SABAH SESLERİ...
27 Eylül 2012, 22.44 A- A+Az zaman sonra insanları rüyalarından uyandıran, dünyanın en leziz dokunuşları ile boyun borcu için kaldıran Ezan-ı Şerif… Gün ağarmaya yüz tutmuş, yıldızlar ise ertesi gece yine hayallerimizi süslemek için gözden kaybolmaya başlamıştır.
……………
İşte tam o vakit almış oldukları abdestlerin yüzlerine verdiği nur ile çıkardı ihtiyarlar evlerinden… Saymış olduğumuz seslere, bu ihtiyarların hafifçe açtıkları kapıların gıcırtıları da eklenirdi.
Her biri güler yüzlü, tamam kabul her biri olmasa da çoğu güler yüzlü… Başları ile selamlaşırlardı ve çoğunun elleri arkada bel hizasından bağlı olurdu… Onlar yol boyu fısıltı ile ağrılarından, yetmeyen emekli maaşlarından bahsederken sokak köpeklerinin sesleri yankılanmaya devam ederdi.
Cami avlusunda birer birer toplanırlardı. Ayaküstü birkaç kelamdan sonra kimisi boyalı ayakkabısının bağcıkları çözdükten, kimisi de aldığı abdestin ıslaklığını taşıyan mavi naylon terliğini çıkardıktan sonra camiye girerdi.
Onlar namaz sonrası camiden çıktıklarında artık gün ağarmış ve dünya yeniden kurulmuş olurdu. Ve onlar yeni kurulan bu dünyaya yeni doğmuş olan bir bebek masumluğu ile başlarlardı.
İçlerinden bazıları evlerine doğru yol almaya başlarken bazıları da Adnan amcanın onların hatırına o saatte açmış olduğu cami karşısında ki çay ocağına; o meşhur Türk kahvesini içmek için uğrardı.
Adnan amca kahvelerini hazırlarken emekli öğretmen olan Akif amca o eski kalın kenarlı gözlüğünü takarak gazete okurdu, diğerleri ise sohbet ederdi. Sohbet konusu çoğunlukla yine ağrıları, yetmeyen emekli maaşları, bazen de cami hocasının o muhteşem ve ahenk dolu sesi olurdu. İçlerinden sigara içenler tütün tabakalarını çıkarıp kahveye eşlik edecek olan sigarasını sarardı.
Bazıları şeker hastası olduğu için çoğu şekersiz hazırlanan bol köpüklü acı Türk kahveleri geldiğinde aynı masa etrafında toplanarak sohbete devam ederlerdi. Kahve sonuna doğru çay ocağında ki eski radyodan ajansı dinlerlerdi. Havadisler hakkında da yarenlik ettikten sonra kimi cüzdanından, kimisi de beyaz naylon bir poşetten çıkardığı para ile hesabı ödeyip, öğle namazında görüşmek üzere evlerine ağır adım yol alırlardı. Bunlardan birisi de rahmetli büyük babamdı.
………….
Ne o çay ocağı ne de o ihtiyarların hiç birisi yok artık. Çay ocağının yerine 8 katlı bir apartman diktiler. İhtiyarlar ise toprak altında; bayram sabahlarını beklemekte sevdiklerine kavuşmak için… Belki de onlara dilenecek olan rahmet için… Çünkü pek az hatırlayan var şu dünyada artık onları…Allah rahmet eylesin! Amin…
DİP NOT : Torunum çok dara düştüğünde, canın çok sıkkın olduğunda unutma " Dünya her sabah yeniden kurulur.Önemli olan kurulduğu anı kaçırmamaktır. "
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir