''Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde uzak ülkelerin birinde bir prens ve bir prenses yaşarmış...'' Diye devam eden masalları çok dinledik ben de bunu anlatmak isterdim şimdi uyar mıydı bilmem.
Şimdi öyle masallar dinliyoruz, öyle güzel uyutuluyoruz ki,anlatacağım masalın içinde gözyaşı var, öfke var, isyan var, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı var, ana babaların ahı var, haince pusuya kurban giden yiğit yürekler var.Gereği düşünüldü diyerek zahmet vermeyeceğimiz sadece yutacağımız haplarımız var.
Sen böyle masal istemiyorsun. Ben senin istediğin masalı anlatamam Trapper, çünkü renkler birbirine karışıyor...
bir varmışşş bir yokmuş....develer tellalken pireler berberken..ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken...
Masallar uyku öncesi anlatılır malum:(
uyumamak lazım...
Hele ki şimdi !
Yazılan bütün blogları okuyorum hem severek hem isteyerek, hepsinden de iyi kötü ders alarak ,fakat sizin yazdığınız blogları hem merak ediyorum ; çokmu zorlanıyorsunuz neden kelimeleri zor anlaşılır yazıyorsunuz farklı olmak mı amaç ? içinde saklı gizli anlamlar neden ki ..? Neyse ki bu kes kısa bir blog olmuş
Bir varmış bir yokmuş üzülmeye gerek yokmuş her zorlukla birlikte birde kolaylık varmış.Mutlu olmak için sebep çokmuş.
Yukarda yazdığım masal değil benim gerçeğimdir.Sizinde gerçeğiniz olmasını umuyorum gamyunun mutsuz üyeleri.
Bi zamanlar çok zeki bi adam wardı,o kadar akıllıydıki,akılların alamayacağı şeyleri yaşatır ama Yaşayamazdı :(
Hayat onun için çok başkaydı. Kafasının içinde nedenler kıvranıp
dururdu. Ama cevabını bi türlü bulamazdı,çünkü ne başkaları onu anlardı,
ne o kendini ! Bigün küçük bi kız çocuğuyla karşılaştı.Sohbet etmeye başladılar,çocuğa bi zamanlar diye başlayan bi cümleyle anlattıkça anlattı,nevar ne yok herşeyini döktü.Çocuk o masum
ama derinden bakışlarıyla pür dikkat adamı dinliyordu tek kelime
etmeden.Adam hayatını ilk defa birine anlatıyordu ve anlattıkça kendide
kendi hayatına waybe diyerek iç çekiyordu içten içe.Doğru sandığı o kadar çok yanlış ve yanlışına inandığı acı gerçekler,nasılda anlattıkça su yüzüne çıkıyordu :(
Fevkaladenin fevkınde bir görselliğe sahip olan hayatı,aslında izbe bi
odada yaşayan bi canlılınınkinden nasılda farksızdı,bunu nasıl
görememişti ? oysaki o çok çok çok akıllı bi adamdı !Çocuk hala
sessiz sessiz adamı dinliyordu,Adamın kendi hayatını anlattığından
bihaber.Adam anlattıkça kendini kötü hissetmeye başladı ve bi an önce
susmak için başladığı cümleyi yarım bırakıp neyse dedi ve sustu... O ana
kadar sukunet içinde adamı dinleyen küçük kız,adam birden
susunca,dudaklarından bi tek cümle döküldü...
Amca ! anlattığın MASAL 'ın sonu neydi ???
Tebessümdü isteğin sanırım benim ki acı bi tebessüm oldu.
Emeğine sağlık,yine başarılı bi yazı...
Bende istiyorum sevdiğim masallardan. Felaket tellallığının yapılmadığı, senaryoların felaket üstüne kurulmadığı masallar...
Bende istiyorum gülümsemek.Gülümsetmek... Heleki blogda bunu son zamanlarda fazlasıyla özlemeye başladım.
Siyahorkide; vallahi gülümsettin:)) kısa yorumuna kocaman katılıyorum.
Gerçekten ya, blogun seyri değişti... Trapper sende de var değişim. Tamam sosyal içerikli paylaşımlarının çogu derslik.Ama sendeki değişim tek taraflı bakış açısına kaymaya başladı.EE herzaman aynı yöne bakmayınca da birbirimize bakar olduk dik dik:) Şiş e sadece et dizip kebap yapmaya kalkarsan et yanar.Araya iç yağ yada domates dizmek lezzeti arttırır.Haddim değil sana bu tarifte bulunmak ama aklıma tavuğu yaktığın geldi:) Domates, biber , patlıcan lezzetindeki bloglarını da bekliyoruz.Vejeteryanları sınamak uğruna sofraya sadece et konması zamanla sadece aşçılığını değil, ev sahipliğinide sorgulatır misafirlerine:)
Aynı sofrada tercihlere saygıyla.... mutlu masallara inşallah.
-Kusurlarımı seviyorum. Darılınca suratımı asmayı - canım sıkıldığında olur olmaz bağırmayı - kıskançlık krizlerimi...Bazen düşünmediklerimi birden söylemeyi - bazen herşeyi yüzüme gözüme bulaştırmayı...Öfkelerimi. Kızınca küsmeyi. Heyecanlarımı. Benden iyi olduklarını düşündüklerimi... Ki Yok:))))))))))
- Geç yatıp geç kalkmayı - yatakta tembellik yapmayı - gereksiz yere para harcamayı ... VATAN'ımı seviyorum. Bazılarını hak etmediği halde sevmeyi. İçimdeki çocuğu - beni seviyorum... İyiki ben varım - iyiki ben benim... Ne mutlu çok mükemmel değilim ... Ama benden bir tane daha Yokk.
Sizi gülümsetebildim mi??????
Sevgiler.......
Trapper;
Kadını tüm kötülüklerin kaynağı gibi gösteren bakış açısına çok katılmasam da Pandora'nın kutusu efsanesini hatırlatsam sana.
Dünya biraz öyle bu aralar tüm kötülükler etrafa saçılmış,yarış içinde dolanıyorlar sanki.Ama kutunun içinde umut da var.Zaman umudu saklandığı yerden çıkarma zamanı.Tüm kötülüklere rağmen "güzel günler göreceğiz" diyen sanatçılarımız,dünya denen tuvali rengarenk boyama çalışan,"insan" olduğunu düzene inat unutmayan insanlar va
.Umut içinde,en derinlerde gizlenmiş gibi gelse de sana bunları yazabildiğin,hissettiğin sürece senin zaten koccaman bir umudun var. :))
Nazım Usta'yı hatırla:
Umuduna bin kurşun sıksa da ölüm
Umudunu yitirme ,umuduna kurşun işlemez gülüm
Düşmese düşmesin yakamızdan ölüm
Bizim de ülkemizde güneş doğacak günüm...
Aslında masallara yabancı değilim ve bazı masalların anlatılması için uyku zamanının gelmeside gerekmiyor seni ayakta uyutup, masal anlatan becerikli insanlarda oluyor. Hepimizi bir masalın kahramanı olarak düşünürsek, herkes sütten çıkmış ak kaşık ayakları oynuyor. Masalını dinletene peri kızı, yemeyene de kurbağa oluyor. ( yersen ) Öyle bir masal ki iyi kötü bir birine girmiş arada ki tellalların kafası karışmış, seninle konuşamayanlarda arkandan konuşur, yüzüne güler olmuş iş bu ya bazılarıda inanır olmuş. Mesaj vermiyorum masal anlatıyorum sadece sözüm sevdiğim,(S.M.T) değer verdiğim insanlardan dışarı gitsin bari,diğerleride ne ederse etsin :p Herkes kendi masalını layıkıyla oynuyor, oynamakla kalmıyor bizzat yaşıyor.Benim masalım pek tebessüm vari ve senin istediğin gibi olmadı ama uykunu getirmiştir sanırım trap... :p
Eline sağlık bloguna yorum yapıp, kendimi akladım, iyi gösterdim seni de fesatladım yedin mi :p
Her yorumda bir mesaj var sanki, bunaldım ha. Mesajlardan da, verenden de... Okumaktan da...
Şu çocukluktan beri dinlediğimiz prenses bozması, kırmızı başlıklı saftirik ve geri kalanı sıkmadı mı artık. Gerçek hayatın içinde prenses olma çabaları, kurbağa kılıklı olup bir güzel tarafından öpülüp insan olmayı beklemeyi vs vs beklemesek mi artık...
Masalların içindeki toz dumandan sıyrılıp, gerçekleri görmek en iyisi. Pembe gözlükler de işe yaramıyor. Siyahorkidenin yorumu söyleyeceklerime ayna olmuş, tekrarlamamak en iyisi.
AMA;
Bana bir masal anlatma baba, daha büyürken gördüm ben gerçek olan her şeyi. Hiç biri masaldakiler gibi değildi, hiç biri mutlu son ile bitmiyordu.
Masallarla kandırdılar biz çocukları baba, büyüdüğümüzde yaşayacağımız hayal kırıklıklarını hiç düşünen yoktu. Kandırmayın bizi, bizi mutlu büyütüp, büyüyünce de mutsuzluğa terketmeyin. Hayatı anlat bana, anlat ki büyüdüğümde yabancı kalmayayım hayata, insanlara, kötülüklere..
Anlat ki prenses olmak için yanıp tutuşmayayım. Kırmızı papuçlu prenses zannederdim kendimi oysa. Çok sevdiğim kırmızı, parlak papuçlarım. Denize girdiğimde ayağıma taşlar batıyor bahanesiyle ayağımdan çıkarmak istemediğim kırmızı, ışıldayan ayakkabılarım...
Bana demeliydin baba, demeliydin hayatın kırmızı papuçlardan ibaret olmadığını. Anlatmalıydın bana iyinin varolduğu gibi kötünün de varolduğunu, güzelliğin varolduğu gibi çirkinliğin de varolduğunu...
...
Senin yzıların beni hep düşünmeye itiyor.
Dünden beri isteğine uygun bir masal düşündüm durdum ki sana, "Sen çok yorulmuşsun, hele şuraya uzan, gözlerini de kapat ve masalını dinle." diyebileyim.
Kaç masala başladıysam, hepsinin bir ucu firar edip koşa koşa senin yasaklı bölgeye kaçtı.:(
Üzgünüm.
Kelebek'in yorumunu çok sevdim ama çok yorulduk yaaa!
Sürekli kötü şeylerle dürtülüp kahrolmaktan çok yorulduk.
Kalbimiz de yorgun, aklımız da, gözlerimiz de kulaklarımız da. Topyekün hastalanacak hepsi bu kaosta.
Şöyle kısacık; bir masal anlatımlık molalar olsa,az soluk alsak, yazıda istediğin gibi?..
Sürekli uyudukları için masallara gereksinimi olmayan ve rüyalarda gezenleri kıskanmalı belki de bilmiyorum?..
Sana anlatacak masal bulamadım, masal yerine de geçmez ama sabah sabah bana iyi gelen bir yazıyı önereceğim; bir koşu git ve bir Uykusuz dergisi al. Dergideki "Dünyadan Kaçma Planları..." başlıklı saçmalamayı oku.
Ha! Durum acil dersen hemen bir karikatür sayfası bul, -aynı dergininki de olabilir- işe yarar belki.
Hiç yoktan iyidir en azından.
Elimden bu kadarı geldi.
Sevgiler.
YORUMLAR
''Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde uzak ülkelerin birinde bir prens ve bir prenses yaşarmış...'' Diye devam eden masalları çok dinledik ben de bunu anlatmak isterdim şimdi uyar mıydı bilmem.
Şimdi öyle masallar dinliyoruz, öyle güzel uyutuluyoruz ki,anlatacağım masalın içinde gözyaşı var, öfke var, isyan var, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı var, ana babaların ahı var, haince pusuya kurban giden yiğit yürekler var.Gereği düşünüldü diyerek zahmet vermeyeceğimiz sadece yutacağımız haplarımız var.
Sen böyle masal istemiyorsun. Ben senin istediğin masalı anlatamam Trapper, çünkü renkler birbirine karışıyor...
bir varmışşş bir yokmuş....develer tellalken pireler berberken..ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken...
uyumamak lazım...
Hele ki şimdi !
Amca ! anlattığın MASAL 'ın sonu neydi ???
Tebessümdü isteğin sanırım benim ki acı bi tebessüm oldu.
Emeğine sağlık,yine başarılı bi yazı...
Bende istiyorum sevdiğim masallardan. Felaket tellallığının yapılmadığı, senaryoların felaket üstüne kurulmadığı masallar...
Bende istiyorum gülümsemek.Gülümsetmek... Heleki blogda bunu son zamanlarda fazlasıyla özlemeye başladım.
Siyahorkide; vallahi gülümsettin:)) kısa yorumuna kocaman katılıyorum.
Gerçekten ya, blogun seyri değişti... Trapper sende de var değişim. Tamam sosyal içerikli paylaşımlarının çogu derslik.Ama sendeki değişim tek taraflı bakış açısına kaymaya başladı.EE herzaman aynı yöne bakmayınca da birbirimize bakar olduk dik dik:) Şiş e sadece et dizip kebap yapmaya kalkarsan et yanar.Araya iç yağ yada domates dizmek lezzeti arttırır.Haddim değil sana bu tarifte bulunmak ama aklıma tavuğu yaktığın geldi:) Domates, biber , patlıcan lezzetindeki bloglarını da bekliyoruz.Vejeteryanları sınamak uğruna sofraya sadece et konması zamanla sadece aşçılığını değil, ev sahipliğinide sorgulatır misafirlerine:)
Aynı sofrada tercihlere saygıyla.... mutlu masallara inşallah.
-Kusurlarımı seviyorum. Darılınca suratımı asmayı - canım sıkıldığında olur olmaz bağırmayı - kıskançlık krizlerimi...Bazen düşünmediklerimi birden söylemeyi - bazen herşeyi yüzüme gözüme bulaştırmayı...Öfkelerimi. Kızınca küsmeyi. Heyecanlarımı. Benden iyi olduklarını düşündüklerimi... Ki Yok:))))))))))
- Geç yatıp geç kalkmayı - yatakta tembellik yapmayı - gereksiz yere para harcamayı ... VATAN'ımı seviyorum. Bazılarını hak etmediği halde sevmeyi. İçimdeki çocuğu - beni seviyorum... İyiki ben varım - iyiki ben benim... Ne mutlu çok mükemmel değilim ... Ama benden bir tane daha Yokk.
Sizi gülümsetebildim mi??????
Sevgiler.......
Trapper;
Kadını tüm kötülüklerin kaynağı gibi gösteren bakış açısına çok katılmasam da Pandora'nın kutusu efsanesini hatırlatsam sana.
Dünya biraz öyle bu aralar tüm kötülükler etrafa saçılmış,yarış içinde dolanıyorlar sanki.Ama kutunun içinde umut da var.Zaman umudu saklandığı yerden çıkarma zamanı.Tüm kötülüklere rağmen "güzel günler göreceğiz" diyen sanatçılarımız,dünya denen tuvali rengarenk boyama çalışan,"insan" olduğunu düzene inat unutmayan insanlar va
.Umut içinde,en derinlerde gizlenmiş gibi gelse de sana bunları yazabildiğin,hissettiğin sürece senin zaten koccaman bir umudun var. :))
Nazım Usta'yı hatırla:
Umuduna bin kurşun sıksa da ölüm
Umudunu yitirme ,umuduna kurşun işlemez gülüm
Düşmese düşmesin yakamızdan ölüm
Bizim de ülkemizde güneş doğacak günüm...
