Öncelikle, uzun mesaj için öncelikle blog sahibi sevgili Trapper’den
özür diliyorum.
mirza78, bana, konu hakkında -yaptığım yorum üzerine- bir
özel mesaj yollamış, paylaşıp kendisine buradan yanıt vermeyi seçtim. Mesaj bu:
"http://www.agnostik.org
31-1931-yilinin-lise-tarih-kitabi.html
Yukarıdaki linke baksan belki ne demek istediğimi anlarsın. Gerçi baksan da
işine gelmeyecek eminim çünkü sen bu yaşına kadar uyutulmaya alışmışsın. Ben
gibi ezberini bozan biri çıkınca iddia ettiğin sinsi ifadelere başvuruyorsun.
Herkes aynı düşünmek zorunda değildir. Ve hiç kimse benimle bu ülkeyi sevme
konusunda yarış yapamaz. Keşke resmi tarih dışına çıkabilip, neler yapıldığını
daha iyi öğrenebilseydin."
Kendisine ve kendi gibi düşünenlere yanıtım:
Yanılıyorsun mirza78,
Benim aklım, hele hele de böyle önemli konularda “işine göre” hareket
etmez. Okur, anlamaya çalışır, bilginin kesinliğini öğrenmeye çalışır, sonra
kendi aklının süzgecini, kendini cehaletten korumak için kullanır.
Yine yanılıyorsun mirza78, benim aklım, sığ ezberlerle şükür
ki hala nasırlaşmadığı için senin, benim hiç olmayan “ezberimi bozman” gibi bir
mantıksızlıktan söz edilmesinin imkanı yok. Bir iddiada bulunuyorsam eğer, kesin bilgi
ve gözlemlerimden almışımdır dayanağını. Ve yine yanılıyorsun diyeceğim ne yazık ki; benim
ifadelerimde sinsilik göremezsin, açık ve net yazarım, söylerim. Bunu çoktan
öğrenmiş olmalıydın. Ve yine yine yanılıyorsun, hiç kimse ile vatanseverlik yarışına girme saçmalığını bende bulamazsın. Keşke herkes vatanını milletini çok sevse, Doğrudur, vatanseversindir, aksini iddia etmem, edemem. Herkesin sevgi anlayışı farklı. Yine doğrusun; herkes aynı düşünmek zorunda değil. Düşünmesinler de bence. Farklılık iyidir, benim karşı durduğum şey, dayanaksız, desteksiz düşünce, kulaktan dolmalarla kraldan fazla kralcı kesilen düşünce.
“Resmi tarh dışına çıkmak” söyleminin cemaat ağzı olduğunu
biliyoruz artık. Tamam, tarihin tamamını kayıtsız şartsız kabul etmem bana ters ancak,
bu “Resmi Tarih sizi yanıltıyor” söylemini güçlendirmek amacıyla yapma,sahte kurgularla olmayan şeyleri ıspat ediyormuş
gibi ortaya sürülmüş pek çok yalanın da varlığını biliyorum. Onları da
araştırdım.
İşte sen ve senin gibilerle aramdaki fark bu. Bir önceki
mesajında ettiğin bir cümle ile aramızdaki farkı ve daha önemlisi, sözünü
ettiğim “Yerlerinden oynatılmış temel taşları”nın oynama nedeninin, eğitim
sistemizdeki gittikçe berbatlaşan durumun ana kaynaklarından birinin özü ettiğin
bu cümlende:
“Bahsettiğim dönemlerde de, çocukların hayata bakış
açılarını etkileyecek, inançlarını sorgular hale getirecek bir eğitim
veriliyordu.”
Neden korkuluyor sorgulamadan? Bunu anlayamıyorum ben. Unutmayalım ki, bugün rahatlıkla yararlandığımız her yeniliğin, bilimin,
teknolojinin adım adım ileri gidişinin başlangıcı “Soru”lardır. Soru olmadan
yanıt olmaz. Sorular, sorgulamalar, araştırmayı, araştırmalar bilgiyi, bilgi
akıl süzgecini harekete geçirmeyi sağlar. Eğitim diyoruz, öğretim diyoruz; her
alanda sorgulama ve aramanın en başta olması gereken kurumlar okullar. Kuran-ı
Kerim’de bile defalarca “Oku”, “Sana akıl verdim”, “Görmedin mi?”
ifadeleri kullanılırken , tazecik
beyinlerin tabularla, dokunulmazlarla, körü körüne kısıtlanıp kısırlaşmaya
çalışılması neden? Hangi hakla? Evlatlarımızın sahiplerideğiliz biz, kısa süreliğine koruma kollama adına emanetçileriyiz. Emanetle oynanmaz.
Bırakın sorgulasınlar, bırakın öğrensinler, bırakın her biri
sen gibi, ben gibi ayrı birey olan çocuklarımız kendi akıllarını yürütsün, kendi
fikirlerini büyütüp tartışabilsin, kendi doğrularına ulaşsın. İnanç konusunda
da. Aksi taktirde, bu çocukların, din inancını “ellerinde” tuttuklarına inanan
çıkarcı yobazlar gibi arada “Din elden gidiyoooorr!” cırlamalarına şahit
olmanız kaçınılmaz. Çünkü, -elde tutulan her şey çıkar içindir ve- “Elden
kaçması” normaldir. İnanç, elde değil, kalplerde, vicdanlarda gerçek anlamda
hayat bulandır zira ve kulaktan dolmalarla değil de, Allah’ın verdiği akılla,
bilgiyle, bilinçle ulaşılan inancı sarsabilecek hiçbir şey yoktur.
Korkmayın sorgulardan. Esas korkulacak şey tabular, kalıplar,
dogmalardır. İmalatları da “Örümcek beyin” dediğimiz köhne, sapkın, yobaz
saplantılardır.
Şimdi gelelim verdiğin adresteki Tarih kitabına.
Dikkatle
okuyup inceledim. Öncelikle, ben internette olsun, başka yerde olsun, gördüğüm
duyduğum hiçbir şeye “Aaaaa! Bak sen şu işe. Vay canına!” diye atlayıp,
zıplayıp inanmam. Kitap kapağının fotoğrafını çekenlerde söz konusu kitap da
var olmalı mantıken. Ancak adresteki Sonuç bölümünde şöyle bir ifade var: “Yukarıda
yer alan yazılar internetten derlemedir. Çeşitli sitelerde ve forumlarda
sayısız kopyası bulunduğundan esas kaynağını tespit etme şansımız olmadı.”
Sanırım dikkatinden kaçtı.:) Kitabın, “Ulaşılamadığı “söylenen orijinalini görmemiz
gerek, en azından kendi adıma. Orijinalı görülmeden, sırf
internette görülmeye dayanarak yaydıra yaydıra didik didik edilmesi de çok
düşündürücü ayrıca.:) Sence?
Diyelim ki, var böyle bir kitap ve o cümleler doğru.
Adresteki Sonuç bölümünde belirtildiği gibi, kitap bir din dersi kitabı değil,
tarih kitabı ve bence de, bir ders kitabının, özellikle bir dini övmek için, o
dini şahane gösterip farklı inanışları ezme yoluna gitmemesi de mantıklı ve nüansları,
tarışılabilir bir durum. Bence, nasıl ki camilerde fizik, kimya dersi verilmiyorsa, okullarda da dinler konusu, bir dini seçip dayatma biçiminde değil tarafsız bilgilerle verilmeli.
Ayrıca, o kitapta var olduğu iddia edilen cümleler değişik
yorumlanabilir kişilerce. Örneğin; aralarından rastgele seçtiğim 17. Madde ile
alakalı yoruma ben katılmıyor, çok farklı , hiç de öylece hince olmayan biçimde
yorumluyorum.
Neden biliyor musun yorum farklılığı? Bir konuyu, bir kişiyi
düşünüp yorumlarken aklım, cımbızla çekilen münferitleri değil bütünü, gelmiş
geçmiş hareket ve davranışları göz önüne getiriyor.
Ben de sana –size- iki adres veriyorum:
http://www.atamizindeyiz.com/ata10.htm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Elmal%C4%B1l%C4%B1_Muhammed_Hamdi_Yaz%C4%B1rd
bu adreslerde faili meçhul bilgileri değil, belgeli
ibareleri okuyacaksın(ız).
Şimdi düşünelim bakalım; yeni edindiğin bilgiler
doğrultusunda gördüğün, İslam dinine bunca değer veren, her fırsatta belirten
ve milletini bağnazlıktan kurtarmak için çok titiz biçimde Kuran-ı Kerim’in
tercümesi için alanında uzmanlaşmış birine emir veren Atatürk, senin verdiğin
adresin sonundaki “o zaman Atatürk'ün
de hayatta olduğu 1930'larda devlet dinsizlik
propagadası mı yapmıştır?”
Sorusunun muhatabı
olabilir mi?
YORUMLAR
Ardından özür dileyecek, gözümüzün içine içine sokarak, temel taşları yerlerinden oynatılmış o kadar çok değerlimiz var ki...
Emanet edilenlere gerekli özeni göstermeyip tek tek yerle bir edilmesine göz yumduğumuz için gelecek nesilden özür diliyorum ayrıca güzel yazın aracılığı ile.
Sana ve senin gibi duyarlı insanların varlığına güvenerek, verdiğiniz umut için de
teşekkürler.
Lisede Edebiyat dersi öğretmenim 'özür dilemek; hazır ol bunu bir daha yada daha fazla tekrar edebilirim demektir. Özür dilemeyin af dileyin bir daha yapmayın' demişti.
İnce ayrıntısına bakmazsak bende bu vatanı bize emanet edenlerden af diliyorum elimden geldiği kadar her zaman elimden geleni yapsamda bazılarına susmak zorunda kaldığım için(susturulmaya boyun eğdiğim ).
Hani demiştiya şair Mehmet Akif Ersoy;
Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,
İslâmı uyandırmak için haykıracaktım.
Gür hisli, gür imanlı beyinler, coşar ancak,
Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım?
Haykır! Kime, lâkin? Hani sâhipleri yurdun?
Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım;
Feryâdımı artık boğarak, na'şını, tuttum,
Bin parça edip şi'rime gömdüm de bıraktım.
Seller gibi vâdîyi enînim saracakken,
Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.
Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz;
İnler "Safahât"ımdaki husran bile sessiz!
Aynen öyle işte...
Ben de küçükken doktor olmak isterdim ama gereken özveriyi veremeyeceğimi düşündüğümden asla yanaşmadım. Senin, benim özel olarak değerlendirdiğimiz bu mesleği "salla başını al maaşını" "en rahat meslek, 3 ay da tatil" durumlarınana kurban edenler hiç te az değil. Bunun nedenini de Agraha nın yorumundaki "temel taşları yerlerinden oynatılmış o kadar çok değerlimiz var ki" cümlesinde buluyorum. öyle bir sistem oturmuş ki ;gerçekten özveriyle yapabilecek kişileri eğitim öğretim sistemine ve dahası ekonomik sisteme kurban veriyoruz.
Gerçekten hak edenler için ben de sizinle aynı duyguları paylaşıyorum. Bu vesile ile yılların verdiği yorgunluğa aldırmadan tüm kötü şartlara rağmen her saniyesini özveri ile öğrencilerine bir şeyler öğretebilmek için harcayan Cahit öğretmeni ve onun gibi değerleri anmak istedim.
Her zaman derim, her şeye rağmen Öğretim, Sağlık, Adalet konuları asla şakaya gelmez
içim ağlıyor,yanaklarım ıslanıyor... İÇİM ACIYOR TRAPPER....
öyle bir yaraya tuz bastınızki inanın içim acıdı,gerçi her gün okuduklarımızla izlediklerimizle içimiz acıyor gözyaşlarımız buna eşlik ediyor,kaybettiklerimiz öğretmenlerimizin ruhları şad olsun mekanları cennet olsun.
Bir öğretmen yetiştiren ve kendiside bir öğretmen olan anne olarak diyorumki, benimde yetiştirdiğim öğretmen atanamadı ama neyse yinede şanslı bir özel okulda mesleğini yapmaya çalışıyor, ama Atatürksüz kitaplar, Atatürksüz dershaneler,bunlar da çok acıtıyor,Elhamdülillah müslüman bir ülkede müslüman olarak yaşıyoruz Yüce Allah bile ibadetin kul ve Allah arasında olduğunu söylemiş,neyse artık herkes ibadetini aşikar yapacak ve hem mahalle baskısından kurtulacak hem göze girecek.
Hizir_ arkadaşım siyasi gömleğini çıkartamayan öğretmenlerin zamanında ortaokulu,liseyi ve üniversiteyi okudum, kesinlikle sağ sol ayrımı yapmadan kesinlikle şunu diyorum o ideolojik gömlekli öğretmenler idealistti para kazanmak için değil insan yetiştirmek için çalışıyorlardı, ve inanı benim jenerasyonumda olanlar bilir bizler liseyi bitirdiğimizde çok kültürlü ve bilgiliydik,donanımlıydık,şimdiki öğretmenleriiz malesef iktidarların ve müfredatların kurbanları oldukları için eğitime katkıda bulunamayım sadece öğrenim için görev yapıyorlar.
Trapper arkadaşım elinize yüreğinize sağlık sevgiyle kalın
7 düvele hükmetmiş Osmanlı'nın sadece Yükselme dönemini taze tutarak övünüp duran, sonraki dönemleri hafızalarından silen, bu ülkenin soyları aynı 7 düvelce işgal edilmesini, o işgal yıllarını, halkın düşürüldüğü sefaleti, cehaleti tamamen gözardı eden, adlarına "Yeni Osmanlıcı" denelere,
Her fırsatta, Cumhuriyet'in ilk yıllarına, Atatürk'e, hala, yine O'nun ve o yıllarda atılan çok önemli adımlar sayesinde rahat bir sinsilikle nankörce, utanmadan " ideolojik", "bir dönem" diye tanımladıkları zamanlara söz söyleyebilenlere ne denir, nasıl anlatılır bilemiyorum artık...
-Zaten yeri de bura değil, biliyor, uzatmıyorum.-
Kendilerinden,en azından o dönemi ilk ağızdan öğrenmeleri için Nutuk'u okumalarını, eğer okudularsa, hiç anlamadıklarını düşndüğüm için tekrar ve bellediklerinden arınarak dikkatlice okumaya çalışmalarını rica ediyorum.
Olur ya belki... diye.
Türkiye Cumhuriyeti, eğitim alanında da tarihinin en kötü dönemlerini yaşamaktadır.
Öyle ki, bilimin sadece kendi çıkarına olan kısmını alıp kullanan ama bilime asla saygı duymadığı için, öğrenme zahmetine katlanamadığı için,-asla dedikleri gibi olmadığı halde- " hala " insanların maymundan geldiğini" söyleyerek Evrim Teorisi'ni -aklı sıra- dalga geçerek aşağılayanların yetişmeye devam edeceği bir eğitim...
Söylediğin gibi elleri öpülesi öğretmenlerimizden özür dileyecek çok hatalar yaptık.Sat_Agraha nın dediği gibi temel taşları yerinden oynatılmış asli değerlerimiz belirsizliğe mahkum edildi. Bunlar için bende özür diliyorum.
Ama şu an son 200 yılın, evet Osmanlı İmparatorluğu' da dahil son 200 yılın en güçlü Türkiye'si nin inşasında emeği geçen tüm öğretmenlerimizi ve şehitlerimizi saygıyla selamlıyor,şahitlik ettiğim tarihe nankörlük etmemeyi de bana öğrettikleri için ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
Tüm Öğretmen ve Öğrenci kardeşlerime mahçubiyetten uzak , başarılı bir yıl diliyor ve Ülkem için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Trapper;
Yaızını okuyunca içim acıdı,duyarszılığımız için bir kere daha utandım.Nazım'ın bir şiirini hatırlattın bana :
Umuda bin kurşun sıksa da ölüm
Unutma umuda kurşun işlemez gülüm.
Hatırlayanlar,sorgulayanlar ve yaşananlardan utananlar oldukça umut da hep olacak bence...
Gamyunda yeniyim,haliyle blog ortamını da yeni öğreniyorum.O yüzden sizi geç keşfettim,bütün eski yazılarınızı da okudum üşenmesem hepsine tek tek yorum yapacaktım ama tek bir yorum da toplayım dedim.
Elinize,yüreğinize sağlık...İyi ki varsınız iyi ki yazıyosunuz....Umudumu güçlendirdiniz.
Saygılar.
iddia edilenin aksine, asıl şimdi temel taşlarımızın yerlerine oturtulmakta olduğunu düşünüyorum. ülkemizin kuruluşu aşamasında çeşitli nedenlerle yarım kalan, daha sonra darbelerle sekteye uğrayan süreç yeni tamamlanmakta. bu süreçi göremeyip, günümüz yöneticilerine tükrükler saçarak ağır ithamlarda bulunanların bunu neden yaptığını biliyoruzda, uzun hikaye ve bunun yeride burası değil. fakat köy enstitüleri üzerine bi kaç kelam etmek isterim. bu okulların bizzat kendisi bir siyasal hırsın ürünüdür. amacını kısaca " köylü, köylü olarak köyünde kalmalıdır" şeklinde özetleyebiliriz. özünde faşizan bir uygulamadır. 2. dünya savaşını faşist almanya kaybedip, dünya demokrasiye doğru evrilince mecburen kaldırılmak zorunda kalınmıştır.
