmenin farkındaydı. Selin'i gördükten sonra artık yeni bir Tuncay olmaya karar vermişti. Cüzdanını çıkardı ve Selin'in kendisine verdiği kartı Kemal'e uzattı. 

 

- Yoksa ?

- Evet Kemal. Düşündüğün gibi kardeşim.

- Nasıl olur ?. Nasıl denk geldiniz ?. Senin polisle ne işin olur Tuncay ?

 

Son 3 gün de yaşadıklarını anlatmaya başladı. Cinayeti ve sorgulamayı hızlı bir şekilde geçti. Ama söz sırası selin ile karşılaşmasına geldiğinde sözcükler boğazına düğümlendi. Nereden başlayacağını bilemedi. Sessizlik hakim oldu masaya. Kemal bunu fark etti "Hiç vazgeçmedin değil mi ?" diyebildi. Elbette vazgeçmemişti vazgeçemezdi, Selin Tuncay'ın biricik aşkıydı. "Seni Seviyorum" diyemediği  aşkıydı. Belki Sözcükler ile ifade edememişti ama gözleri aşkını anlatmıştı Selin'e. Şimdi Selin'i bulmuş ve bir şans istemek kendini affettirebilmek için fırsatı vardı ama ne yapacağını bilemiyordu. 

 

- Şimdi ne yapacaksın Tuncay ?

- Bilmiyorum kardeşim. Hiç bir şey bilmiyorum. Zaten beni tanımadı bile. ( kafasını eğdi, üzgündü bu durumdan dolayı )

- Belki de tanıdı kardeşim ama belli etmedi ne dersin ? ( Tuncay’ın haline dayanamamış ve hayal penceresinden konuşuyordu kemal )

- Tanısaydı bunu hissederdim kemal.

- Ya bırak Allah aşkına Tuncay. Sen kendini kaybetmiştin. His deme bana. Şu an gördüğüm Tuncay’ı ne kadar çok özlediğimi biliyor musun sen ? 

- Gerçekten mi kardeşim ?

- Elbette gerçek Tuncay. Ben ce seni tanıdı ve şu an aramanı bekliyor. Yoksa neden sana kartını versin ki ?.

 

Emin değildi Tuncay. Ve ne yapacağını bilmiyordu ama Kemal'in umut dolu sözleri gönlünü yumuşatmış. İçindeki buhranlardan onu bir nebzede olsa kurtarmıştı. 

 

- Hadi şimdi kahvaltımızı yapalım sonra ne yapacağımıza karar veririz Tuncay.

- Tamam kardeşim.

 

Ne kadar doğru bir karar verdiğini anladı Tuncay. Kemal'in yanına gelmek iyi gelmişti kendisine. "Akıl akıldan üstündür" atasözü aklına geldi bir an ve gülümsedi. Kemal vefalı bir arkadaştı. Her daim Tuncay'a yardımcı olmuş. Zor günlerinde yanında bulunmuştu. Sevecen gözler ile Kemal'i süzdü Tuncay. "İyi ki varsın kardeşim" dedi içinden ve sessizce.

YORUMLAR

11 Mayıs 2012, 10.47
Eeee sonra ne olacak.Merak ettim ben şimdi.Devamını en kısa zamanda eklersiniz blog a umarım.Kaleminize sağlık.
11 Mayıs 2012, 10.48

ve sessizce..

aradımı aramadımı , arayacak mı , hep sorularla bırakıyorsun tıme,  Tuncay ' ın durumu zor bu gidişle , arkasında onun her adımından haberdar olan ,onu  engellemeye çalışıcak olan birileri var olaylar gitikçe  daha da karışık durumlara yol alıyor gibi,  ben devamını bekliyorum , düşüncelerine sağlık , sevgiyle kal..

11 Mayıs 2012, 15.16
Time time time bu kurgu nereye gidiyor böyle.
Oğuz Atay mezarından çıkıp gelse ( Allah rahmet eylesin ) çıkamaz bu kurgunun içinden.O bile düzeltemez bu vahim durumu timee:))
Şaka bir yana uzun yazılarda amatörlerin hatta bazen amatör olmayanların bile düşmekten kaçınamadığı bir hata var bu hata yazıda ipin ucunu kaçırıp kurgunun dağılmasına neden olmaktır ama sen fena gitmiyorsun timee devam dostum.Başarılısın timee.Sende gelecek var timee.
11 Mayıs 2012, 20.37
time  tuncayı öldür hikaye bitsin, yerine mutasyona uğramış ahmet adlı bir karakter koy. yoksa ben ve onay verenler sıkıntıdan öleceğiz hadi ben okumam olur biter de onlar mecbur okuyor yani yazık günah  :)))

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın