.........
02 Eylül 2012, 02.34 A- A+
Bayramdan önce İstanbul' dan ayrılarak , ailemin yanına gittim oğlumla. Bayram ziyaretleri , gelen giden derken baya bir tatlı yorgunluk yaşadık ailece.. en büyük kazancım sa annem , babam ve kardeşlerimle geçirdiğim ortak paylaşımların bendeki toplamıydı..
Babam hergün taze süt getirdi bana komşunun ineğinden ve yumurta haşlamayı hiç ihmal etmedi benim için , devamlı bahçemizin meyvelerinden toplayıp getirdi kızım yesin diye.. ben onları sevip şımartırken onlar da bana en güzel sevgilerini ve ilgilerini verdiler.. sohbetlerimiz oldu şeker tadında , gülüşlerimiz yankılandı duvarlarda , hele de annemin İstanbul ' a hemen dönmemem için bahaneler üretmeye çalışması yokmuy du .. hatta gözüne damlattığım damla bittiği zaman istanbul 'a gidişimi kabul edeceğini söylemişti..
__ annecim o damla bir ayda bitecek .)
Ve ayrılık vakti gelmişti , birkaç dakika çisilenmiş gözyaşının ardından , oğlumla yola koyulduk , yüreğim buruk.. otobüsün penceresinden manzaranın güzelliğini seyrederken , dalıp gitmiş bile gözlerim geçmişe.. neden bazen maziyi düşünmek , hatıraları yad etmek bu denli canını acıtır insanın..
O günlere ve çocukluğa dönmenin imkansız olduğun dan mı ..ya da gençliğin avuçlarımızdan uçup gitmesinden mi ..ninem '' gençler ay gibi parlar , giydiği yakışır yediği dokunmaz derdi , ibadetleriniinizi de gençlikte yapmaya başlayın , yaşlandıkça yerine getirememenin acısını duymayasınız '' derdi..
Duygularım mı.. öyle bir göç edesi var ki , ben engellemeye çalışsam da.. hatıralar canlandıkça , o günleri ne kadar geride bırakmış olduğum daha bir gerçeklik buluyor bende, bazen çocuklaşsamda.. hani bazen insan kendiyle kalmak ister ya , kendi parmak uçlarıyla kendi yüreğine dokunmak ister .. kendine bile hissettirmekten korkarak usulca , işte öyle bir zaman dilimindeyim..
Yeni evli olduğum bir zamanda , oğlum henüz bir yaşlarında ve biz İstanbul 'a doğru göç yolundayız .. gurbet derler ya hani işte öyle.. ailemden ilk kopuşum ve bilmediğim , bana yabancı olan bir şehirde yeni bir hayata başlayacak olmanın tedirginliğini hissetsem de değişim yaşayacak olmak beni heyecanlandırmaya yetiyordu bile.. Gençlik işte , şimdi olsa istemem başka yere gitmeyi , göç etmenin sadece duygularımın tekelinde olması yeterli benim için..
Zamanla İstanbul ' da yaşamaya alıştım iki yıl olmak üzereydi , ancak yine de konu komşuyu pek tanımıyordum , aslında tanımaya da çekiniyordum , çünki güven kolay duyulmuyordu . Hafta sonları geziyorduk tanıyıp öğrenmeye çalışıyorduk koca şehri , yedi tepe üzerine kurulmuş ve her tepesinde muhteşem bir cami , her bucağı tarih ve güzellik kokan , saklı cilvesiyle insanı cezbeden koca şehir..
Sanırım kasım ayıydı , gece 00:2 gibi uyandım , şiddetli mide bulantısı ve baş dönmesiyle . Uyuyan oğlumu evde bırakarak eşim beni acilen hastaneye yetiştirdi , çünki akşam yemeğinde menüde mantarın da olması onu çok korkutmuştu. Hemen müdahale yapılmaya başlandı , midem yıkandı , oksijen , serum ve ilaçlar ancak vücudumun titreyip kasılmasını hiiç bir şey engelliyemiyordu. üzerimde birkaç battaniye olduğu halde donuyordum, sanki bütün kanım çekilmiş gibiydi ve bedenim sedyeden havalanıp yeniden düşüyordu, keşke yatağa bağlasalar diyordum beni. Yavaş yavaş bilinciminde bulanıklaşmaya başladığını hissediyordum, o anda oğlumu düşündüm , evde yalnız bırakıp acilen çıkmıştık ya, ya uyansa ağlasa evde kimseler yok .. biliyorum çok ta korkacaktı , belkide bu korku onda kalıcı olacak tı, ya pencereyi yada balkonu açmaya çalışırsa...düşünceler saniyeler içinde beynimde dönüyordu , ya ben ölürsem oğlum ne olurdu , sevmeye bile kıyamadığım varlığım.. hissettiğim üzüntüm herşeyden fazlaydı , anne olmak böyle birşey olmalıydı..
gurbet ya geleli çok olmamış kimseye güvenipte bırakamıyorsunuz yavrunuzu , yalnız ve çaresiz olduğunuzu düşünmek çok acı..son hatırladığım sa doktorların eşime söylediği sözlerdi . '' yapılabilecek her şeyi yaptık , beklemekten başka çare yok.. '' yanaklarımın ıslandığını hissettikten sonrasını hatırlamıyordum taki öğleye doğru kendime geldiğim ana kadar.. eşim ve oğlum başucumdaydı , şükrettim Allah 'ıma beni aileme bağışladığı için..
Yine enerjinizi aldım değil mi ? neden anlatıyor Veda bunları da bizi de yoruyor .. nedense klavye bunları yazdı bu gece .. birde düşüncelerim göç yolunda ya hangi bucağa giidiyorsa benden bağımsız ben de o anı hatırlıyorum benden habersiz , diğer bir suçlu da fondaki müzik . Ay düşüyor dökülüyor notalardan .. biliyorum o yazdırdı bana bunları..
Bak şimdi şeytana uyacam ve o mantarları kayınvalidemin bana, başka bir amaçla mı yollamış olduğunu düşünüyor gibi olsam da dönmem lazım o virajdan hemen .. '' sakın kızım ha oğlu da oturdu o sofraya .) sus yerin kulağı var derler ''
Şimdi mi eve mantarın ne kültürlüsü ne de kültürsüzü ne dişisi ne de erkeği giremezzz .)
konu mantarlara geldi ya , malum yağmurlarda başladı , yakında büyümeye başlarlar bu konuyla ilgili edindiğim bikaç bilgiyi paylaşmak isterim sizlerle.
Öncelikle 40 civarında yenilebilir türü varmış . sanırım bana 41 denk gelmiş :)
sanıldığının aksine mantarlar bitki değiller , hayvan da değiller .( acayip bişey işte sizde yemeyin ) çünki kendi besinlerini üretemezlermiş , bitkilerden bu konuda yardım alıyorlar . ancak eko sisteminde vazgeçilmezlerinden hakkını yemiyeyim.
yenilebilen ve zehirli olanlar yan yana büyüyebilirmiş , toplayıcının bu konuda bilinçli ve tecrübeli olması gerekmekte.
Ve veee zehirli mantarın üzeri lekeli olurmuş , gümüş kaşığı karartırmış , bilseydim o zamanlar bunu kayınvaldeye setini gönderirdim kaşıkların. )
Protein ve demir açısından çok zenginler ayrıca a b d p ve k vit. mevcut . her ne kadar yurdumuzda damak tadı için tüketilseler de gerçekleri bilmekte fayda var. protein değeri sayesinde etin yeriini tutabiliyor , bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
Uzun oldu yazdıklarım biliyorum ama birkaç cümle daha , lütfen son satırda buluşalım..
ve mantarlar hakkında bilinen yanlışlar,
zehirli mantarları salyangozların yemediği,
ağaçlarda yetişenlerin zehirsiz olduğu ,
mantarı yoğurtla yemenin zehirlenmeyi önlediği,
zehirli olanların koparılınca , iç kısımlarının mavileştiği ,
ve tanıdığınız afiyetle yediğiniz mantarın , bir kaç yıl sonra evrim geçirerek zehirli hale gelebileceğini lütfen unutmayın,
Hele de bakın , bazı mikotoksik ( telaffuzu bile zor ) mantarların Vietnam ve Afganistan da biyolojik silah olarak kullanılmış olması beni şaşırttı ya sizleri ..
son satırda buluştuk işte , umarım çok sıkılmadan okumuşsunuzdur , teşekkür ederim..
sağlıcakla kalın..
Dip not: yazılarıma başlık yazmakta her zaman zorlanmışımdır , okuyucunun algıladığı şekilde düşünmesini istiyorum konunun başlığını.
YORUMLAR
Yok Yok.. benim enerjimi almadı paylaşımın.Bilakis enerji takviyesi bile yaptı güne başlarken.
Bende şu an yayladayım, bende annemin gözüne gözdamlası damlatıyorum.:)) Ve önceki gün ırmak kenarında dolaşırken, kesilmiş meşe ağacının kök kısmındaki mantarları gördüm. ''Anneme sordum, bunlar zehirlimidir acaba diye'' sormaz olaydım; '' hayır'' dedi ve toplamak için hareketlenince, ben gittim ve hepsine topa vuruyormuş gibi şut attım :)) Nerden bilieyim zehirli mi? değilmi? Evde labaratuvar yok ki, riski göze alamazdım.