öğretmenler sadece iyi öğretmen olsun yeter. bu milletin onlardan başka hiç bir beklentisi yok.
Öncelikle, uzun mesaj için öncelikle blog sahibi sevgili Trapper’den özür diliyorum.
mirza78, bana, konu hakkında -yaptığım yorum üzerine- bir özel mesaj yollamış, paylaşıp kendisine buradan yanıt vermeyi seçtim. Mesaj bu:
"http://www.agnostik.org31-1931-yilinin-lise-tarih-kitabi.htmlYukarıdaki linke baksan belki ne demek istediğimi anlarsın. Gerçi baksan da işine gelmeyecek eminim çünkü sen bu yaşına kadar uyutulmaya alışmışsın. Ben gibi ezberini bozan biri çıkınca iddia ettiğin sinsi ifadelere başvuruyorsun. Herkes aynı düşünmek zorunda değildir. Ve hiç kimse benimle bu ülkeyi sevme konusunda yarış yapamaz. Keşke resmi tarih dışına çıkabilip, neler yapıldığını daha iyi öğrenebilseydin."
Kendisine ve kendi gibi düşünenlere yanıtım:
Yanılıyorsun mirza78,
Benim aklım, hele hele de böyle önemli konularda “işine göre” hareket etmez. Okur, anlamaya çalışır, bilginin kesinliğini öğrenmeye çalışır, sonra kendi aklının süzgecini, kendini cehaletten korumak için kullanır.
Yine yanılıyorsun mirza78, benim aklım, sığ ezberlerle şükür ki hala nasırlaşmadığı için senin, benim hiç olmayan “ezberimi bozman” gibi bir mantıksızlıktan söz edilmesinin imkanı yok. Bir iddiada bulunuyorsam eğer, kesin bilgi ve gözlemlerimden almışımdır dayanağını. Ve yine yanılıyorsun diyeceğim ne yazık ki; benim ifadelerimde sinsilik göremezsin, açık ve net yazarım, söylerim. Bunu çoktan öğrenmiş olmalıydın. Ve yine yine yanılıyorsun, hiç kimse ile vatanseverlik yarışına girme saçmalığını bende bulamazsın. Keşke herkes vatanını milletini çok sevse, Doğrudur, vatanseversindir, aksini iddia etmem, edemem. Herkesin sevgi anlayışı farklı. Yine doğrusun; herkes aynı düşünmek zorunda değil. Düşünmesinler de bence. Farklılık iyidir, benim karşı durduğum şey, dayanaksız, desteksiz düşünce, kulaktan dolmalarla kraldan fazla kralcı kesilen düşünce.
“Resmi tarh dışına çıkmak” söyleminin cemaat ağzı olduğunu biliyoruz artık. Tamam, tarihin tamamını kayıtsız şartsız kabul etmem bana ters ancak, bu “Resmi Tarih sizi yanıltıyor” söylemini güçlendirmek amacıyla yapma,sahte kurgularla olmayan şeyleri ıspat ediyormuş gibi ortaya sürülmüş pek çok yalanın da varlığını biliyorum. Onları da araştırdım.
İşte sen ve senin gibilerle aramdaki fark bu. Bir önceki mesajında ettiğin bir cümle ile aramızdaki farkı ve daha önemlisi, sözünü ettiğim “Yerlerinden oynatılmış temel taşları”nın oynama nedeninin, eğitim sistemizdeki gittikçe berbatlaşan durumun ana kaynaklarından birinin özü ettiğin bu cümlende:
“Bahsettiğim dönemlerde de, çocukların hayata bakış açılarını etkileyecek, inançlarını sorgular hale getirecek bir eğitim veriliyordu.”
