Aslında insanların insanları nasıl yok ettiğnii, aynı insanın bir diğerini nasıl aşağıladığını, gerek yazınızda gerekse paylaştığınız videolarda açıkça görmek mümkün. Nasıl bir egodur anlamam, Diamond adının bile bazı bünyelere verdiği zararı.Taşınan küçücük bir parıltı( nerde parladığı önemli değil, zihinde olmadığı kesin) veya giyilen bir kürk, nasıl bir his uyandırır çözemedim hala...
İnsanlar kendilerini değerli kıldıklarının göstergesi zannettikleri, uğruna servet döktükleri mücevherleri, acaba kaç insanın hayatını kurtaracağını bilirler mi? Kaç insanın bu uğurda hayatını kaybettiğini düşünürler mi? Peki buna rant sağlayanlar kim kimler? bunları yapanlar yine insna değil mi? Kapitalizm uğruna ortaya konulan meblağnın önemi vardır fakat insan bir hiçtir. Bunlara rant sağlayan kişilerin düşüncesi budur. Her yerde olduğu gibi harcanan kullanılanlar da zavallı fakir insanlardır.
Paylaştığınız ilk videodaki araştırma zaten bunların özeti, sonuna kadar izledim, düşündüm üzüldüm...
Sanma ki konunun tersini savunuyorum ama, iddia ettiklerinde şöyle bir durum(lar) var:
Annelerimiz bizi doğururken bin acı çekiyor, doğmayalım...
Açlıktan simit çalan çocuk, simiti yapanın emeğini çaldın, çek cezanı...
Çalışıp evine para getiren baba, çok terliyorsun, çok yoruluyorsun. Çalışma...
Elmas çıkarılan ülkede çalışma şartlarının ağırlığı, bazılarının karın tokluğuna köle olarak çalıştığı, elmas çıkaramadı diye bütün gün çalışmasına rağmen para alamayan çalışanlar ve hatta çalınan bir ufacık elmasın karşılığının ölüm olmasına sen diyorsun ki; elmaslar çıkarılmasın, hayatlar son bulmasın ve kadınlar bu güzellikten mahrum kalsın ( benim çıkardığım sonuçlar biraz da )
Peki, sen deri çantaların nasıl yapıldığını ve o deri çantaları yapan fakir ülkenin fakir insanlarının bok delikleri gibi yerlerde nasıl ağır, apağır, tahammülsüz bir kokuya maruz kaldıklarını biliyor muydun ve sağlıklarının nasıl tehlikede olabildiğini ? Onları, bir tiyatro sahnesini izlemeye gelir gibi gelip izleyen turistlere, kokudan korunabilmeleri için taze nane yapraklarını verdiklerini ama, kendilerinin bu yapraklardan mahrum, izlenmenin verdiği ağırlığın altında çalışmaya devam ettiklerini biliyor muydun ?
Peki, sen günlük hayatımızın vazgeçilmezleri olan kot pantolonların üzerindeki beyazlatma işlemi için kaç insanın hayatını kaybettiğini ve kaç insanın sağlığını ciddi derecede kaybettiğini de biliyor muydun ?
Örnekler çoğaltılabilir... Bu ve bunun gibi birçok şeyi biliyor muyuz ? Fakir ülkelerdeki ağır çalışma şartlarını ve elmas çıkaran insanların ölümle burun buruna kaldıklarını bir kenara bırakıp genel olarak düşünecek olursak; hangi emek verilen işin güvenirliliği var, hangi işin karşılığında hakkımızı tam alabiliyoruz ve hangi iş bize, "sabah geldiğin gibi, çıkacaksın şurdan" kesinliğini verebilir? Hangi ülke bu garantiyi bize verebiliyor?
Hiçbir işin karşılığı ölüm olmamalı elbet. Bu yazıdaki tek yanlışın ( belki ben yanlış anlamışımdır ), bahsettiğin ağır iz, o elmasları takanların değil, çalışanlara değer vermeyenlerin olacaktır... Aslında bu konudaki ince düşüncen gayet ortada ama, verdiğim örnekleri de düşünecek olursak; bu ürünleri kullananların değil, o insanları ezenlerin boynunadır günahlar...
Not: Bir elmasım yok, annemin hediyesi olan maneviyatı büyük altın kolyeden başka bir değerlim yok :)
Elmas kölelerini daha önce duymuştum..Sierra Leone, haritada bile yerini bulamayacağımız bir yer..Önemli derecede elmas ve altın madenleri olan bir ülke..Ama buna rağmen çok fakir..Ortalama ölüm yaşı 40..Çocukların çoğu daha 5 yaşına gelmeden ölüyor..Ülkede aids hastalığı var ama bu diğer Afrika ülkeleri baz alındığında küçük bir seviyede kalıyor..Orada ki elmasların nasıl çıkarıldığını izlemiştim..Gerçekten cehennemin diğer yüzü gibiydi..Elmas ararken en ufak bir kıpırdanmayla insanların beynine sıkılan kurşunlar..Hani deniyor ya; karın tokluğuna..Hayır değil aslında..Kırbaçlarla çıkartılıyor o elmaslar..
İnsanlar elmas alırken bir kez daha düşünmeli..O elmaslar hakikaten kanlı..Çünkü sizler için "aşk" olan o elmas; bazıları için zulüm demek..Bütün bunları görüp, okuyunca; iyi ki "ilahi adalet" var diyorum..Kulun hesabı varsa Allah'ında bir hesabı var..Ve sanırım çok uzak değil..
İsrailin yerine Avrupanın yerine bütün kıtaların yerine ben kirlendim şimdi. Pisleştim. Karardım. Dünyanın yerine ben battım şimdi. Bu videoları ilk izlediğim zaman onları unutmak için neler yaptım biliyor musun. Kara kıtadan bir canavar gelip her gece rüyamda beni sıkıyordu. Uyandığımda gözüm yaşlı oluyordu.Sadece Afrikanın yerine kirlenemiyorum. Buna hakkım yok. O insanları gördüğümde ne diyorum biliyor musun kendime. Allahım diyorum. Bana kutsal olarak ilk önce insanı öğrettin. Neden böyle oluyor diye sorduğumda. Bana, ben ne yapıyorum ki, yer yüzünde insanın insandan başka düşmanı mı var, git derdini türüne anlat dediğini duyuyorum hep. Bütün bu dediklerinden şımarık insanoğlunun haberi yok mu sanıyorsun ha. Var. Bal gibi de var. Şimdi benim önümde günlerce inançsız dolaşmak var. İnannışsız kutsalsız umutsuz dolaşmak var. Hiçim şu anda. Bildiğin bir oka yaramayan bir boşluğum. Saydam bir canavarım şu anda. Afrikanın bütün insanları içimden öylece geçip gidiyor. Ben bir işe yaramıyorsam, ülkem bu skandal için bir işe yaramıyorsa, dünya bir işe yaramıyorsa, Allah'ım ne olursun bir şey yapacaksan hemen yap ne olursun. Bunca olana nasıl bir sabır türü kayıtsız kalabilir. Bunu bilmek istiyorum. Eğer insanlar bunların altından kalkamayacaksa biz bu dünya halen neden var. Ben neden varım. Neden sözüm birine geçmiyor. Neden o diğeri diğerlerine söz anlatamıyor. Çoğalamayan boşlukta gezinen beş para etmez bizler neden siyasetlere politikalara yön veremiyoruz. Senin adınla senin aşkınla sana yalvarıyorum Allah'ım. Ya bizi al yanına gönlümüzü al hemen şimdi. Yada nolursun bizim düşmanımız olan kendi türümüzü ıslah eyle nolursun. Açıktan daha nasıl bir kul yaratıcısına başka türlü yalvarır bilmiyorum. Ama benden paso. Vekaletimi al napacaksan yap nolursun. Kimseyi görecek ne yüzüm var nede sabrım kaldı. Bu yazıyı belki hiç okumayacak, okusa bile ar damarı çatlamayacak aptallar sürüsüne merhamet ver Allah'ım. Telefonlarında, yüzüklerinde, saatlerinde, kolyelerinde elmasları taşıyanların cümlesini sana havale ediyorum Allah'ım. Nolursun bu sefer duy beni. Bunlara üzülen, üzüntüsünden toplumda kaybolan umutsuzlara acı ve yanımızda ol nolursun Allah'ım. Orada