Teknolojinin Kölesiyim
04 Ekim 2012, 01.04 A- A+
Akıllı telefonlar çıktı çıkalı kullananlardanım. Hatta kullanmak ne kelime, her an, her dakika, her yerde, elimde telefon, devamlı bir şeyler yapıyorum.
Ya trafik durumuna bakıyorum, ya kısacık bir arada oyun oynuyorum, ya aklıma bir video geliyor, ona bakıyorum, siteye girip offline mesajları cevaplıyorum, gazete okuyorum, bankacılık işlemlerimi yapıyorum, yapıyorum da yapıyorum. Bir tek üstüne binip uçmadığım kaldı.
Son aldığım telefonu yaklaşık 2 seneden beri kullanıyorum ama hep karşı tarafın sesini az duyuyorum. İlk önce problemi kulağımda aradım, hatta neredeyse doktora gidecektim. Yani telefonuma o kadar toz kondurmuyorum ki, arızayı kendimde arıyorum :) Bir süre sonra, telefonun sesinin az gelmesi bana normal gelmeye, standardının bu olduğuna inanmaya başladım. Neden ısrarla telefonda problem aramadım bilmiyorum, sanki babam buldu, üretti o telefonu, o derece kusursuz geliyordu.
Günlerden bir gün, başkalarında da olan, aynı marka model telefonla bir kaç kez telefonla konuşunca, aslında telefonun sesinin östaki boruma kadar 50 desibelle gelebildiğini, bu durumda, problemin, kulağımda olmadığını, asıl suçun telefonumda olduğuna ikna oldum ve artık servise gitmesine karar verdim. Ama bu kararı almam epey uzun sürdü, çünkü telefonumdan ayrılmak istemiyordum. *** Reklamlar: Mangırkartla fıstık alırsanız, %40 daha fazla fıstık alırsınız -yazıya, 00:14 sn kaldı- *** Düşününce, oğlunu, Haydarpaşa garından, Almanya’ya çalışmaya uğurlayan anne babanın görüntüleri geliyor hüzünleniyordum. O gidecek, uzun süre haber alamayacağım ve sadece mektuplaşacağız gibi hissediyordum... Hayır hayır, ağlamıyorum, gözüme fıstık kabuğu kaçtı sadece...
En sonunda o acı telefon görüşmesini yaptım ve cep telefonu operatörüme haber vererek, telefonumun arızalı olduğunu, servise götürmelerini istedim. Ertesi gün telefonumu teslim almaya gelen görevli, telefonumu alırken, fonda Sezen Aksu’dan GİT çalıyordu. Ortalama kaç gün kalır diye sorduğumda, en iyi ihtimal 10 gün ama 30 iş gününe kadar kalabilir dediğinde, oturduğum sandalyeyle birlikte beni bir titreme almış, dünyanın en hızlı horonunu, yerimden hiç kalkmadan çekmeye başlamıştım. Yalvarır gözlerle baktım, sevenleri ayırmayın, bari yerine aynı telefondan verin dedim, acımadan telefonu aldı gitti ve yerine sadece sms atılabilen ve polifonik zil çalan bir telefon bıraktı. İkimizde birbirimize yabancıydık, o öylece masanın kenarında duruyordu, bense telefonumun götürülmesi hırçınlığı içerisindeydim.
Ve işte o an gelip çattı, telefonum en lazım olduğu anda artık yoktu elimde. Tuvalette zaman geçmek bilmiyordu. Bilseydim çamaşır makinasının üzerinde yazı yazan etiketlerini koparmaz en azından onları okurdum. Deterjan da çok uzakta ve dolabın içindeydi, onun yazılarını da okumama imkan yoktu. Sudan çıkmış balık gibiydim. O an aklıma geldi, telefona bu kadar bağımlı değilken, Zülfü Livaneli’nin kitabını sadece tuvalette okuyarak, kısa sürede, hem de 2 kere bitirmiştim. Sırf bu telefon yüzünden kitap okuma alışkanlığım bitmişti ve akıllı telefonların bizi nasıl akılsızlaştırdığı kafama dank etmişti ve başımı öne eğmiştim.
İşte o an bir mucize gerçekleşti ve oyalanacak bir şey buldum. Yaklaşık 7 ay önce, ipi kör düğüm olmuş eşofman ipimle göz göze geldik. Tam zamanı dedim, işte şimdi onlar düşünsün. Ne elimde oyun oynayacak bir telefonum, ne okuyacak bir deterjan arkası yazım vardı. *** Reklamlar: Facebook’daki Gamyun sayfasını beğenen üyelerin, iyi takipçi olduklarında, turnuva hakkı kazandığını biliyor musunuz? *** O hırsla 7 aydır hem üşengeçlikten hem de gerçekten yapamamaktan dolayı bir türlü çözülmeyen düğüm, hırsımla birlikte artık düğümden kurtulmuştu. İnanamıyordum, bunun için telefonumun elimden mi gitmesi gerekiyordu?
Tuvalette, bu başarımı, çılgın sloganlar eşliğinde, bağırıp çağırarak kutluyor hatta Gangnam Style dans bile yapıyordum. İşte aylar önce, başka bir blogumda bahsettiğim, “isterseniz tuvalette çıkarttığınız sesleri bile yazabilirsiniz” diye bahsettiğim sesler böyle seslerdi! Ne? Ne var? Siz ne sanmıştınız? Yok canım daha neler? Ayıp, hiç yakıştıramadım, hiç olur mu öyle şey!
Ancak telefonsuzluk sıkıntım halen bitmemişti. Trafiğe çıktığımda, hemen telefonu elime alıp, trafik durumuna bakıp, gideceğim güzergahı ona göre düzenleyen ben, sanki yolları hiç bilmiyor gibi kalakalıyordum. Ardından hemen arkadaşlarımı arayıp; “Şuradan şuraya gideceğim, trafik durumu nedir?” diye sorarak, onlara akıllı telefon muamelesi yapıyordum. Maşallah onlarda pek akıllılardı, hiç üzmediler beni.
Bankacılık işlemleri deseniz, alacaklılar kapıya dayandı, kaç gün oldu borcumuzu ödemiyorsun, ne zaman ödeyeceksin diye. Akıllı telefonum gitti, bankacılık işlemlerimi yapamıyorum, gelsin bi telefonum, valla ödeyeceğim söz desem de, “seni de, akıllı telefonunu da...” diye cümleye başladıklarında, adamın suratının *** Reklamlar: Immmm, resim görme özelliği de pek leziz *** üzerinde hemen sağ tuş yapıp, yasaklama menüsünü aradım ama bulamadım. Oldukça mağdur oldum.
Hele bir anım var ki anlatmadan geçemeyeceğim. Bir akşam, arkadaş meclisinde oturuyoruz, 4 kişiyiz. Epey keyifli giden muhabbet, neden bilmiyorum bir an kesintiye uğradı. 2 dakika sonra, diğer 3 kişinin ellerinde, akıllı telefonları, kah facebook’da, arkadaşlarının durumlarını beğeniyorlardı, kah Erol Köse’nin twitter’da yazdığını okuyorlar, kah youtube’dan, Tarkan’ın “Hatasız Kul Olmaz” yorumunu dinliyorlardı. Ben ise telefonumu cebimden çıkarttığımda, tek yapabildiğim ya birini aramak ya da birine sms atabilmekti. Anlayacağınız dostlar, çok ezik kaldım, çok hor görüldüm, içime akıttım göz yaşlarımı.
Aradan 1 gün geçmedi ki, sevinçli bir telefon geldi, telefonunuz hazır yarın getiriyoruz diye.Aman yarabbim evde bir bayram havası, bir şenlik ki sormayın gitsin. Hemen gittim yeni bir şarj cihazı, yeni bir kılıf (bele takılanlardan değil) aldım, telefon evine gelince, yenileri görünce sevinsin diye. Almanya'dan gelenlere, sevdiği yemekler yapılır ya, onun gibi. Bu konuyu anlatırken, ısrarla neden Almanya’ya ve gurbetçilere taktım anlamış da değilim.
Sonuçta dostlar, telefonuma kavuştum ve rahat bir nefes aldım. Hemen tuvalete koştum, oyun oynamak için. Balkona çıktım, sigara içerken facebook’a bakayım diye. Ama kötü bi haberim var, eşofmanımın ipi yine düğüm oldu ve benim boş vaktim yok onu çözmeye. *** Reklamlar: 3,6 ve 12 aylık tüm ürünlerde %20 indirimden haberiniz var mı?*** Ama kötü bi haberim var, eşofmanımın ipi yine düğüm oldu ve benim boş vaktim yok onu çözmeye. Bundan dolayı da, eşofman ayağımda kaldı, 15 gündür yatıyorum, kalkıyorum, işe, düğüne, toplantıya hep bu eşofmanımla katılıyorum, mağdur durumdayım. Allah düşmanıma bile akıllı telefon versin, amin!
