gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Değer mi ? (Final)

17 Mayıs 2012, 19.42
A- A+

“4 Gün sonra”

 

-       Misafiriniz var efendim.

 

“Tuncay geldi” diye düşündü ve yüzündeki tebessümle “Gelsin.” Dedi Selin. Misafiri içeri girdiğinde Tuncay olmadığı için çok üzülmüş bir yandan da eski bir arkadaşı görmenin sevinci hakim olmuştu.

 

-       Canım, hoş geldin.

-       Hoş buldum canım sağ ol.

-       Nerelerdesin sen ?. En son yurt dışında olduğunu söylemişti Süreyya teyzem.

-       Evet canım. Master için yurt dışındaydım. 2 hafta oldu daha yeni geldim sayılır. Ve hemen işe başlamam gerekti. Bu yüzden uğrayamadım yanına canım ama şimdi gelmek zorunda olduğum bir mesele var. Benim sana bir şey söylemem lazım canım.

-       Dur önce ben canım. Bil bakalım kimi gördüm ?

-       Şey kimi ?

-       Tuncay’ı

-       Ne ?!. Nasıl canım ?. nerede gördün ?.

-       Dur dur sakin ol anlatacağım her şeyi. Tuncay’ın oturduğu evin karşı dairesinde bir cinayet işleniyor. Bizim şaşkın da en yakın tanık oluyor. Alıyorlar karakola ifadesi için.

-       Eee sonra ?

-       Tabii ben dosyayı bir gün sonra masamda akşam mesainin bitmesine yakın gördüm. Ve gözlerime inanamadım. Hemen arattırdım ve ifade vermesi için karakola gelmesini söylettim.

-       İnanmıyorum sana selin. Geldi mi ?

-       Elbette geldi. Sorguladım şaşkını.

-       O zaman siz…

-       Hayır canım bir şey olmadı. Tuncay beni tanımadı. Sorduğum sorulara cevap verdi ve gitti.

-       Emin misin tanımadığına ?

-       Evet canım eminim. Kartımı verdim ona aklına bir şey gelirse ara dedim.

-       Aramadı değil mi ?

-       Hayır canım aramadı.

-       Peki sen ?

-       Bende aramadım. Yani anlayacağın canım meslek hayatımın sonu olacak Tuncay. Onu vuracağım ve istifa edeceğim sonunda.  (dedi ve kahkaha atmaya başladı Selin) canım sen bir şey söyleyecektin ?

-       Evet canım ama benim haberim pek iç açıcı sayılmaz yani seninkine göre.

-       Ne oldu merak ettim canım.

-       Tuncay (dedi ve yutkundu arkadaşı)

-       Anlamadım canım.

-       Lütfen sakin ol ve üzülme. Elimizden geleni yapıyoruz.

-       Elif neler oluyor ?. Bilmece gibi konuşma lütfen !

-       Birkaç gün önce acil bir vaka geldi hastaneye. Araba çarpıp kaçmış. Hemen ameliyathaneye almışlar hastayı. Ameliyatı ben yaptım canım.

-       Evet canım.

-       Benim için meslek hayatımdaki en zor ameliyattı selin.

-       Neden ?

-       Çünkü.

-       Çünkü ?

-       Ameliyat masasındaki kişi Tuncay’dı.

 

 

 