çocukların çukurlarda öldüren bu dünya sana bir şey daha diyeyim. Kulağını aç. SENİN ONLARDAN DAHA DEĞERLİ NE BİR KİTABIN, VAR NE BİR İNANIŞIN VAR, NE BİR HISIM AKRABAN VAR, NEDE KUTSAL SAYDIĞIN BİR İNSANLIĞIN OLABİLİR. ORALARA EL ATMADAN TEMİZİM DİYE ÇIKMASIN KİMSE KİMSENİN KARŞISINA. Cezbe bugünkü lanetimizi hediye ettin. Ne diyeceğim ki sana şimdi. Teşekkür mü edeyim. Keşke okuma yazma bilmeyen ve kör olan ve akılsız olan birisi olmayı nasıl istiyorsun şimdi dimi. Bunlara şahitlik yapanın dünyadan bir an önce yok olmasının zamanı geldiğini düşünmemesi için nasıl kandırması lazım kendini. Keşke bunlarla baş etmenin bir yolunu da gösterseydin. Keşke dayanma gücünüzü de şu şu yüzsüzlükler ile güçlendirin deseydin. Bunu diyemezdin. Çünkü buna dayanmak isteyecek bir insanın sende sadist olacağını bildiğin için diyemezdin. Ne yapılır hangi bir dilde ülkelerin politikasına yön verilir. Nasıl çıkacağız bu skandalın içinden. Nasıl bir süper zekalı insanlar gelmeli ki bunları halletsin. NE BEKLENİYOR DAHA. DÜNYADAN ÖNCE ÜLKEME SORUYORUM. ÜLKEMDEN ÖNCE ŞEHRİME SORUYORUM. ŞEHRİMDEN ÖNCE SOKAĞIMA SORUYORUM. SOKAĞIMDAN ÖNCE APARTMANIMA SORUYORUM. APARTMANIMDAN ÖNCE ANNEME BABAMA KARDEŞLERİME SORUYORUM. ONLARDAN ÖNCE İYİCE KÜÇÜLEN EZİLEN SİLİNEN kendime SORUYORUM. NE BEKLİYORSUN DAHA.
Kriz ile Fırsat arasında doğrudan bir ilişki var.Suni kaos ortamı yaratılarak RANT elde etme işi de bazı ülkeler için Devlet Politikası.Hani şimdi bu konunun muadillerine girmeye kalksak direk Dünya Düzeni'ni sorgulamak gerekiyor ki,bu da işin içinden çıkamamak demek.Örneğin Dünya Altın Rezervi'nin %50 ye yakını Güney Afrika'da bulunmakta,benzer çalışma koşulları,yaratılan iç savaşlar ve sebebin farklı gibi gösterilip durumdan vazife çıkarılması,krizden elde edilen fırsat ve videolarda görünen kölelik düzeni ALTIN sektörü için de mevcut.Bunların hepsi üst üste konduğunda ''nasıl bir dünyada yaşıyoruz'' sorusu akıllara gelmekte.
''Farkındalık'' kavramı belirttiğin üzere çok önemli ve bu ortamların bu kavramın gelişmesine yönelik büyük faydaları var.Konu hakkında orta derecede bilgim vardı fakat çektiğin dikkat ve izlediğim video biraz daha bilgi sahibi yaptı beni.Bir konuya da değinmeden geçemeyeceğim.Belki daha çarpıcı olsun ya da altını çizeyim diye kullandın bilemiyorum ama ''Allah Belanızı Versin'' söylemini hoş bulmadığımı söylemek isterim.Bize dayatılan,değerli algısı yaratılan herşeyi sorgulayalım %100 katılıyorum ama bunu yaparken Bela okumayalım derim.Belki Bela okuma konusuna olan bakış açımdan dolayı gözümde iğreti durdu bilemiyorum ama olmasaydı daha iyiydi demek istiyorum.Sevgiler...
hep emperyalist devletlerin çıkarları başka bişey değil
kanlı elmas filmini izleyin derim her nekadar amerikan yapımıda olsa oldukça kaliteli bi filmidir sizin yazınızı destekler bir halde üstelik
Tek taşımda var,7 taşımda zümrütümde yakutumda... bir sandık dolusu elmasım olsa ne yazar,yavrumun sağlığı olmadıktan sonra.benim için bu dünyada kazanılmış en büyük servet yavrum ve sağlıktır.hiç bir şey evladımdan değerli değildir.
emeğinize sağlık
Sabah saatlerinde okudum blogu. Cezbe yazmış diye de hevesle açtım. Çünkü Cezbe güzel yazıyor, okumayı seviyorum satırlarını.
