TOZ TUTMUŞ ANILAR..
18 Temmuz 2012, 06.55 A- A+
NERDEN NEREYE
YILLAR NEDE ÇABUK GECİYOR, ÖMÜRLER GÜN GEÇTİKCE KISALIYOR .... KİMBİLİR ACI TATLI NE ANILARImız VARDIR......
Hepizinin yaşadığı ve unutamadığı bir anımız olmuştur mutlaka, bir değil bir kaç anı desek daha doğru olur...
Benimde bri anım geldıkı geld kii aklıma. hüzünlendım oysa çok güzel bir anımdı neden şimdi hüzün sardı iç çekerek offf offff dedirtti ..
okul yılları malum her öğrenci gibi bizde bir şeyler yaşadık...benim zamanımda saçlar uzun modaydı :) ha çok yaşlıymışım gibi anlatıyorum ama değilim:))
mezun olmamıza 1 yıl kaldı evden anneden kardesten uzak bir şehırde okuyorsuz malum 4 arkads bir evi paylaşıyoruz ve tabıkı de kıt kanaat gecınen bir aile cocuklarıyız cebimiz tertemız el değmemış haldeç cebimizi ancak ellerimiz üşüdüğü zaman kullanırdık nedense .
üç arkadsın da babası vardı ve babalrı para yollardı ayda bir. bense içlerinde annemden gelecek paraya kıyamazdım çünkü annemin aldığı maaş evi geçındırmeye ancak yeiyordu .. yük olmak istemezdım ama mecburduk bir evi paylaşıyorduk giderlerimiz ortaktı .
çok aç kaldığım dönemler oldu hani derler ya açlık çekmeyen açın halinden anlamz misalı..
unutamadığım anı işte burdan başlıyor.
Bir sabah derse gitmek için saati kurduk 1 saat erkenden kalkardık ve hala öyleyım . kahvaltı yapacaz kahvaltımız da öyle bildiğimiz sucuklu yumurta bal yumurtalar rafadan az pişmiş ooo nerdee.. hasret kaldıgımız kahvaltı o bikere...
hemen ekmekleri dilimle margarın sür çayını yudumla ye iç işte kahvaltımız süperr...
o sabah kahvaltıyı hazırlama sırası bendeydı.
cabucak çayı ocağa atıp ekmekleri dilimledım margarını sürüp çayın demlenmesını beklemye koyuldum derken çay demlenene kadar hazırlanım dedim malum saçlar uzun bende saçıma çok iyi bakan bırıyım kıyamam bir tek teline:))okadar uzun sürdükü saç yıka kurut tara boz olmadı tekrar tara vs derken 1 sat doldu bu arada çay demlnırken suyu finiş bitmiş ..20 dakkamız kaldı derse girmemız için okulla evın arası 15 dakka. eyvah napmam lazım yenı den cay suyu koy kaynaması en az 10 dakka kim uğrasır vakıt yok.... hemen suçlu değilmişim gibi arkadslrın yattıkları odaya bir hışımla daldım bağıra çagıraa .. uyanınnnn cabukkkk geç kalıyoruz hepside ne oluyor diye yattıkları yerden kalktılar . hazırlanın çıkalım hadııı dedim. hepsi bir ağızdan eee kahvaltı yapmıcakmıyız .. ne kahvaltısı ocaktan gaz sızıyordu kapadım çay demleyemdım okul dönüşü baktırırz dedim hadı cabuk çıkalım canım arkadslarım nasılda inandılar...
Tabıkı döndümüzde yalanım ortaya cıkınca cezası 1 hafta hazırlamak oldu :)Şimdi diyorum keşke hep ben hazırlasamda o günleri tekrar yaşasak ...
okuyan ailellerinden uzak kalan oğrencı arkadslarımz varsa etrafımızda lütfen bir tas sıcak çorbamızı eksık etmeyelım,......
tüm oğrencı arkadşların keselerine bereketi sofralarından aşı eksık etmesın hele bu ramazan aylarında oruc tutanları unutmayalım ....saygılar.
YILLAR NEDE ÇABUK GECİYOR, ÖMÜRLER GÜN GEÇTİKCE KISALIYOR .... KİMBİLİR ACI TATLI NE ANILARImız VARDIR......
Hepizinin yaşadığı ve unutamadığı bir anımız olmuştur mutlaka, bir değil bir kaç anı desek daha doğru olur...
Benimde bri anım geldıkı geld kii aklıma. hüzünlendım oysa çok güzel bir anımdı neden şimdi hüzün sardı iç çekerek offf offff dedirtti ..
okul yılları malum her öğrenci gibi bizde bir şeyler yaşadık...benim zamanımda saçlar uzun modaydı :) ha çok yaşlıymışım gibi anlatıyorum ama değilim:))
mezun olmamıza 1 yıl kaldı evden anneden kardesten uzak bir şehırde okuyorsuz malum 4 arkads bir evi paylaşıyoruz ve tabıkı de kıt kanaat gecınen bir aile cocuklarıyız cebimiz tertemız el değmemış haldeç cebimizi ancak ellerimiz üşüdüğü zaman kullanırdık nedense .