Tuncay gözlerini açmaya çalışıyordu, duyduğu seslerin kime ait olduğunu merak ediyor ve çok tanıdık geldiğini düşünüyordu. Sesin geldiğini yöne doğru bakmaya çalıştı, daha tam olarak iyileşememişti. Hafifçe araladı gözlerini birisi geçti önünden bir gölge misali, seçmeye çalıştıysa da beceremedi. Çünkü halen bulanıktı her şey. Elini dahi kaldıracak gücü yoktu. Kendisine ne olduğunu ve şu an nerede olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Açamadı gözlerini çok istemesine rağmen. “Belki de öldüm” diye düşündü uyumadan önce. Tıpkı bir zamanlar Selinin omuzunda uyuduğu gibi başını hafifçe sağa çevirdi. Sıcaklığını hissettiği zamanlardaki gibi kendini güvende hissetti. Kaç gün böyle uyudu tahmin etmesi zordu. Ayağa kalkacağı günü iple çekiyordu selin. Her gün başında beklemişti. Tuncay’ın yoğun bakımda olduğunu öğrendiği günden itibaren aradan tam tamına 12 gün geçmişti. Tuncay artık yoğun bakımda değil fakat aldığı darbelerin ve ilaçların yoğun bitkinliği altındaydı vücudu. Takati kalmamıştı. Kazada kafasını kaldırıma sert bir şekilde çarptığı için konuşamıyordu Tuncay. Fakat daha bunu bilmiyordu. Hoş bilmediği bir çok rahatsızlığı vardı. Nasıl söyleyecekti ki selin belden aşağısının tutmadığını. Sürekli elifle görüşüyordu selin. Tuncay’ın son durumunu anlatıyor ve sabırla beklediğini söylüyordu. Tuncay’a her baktığında annesi Nermin hanıma ve Koray’a olan nefreti daha da artıyordu. Koray’ın yurt dışına kaçmasında ki en büyük sebebin Nermin hanım olduğunu biliyordu. Semih’i kıskıvrak yakalamışlardı ama Nermin hanım selinin annesiydi. Savunma yapmasına bile izin vermemişti. Hoş kendini savunacak bir durumda söz konusu değildi. Tek kalemde Nermin hanımı terk etmiş, severek yaptığı polislik mesleğinden de istifa etmişti. Olaylar o kadar hızlı gelişmişti ki durdurulması imkansız bir mermi gibiydi. Yutkundu selin, nasıl anlatırdı ki bunları Tuncay’a. Şimdi sabırla Tuncay’ın uyanmasını bekliyordu. Tuncay uyanacak ve her şey kaldığı yerden devam edecekti. Öylemi olacaktı acaba ? Belki de Tuncay gitmek isteyecekti. Kafası çok karışıktı selinin. Bu düşünceler eşliğinde Tuncay’ın baş ucunda uyuya kaldı. Derin bir uykuydu bu. Öyle derin ki Tuncay’ın ona baktığını bile göremedi. Tuncay hafifçe gözlerini aralamış ve Selini görmüştü. “Selin” demek istedi ama yapamadı. Ayağa kalkmak istedi ama yapamadı. Sustu Tuncay. Gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Sessizce ağlıyordu. Olanlara bir anlam veremiyor bağırmak istiyordu. Konuşmak istedikçe sessizliğe gömüldü Tuncay. Hareket etmek için çırpındıkça halsizlik hakim oldu vücuduna ve derin bir uykuya daldı. Öyle derin bir uyku ki sabah olduğunu ve selinin baş ucunda olduğunu bile fark etmedi. Güzel gözleriyle Tuncay’ı bakıyor. Narin elleriyle saçlarını okşuyordu selin. “Tuncay’ım Her şey çok güzel olacak. Ben yanındayım canım. Bir daha asla ayrılmayacağız.” Sözleri dökülüverdi dudaklarından. Gözleri yaşlı bir şekilde konuşmasına son verdi selin. Tuncay selinin sesini duymuş ve gözlerini aralamıştı. Uzun zaman sonra ilk defa böylesi yakınlardı. Sessiz bir şekilde birbirlerine baktılar. Gözlerinin içi gülüyordu her ikisinin de. Tebessüm oluştu yüzlerinde. Tuncay sağ elini selinin yanağına götürdü ve okşamaya başladı. Çok nazik davranıyordu. Yumuşak teninde adeta dans ediyordu Tuncay’ın elleri. Selin sol eliyle Tuncay’ın elini tuttu ve avuç içini öptü. “Selinim” demek istedi Tuncay ama olmadı. Sustu Tuncay, Selinde. Şimdi dinlenme ve toparlanma zamanıydı. Sımsıkı sarıldılar. Hiç ayrılmayacakmış gibi. İkisinin de gözlerinden süzülen yaşlar artık mutluluk göz yaşları olacaktı. Kader onları bir kez daha bir araya getirmişti ve ne sıkıntı olursa olsun birlikte atlatacaklardı.

.

.

.

Aradan yıllar geçti, Tuncay İyileşti Ve Selin ile evlendi. Şimdi Bir kız Bir de Erkek çocukları var. Gerçek aşkı yaşamanın tadına doyasıya varıyorlar. Mutlulukları gözlerinden okunuyor. Tuncay bu mutluluğun kitabını yazıyor şu an. Selin’de iki kez anne olmanın gururunu paylaşıyor eşiyle. Nasıl da geçiyor yıllar. Umarsızca. Geriye dönüp üzüntülerin kendimizi yormasına izin vermektense yaşadığımız ve yaşayacağımız mutlulukların izinde koşmak çok doğru olacaktır. Aşk Aynı Yöne Bakabilmektir. Aynı Yöne Bakarsanız Gördüğünüz Hep Aynı Olacaktır. Bir nevi AYNA gibi.


Okuyan ve okumayan herkese sonsuz teşekkürler.


SAYGILAR....

YORUMLAR

17 Mayıs 2012, 23.22
Bugünlerde herkeslere bir şeyler oldu.Eski Türk filmleri tadında yazılar çıkıyor. Mutlu sonları özlemişiz galiba.Ellerinize sağlık Time .
18 Mayıs 2012, 00.16
tuncay anlamadı durumu. ondan öyle davranıyor
18 Mayıs 2012, 01.39
ohbeee mutlu sonla biten bir hikaye okumak  cok keyif verdi son zamanlarda bloglari okumayi  ihmal etmeye baslamistim zaten daralmisim  iyice icim kararir olmustu  biraz doldum biraz dugumlendim okurken ama iyiki paylasmissiniz sonunda derin bir nefes aldimsmile Resmi.
25 Aralık 2017, 15.41
Çok çok uzun zaman önce yayınladığım bir blog'a ( kısa romana ) yapmış olduğunuz
değerli yorum için öncelikle çok teşekkür ederim shilem.

Her ne kadar yorumlarda Blog katledilmiş olsa da değerli yorumunuz siz sağ duyulu okuyucuların
olduğunu bana bir kez daha gösterdi.

Saygılar.
29 Aralık 2017, 01.13
Ne diyor bi turkude; " ölmeyince sakın yardan ayrılma"..
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın