AYÇA,JORDAN VE BEN:)
08 Haziran 2012, 11.10 A- A+Hatıra Defterleri vardı eskiden,Al'lı-Gül'lü sayfalar, yazı yazmaya kıyamazdık,yazınca da özen gösterirdik ve klişe olduğunu idrak ettiğimiz halde geleneğe saygı gösterip,''Kalbin kadar beyaz bu sayfayı bana ayırdığın için'' diye başlardık söze,her ne kadar klişe gözüksede riya yoktu bu cümlede,inanırdık yani yazdığımızın gerçekliğine,şüphe duymazdık,bilirdik çünkü,temizdi kalpler,bembeyazdı en az o sayfalar kadar.Özeldi Hatıra Defterlerimiz,odamızın en gizli köşesinde saklardık ve bıkmadan,usanmadan neler yazıldığını defalarca okurduk.Kısa ve öz ama içten kelimelerin oluşturduğu cümlelerin büyüsüne kapılarak hayaller kurardık,hoşlandığımız kişinin yazdığı sayfaya defalarca dokunarak sanki O'na dokunuyormuş hissini yaşardık...
Bir de Anket Defterleri vardı benim zamanımda (Milattan Önce bir zaman dilimi),25-30 tane soru olurdu ve O soruları cevaplardık,sorular genelde klasik kolay başlayıp sonradan zorlaşırdı.Zor sorular daha ziyade Gönül ilişkileriyle ilgili olurdu ve Anket Defterin'de ki soruları cevaplayan kişi çaktırmadan önceki sayfaları çevirirdi,hoşlandığı kişinin verdiği cevaplara bakmaya çalışırdı,çok büyük risk içerirdi aslında bu durum,sevdiğin kişinin başkasını sevdiğini görme ihtimalin vardı.''Sanki başına gelmiş gibi yazdın'' mı dedi biri yoksa:).E tamam benim de başıma gelmiş olabilir,inkar mı ettik:).Yaşım 12-13 falandı sanırım,Ayça isminde bir kız vardı,yan apartmanda otururlardı,lafı çok uzatmıyayım gözüm Ayça'da idi işte.Arkadaşın Anket Defterinde ki soruları cevaplarken önceki sayfaları araştırdım ve bir anlamda Özel Hayat'ın Gizliliği ilkesini hiçe sayarak Ayça'nın verdiği cevapları okudum:)
Ben Özel Hayat'ın Gizliliğini ihlal ederken okuduğum cevaplar genel olarak ''bu da sana kapak olsun'' niteliğindeydi ve en can alıcı sorunun cevabına gelmiştim.''Sevdiğin biri var mı'' sorusuna verilen cevaptaki isim bana ait değildi,çünkü benim ismim JORDAN değildi,en azından kimse bana JORDAN diye seslenmezdi:).Çok kıvrak zekalıyım ya,JORDAN'ı bir takma isim olarak düşünmüştüm hemen.Vardır ya kızların kendi aralarında şifreleri,çok da moralimi bozmadı yani bu durum çünkü JORDAN ben olabilirdim:).Aç tavuk kendini buğday ambarında zannedermiş sözünü doğrularcasına JORDAN JORDAN dolaştım uzun bir süre.Derken bir yaz akşamı mahallede kızlı-erkekli tatlı sohbetlerin yapıldığı bir anda arkadaş demez mi ''Ayça seninkinin yeni şarkısını dinledin mi'' diye,Ayça'da hemen atladı ''Ayy evet JORDAN'ım ne yakışıklı çıkmış yine dimi'' diye.Meğerse JORDAN beklendiği üzere ben değilmişim A-HA isimli bir müzik grubunun yakışıklı (harbi yakışıklı adamdı hakkını vermek lazım) solistiymiş.Ben Take On Me şarkısından ve A-HA grubundan hep nefret ettim.Ayça'mı? Ayça'ya ne mi oldu? Bana yar olmadı,zaten yaz bitince Babası'nın tayini dolayısıyla gittiler,sanırım JORDAN'a da yar olmadı.....Yani kısaca acemilik dönemimdeki,daha bıyıklarımın bile terlemediği bir zaman dilimindeki gönül yarasını küçük sıyrıklarla atlattm.Hadi sıra sizde,açın sizde Gönül Defterinizin masum sayfalarını ve paylaşın bizle sıyrıklarınızı...Yılmaz ERDOĞAN'ın dediği gibi, vardır zamanında hepimizin bi tarafına batmış,sıyrıklarla atlattığımız platonik dikenler di mi? Sevgi ve Saygılar...
YORUMLAR
Biz de hatıra defteri yazmıştık son sınıfta...."bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için..."cümlesine çok güldüğümüz için hepimiz bu cümle ile başlamıştık yazdıklarımıza...:))
Zaman zaman okuyorum defterimi ve öyle keyif alıyorum ki...Tüm arkadaşlarımın ortak dileği Antonio'ya kavuşmam tabi.:))) Nam-ı diğer Antonio Banderas..E kavuşamadık tabi.Aldattı beni nalçakkkk....Onu hiç affetmiyciğim.
Çok keyifli bir yazıydı.Gülümsettiniz.Elinize sağlık.
Aynı darı ambarında bende uzunca bir süre kaldım :))
Hatıra defterlerinden bihaber yaşamışım okul yıllarımı. Çıkarıma kullandığım sınıf başkanlığı görevim okulun son günlerinde meyvelerini veriyordu :)) Hatıra defterlerinin yaygınlığınıda o günlerde farkettim.
Boş gecen derste,öğretmen masasında gururla otururken bir anda hatıra defterlerinin yazmam gereken sayfası açık halde, defter sahipleri tarafından önüme getirilmesini sadece bana özel sanmıştım.Yazılmış sayfalara gözgezdirme imkanım olmadığı için, imza günü düzenliyor havasıyla, sunulan defterlere düştüğüm küçük notlarada yansımıştı bu boş havam :)) Hatta bazı güzellere , önümüzdeki yıl inşallah başkan yardımcısı olursun notu bile düşmüştüm :))
Sonuç mu? Darı ambarında aç kaldım :))
Emeğine sağlık , gülümseten paylaşım için teşekkürler.
Birden bilmem kaç yıl öncesine götürdü bu yazı beni. Üşenmedim gittim açtım,pembe rengi biraz solmuş, hafiften sayfaları yıpranmış olsa da içindeki yazılanlar öyle güzel koktu ki burnuma, derin bir çektim. Ve hatta..Gözlerim dolu dolu okudum hepsini...
Hemen hemen hepsi de ''Bana kalbin kadar temiz olan bu sayfayı ayırdığın için...'' diye başlayıp sonunda da en az bir dörtlük ve hayatımızın şimdiki kısımlarının istediğimiz gibi geçmesine dair edinilen güzel dilekler taa o zamandan verilmiş..Bir çoğu da resimli, sanki onlar hiç tanınmamış sanki o günler hiç yaşanmamış gibi..
Bana, Nev' den dinlemekten büyük keyif aldığım ''Mazideki Aşk'' şarkısını hatırlattı...
O bakış ki götürür
Beni yıllarca geri
Hatıramda canlandı ah
İlk aşkımın gülleri
Gelmez o günler
Dönmez o günler
Mazide kaldı hep...
Elinize sağlık, çok güzel ama çok ta duygulandım:)
Evet ya ilkokul yıllarında hatıra defterimiz olurdu ve söze aynen sizinde tabir ettiğiniz gibi başlardık; o zaman hatıra yazdığımız kişilerin ve hatıra yazdırdığımız kişilerin kalpleri temizdi, büyük bi içtenlik ve samimiyetle yazılırdı hatta mani de yazılırdı;
Hatıra Hatıra Dedin
Başımın Etini Yedin
Al Sana Bİr Hatıra
Sakın Beni Unutma
gibilerinden:))) Ya bak yine eski günlere gittim şimdi keşke ben de hep 12 13 yaşında kalsaydımda büyümeseydim güzeldi o günler vesselam:)
Orta okulda oldu ilk gönül yaram:( karşılıksız bir aşktı benimkisi ben ona aşıktım o bi başkasına(o kızdan nefret ediyorum hala:) ders aralarında onun masasının etrafında turlar atardım belki farkeder beni diye ama hiç bi zaman farkımda olmadı:(( ve bi gün masasının üzeriğnde kocaman harflerle kalp içinde kendi ve karşı sınıftaki kızın adı yazılı idi o anı görceğime ölsem ondan iyiydi günlerce ağlamıştım:) Çocukluk işte...
Hala unutmadım seni platonik aşkIM:)
Bu arada her zamanki mükemmel bi blog olmuş tebrik ederim...
Unutulmazmış ilk aşklar gerçekten unutulmazmış platonikte olsa..Lisedeyken birine hitaben yazdığım ve okul panosuna astığım bir şiir var hiç unutmuyorum.. Biran bana bakışın
Beni benden aldı
Arada saçlarını karıştırman
Rüzgarları bana saldı
Saklayamam sevgimi
İçimde bir kor oldu
Sanmaki seni sevmiyorum
Sevmekten kaçıyorum
Binbir hayalle beklerken
Ellerini tutmak isterken
Gözlerinin yeşilinde kaybolmak isterken
Sen ellere yar oldun
Saklarım artık sevgimi
Solan güllerimi toplarım
Sanmaki seni sevmiyorum
Sevmekten kaçıyorum
Ahhh Ahhhh.. Neler geldi aklıma yazını okurken. Tebessümü aşmış bir ifade ile kıkırdadım kendi kendime J))
Okul hayatıma başladığım gün 2 kişiyi gözüme kestirmiştim. Abim ve ablamdan duyduğum yakıştırmayı yapmıştım o kişiler için. ARET’ im olacaklardı. Tabi bundan kendilerinin haberleri yoktu. J Serkan G. Ve Nilgün K. Yüzlerini asla unutmadığım, unutmayacağım ilk dostlarım. İlerleyen zamanlarda birbirimizi kabullenmiş ve daracık sırada yapışık halde eğitimimize devam etmiştik üçümüz. Hatta sosyal paylaşım sitelerinde ismen bulabilirim umudu ile aradığım ama bulamadığım unutulmaz Aretlerim. Sevgiyle anımsadım. Özledim hatta. Kulakları çınlasın :))
Ortaokul dediğimiz dönemlerde bende bir defter hazırlamıştım kendim için. Özellikle janjanlı dergilerden kestiğim, o döneme ait ünlülerin resimleri, göz alıcı arabalar ve kıyafetlerle süslü dünyanın en mükemmel defteriydi benim için. Yazması için verdiğim arkadaşlarım hangisini beğenir ise o sayfaya bir şeyler yazar ve geri verirdi. O defter ile övünür ve hava atardım J))
Çok güzeldi… Geçmişe götürdün beni. Şimdi bu basit gibi gözüken değerler yok çocuklarımızda. Kesinlikle kızıma o defterimi göstericem ve aynısını yapması için belki biraz abartarak o günleri anlatıcam. Sevgimizde sözlerimizde ne kadar saf ve gerçekmiş. Zamanla birlikte duygular ve bakış açıları aşınmaya başlamış.
Her şeyin geçmişte ki gibi Saf ve Temiz olması, Hatırası yeter diyebilmesi umuduyla…..
2. sınıfta Kızılay kolu başkanıydım ve o ay yıldız kolluğu taktığım anda kendimi doktor gibi hissederdim. Teneffüs saatinde bir bağrışma duymuş ve oraya koşmuştum birisinin burnu kanıyor sözlerini duyunca " çekilin ben Kızılay kolundayım" diyip aralardan süzülmüştüm. Ne mi oldu...Burnu kanayan çocuğu gördüğüm anda "annnnneeee bu çocuğun çok burnu kanıyor" diyip ağlama başlamış ve oradan kaçmıştım. Çok korkmuştum. İlk kez bu kadar çok kan görmüştüm. Sanırım yanlış bir seçimde bulunmuştum. Ne başkanlıkmış ama. Hemen ayrıldım o koldan. Hoş ayrılmasam da kesin atılırdım )))))
Çooookkk güldüm..
Ellerine sağlık gerçekten harika bir yazı tek kelimeyle süpersin Trapperrrr :))))))
Merhaba,
Evett, bende hatıra defteri tutardım. Ayrıca günlük ve şiir defterlerim de var. "Sevgili arkadaşım bana kalbin kadar temiz bir sayfa ayırdığın için çok teşekkür ederim" diyerek başlayan yazılar... Kalpler, Ok'lar:))
İlk yazan Öğretmenimdi. Çok onurlanmıştım. Ama sizin gibi bir sevdiğim yoktu:)))))
Bence çok güzel bir alışkanlık. Şimdi okumak bana mutluluk verir. Tebessüm ederim.
Yine çok güzel bir blog. Tebessüm ettirdiniz. Teşekkürler.....
Emeğinize sağlık...
SevGiLerimLe.....
Trapper ne güldüm okurken ne güldüm bi bilseniz.Yazdıklarınızı okurken okul yılları gözümün önünden geçti tabi anılar, hayallerimiz, fantezilerimiz , yaramazlıklarımız aşkımızdan ölmeler filan... Kankamla aynı adama bakıyos ;kısmete bakarmısın.O diyorki bana bakıyor ben de diyorum hayır bana . Sene sonu geldi ikimizde defteri verdik aşkımızın eline.Sonra heyecanla aldık defterleri anlaştığımız gibi birlikte okuyos . İkimize de aynı fotokopi gibi yazı.
Bacım ; sizinle geçirdiğimiz şu kadar zaman hiç bi yanlışınızı görmedim. Umarım bundan sonra da görüşürüz.birde kısa bi şiir.Yalnız benim deftere kısa ,farklı bi yazı yazmış ''Doğum günün mübarek olsun''.Benim doğum günüm sanıyormuş o günü.Kutlama şekli de aynen böyleydi. Biz mosmor bi an ,sonra da koptuk tabii...Ama biz kankamla hala kankayız ve hala çok güleriz .
Gülerken gülerken tam şurada:
"JORDAN JORDAN dolaştım uzun bir süre."
kısmında bir kahkaha koptu benden.:)))
Çok yaşayasın.
O eski yıllardan kalma bir anı defterim var benim de, ara ara bakıp "Ne safmışız yaa!" diye tebessümle okuduğum.
Ben o sevgili işlerine çoookk daha sonraları bulaştığımdan defterle alakalı sızılı anım yok.:)
Yazılıp da defterimin bana dönmesini en heyecanla beklediğim kişiler çok sevdiğim iki öğretmenimindi.
Benim için -ki o zamanlar çok kişi için- en önemli; en her şeyi bilen, en her şeyi gören, en her şeyi değerlendirendiren kişilerdi onlar. Acaba benim için ne düşünüyorlardı?..
Tamamen odun değildim ama.:) Sonradan bulaştım dediysem de bir platoniğim vardı.:)
Gözüm daha yükseklerdeymiş belli ki. Daha sonraları geçtim standarta.:D
Şimdilerde benim için "Saksı" bile olamayacak olan Erol Büyükburç'tu çocukluk prensim. Kara gözlerine hayrandım.:)))
Üşenmeden oturup, gitar şeklinde kesilmiş bir tuvale yağlıboya resmini bile yapmıştım, armağan olarak verdiğimde dikkatini çekerim belki diye.:)
Çocukmuşum gibi davrandı ama, öyle teşekkür edip "Ah canıııımmm ne şekersin sen" diye makas alıp öpmüştü duyarsız. (:D) Kalbim kırılmıştı sanırım o zaman ve bu aşka son verip,kalbime gömmüştüm.:)))
Şimdi TV.de rastladığımızda falan o eskiyi bilen aile kişilerim yan yan,imalı gülümsemelerle bakıyor bana! :)
Bense "Amaannn çocuktuk yahu!" diye geçiştirmeye çalışsam da "Çocuk mocuk körolası, bula bula bu gezegenlerarası naklediciyi mi buldun, zevksiz?!!!" diye kızıyorum kendime.:)
Bak yine kızdım!!!
:))))
Çok güzeldi yine, teşekkürler.
Sevgiler.