İyi ki doğdun...
21 Mayıs 2012, 07.25 A- A+
Günün içinde doğum sancısı ile peydahlanan bir haine, doğum günü süprizi yakışmazmış sanki...
O gün geldiğinde, beklenen umutlara vaat olarak alınan hediyelerin arkasına gizlenmiş ve asırlardır nasırlaşan "iyiki doğdun " cümlesi kulağımın içinde pas oldu. Ama pes etmedim...
İnsanın içine bir ürperti saplanır. Öyle anlamsızca öyle zamansızca saplanan ürpertinin geliş sebebi nedir ? Ya beklenen hayallerin yerine gelmesi ya da yerini değiştirdiğin hayallerin anlamsız öfkesi. Hayallerimin yerini değiştirmeden, beklenti haline gelmiş olan saplantımın ucuz bir günü işte. Tuhaf dimi ? Herkes mutluyken bu günde, neden mutsuzluğa iyi ki doğdun denir? Bir şeyler eksik olmalı. Biliyorum. Sabahın bu vaktine kadar demlenmiş bir kafadan çıkacak sözlerin ne derece doğru olacağını bilmeden biliyorum. Eksiklik, fazla kalanın sırtına yüklendiğinde ağırlaşıyor. Arta kalan ise, tenhada uçsuz bucaksız bir düzüne eşkıya ya tabanca sıkıyor. Ama bilmiyor, atılan her bir kurşunun çıkan barut kadar koku bıraktığını. Neyse. İşin aslı bu şekilde değil. İnce bir sitem, yalnız kalınmışlığa - bırakılmışlığa -
Standart fotoğraflardan biridir. Önde pasta, arkada doğum günü kutlanan şahıs, yanlarda -genellik ile - anne baba varsa sevgili. Fotoğrafın sol kıyısında kolu görünen kişi genellikle ya dayıdır ya hala. Ya da öyle ayarlanır. Fotoğrafı çeken usta, kareye alacak kişileri özenle seçer, aklından şeytanlık geçirir, istemediklerini fotoğraftan men eder ve cevap olarak ise, "alan dardı ancak bu kadarı..."
Ben, bu kareyi istemiyorum. İstemedim de hiç bir zaman. Kızmayın... Çoğu insan bu mutlu gününde eşini dostunu sevgilisini ister yanında. Ama ben öyle istemiyorum...
Bir bardak alıp yanıma, içini yaşlarla inceleyip yudum yudum hıçkırırken, aklıma gelemeyecek kadar uzak olan şehirlerin sesini dinlemek istiyorum.
Ben, usta ile çırak ilişkisi geçen zamanlarda ki sessizliğin bozguna uğratılmasını alkışlayan sesleri duymak istiyorum.
Ben, umutların tükendiği yerde, ömrün umuttan önce bitmesini istiyorum.
Ben, çıplak bir vücudu göz ardı etmiş bedenlerin olduğunu bilmek istiyorum...
Ben, ihanet ile yıkanmış isimlerin, kehanette katilleri olmak istiyorum.
Dedim size, hediye istemiyorum.
İyi ki doğdun...
O gün geldiğinde, beklenen umutlara vaat olarak alınan hediyelerin arkasına gizlenmiş ve asırlardır nasırlaşan "iyiki doğdun " cümlesi kulağımın içinde pas oldu. Ama pes etmedim...
İnsanın içine bir ürperti saplanır. Öyle anlamsızca öyle zamansızca saplanan ürpertinin geliş sebebi nedir ? Ya beklenen hayallerin yerine gelmesi ya da yerini değiştirdiğin hayallerin anlamsız öfkesi. Hayallerimin yerini değiştirmeden, beklenti haline gelmiş olan saplantımın ucuz bir günü işte. Tuhaf dimi ? Herkes mutluyken bu günde, neden mutsuzluğa iyi ki doğdun denir? Bir şeyler eksik olmalı. Biliyorum. Sabahın bu vaktine kadar demlenmiş bir kafadan çıkacak sözlerin ne derece doğru olacağını bilmeden biliyorum. Eksiklik, fazla kalanın sırtına yüklendiğinde ağırlaşıyor. Arta kalan ise, tenhada uçsuz bucaksız bir düzüne eşkıya ya tabanca sıkıyor. Ama bilmiyor, atılan her bir kurşunun çıkan barut kadar koku bıraktığını. Neyse. İşin aslı bu şekilde değil. İnce bir sitem, yalnız kalınmışlığa - bırakılmışlığa -
Standart fotoğraflardan biridir. Önde pasta, arkada doğum günü kutlanan şahıs, yanlarda -genellik ile - anne baba varsa sevgili. Fotoğrafın sol kıyısında kolu görünen kişi genellikle ya dayıdır ya hala. Ya da öyle ayarlanır. Fotoğrafı çeken usta, kareye alacak kişileri özenle seçer, aklından şeytanlık geçirir, istemediklerini fotoğraftan men eder ve cevap olarak ise, "alan dardı ancak bu kadarı..."
Ben, bu kareyi istemiyorum. İstemedim de hiç bir zaman. Kızmayın... Çoğu insan bu mutlu gününde eşini dostunu sevgilisini ister yanında. Ama ben öyle istemiyorum...
Bir bardak alıp yanıma, içini yaşlarla inceleyip yudum yudum hıçkırırken, aklıma gelemeyecek kadar uzak olan şehirlerin sesini dinlemek istiyorum.
Ben, usta ile çırak ilişkisi geçen zamanlarda ki sessizliğin bozguna uğratılmasını alkışlayan sesleri duymak istiyorum.
Ben, umutların tükendiği yerde, ömrün umuttan önce bitmesini istiyorum.
Ben, çıplak bir vücudu göz ardı etmiş bedenlerin olduğunu bilmek istiyorum...
Ben, ihanet ile yıkanmış isimlerin, kehanette katilleri olmak istiyorum.
Dedim size, hediye istemiyorum.
İyi ki doğdun...
YORUMLAR
Yaşadım da, gördüm de.
Yine de bazı; çok çok çok ağır hasta olup fiziksel acılarla kıvranan insanlar için iyi bir dilek olabilir şu cümle:
"Ben, umutların tükendiği yerde, ömrün umuttan önce bitmesini istiyorum." ki onların bile umut taşıdığına inanırım hep.
Çok güzel olmuş yine yazı ama istediği kadar paslanmış olsun kulakların;
heeeyyy doğum günü çocuğu! İyi ki doğdun.:)
Kendine hediye istemesen de bize sunmuşsun, sağ ve var ol hep "Kanata çırpınan peri"
Sevgiler
Çok özel bir soru mu bilmiyorum ama , neden ?Neden LOveJ ?Tabiattaki her varlık yaşamak için çırpınırken , verilmiş bu güzel nefesi neden öylesine , hiç değersizmiş gibi tüketelim ki