üç arkadsın da babası vardı ve babalrı para yollardı ayda bir. bense içlerinde annemden gelecek paraya kıyamazdım çünkü annemin aldığı maaş evi geçındırmeye ancak yeiyordu .. yük olmak istemezdım ama mecburduk bir evi paylaşıyorduk giderlerimiz ortaktı .
çok aç kaldığım dönemler oldu hani derler ya açlık çekmeyen açın halinden anlamz misalı..
unutamadığım anı işte burdan başlıyor.
Bir sabah derse gitmek için saati kurduk 1 saat erkenden kalkardık ve hala öyleyım . kahvaltı yapacaz kahvaltımız da öyle bildiğimiz sucuklu yumurta bal yumurtalar rafadan az pişmiş ooo nerdee.. hasret kaldıgımız kahvaltı o bikere...
hemen ekmekleri dilimle margarın sür çayını yudumla ye iç işte kahvaltımız süperr...
o sabah kahvaltıyı hazırlama sırası bendeydı.
cabucak çayı ocağa atıp ekmekleri dilimledım margarını sürüp çayın demlenmesını beklemye koyuldum derken çay demlenene kadar hazırlanım dedim malum saçlar uzun bende saçıma çok iyi bakan bırıyım kıyamam bir tek teline:))okadar uzun sürdükü saç yıka kurut tara boz olmadı tekrar tara vs derken 1 sat doldu bu arada çay demlnırken suyu finiş bitmiş ..20 dakkamız kaldı derse girmemız için okulla evın arası 15 dakka. eyvah napmam lazım yenı den cay suyu koy kaynaması en az 10 dakka kim uğrasır vakıt yok.... hemen suçlu değilmişim gibi arkadslrın yattıkları odaya bir hışımla daldım bağıra çagıraa .. uyanınnnn cabukkkk geç kalıyoruz hepside ne oluyor diye yattıkları yerden kalktılar . hazırlanın çıkalım hadııı dedim. hepsi bir ağızdan eee kahvaltı yapmıcakmıyız .. ne kahvaltısı ocaktan gaz sızıyordu kapadım çay demleyemdım okul dönüşü baktırırz dedim hadı cabuk çıkalım canım arkadslarım nasılda inandılar...
Tabıkı döndümüzde yalanım ortaya cıkınca cezası 1 hafta hazırlamak oldu :)Şimdi diyorum keşke hep ben hazırlasamda o günleri tekrar yaşasak ...
okuyan ailellerinden uzak kalan oğrencı arkadslarımz varsa etrafımızda lütfen bir tas sıcak çorbamızı eksık etmeyelım,......
tüm oğrencı arkadşların keselerine bereketi sofralarından aşı eksık etmesın hele bu ramazan aylarında oruc tutanları unutmayalım ....saygılar.
YORUMLAR
Sabah sabah beni de götürdün geçmişe...
Eğitim sadece defter kitapla olmuyor tabii ki. 20li yaşlarımda disiplin adı altında aldığım eğitim geldi aklıma. itfaiye hortumundan tutulan tazzikli suya rağmen italyan çukurundan çıkmaya çalışmak,tel örgülerin altından sürünmek,iple tırmanmak ( tırmanmak neysede yorgun düşmüş kolarla inerken, ipten kayar şekilde kendini bıraktığında, ipin alt ucundaki düğümlenmiş topuzun kasıklarına denk gelmesi felakettti) gibi fiziki şartları zorlayarak yaptığımız eğitimler.Birde tuvalet eğitimi vardı, deliği ortalama ve hergün sabah aynı saatte ihtiyaç giderme alışkanlığı kazanmak.Gün içinde isteğe bağlı olarak böyle bir şansın yok çünkü.
Bunların ve daha fazlasının hepsine alışıyor bünye.Ama gel görki Sabah kahvaltısında, dev bir kazanın içinde şeker takviyesi yapılarak demlenmiş çayı içmek koyardı bana.Şekerli yada şekersiz içme şansın yok.Kepçeyle bardağına koyulur çay ve genellikle yanına haşlanmış bir yumurta veya patetesle kahvaltı işlemi tamam. Allahımıza hamdolsun, Milletimiz varolsun. Afiyet olsun...(anlattığım askerlik anısı yada bir cezaevi hikayesi değildir..ve gözlemlediğim kadarıyla burda benzer eğitimden geçse geçse mirza78 geçmiştir.Yanılıyor olabilirim, sadece tahmin benim ki::))
Her hayat bir hikayedir derim herzaman.Senin hikayende en azından saçların varmış:)) Hayatımın bir dönemine damgasını vurmuş o günlerimi paylaşımlardan hep uzak tuttum.Ama tecrübe kaynağımın adresidir o günler.Yoksa bende senden çok büyük değilim:))Hatta sana abi diyebilirmiyim :)) ( küçülüp, cebine gireceğim birini arıyorum da :)
Emeğine sağlık...
Tatil öncesi otobüsle evlerine giden 4 genç '' Çay ve İhtiyaç'' adı altında verilen:) molada lokantaya girerler. Dediğine göre o zamanlarda masalarda büyük kavanoz gibi kaplarda dilimlenmiş ekmekler varmış. Ekmekle karın doyurucaz da ayıp olmasın diye 2 çorba ısmarladık dördümüz içicez ekmek asıl yemek aslında dedi. Ekmeğin dibi görünmüş zaten anında. Hesabı istemişler, garson şöyle demiş;
- Çorba ikramımız olsun, ekmek parası bırakın yeter:))))'' Tüh ulan, bilseydik herkese bir çorba der karizmayı çizdirmezdik'' demişler sonra:)
Son dileğinize katılıyor ve paylaşımınız için teşekkür ediyorum.
Adam fırına gitmiş ve '' kardeş ordan 299 tane ekmek versene'' demiş.Fırıncı: '' 300 versem olur mu'' deyince; alıcı konumundaki adam '' olmaz kardeşim ... o kadar ekmeği kim yiyecek'' demiş.
Sanki 299 ile 300 ne farkediyorsa... Sende o adam gibi aramızda çok fark varmış gibi gururla yazmışsın, benden çok daha gençmiş gibi..)))). Hem neden yazıyosun ki d.tarihimi, bu konuyu özelden bir yerden tartışabilirdik.Senin kadar onaylayanda suçlu d. tarihimi :)
Liseyi yatılı okuyana kadar evdeyim. Ama öyle mükellef kahvaltılarımız belli dönemlerde oldu. Adamın biri izne geldiğinde kendi yerken bizede kuruluyordu o sofra. Annem genellikle hardal (ilamsar) otundan yada kara lahana yapraklarından yaptığı çorbaları koyardı. Çünkü ot bahçeden içine atılan nevale az ve ucuz. Patates atardı kuzinenin gözüne. Zeytin peynir arada girerdi sofraya.
Yatılı okulda beymenin kahvaltısından tükettik. Pis bıyıklı aşçı elindeki kepçeyi sağa sola sallar var olanın yarısı dökülür kalanı doldururdu bardağa. Çay niyetine içerdik koklatılmış duru suyu. Zaten yemekleride öyle verirlerdi. Pilav (içindekiler nedeni ile uzun süre pilavdan tiksindirecek boyutta), haşlama et ( kocaman bir patates dilimi, kırılmış bir kemik ve üzerinde varla yok arası liflere tutunmuş bir lokmacık et) yanındada çorba. Haliyle bize ekmek selesi kalıyordu. ALLAH'tan ona sınır yoktu tuzlayıp yerdik ( kilo yapsin diye ))).
Üniversite yıllarında depodan bozma bir lojmanda 30 küsür kişi kaldık. Nispeten daha iyiydi. Ama ben nedense en olmazları görüyordum. Tiksindiğim için yıllarca ıspanak yiyemedim mesela. Tek iyi tarafı bir küçük fırın ve tezgah üstü ocakla yurtta kalan arkadaşlarımıza ziyafet verdiğimiz günler. Ramazanda küçücük odanın ortasına bulduğumuz temiz birkaç örtüyü serer yer sofrası yapardık. Herkez tek dizi ile yetişirdi sofraya. Ama o yemek bitmezdi herkez doyardı. Bize öyle gelirdi belkide. Güzel günlerdi. Okulda gün boyu tek simide talim etsekte (çalışıyorum para var ama anneme göndermem lazım aylık harçlığı düzenlemem lazım, okul giderleri, birazcık yatırım kısaca ekonomiyi 17 yaşında öğreniyor insan mecburen ) güzeldi.
Son bir kaç gündür bilinç altına itelediğim hatıraları çıkartıyor bloglar. Bu yazıda onlardan biri oldu teşekkürler. Hatırlattığınız, güldürdüğünüz, ağlattığınız ve paylaştığınız için.
İyi ki yaşanmış o yoksunluk, yoksulluk yoksa anılaşmazdı o günler.
Üniversitede yurtta kalırken açlıkla tanıştık bizler de. Çok fazla gün takır takır kurumuş ekmekleri suya batırıp yemişliğimiz vardır.