Haydi şimdi sıra sizde, akıllı - akılsız telefonlarınızla olan hikayeleriniz anlatın...
diyeceğimi zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Trapper’ın blogu değil burası, haydi başka kapıya :)
YORUMLAR
Bir de sonradan fark ettim, kendimi tekrar etmişim, önceki blogumda da sonunda sana gönderme yapmışım, çaptan düşüyorum artık.
Benden daha akıllı bir telefonla asla yapamam Millet nasıl yapıyor hayret ediyorum
Gözlerim yoruldu.
Yaz Kızım;
dıbıdır dıbıdıt shriinkk
tık tık tık shriinkk
Üyelerden alınan fıstıklarla alınan son model telefon hikayesi yazarak üyelerde kompleks geliştirdiğine,
Akıllı telefonların gizli reklamı yapıldığına,
Başka kapıya denilerek ... Neyse neyse bunu çıkar kızım. Ne diyorduk bi oku bakayım:)
Yok yok bunların hepsini sil, adam iyi yazıyor, beraatine:)
Tuvalette, bu başarımı, çılgın sloganlar eşliğinde, bağırıp çağırarak kutluyor hatta Gangnam Style dans bile yapıyordum =))
Sesli güldümmm
Yalnız orkide ve trap hazır tetikte bekliyorlarmış ilk yorum onlardan gelmiş, gözünüz yollarda kaldı dimiii gmsnn blog yazsın diyeee :)))
Teknoloji özürlüsü değilim ben değilim ! ama telefondan gamyuna girmeyi bir türlü başaramadım :( anım yok anlatamayacağım :D
Salona girerken görünen reklamlardan gına geldi ! :P
Allah sizi akıllı telefonunuzdan ayırmasın , bu eğlenceli blogunuz için teşekkür edip çekiliyorum :))
Ne kadar acıklı bir öykü okudum.:(
Bir an ben de ağlayacak gibi oldum ama egoizm ağır bastı.:) Cehaleti seçip hiç yanaşmadım ileri teknolojiye. Bu yanaşmamışlığın beni nasıl bir lüksle baş başa bıraktığını sayenizde farkederek o kadar çok sevindim ki, eğer nasıl yapıldığını bilseydim, salonun ortasında "Gangnam Style" dansı yapacak kıvama bile geldim, apaçi stiliyle yetinecektim ama ona da üşendim ama sevinç yerli yerinde durdu.
Benim gariban telefon aynı, servisin masanıza iliştirdiği cinsten. O kadar taş devri modeli ki, kapağını değiştireyim dedim geçen, adamlar telefonumun yüzüne bile bakmadan neredeyse, "yok" dediler sadece. Bana da tuhaf baktılar sanki.:) Onu bile evde unutup sokağa çıkışlarım, hatta evin içinde bulamayışlarım olağan durumlardan.-Gidecek başka kapı bulamadım.:)-
Trapper’e nottaki şu: “Eşofmanım pembe, sahilde koşan kız görünümlü erkek de benim…” cümlesine, Trapper'in blogunun bütünü aklıma gelince çok güldüm.:))) Erdal'a söyle lütfen, benim dediklerimi dikkate alsın Trapper’cim, daha eğlencelidir gibi geliyor.:)
Ellerinize sağlık, teşekkürler.
Sevgiler
öhöm öhöm biri akıllı telefon demiş, bağımlıyım demiş, tuvalette nası vakit geçireceğimi bilemiyorum artık demiş, elimden düşüremiyorum demiş, kısacık bi arada oyun oynuyorum demiş( ki buradaki oyun sitesinin gamyun olduğunu varsayıyorum :D) veeee siteye girip offline mesajları cevaplıyorum demişşş!!!!
Bu akıllı telefonlarda işletim sistemleri olarak kendi aralarında ayrılıyorlar dimi gmsnn :) Bak o kadar fıstık alıyoruz yemiyoruz içmiyoruz yok turnuva yok sihirli göz yok süsümüz yok rengimiz anında iade ediyoruz dimi gmsnn :) Ayrıca bu özellikleri bi üye senede kaç kere alıyor ki en fazla 3-5 deme sakın, çakma nick lerimizle hiçte küçümsenemeyecek paracıklar ödüyoruz :D Niye yapıyoruz bunu Gamyun umuz daha da büyüsün, gelişsin, bizleri sosyal hayattan daha çok koparsın die :pp
Demem o ki gmsnn
artık şu android ler içinde bi şey yapııııınnnnnnn (isyaaağğğnnnnnnnnnn)
NOT: iyi olmuş bu blog ;) bıkmıştım her nick imle ayrı ayrı talepte bulunmaktan :D tabi sonuncuda yakayı ele vermiştimde :D bu konuda yalnız olduğumu güzel bi üslupla anlatmıştı güzel op larım benim :D var dimi android mağduru arkiler, yalnız diilim dimi, sizlerde istiyosunuz gamyun dimi, msj atmaktan sizlerde bıktınız dimi.. ordasınız biliyorum :D elimize düşürmüşken gmsnn i pamuk eller klavyeye lütfen
Gmsnn'den miş gibi Sahte Not: "tuvalette çıkardığınız sesleri bile yazabilirsiniz" bi blogumdan diil, bi blog yorumumdan alıntıdır. akıllı telefonumun verdiği geçici hafıza kaybı için hepinizden özür dilerim. Hepinizi seviyorum.