Neden korkuluyor sorgulamadan? Bunu anlayamıyorum ben. Unutmayalım ki, bugün rahatlıkla yararlandığımız her yeniliğin, bilimin, teknolojinin adım adım ileri gidişinin başlangıcı “Soru”lardır. Soru olmadan yanıt olmaz. Sorular, sorgulamalar, araştırmayı, araştırmalar bilgiyi, bilgi akıl süzgecini harekete geçirmeyi sağlar. Eğitim diyoruz, öğretim diyoruz; her alanda sorgulama ve aramanın en başta olması gereken kurumlar okullar. Kuran-ı Kerim’de bile defalarca “Oku”, “Sana akıl verdim”, “Görmedin mi?” ifadeleri kullanılırken , tazecik beyinlerin tabularla, dokunulmazlarla, körü körüne kısıtlanıp kısırlaşmaya çalışılması neden? Hangi hakla? Evlatlarımızın sahiplerideğiliz biz, kısa süreliğine koruma kollama adına emanetçileriyiz. Emanetle oynanmaz.
Bırakın sorgulasınlar, bırakın öğrensinler, bırakın her biri sen gibi, ben gibi ayrı birey olan çocuklarımız kendi akıllarını yürütsün, kendi fikirlerini büyütüp tartışabilsin, kendi doğrularına ulaşsın. İnanç konusunda da. Aksi taktirde, bu çocukların, din inancını “ellerinde” tuttuklarına inanan çıkarcı yobazlar gibi arada “Din elden gidiyoooorr!” cırlamalarına şahit olmanız kaçınılmaz. Çünkü, -elde tutulan her şey çıkar içindir ve- “Elden kaçması” normaldir. İnanç, elde değil, kalplerde, vicdanlarda gerçek anlamda hayat bulandır zira ve kulaktan dolmalarla değil de, Allah’ın verdiği akılla, bilgiyle, bilinçle ulaşılan inancı sarsabilecek hiçbir şey yoktur.
Korkmayın sorgulardan. Esas korkulacak şey tabular, kalıplar, dogmalardır. İmalatları da “Örümcek beyin” dediğimiz köhne, sapkın, yobaz saplantılardır.
Şimdi gelelim verdiğin adresteki Tarih kitabına.
Dikkatle okuyup inceledim. Öncelikle, ben internette olsun, başka yerde olsun, gördüğüm duyduğum hiçbir şeye “Aaaaa! Bak sen şu işe. Vay canına!” diye atlayıp, zıplayıp inanmam. Kitap kapağının fotoğrafını çekenlerde söz konusu kitap da var olmalı mantıken. Ancak adresteki Sonuç bölümünde şöyle bir ifade var: “Yukarıda yer alan yazılar internetten derlemedir. Çeşitli sitelerde ve forumlarda sayısız kopyası bulunduğundan esas kaynağını tespit etme şansımız olmadı.”
Sanırım dikkatinden kaçtı.:) Kitabın, “Ulaşılamadığı “söylenen orijinalini görmemiz gerek, en azından kendi adıma. Orijinalı görülmeden, sırf internette görülmeye dayanarak yaydıra yaydıra didik didik edilmesi de çok düşündürücü ayrıca.:) Sence?
Diyelim ki, var böyle bir kitap ve o cümleler doğru. Adresteki Sonuç bölümünde belirtildiği gibi, kitap bir din dersi kitabı değil, tarih kitabı ve bence de, bir ders kitabının, özellikle bir dini övmek için, o dini şahane gösterip farklı inanışları ezme yoluna gitmemesi de mantıklı ve nüansları, tarışılabilir bir durum. Bence, nasıl ki camilerde fizik, kimya dersi verilmiyorsa, okullarda da dinler konusu, bir dini seçip dayatma biçiminde değil tarafsız bilgilerle verilmeli.
Ayrıca, o kitapta var olduğu iddia edilen cümleler değişik yorumlanabilir kişilerce. Örneğin; aralarından rastgele seçtiğim 17. Madde ile alakalı yoruma ben katılmıyor, çok farklı , hiç de öylece hince olmayan biçimde yorumluyorum.
Neden biliyor musun yorum farklılığı? Bir konuyu, bir kişiyi düşünüp yorumlarken aklım, cımbızla çekilen münferitleri değil bütünü, gelmiş geçmiş hareket ve davranışları göz önüne getiriyor.
Ben de sana –size- iki adres veriyorum:
http://www.atamizindeyiz.com/ata10.htm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Elmal%C4%B1l%C4%B1_Muhammed_Hamdi_Yaz%C4%B1rd
bu adreslerde faili meçhul bilgileri değil, belgeli ibareleri okuyacaksın(ız).