Blogun ise; zehirli mantarlar adına bilgilendirici olmuş, pekii ya zehirsizler? onlar içinde bir kaç satır ayırsaydın ya !!
Mantarlar üzerine çıkardığım sonuç:
Salyangozların yediği mantarlarda zehirli olabilir ( dikkat ederim)
-Ağaçlarda yetişenlerde zehirli olabilir ... ( dikkat ederim )
- kayınvalidenin gönderdikleri zehirli olabilir ( teşekkür ederim) :))
Emeğine sağlık,
merhaba , essenn yorumunuz için tşkler , başınız sağolsun Allah ' tan rahmet diliyorum dayınıza.
beymen33 , itiraf etmeliyim ki enerji düşürmekten bahsettiğim de siz geldiniz aklıma , ancak aksini hissetmiş olmanıza sevindim ve yorumunuz için tşkler.
Bloğum uzun olduğu için kısaltmalara gitmiştim , dikkatli gözlerde eksiklikler hemen farkediliyor. mantarların yararları hakkındada birkaç satır eklemek istiyorum telafi açısından
mantarları 4 gruba ayırabiliriz.
1- maya mantarları: fermantasyon sonucu bira yapımında ve ekmek üretiminde kullanılır
2-küf mantarları:mantarların sporları, peynir , ekmek , limon ve yemekler üzerinde çoğalarak küflenmesine neden olan mantarlardır.
3-şapkalı mantarlar: işte bu tür ağaç altlarında, ormanlarda yetişen ,tükettiğimiz ve zehirlenmelere neden olan mant.
4-enfeksiyon yapan mantarlar: insanda ağız ve boğaz hast. üreme organları ve deride enfeksiyona neden olan mantarlardır. bebeklerde görülen pamukçuk , saç dökülmesine neden olan saçkıran hastalığı hep bu mantarların marifetleri.
bazı mantar türleri ilaç sanayinde kullanılmaktadir. antibiyotik ve vitamin eldesinde, ayrıca kortizonun yapımında kullanıldığını öğrendiğimde çok şaşırdım. demek ki ben bilmeden yine hergün mantar alıyormuşum bedenime .)
Bir de kafa yapan mantarlar vardır ki lewis carrol'un yazdığı alice harikalar diyarında onun ürünüdür derler
Yazıyı okuyunca dahiliye servisinde yatan nine ile dede geldi aklıma; Amca anlatıyordu nasıl hastalanmış.
- Evladım biz eşimle yıllardır kendi tarlamızdan herkeze bu mantarlardan satarız. Neredeyse her gün bu mantarlardan yeriz. 45 sene oldu ilk kez böyle bir şey başıma geldi.
- Amca bundan sonra ne yapacaksınız, devam edecekmisiniz yetiştirmeye ve satmaya...
- Evladım başka geçimim yok ziraat mühendislerimiz var baktıracağım gerekirse tümünü söküp yeniden deneyeceğim.
Sonrası ne oldu bilmem ancak mantarlar penisilin gibi. Zaten yakından bağlantıları var )))
Zehirlenen insandaki doyum sürecine bağlı kimi ilk yediğinde kimisi 45 sene sonra zehirlenebilir. Penisilinde aynı şekilde allerji yapıyor. Vücudun savunma sisteminin tepkisi ile ilgili.
Mantar çok lezzetli ve kesinlikle dikkatli tüketilmesi gereken bir besin. Bazen insan vücudu dönemsel tepkilerde veriyor. Ben şeftaliyi çok severim ve bir seferde abartılı tüketirim. Yıllardır bir tepki olmamıştı.
İki yıl önce bir tane yedim hafif kaşıntı, ikincide gırtlağımda daralma oldu nefes alamiyorum, üçte ellerimin üzerinde su keseleri oluştu sıcak su dökülmüş gibi kabardı... Diyeceksiniz neden yemeye devam ettin? ))) Ben şeftali ile iyi anlaşıyordum ya (geçmişte) zararını düşünemedim. Anti allerjen bir ilaç aldım ve dr gittim. Dr "şeftaliyi ye bir daha bakalım" dedi " yapma doktor bey nefes alamadım bir daha asla yemem" dedim. Birçok şeye allerjim var şeftali eklenecek diye ödüm koptu. İki yıl sonra tekrar denedim tepki yok. Dr durumun o zaman karaciğer yada diğer immun sistemde etkili organların sağlığı ile ilgili olabileceğini yada başka bir ilacın, maddenin o meyvedeki bir bulaşmış ilacın etkili olabileceğini söyledi. Kısaca geçici bir durummuş şeftali yiyebiliyorum )))
Emeğinize sağlık...