Son Zamanlarda okuduğum en güzel bloglerdan biri. Hiciv, özeleştiri ve esprileriyle harika bir yazı olmuş. Çok eğlendim. Ellerinize sağlık gmsnn.
dipnot: elininizdeki telefondan google'a "don lastiği yazın"; eşofmanınız için çözüm cebinize gelsin!
Sabah sabah okuduğum üçüncü blogta nihayet keyiflendim...Bayık bir halet_i ruhiyeden zımba moduna geçtim.Sağolunuz kahveden bile iyi geldi satırlarınız:) İnce iistihzalara gülümsemeyi bırakın sırıtırken nasıl görünüyorum acaba karşı masadakilere diye ürkmedim de değil...Karizma yerle yeksan :))))
He bu arada akllı telefonum var komplekse de girmedim bilesiniz...Lakin akıllı telefonu kullanacak istek i eksik üstat...Alo diyorum iş görüyor.Hıhhhh :)))
Neden, tuvalette ilim irfan sahibi olma şevki genellikle erkeklere has bir özelliktir?
Hanımlar, tuvaleti sadece tuvalet olarak kullanıp işlerini bitirir çıkarlar genellikle. Ama beylerde tuvallette kazanılmış, bilgi sahibi olma gibi yaygın bir eğilim var. "Ver yukarıdan, sal aşağıdan" türü bir bilginin birikim anlamında minimal faydası var mıdır?
Eylem ve ortam, bilgi edinme açısından -deterjan kutusu üzeri dahil- biçilmiş kaftan mıdır?
Bizim evde de yaşanan bir durumdur ve bu iş için dolap üzerinde daima mizah dergileri bulundurulur.
Deney yaptım, sonuca ulaşamadım sıkıntıdan ve anlayamamaya devam ediyorum hala.
Lütfen "Hanımların dırdırından anca orada kurtuluyoruz, hürriyetimizi orada yaşıyoruz." gibi klasik bir neden ileri sürmeyiniz. Bunun daha sosyolojik, psikolojik nedenleri olmalı.:)
Ama ne?
Savaş kaygısı şuursuzluğu da sayabilir; "Memlekette mesele mi kalmadı da bunu saçmalıyorsun?" diye düşünülmesinin tarafımdan hiç bir sakıncası yoktur.:)
Erdal'a, bir önceki mesajımdan sonra, anlam karmaşasına yol açabileceğimi düşündüğüm için detay verici not:
"Erdal, benim dediklerimi dikkate alsın Trapper’cim, daha eğlencelidir gibi geliyor.:)" derken sadece ve kesinlikle kız gibi görünen kızlar düşünülmüştür.
Ben paylaşımın derinliklerindeki özeleştiriye takıldım:) Düğümlenmiş uçkur pardon eşofman düğümünün yazarın sosyal hayat standartını fiilen ne kadar düşürdüğünün yanında; getirisi alışganlıklar neticesi, antropoza işaret ediyormu? sorusunu da beraberinde getirmiş.:)))))))))) *** fındık,fıstık,ceviz ***
Yorumumda IQ sü düşük telefonumdan bahsetmeyeceğim. Fakat paylaşım mimiklerime jimlastik yaptıracak kadar donanımlı ve keyf merkezli olmuş.
Valla bu paylaşım gmsnn imzalı değil de; birbaşka üyeye ait olsa çok daha fazla methiyeler dizerdim.Çünkü paylaşım fazlasıyla hakediyor.Ama gmsnn'in buna ihtiyacı yok diyerekten övgülerimi tasarruf ediyorum.:)
Kalemine kuvvet.***fındık, fıstık, ceviz*** :))
Ama sen yine de bu yorumu tuvalette okuma !!!! :D:D:D