Bende çocuktum..
06 Temmuz 2012, 10.14 A- A+
Küçücük çirkin bi kız çocuğuydum ben... çırpı bacaklarım vardı... kaküllü kömür karası saçlarım ve yaşıtlarıma fark atan boyumla sevimli bile denemezdi bana...
...ama gelin de Leman anneme(annannem)e sorun siz...Ne kadar akıllı ne kadar zeki bir çocuk olduğumu!!!
...hem de büyüyünce ortalığı yakacak kadar da ...güzel bir genç kız olacağım konusunu.... o anlatsın size..Çocukken böyle olanlar serpilip büyüdükçe çok güzelleşirlermiş...Her anneanne gibi o da abartrak sevdi hep beni...Kusursuz mükemmel bir torundum ben...Hep de böyle kaldım gözünde...bana en çok gücendiği günlerde bile...Ölmeden bir hafta önce de "çok güzelsin güzelliğinin kıymetini bil..Allah sana Kadir İnanır gibi bir koca versin" diye diledi.. Tanrı duymadı iyi ki anneannemi..... yoksa naapardım ben....Kadir İnanır onun idolu oldu hep...Mert yakışıklı ve sevecen olduğu filmlerden...Ah benim hayatı hep kendi gözlükleriyle yaşamış anneannem...Hiç kirlenmedi onun gözlüklerinin camı...hiç çizilmedi...ve hiç numarası değişmedi...Hep pırıl pırıl ve pembeydi...Keşke bana miras bırakabilseydi...
Yirmi iki yıl oldu onu görmeyeli ama hiç bir anısı silinmedi küflenmedi ve hiç bir sevgi onun sevgisinin önüne geçemedi...
Sevgili dedem, anneannemin hiç affetmediği huysuz kocası.. benim se tonton dedem...Genç kız oluncaya kadar her yaz tatilimi geçirdiğim o kerpiç köy evinde ağustos böceklerinin ortalığı yırttığı günlerde öğle uykularına koynunda yattığım aslan gibi kükreyerek horlayan dedem...uzun yıllar süren askerlik anılarını dinlemekten sıkılıp sakalınla bıyığınla oynadığım dedem...beline kadar çektiği amerikan bezi donlarıyla ağzı açık uyuyan komik dedem....
Nasıl da şımarırdım ona...Tüm çocukların.. hatta komşuların bile şerrinden korktuğu ama bana pamuk helva kadar yumuşak dedem...her çarşamba elinde bastonu başında keten kasketiyle bastonunu kaka kaka sabah sekiz trenine yetişip bana köy bakkalında bulunmayan kremalı bisküit şemsiye çikolata leblebi tozu almak için cehennem sıcaklarında yollara düşen dedem..Onun gözlükleriyse.... anneannemin tersine... hep kötümser baktı dünyaya...gölgesiyle bile kavgalı ve küs çekip gitti bu dünyadan...Onun yalnızlık kendi tercihiydi ama bana acı verdi hep...Gençliği hakkında çok az şey bilebildim...Çünkü adını andığımda hep yüzler asılırdı...Anneanneme zaten asla soramazdım ama annem ve dayımda hep kırgındılar... kısa kestirip kapatırlardı konuyu...
Nereden ve neden aklıma geldiler hiç bilemiyorum ama.... ben yaş aldıkça daha sık hatırlıyorum onları...Ve dünyanın yaşına baktığımda bizlerin ömrü çok kısa geliyor bana...Ve yolun ikinci yarısına başladığımızda.... hep kayıplar ve özlemlerle geçiyor çoğunlukla yıllar...
....O zaman diyorum ki yarım kalamaz ,sevdiklerimizle.... sevgililerimizle yaşananlar...Ya da hiç yaşanamamış ama hevesi kursağımızda kalmış sevdalar...Ölüm bir uyku haliyse eğer....rüyalarımız da olacak elbet....Belki yarım kalan her öyküyü tamamlayacağız yeni adresimizde... ben buna inanmak istiyorum...Çünkü doymadım hiç bir sevdiğime...doymadım sevmeye ve sevilmeye....
Şehrazat
...ama gelin de Leman anneme(annannem)e sorun siz...Ne kadar akıllı ne kadar zeki bir çocuk olduğumu!!!
...hem de büyüyünce ortalığı yakacak kadar da ...güzel bir genç kız olacağım konusunu.... o anlatsın size..Çocukken böyle olanlar serpilip büyüdükçe çok güzelleşirlermiş...Her anneanne gibi o da abartrak sevdi hep beni...Kusursuz mükemmel bir torundum ben...Hep de böyle kaldım gözünde...bana en çok gücendiği günlerde bile...Ölmeden bir hafta önce de "çok güzelsin güzelliğinin kıymetini bil..Allah sana Kadir İnanır gibi bir koca versin" diye diledi.. Tanrı duymadı iyi ki anneannemi..... yoksa naapardım ben....Kadir İnanır onun idolu oldu hep...Mert yakışıklı ve sevecen olduğu filmlerden...Ah benim hayatı hep kendi gözlükleriyle yaşamış anneannem...Hiç kirlenmedi onun gözlüklerinin camı...hiç çizilmedi...ve hiç numarası değişmedi...Hep pırıl pırıl ve pembeydi...Keşke bana miras bırakabilseydi...
Yirmi iki yıl oldu onu görmeyeli ama hiç bir anısı silinmedi küflenmedi ve hiç bir sevgi onun sevgisinin önüne geçemedi...
Sevgili dedem, anneannemin hiç affetmediği huysuz kocası.. benim se tonton dedem...Genç kız oluncaya kadar her yaz tatilimi geçirdiğim o kerpiç köy evinde ağustos böceklerinin ortalığı yırttığı günlerde öğle uykularına koynunda yattığım aslan gibi kükreyerek horlayan dedem...uzun yıllar süren askerlik anılarını dinlemekten sıkılıp sakalınla bıyığınla oynadığım dedem...beline kadar çektiği amerikan bezi donlarıyla ağzı açık uyuyan komik dedem....
Nasıl da şımarırdım ona...Tüm çocukların.. hatta komşuların bile şerrinden korktuğu ama bana pamuk helva kadar yumuşak dedem...her çarşamba elinde bastonu başında keten kasketiyle bastonunu kaka kaka sabah sekiz trenine yetişip bana köy bakkalında bulunmayan kremalı bisküit şemsiye çikolata leblebi tozu almak için cehennem sıcaklarında yollara düşen dedem..Onun gözlükleriyse.... anneannemin tersine... hep kötümser baktı dünyaya...gölgesiyle bile kavgalı ve küs çekip gitti bu dünyadan...Onun yalnızlık kendi tercihiydi ama bana acı verdi hep...Gençliği hakkında çok az şey bilebildim...Çünkü adını andığımda hep yüzler asılırdı...Anneanneme zaten asla soramazdım ama annem ve dayımda hep kırgındılar... kısa kestirip kapatırlardı konuyu...
Nereden ve neden aklıma geldiler hiç bilemiyorum ama.... ben yaş aldıkça daha sık hatırlıyorum onları...Ve dünyanın yaşına baktığımda bizlerin ömrü çok kısa geliyor bana...Ve yolun ikinci yarısına başladığımızda.... hep kayıplar ve özlemlerle geçiyor çoğunlukla yıllar...
....O zaman diyorum ki yarım kalamaz ,sevdiklerimizle.... sevgililerimizle yaşananlar...Ya da hiç yaşanamamış ama hevesi kursağımızda kalmış sevdalar...Ölüm bir uyku haliyse eğer....rüyalarımız da olacak elbet....Belki yarım kalan her öyküyü tamamlayacağız yeni adresimizde... ben buna inanmak istiyorum...Çünkü doymadım hiç bir sevdiğime...doymadım sevmeye ve sevilmeye....
Şehrazat
YORUMLAR
Çocuktuk büyüdük ve hayallerimizle birlikte günden güne kirlendik (kirletildik).
Ben çocuk kalmak istiyorum el değmemiş,kirletilmemiş hayallerde,
Ah çocukluğum seni çok özledim..
Saygılar.
Çocuk olmak
Ancak bizlere anlatığın bir bilmece gibi gördüklerin onlara olan özlemlerin sevgilerin ruhuna yansımasıdır. Bu aynı zamanda bizim gelecekte göreceğimiz görüntüdür. Onların olmadığı yollar ıssız kalıyor. Korkusuzca gezindiğimiz yerler bizi bir daha ürpertiyor. Atalarımız bize daha dürüst yaşamayı, iyi konuşmayı, başkalarıyla iyi geçinmeyi öğütler. Bizde onları iyi algıladığımızda buda bizim gururumuz olurlar.. sizde kendinizi anneanne-babaanne olmaya hazırlayın...hazırlayın ki torunlarınız da siz böyle güzel anlatsın....
Ne hoş bir yazıydı.Dedelerimi tanımak nasip olmadı.Ben doğmadan uzun yıllar önce vefat etmişler.Annane ve babannemi tanıdım şükürler olsun.Ananem eriklerini olmadan yediğim için,koçların boynuzlarını birbirine bağladığım için,tavuklarını kanatlardan ağaçlara gerdiğim için vsvs çeşitli küçük!!! yaramazlıklarım yüzünden sık sık bastonunu bumerang gibi atardı arkamdan ve hedefini hiç şaşmazdı.Bacaklarıma dolanırdı o baston ve yere kapaklanırdım.Dizlerim kabuk bağlardı ve ne çok kaşınırdı.Asıl çile o zaman başlardı.Neymiş kaşımıcaksın.kabukları koparmıcaksın. yoksa dizlerinde iz kalır mini etek giyemezsin:)))
Babannemse her yaramazlığımı hoş görürdü.Bir tek azarını hatırlamam.İkisi de nurlarda yatsın.Tüm ölmüşlerimize rahmet diliyorum.Mekanları cennet olsun.Ellerinize sağlık.Mutlu günlere götürdünüz beni.Sevgilerimle....
Dedenizi ; ninenizi anarken acaba ne pişirip ruhları şadolsun diyerek yicek diye yazınızı tedirgin okudum:)).Çünkü önceki yazınıza küçük bir eleştiride buluncaktım, fakat yazı o kadar duygu yüklüydü ki,paylaşımınıza haksızlık etmek istememiştim.Bana göre önceki paylaşımınza nazaran bu paylaşım, tadında yad etmenin güzelliklerini sunmuş.Çünkü önceki paylaşım özellikle son parağraf beni itmişti. İştahınıza sözüm yok ama '' Senin sevdğin yaprak sarmasını yaptım,ılık ılık üstüne limon sıktım ve ruhun şadolsun diyerek yiyeceğim''. sözüydü beni iten . Anmalarda sofra sahibi ikram telaşında olur. kutlamalarda eşlik eder... diye bilirim ben :)
Emeğinize sağlık, blogda olması gereken kalemlerden birisiniz.Bazen kızdırrım , bazen egonuzu okşarım.. ama hep doğru bildiğimi yazarım.Kaleminiz blogda daha sık var olmayı hakediyor....
Asıl gurbet işte asıl gurbet budur...Zamanla onların yokluğuna alışmak diye birşey yok çünkü geçen zamanla içimizdeki özlemde katlanıyor,daha da canımız acıyor...Sevdiklerimizi sonsuzluğa uğurlamak.Hani ölümden sonra olan sonsuzluk nedir?Ne kadar sürecek?Kim bilebilir ki...Sonsuzluğumuzun ne olacağını bilemediğimize göre 'sonsuzluğum bu an benim'diyebildiğimiz en güzel anları yakalayalım.
Geç kaldım demek yerine sonsuzluğum dediğimiz anlar hep daha çok olur inşallah!...
ananee, dede diyenler olduğunda içim üşüyor... yaşayamadım o duyguları pek, eksikliğini hissediyorum.
anneannemi hiç hatırlamıyorum. hastaymış zaten, erken gitmiş zavallım. dedem ise; anneannemden sonra sağlığı bozulmuş onun, tez gitti o da. tek hatırladığım dedemle 1 sene kadar hasta yatağında saklambaç oynadığımız günler. ufak kardeşimle evin içinde saklambaç oynadığımızda, dedem beni arkasına alır saklardı, sözde kimse bulamazdı beni orda. bulamazlardı da zaten, uyuyakalırdım onun vefa kokan sıcaklığında. onun güzel, akıllı torunuydum, kara kızıydım, çirkin de olsam o zamanlar. ( gerçi hala çirkinim :) tek eksiğim çirkin şansı, o da ayrı mevzu... )
sonra kaybettim onu, ölümü nerden bilicek çocuk aklım, ağlamadım bile. keşke ölümleri mutlu olsaydı,üzgün gitmeselerdi...
ruhları şad, mekanları cennet olsun...
yazılarınızın sonradan farkına vardım, pek beğendim. bir kaç eleştirim olacak aynen, ama kıyamadım. devam edin lütfen anlatımlarınıza ve hiç değişmeyin (kişilik olarak)...