Güzel güzel okurken, videolara bakarken, birden adeta suratıma tokat gibi gelen bedduayı okudum ve ondan sonra da ne bir blog, ne bir yorum okuyabildim.
Yorumları okumak için geldiğimde, sadece sevgili Trapper'de gördüm aynı rahatsızlığı. Kişiye göre değişebiliyor tabii etki. Bendeki de sert etki oldu.
Size abartı gelebilir,; bu beddua beni en çok rahatsız eden cümlelerden biridir. Asla etmem, yanımda edilmesine izin vermem, o derece yani.
Güzelim konu, konunun ustaca işlenişi falan geri planda kaldı yani bende.
Affola.
Özdür sence ben onları biliyor muyum? Bence biliyorum. Benim atmış olduğum üst başlıktır. İlave ettiklerin aşağı doğru sıralanabilir. Konuyu tam anladığını düşünmüyorum açıkçası. "Şu iş kolunda çalışan, şu kadar insan" dan bahsetmiyorum ben. Topyekün bir ülkenin yağmalanıp, fakir bırakılıp, ülkenin canına kastedilmesinden sözediyorum. Demiyorum ki, söylediklerin daha az önemlidir, dediğim gibi ben sadece başlık attım. Verdiğim örnek, insan kanından nemalanan çıkar çevrelerinin, dünyada yarattığı vahşetin en etkili örneklerinden biridir, hem de hala süregelmekte olan.
Bireysel bilinçten sözediyorum ben." Biz bu durumda ne yapabiliriz"den. Birey olarak benim bu olaya gösterdiğim bilinçli tepki, sözettiğim gibi bu kana bulanmışlığıyla bana arz edilen şeyi talep etmemem olacaktır. Duyarlı bir bireyin yapması gereken budur. Arz talep dengesini bilirsiniz. Talep düşerse arz edilenin fiyatı düşer, talep artarsa arzın fiyatı o dengeye göre artar. Basit bir matematiği var bunun yani. Tüm dünyada elmas talebinin azalması demek, elmasın parasal anlamda değerinin düşmesi demektir. Bu da, o sermaye çevrelerinin ağzının suyunu akıtan rantların, artık ağızlarının suyunu akıtacak kadar yüksek meblağlar olmaması demektir. İşte o zaman ancak o insanları kendi hallerine bırakabilirler. Elmas bu kadar pahalı olmaz, o ülke insanları elmastan yine para kazanırlar ama kendileri kazanır, kanlarına ekmek doğrayıp yemezler yani. Bilmem anlatabildim mi ?
Kot taşlamasında yanlış veya eksik koşullarda çalışan insanları gördük, izledik. Biz ne yaptık? Ben bireysel olarak totomdan çıkarmadğım kotlarıma bir başka gözle bakar oldum. Kot mağazalarını es geçer oldum alışveriş yaparken. Ne zaman ki bu konu gündeme geldi, şartları düzelttiler vs ondan sonra gidip rahat rahat kot alır oldum. Bu konunun gündeme geldiği günlerde İsveç ne yaptı; Türkiye' den kot alımını durdurdu. Toplum bilinci bu, yani senden, benden, ötekinden oluşan toplum.
Hal böyle iken, ben bunun farkında olup, "aman sen de"cilik yapan insanın, insanlığının kaç kırat olduğunu sorgularım yani. Bunun özrü falan yoktur. Aklın eriyorsa eğer almıyacaksın kardeşim. Masal Kahramanı'nın yazdıklarını bir kez daha okuyun. İnsan olarak seslenişini okuyun, ben dün bi kaç kez okudum. Ben konuyu ajite etmemek adına, yazımda o tür bi sesleniş kullanmadım. Linklere yazı ekledim, yazıma link eklemedim yani. Masal Kahramanı bir insan olarak," insanlığından vazgeçip" yok et bizi diyor yazısında," madem bunları insan insana yapabiliyor, yok et bizi olmak istemiyorum ben de" diyor.