Eline sağlık bloguna yorum yapıp, kendimi akladım, iyi gösterdim seni de fesatladım yedin mi :p
Her yorumda bir mesaj var sanki, bunaldım ha. Mesajlardan da, verenden de... Okumaktan da...
Şu çocukluktan beri dinlediğimiz prenses bozması, kırmızı başlıklı saftirik ve geri kalanı sıkmadı mı artık. Gerçek hayatın içinde prenses olma çabaları, kurbağa kılıklı olup bir güzel tarafından öpülüp insan olmayı beklemeyi vs vs beklemesek mi artık...
Masalların içindeki toz dumandan sıyrılıp, gerçekleri görmek en iyisi. Pembe gözlükler de işe yaramıyor. Siyahorkidenin yorumu söyleyeceklerime ayna olmuş, tekrarlamamak en iyisi.
AMA;
Bana bir masal anlatma baba, daha büyürken gördüm ben gerçek olan her şeyi. Hiç biri masaldakiler gibi değildi, hiç biri mutlu son ile bitmiyordu.
Masallarla kandırdılar biz çocukları baba, büyüdüğümüzde yaşayacağımız hayal kırıklıklarını hiç düşünen yoktu. Kandırmayın bizi, bizi mutlu büyütüp, büyüyünce de mutsuzluğa terketmeyin. Hayatı anlat bana, anlat ki büyüdüğümde yabancı kalmayayım hayata, insanlara, kötülüklere..
Anlat ki prenses olmak için yanıp tutuşmayayım. Kırmızı papuçlu prenses zannederdim kendimi oysa. Çok sevdiğim kırmızı, parlak papuçlarım. Denize girdiğimde ayağıma taşlar batıyor bahanesiyle ayağımdan çıkarmak istemediğim kırmızı, ışıldayan ayakkabılarım...
Bana demeliydin baba, demeliydin hayatın kırmızı papuçlardan ibaret olmadığını. Anlatmalıydın bana iyinin varolduğu gibi kötünün de varolduğunu, güzelliğin varolduğu gibi çirkinliğin de varolduğunu...
...
Dünden beri isteğine uygun bir masal düşündüm durdum ki sana, "Sen çok yorulmuşsun, hele şuraya uzan, gözlerini de kapat ve masalını dinle." diyebileyim.
Kaç masala başladıysam, hepsinin bir ucu firar edip koşa koşa senin yasaklı bölgeye kaçtı.:(
Üzgünüm.
Kelebek'in yorumunu çok sevdim ama çok yorulduk yaaa!
Sürekli kötü şeylerle dürtülüp kahrolmaktan çok yorulduk.
Kalbimiz de yorgun, aklımız da, gözlerimiz de kulaklarımız da. Topyekün hastalanacak hepsi bu kaosta.
Şöyle kısacık; bir masal anlatımlık molalar olsa,az soluk alsak, yazıda istediğin gibi?..
Sürekli uyudukları için masallara gereksinimi olmayan ve rüyalarda gezenleri kıskanmalı belki de bilmiyorum?..
Sana anlatacak masal bulamadım, masal yerine de geçmez ama sabah sabah bana iyi gelen bir yazıyı önereceğim; bir koşu git ve bir Uykusuz dergisi al. Dergideki "Dünyadan Kaçma Planları..." başlıklı saçmalamayı oku.
Ha! Durum acil dersen hemen bir karikatür sayfası bul, -aynı dergininki de olabilir- işe yarar belki.
Hiç yoktan iyidir en azından.
Elimden bu kadarı geldi.
Sevgiler.