Zaman Sadece Zaman...
06 Ekim 2012, 16.16 A- A+Birkaç gün önce alışveriş merkezinde gezerken, kendimi çeşit çeşit saatlerin bulunduğu bir mağazanın vitrinini seyre dalmış buldum. Zaman kavramı hepimiz için ne kadar önemli , çünki artık daha küçük zaman dilimlerine bağımlı olarak yaşamak zorundayız, bazen bir saniyenin bile çok büyük önemi olabiliyor. . Saatler gibi bizlerde mekanikleşmeye başladık öyle değil mi ..
Geçmişten günümüze doğru , kısa bir nostalji yapmak istedim , bu konudaki aşamaları görebilmek için. Daha ayrıntılı yada daha an mı desek, zaman dilimlerine ihtiyaç duyuldukça , zamanı bölmek için keşifler artmış ve yaşanılan tarihin şartlarına , olanaklarına göre değişik saatler icat edilmeye başlanmış . bunlar neler mi kısa bir araştırma..
İlk sırada güneş saatlerii var . ( güneşin hareketlerine göre zamanı tahmin eden , kışın ne yaparlardı acaba ). sonra su saatleri ( yunanlıların adını su hırsızı koydukları saat ) , kum saatleri ( bulundukları cam fanustan diğerine hızla geçme telaşındalar , nedense ilgimi çekmiştir hep ), ateş saatleri ( petrol yoksa zaman da yok , düşünsenize bi , zamansız bir zaman dilimindesiniz ) mekanik saatler r ( masa , duvar saatleri , bazen sırf dekolteyi tamamlamak amaçlı taktığımız yada dedem gibi ihtiyaç duyulduğunda bakmak üzere , yeleğin cebine iliştirilen zinciriyle düğmeye sabitlenen gümüş saatler vardı ve benim şu an hatırlayamadıklarım ) , kuvars saatler ( bir yıla yakın pil ömrü olan saatler ) ve en son atom saatler ( hidrojen veya sezyum atomundan yararlanılarak üretilen saat ) var.
1524 yılında ilk kurmalı saat üretilmiş , Alman kilit ustası Peter Henlien tarafından , hikayemin kahramanı olan saatin atası işte bu saat.
Ben daha çocukken duvardaki yerini almıştı evimizde , şimdi halen daha aynı yerde duruyor emekliye ayrılmış olsa da , özgürdü bizim evde , istediğinde çalışır istediğinde dururdu , anahtarı vardı sadece babamın kurduğu . saat her onikiyi vurduğunda 12 kez dong dong diye çalardı , nasıl uyurmuşum ki o seste şimdi çıt olsa ben ayakta. Anlatacağım anımın kahramanı demiştim ya , bir sabah ablam başımda beni uyandırmaya çalışıyor , ben rüya gördüğümü sanıyor olsamda..
__ Veda uyan , hadi uyan okula geç kalıyoruz
ses yok
__Vedaaaaaa!!
__ of ya abla ,
__ okula geç kalıcaz , kalk hazırlan , bende kahvaltıyı hazırlayayım.
__okul mu oda ne ki , ( öğrenciler tam burada gözlerini kapatsın ) , ben daha hiç uyumamış gibiyim , abla ya çok uykum var , hem gözlerim bile nasıl acıyo açamıyom bak..
__ kalkılacak ve sessiz olunacak küçük hanım , annemler uyanmasın
__ başüstüne komutanım.
Kışgünü olduğundan henüz hava ağarmamış , çaresiz kalkıldı , buz gibi soğuk suyla yüz yıkandı , gel de kendine gelme şimdi açılmamış göz mü kalır adam da , nerde şimdiki gibi yediğin önünde ..... karıştı yine , musluğa dokunur dokunmaz sıcak su emrinde hatta musluğa dokunmadan bile.. ya ben m.ö. yaşamış gibi hissettim şimdi , yok ya o kadar da yaşlı değilim işte . Sonunda kalktım yüz yıkandı , kendine gelindi , okul forması giyildi , saçlar örüldü , çanta eşikte bekliyor , tastamam numune bir öğrenci ben ... şimdi parantez açıpta anlatmıcam kimseye , bizim zamanımızda disiplin vardı , sınıflara öğretmenlerimizin gözü önünde , sıraya dizilmiş asker misali , tek tek denetimden geçerek girerdik diye.. of ya hayalde bile nerelere gittim , ictima ya çıkmış gibi hissettim kendimi şimdi..