Şimdi düşünelim bakalım; yeni edindiğin bilgiler doğrultusunda gördüğün, İslam dinine bunca değer veren, her fırsatta belirten ve milletini bağnazlıktan kurtarmak için çok titiz biçimde Kuran-ı Kerim’in tercümesi için alanında uzmanlaşmış birine emir veren Atatürk, senin verdiğin adresin sonundaki “o zaman Atatürk'ün de hayatta olduğu 1930'larda devlet dinsizlik propagadası mı yapmıştır?”
Sorusunun muhatabı olabilir mi?
Köylü köyünde kalmasın. Ne yapsın?
En basitinden oralarda yetişmiş bir köylü ile sıradan bir köylüyü karşılaştırın?
Eleştirilecek çok yönü vardı ama daha iyisi olana kadar kırsal için en iyisi o idi. Daha iyisini planlamadan kapatmak ise başka siyasi hırsların eylemi olabilir mi?
Acaba kapatılmalarında toprak ağalarının meclise yolladığı vekillerin ne kadar rolü vardı?
Demokrasiye evrilen dünyada 60 ve 80 darbelerinin ne işi vardı?
Bir şeyi söylerken önce kendiniz inanın. Yoksa komik oluyor.
köy enstitüleri mevzusuna, sağdan ve soldan bakanlar ikiye ayrılmış durumda. ben ikisinide bilmem. kemal tahir nerden bakıyordu veya biyerden bakıyormuydu bilmiyorum ama düşünceleri benim için kıymetlidir. diyorki, " bunlar faşist okullardır, birer nazi örgütlenmesidir". burada hemen bu okulları kuranların, kurmadan önce almanyada inceleme ve istişarelerde bulunduklarınıda bilgilerinize sunarım.
köylü ne yapacağına kendisi karar versin bilgegüneş. devlet bişey yapacaksa köylünün önünü açsın. modern tarıma geçmesine destek olsun, şehirlerde okumasına destek olsun veya şehirlerdeki okulların aynısını köylerede taşısın. bunlar yerine neden böyle özel bir yapılanmaya gidildi, biz bunu sorgulamayacakmıyız. sorguladığımda, bu okulların köylülere ayar verme müessesesinden başka bişey olmadığını görüyorum ben.
mirza,
saçını da çektim mi?
Ben ortaya bir yazı yazdım, o seçip seçip yazdıklarını alıp üzerine giydiysen benim yapabileceğim bir şey yok.
Bu garip tavrın yüzünden ne buradan, ne özelden sana yazdıklarınla alakalı hazırladığım yanıtları vermemin hiç bir değeri olmadığını, boşa uğraş olacağını gördüm. Özelden verdiğim o uzun yanıt için de emeğime, vaktime acıdım şimdi. Yolun açık olsun.
Trapper, senden tekrar özür dilerim.
Konu ile alakalı bir veri:
İlköğretim ve lisedeki öğrencilerin %75'i birbirleriyle kavga ediyormuş.
Eğitim Sistemimiz iyileştiriliyor. (!) Her şey gibi...
Öğretmenlerimize sabır ve kolaylıklar diliyorum.
Bloğu okumaya ancak fırsatım oldu.Güzel temennileriniz için bu mesleğin bir mensubu olarak çok tşk ediyorum.
Çocuklarını sadece öğretmenlerin eğitimine bırakmak istemeyen arkadaşlar evet ailede başlar eğitim,okul yıllarında şekillenir vsvsvs...Siz sanıyormusunuz ki dilediğimizce,çağın gereklerine ve kültürümüze uygun eğitim vermeyi biz istemeyiz.Her sene değiştirilen eğitim-öğretim programlarıyla bu mümkün mü?Üstelik denenen programlar başka ülkelerde faydasız olduğu görülmüş programlardır ve sanki çağın
buluşu gibi sunulmaktadır.Öğrencinin saçına giyimine makyajına,konuşmasına,cep telefonuna karışamazsın.Eyy bile diyemezsin.O seni döver ama sen ona tek laf edemezsin.Sadece bir çobansın sevgili öğretmenim.Gençler aman okulda olsunlar.Mazallah okul dışında çevreyi rahatsız ederler kötü işlere bulaşırlar.Biz bunları okulda tutalım,başlarına da öğretmenleri dikelim.Bu mudur eğitim?Sonra da vay efendim öğretmenler yetersiz.Bırakın yaaa bırakın.Hariçten gazel okumayın.Bir halt bildiğiniz yok.....