BİR EYLÜL SABAHI...
22 Haziran 2012, 12.32 A- A+Sabah kalktığımda gökyüzü kara bulutlarla kaplanmış, adeta karalar bağlamıştı. Hafiften yağmur yağıyordu... Yaşça benden büyük bir tanıdığımın yanında kalıyordum, işe gideceği için ‘’ben gidip ekmek alacağım’’ dedi kapıdan çıktı gitti. Arada birkaç dakika geçmişti, arkadaşım korku dolu gözlerle içeri girdi. ‘’ne oldu neyin var?’’ dememe gerek kalmadan kekeleyerek ‘’her tarafta asker var ekmek alamadım’’ dedi. Ekmek almakla askerin ne alakası var? Bir türlü ilişkilendiremedim. İki bilinmeyenli bir denklem gibiydi. ‘’İstersen ben gidim’’ dedim. Kapıdan çıktım sadece arkadaşımın yanından geçerken gözlerine sinmiş korkuyu fark etmiştim, birde kapıdan çıktığımı. Sokağa çıktığımda hayalet bir kent görünümündeydi İstanbul. Bütün sokak ve caddelerde üniformalı askerlerle doluydu. Tank paletlerinde çıkan ses ürkütücüydü geçtiği yerde asfaltın altını üstüne getiriyordu.
Sokağı geçmemiştim, birkaç asker dur! İhtarını çekti, tam karşımda oldukları için kaçma veya görmemezlikten gelme şansım yoktu. Okuldan öğrendiğim kadarıyla esas duruşta bekledim. O kadar nizami durmuşum askerin dikkatinden kaçmadı ‘’aferin’’ dedi. Nereye gidiyorsun, sokağa çıkma yasağı var? Asker ağabey kahvaltı yapacağız ekmek alacağım’’ dedim. Bana aferin diyen asker kolumdan sıkarak ‘’asker yönetime el koydu sokağa çıkma yasağı var’’ dedi.
Şehirde bütün dükkânlar kapalıydı. Tek tük insanların fırından çıktığını görmüştüm. Halen anlayamamıştım asker neden ekmek almama karışıyor. Koskoca Londra asfaltı olarak nitelenen yol ölü caddeye dönmüş yolunu şaşıran birkaç araç geçiyor onlarda namlunun ucunda dur ihtarı ile karşılaşıyorlar. Kendi ülkende kendi milli sınırları içerisinde esaret hayatını yaşıyorsun. Kimin akıl karı? Kimin iktidar hırsı? Kimin ayakları altında ezildiğimizin farkında bile değildik?
Akşama kadar aç ve susuz beklemek zorunda kalmıştık. Dayanamayacağımı anlayan arkadaşım ‘’ben bir yolunu bulup fırına gideceğim’’ dedi. ‘’Ben de geleceğim’’ dedim. Gözümdeki kararlılığı görünce itiraz etmeden ‘’evet’’ demek zorunda kaldı. Sokağa çıktık uzak seslerden bazen ürpererek geri çekiliyoruz, açlığın verdiği iç dürtü ile fırına kadar köşe bucak saklanarak vardık. Tam içeri girmek üzereyken arkadan dur ihtarı geldi. ‘’sokağa çıkma yasağını olduğunu bilmiyor musunuz? Arkadaşım benden yaşça büyük olduğu için hemen cevap verdi ‘’komutanım biz ekmek alacağız’’ dedi. İçerde hamile bir kadın kucağında sıkıca sardığı iki ekmekle çıktı. Bize acıyarak baktığını gördüğümde umutsuzluk hançer gibi mideme saplandı. Çocuk denecek yaştaydım ve zorluklara karşı direncim zayıftı. Askerin merhametine sığınmıştık onun bunu bize ne kadarını sunacağını bekliyorduk.
**Yetkin bir kişiydi. Onun da yetkinliği başkasının hükmü altındaydı. Onun yetkinliği benim yaşam hakkımı başkasının yaşam hakkını ve herkesin yaşam hakkına darbeydi.. Onun yetkinliği ‘’kendi’’ni yenemiyordu. ‘’beni’’ ezer geçer, hükmeder, boyun eğdirir, yıkar geçer. **
Arkadaşım onbaşıya komutanım dedikçe, yalvarmalarına devam ettikçe o omuzlarını dik tutup merhametinden lokma taviz vermiyordu. İstediğimiz sadece bir iki ekmek, yaşam hakkımız olan bir şey istiyorduk ve onuda alamıyorduki. Geri çekilmek zorunda kaldık. Açlığımız gururumuzu incitmemesi için. Her şeyden vazgeçmektense bir tek şeyden vazgeçtik. Ortadan kaybolmak. O ise güç uğruna kendini feda etmiyordu. Onun istemi, benim istemimi ayaklar altında ezecekti. Bir çığlık atmak isteği geldi onu da yapamadım. Şimdi aklıma geldikçe…
YORUMLAR
ama yazıda garibime giden bi nokta oldu..eğer bilmiyorsam da cahilliğime veriniz..
madem sokağa çıkma yasağı var fırın nasıl açık...ona anlam veremedim..madem dükkanlar kapalı..fırın nedne açık..eğer açılmasına izin varsa ekmek alınmasına neden karşılar...bi terslik var bu işte ama umarım cahilliğimdendir yazıya dramatoloji katma çabasından değildir...
"En kötü yönetim şekli, en iyi darbeden iyidir. "
yok daha neler..o kadar da değil...
en kötü yönetim, azınlığın istekleri doğrultusunda işleyen bir yönetimdir ve darbeden farkı yoktur bence.
Kardeşi kardeşe kırdırıp üstüne darbe yapan zihniyet ise tiksindiricidir.
güzel yazı..