VIZONTELE
10 Temmuz 2012, 15.01 A- A+Vizontele filmini çok severim. Anten dikme sahneleri hariç her sahnesinde kendimi bulurum. Vallahi ben anten dikme törenlerine tanık olmadım. Evimize değil mahalledeki bir eve, Vizontele geldiğinde anten çoktan dikilmişti galiba.
Mahalledeki ilk vizontelenin sahibi (ölmüşler ise allah rahmet eylesin )İclal Teyze’ye ve kocası Kemal Abi’ye sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Aylaca mahalleliyi evinde ağırladı. Bir gün bile yeter artık bıktım sizden…. gelmeyin demedi.
Evin en büyük salonuna çoluk çocuk doluşur sessizce dizi izlerdik.
Çok güzel dizilerdi. Her dizide bir ders vardı.
Zengin ve Yoksul…. Mohikanların Sonu….Küçük Ev.
İyi mi? dizinin adını hatırlayamadım ama Kunta Kinte yi hatırladım. Afrikalı Amerikalıların atası.
Bunamaya başladım galiba.
Neyse Google dan dizi adının KÖKLER olduğunu buldum.. Keşke bulmaz olaydım.
(Köle sahipleri o kadar uğraştılar, dövdüler, işkence yaptılar ama Kunta Kinte nin adını Toby yapamadılar. Sağolsunlar bizim maharetli pastacılarımız yıllardır Islak kek olarak bildiğimiz keki Kunta Kinte keki yapmışlar.Çiğnenen her lokmada rahmetlinin kemikleri sızlıyordur.)
Sonra, evlerdeki vizontele sayısı artmaya başladı. Aileler de kendi kabuğuna çekilmeye.Yalan, dolan, ihanet, kuyu kazmalar, aldatmalar da o yıllarda artmaya başladı.O yıllarda öğrendi güzel ülkemin güzel insanları, insanca, dostça yaşamaktan başka yaşam şeklinin de olduğunu.
Bence bu öğretinin tek sorumlu kaynağı DALLAS dizisidir.
Vizontele’deki gibi damlardan yazlık sinema izledim.Sinemacı bilet alsınlar sinemaya gelsinler diye diye duvar çekerdi sinemaya.Mahalleli ise inşaat yapar evi yükseltirdi.Savaşın sonunda kazanan mahalleli oldu hem beleş film izlemeye devam etti hemde 1-2 kat ev sahibi oldu.
Kara karpuz çekirdeği çittim kaçak film izlerken.Damlarda cibinlik içinde yattım. Sabah uyandığımızda ilk işimiz ellerimizi kana bulamak olurdu. Gece gizlice cibinlik içine sızan ve sabah kadar kanımızı emen sivrisineklerden intikam alır hepsini tek tek öldürüdük.
Ama en güzel anılarımdan bir tanesi, ne olduğunu bir türlü çözemediğim büyüyünce anladığım, her aklıma geldiğinde ise yüzümde pis bir gülümseme bırakan, damda yatan karı-kocanın cibinlik içi seslerini duymaktı.
-Nasıl yakışmış mı?
-????????
-Sen beni sevmiyorsun……..
-????????
-Ayy dur gıdıklanıyorum..….
derken her şeyi susturan ses……
-Sessiz ol …. millet uyanacak.Bi sus da iki dakkada işimizi bitirelim.
…………..
Yok yahu !!!
Sanmıyorum !!!!!!
Benim babamın ağzı bozuk değildir…….
Hem babam damda yatmayı sevmez !!!!!!
……………
O yıllarda kapı pencere kapamak diye bir şey yoktu. Şimdi apartmanın 12 katındaki kapıya çelik kapı, pencerelere demir parmaklık taktırıyoruz.
Siz… Evet siz…
Apartmanınızda kaç kişiyi tanıyorsunuz?
Kaç kişi ile konuşuyorsunuz?
Sabah işe giderken, asansörde yada merdivenlerde kaç kez selam veriyor kaç kez günaydın yada iyi akşamlar diyorsunuz?
En basit örnek olarak burada Gamyun’da da var. Oyun için bir masaya oturduğunuzda hiç selam veriyormusunuz? Yada hoşgeldiniz diyormusunuz?
Ben 3 yıldır aynı apartmandayım. Ve inanın hiçkimsenin adını bilmiyorum. Çogu zaman verdiğim selam duyulmuyor. Yada selam karşılığı suratınıza ruhsuz bir şekilde bakan yüz görüyosunuz.
Oysa O yıllarda bırakın kapı komşusunu, sokağı hatta koskoca mahalledeki insanları bile tanırdım. Karşı mahalle aşağı mahalle de dahildir buna.
Eminim sizler de benim gibisiniz.
Eski mahallenizi, gençliğinizi, çocukluğunuzu özlüyorsunuz. Ben özlüyorum..
Kapanıp kaldık evimize. Aile içi sohbetler bile azaldı.
iki kristal cam karşısındayız.Sıkışmışız. Daha kötüsü kara karpuz çekirdeği bile yok.
Hatta karpuzlar bile çekirdeksiz üretilmeye başlandı.
Ya internet ya vizontele. İki kristal cam tek eğlencemiz.
Yazımı yazarken bir yandan da vizontele izliyorum.
Şu anda vizontele de Bülent Ersoy var.
Aceba o da beni izliyor mu?
YORUMLAR