Öğrenci evi ve yurtlarında yaşamış olanlar bilir; "Memleketten geldi" denilen sözlerle başlayan "Mide Bayramı" günleri vardır.
Gelen koli anında paralanarak açılır ve çekirge sürüsü gibi siler süprülürdü anne yiyecekleri. Her lokmamızı paylaşırdık ancak yan odada kalan iki Iraklı kız hep gizli yerlerdi çelik dolap kağaklarını siper ederek içindekileri.
Açlık ve merak bir gün bize o çelik dolabı tel toka yardımıyla açtırdı onlar yokken.
Aman da aman! Dolapta giysiden fazla konserve kutusu "Ye beni ye beni" çağrısındaydı. Kırmadık tabii ve tek kutu bırakarak ayrıldık olay mahallinden. Sonradan kızlar çıldırdı, arapça sövdüler de sanırım ama karnımız toktu.:)
beymen,
askerlik ya da cezaevi hikayesi değilse bu eğitim neyin nesiydi merak ettim yeminle.:))
Düşündüm de annen böyle bir bir eğitime tabi tutmamıştır.
Yatılı okul falan olabilir.
Aklıma gelen bir başka şey daha var. Hani şu son nick çaldırma vakasının ardından gelen "Ne dersen yaparım" vaadin ile alakalı olabilir mi acaba? Ama o da çok yeni,anılaşması için ay doldurman gerekiyor sanırım.:)
Cobra teşekkürler.
Kara kalem mi o? Çalışmaya başarılı denebilir sanırım bir ya da en fazla 2 ton kalem kullanılmış o da küçük numara.Çalışmadaki saçlar da hoşmuş, galiba 68 hippi kuşağından geliyorsunuz dicem de korkuyorum demeye yorumlardaki hassas detaylar üzerine.Yok yok 80 ler bu galiba model de george michael modeli :)) . Güzeldi paylaşım
Biriktirdiğimiz en güzel anılar okul yıllarındakilerdir sanırım. Birr çırpıda anlatabileceğim o kadar çok şeyi hatırlattı ki okuduklarım bana. Oysa üniyi yaşadığım şehirde okudum ben. Lisenin devamı gibi düşünün. Lise 5-6 gibiydi. Arkadaşlarıma para yada burslar yatınca gezmeye giderdik. Her fırsatta onlarda kalırdım. Hafta sonları onlar hep bize gelmek ister. Sıcak ev ortamı özlemini bizde gidermekten mutluluk duyarlardı. Bende içimde zaman zaman hala uhdeliğini hissettiğim öğrencilik anılarımı hazırlamak uğruna, onların imkansızlıklarla dolu evlerinde kalmak için can atardım :)
Zaman zaman doğalgaz faturalarını ödemede yardımcı olurdum. Her akşam sayaca bakardık. Bugün kaç m3 yakmışız. Hemen küçük bir hesaplama yapılır. Duruma göre kombi açılırdı. Bazen çok yakılmışsa 1e getirirdik. Montlarla otururduk evlerde.Öğlen evim uzak olduğu için yemeği okulda tabildottan yerdim. Şaplı şaplı tuz kökü olurdu çoğu zaman. Ama arkadaşlarımın bütçesi ona el verirdi. Bende uyum sağlar, onlar ne yerse onu yer içerdim. Paramızın olduğu günlerde küçük sanayiye giderdik. Ayaküstü dürüm yemenin tadını şuan gittiğim restoranlarda yediklerimde bulamıyorum. O zaman o kadar tatlı gelirdi ki birlikte bi yerlere gitmek, birlikte yemek içmek...
En ucuz yerleri en elzem şeyleri nerede bulabileceklerini ben bilirdim. Bu açıdanda çok popülerdim sınıfta ))) Biri bir şey mi alacak. Direk bana sorulurdu. Fikrim alınırdı. Hiç unutmam bana göre gayet sıradan bir yer olan elektronikçiler çarşısına götürmüştüm bir gün arkadaşlarımı. Sanki define bulmuş gibi sevinmişlerdi. Çünki orda her türlü elektirikli-elektronik eşya spot fiyatlarıyla satılırdı. Her bütçeye uygun şeyler bulabilmek mümkündü. Bu çarşı kulaktan kulağa duyuldu o sıralar. Çok öğrenci burdan ihtiyaçlarını aldı. Çok dua ediyorlardı ben böyle uygun-ucuz yerlere götürdüğümde ))
Çok güzel günlerdi. Zaman tünelinde bir yolculuk yapmak imkanım olsaydı şayet okul yıllarıma dönmek isterdim. Bağlantımın kesildiği arkadaşlarımı tekrar görmek harika ötesi olurdu. Bizi biz yapan anılarımıza geri döndürdüğünüz için ve güzel paylaşımınız için teşekkürler Qobra. Elinize yüreğinize sağlık...