__ Veda kahvaltı hazır,
Tam o sırada evin önünde durağan halde olması gereken kamyonumuzun sesini duyar duymaz mutfağa gitmekte olan ben penceye yöneldim , ben şaşkın çünki o saatte babam yatağında mışıl mışıl uyuyor olmalıydı , öyleyse arabayı çalıştıran kim di .. karanlıkta seçmeye çalışıyorum arabanın içindekini vee babam o , babacım gece vardiyasından daha yeni dönüyordu eve . İyi de bu işte bir yanlışlık vardı yine de , ya ablamla ben yanlış zamandaydık ya da babam..
Başımı çevirip duvardaki saate şöyle bir baktım , ablamın 6:00 olarak gördüğü saat aslında 24: 30 muş
Şimdi babama yakalanmamak vardı , yoksa günlerce bize takılmak için bahanesi olacaktı..
Babam merdivenleri çıkıncaya kadar
çabuk ışıkları kapat , atom hızında soyun , yatağa balıklama dal , gözlerini yummm ! ya neden çalar saatim yoktu ki benim..
yok yok kesin m.ö. yaşadım ben..
YORUMLAR
Başlarda saat dünyasına dalmışken, birden komediye dönüşen saat öyküsü, kendi fotoğraflarına dalmış ruh halinin, gülümsemelere çevrilivermesi çok hoşuma gitti.
E yani, tabii ki Veda yazmış.:)
Saat, bende de çok önemlidir, zaman açısından değil hiç ama cisim olarak. Zamana en çok dikkat ettiğim durum randevulaşma hallerindedir; sözleşmeye karşın beklemek ve bekletilmek hiç hoşuma gitmez.
Çok severim saatleri, her türlüsünü. Şehir merkezlerinde kuleleştirilenlerden tut, masamdakine, kolumdakine kadar.
Vitrinlere de bakarım keyifle, antikacılardakilere ille de elimle dokunurum.
Güneş saatini incelediğimde, üzerindeki ince hesap ürünü işaretlere hayran olmuştum.
Favorim guguklu saatlerdir. Çalarken dışarı çıkıp öten kuşu, dönüşümlü içeri girip çıkan erkek ve kadın figürlerini hayranlıkla izleyip seslerini dinlerim.
O sizdeki anahtarlı, sarkaçlı duvar saatlerinin salınımına, tik tak sesine, çalarkenki tınısına bayılırım.
Uzun zamandır aradığım bir saat daha var; saat tiktakları eşliğinde kafası yukarı aşağı hareket eden, yemlenen bir tavuğun olduğu masa saati, çocukluğumun net kalan görüntülerinden. -Artık nasıl bakıp kalmışsam zamanında...:)- Benim gibi özleyen çok ki, tavuk resimli bir şey üretmişler, kötüydü, hiç sevmedim o tavuğu.:)
Teşekkürler Veda,
buralara taşıyıp bir de üstüne gülümsettiğin için.
Sevgiler
Merhaba sevgili Sat_Agraha , yorum ve nostalji kokan satırlarınız için teşekkür ederim.bloğum vitrinde kalamadan portalda yayınlandığı için fazla okunamadı , ancak yinede okunduğunu görmek beni mutlu etti ..
E yani , tabiki Veda yazmış .
bu satırları okuyan ben varya hani o içimdeki ben, sus desemde çığlıklar atan ben ...
bi sevindi , bi sırıttı , bi şımardı yenik düştü içindeki egoya .)