Mirza kıyamet alameti demiş, belki de olması gerekir evet. Ama daha insan buna katlanabiliyorken, taş duvara sıra gelene kadar çok var yani. Şu iki satır paylaşımımızda bile bunu gördüm ben. Daha çekeceğimiz var yani..
Ben bela okumaya devam ediyorum kaldığım yerden. Atalarımız demiş ki "bir musibet, bin nasihattan iyidir". Eğer bütün bunları anlayıp, idrak edip diyeyim ya da, eliniz hala o pırlantalara gidiyorsa, bu kirli arzın , talebin bir parçası oluyorsanız Allah belanızı versin!!!!
Cezbe hassasiyetinizi anlamakla beraber gerginliğinizi anlamıyorum.Hele amacınızı hiç anlamış değilim.''Haklıyken haksız duruma düşmek'' deyimi bu tip durumlar için söylenmiş olsa gerek,farkındalık ve duyarlılık gerektiren bu yazıyı bize sunmanıza evet fakat ''Allah belanızı versin'' diyerek bir çuval inciri berbat etmenize hayır.''Halt etmek'' demekle ne demek istediğinizi şimdi anlıyorum.Kendi adıma büyük hayal kırıklığına uğradım.Ben konunun Altın ayağınıda yazdım,sanırım Altın kullanıyorsunuz ya da çevrenizde kullananlar var ki okuduğunuz bela sadece elmas ve pırlanta ile sınırlanmış.Bence bir de sakin kafayla yazdıklarınızı tekrar okuyun ve kendinizi sorgulayın.
Sevgili Cezbe, koskoca satırların bana hitaben olunca canım sıkıldı, ekonomi okuyan birine arz-talebi tekrarlaman da komik olmuş kendi adıma.
Yazındaki duyarlılığın anlaşılır. Hatta bedduanı bile hassasiyetine verip görmezden gelirim. Verdiğim örnekler, en az senin beddua okuduğun konu kadar hassasiyet içeriyor. Ve zaten o konulardaki hassasiyetini de içermişsin yorumunda.
Sadece bireysel bilinç ile olacak şeyler değil bunlar, daha geniş düşünmek gerek. Arz-Talep dediğin şey sadece biz istiyoruz diye gerçekleşmiyor. Bu talebin arkasındaki devlet ve o devletin kazancı da var işin içinde. O ülkenin insanları bu şekilde kazancını sağlıyor ölümle burun buruna, sebepleri malum, maalesef. Zayıf, fakir ülkelere zulmu keşke sen ben durdurabilsek belalar okumakla.
Pırlantaya yasak koymak öyle mi, değerli mücevherlere yasak koyarak ne kadar geçineceğini sanar bir ülke ? Hadi tüm mücevherler değersizleştirilsin, alım-satım ı durdurulsun. Ee geriye ne kaldı ?
Sen düşünme bu sorunun cevabını. Ben tüm ayrıntılarına kadar araştırıp, pekiştirip seninle ve diğer arkadaşlarla paylaşıcam, zamanımı alacak biraz. Bakalım sen tam anlayabilecek misin onu.
Cezbe,
yorum mesajınızın son paragrafını okuyunca, tarafımıza yapılan
göndermeyi hissedince tekrar yazmak, meramıma detay vermek geçti
içimden ve geldim.
Sevgili Trapper'in "Detay" başlıklı bir yazısı
vardı; sanırım bizler detay görme değişkenliği yaşadığımızdan
farklılaşabiliyoruz...
Biz, -"Yorum sözcüğü, farklı kişilerin
duygu dünyası söz konusu olduğunda, bana ters gelse de- "Yorum yapan,
yorumcu" denilenler, benim bakışımla "İki çift laf edesi gelenler", bir
yazıyı okuduğumuzda, üzerimizde bıraktığı etkiyi ifade etmeye
çalışıyoruz, yaptığımız sadece bu.
Bir arkadaşımızın blogunda, yorum
konusunu tartışmıştık sizinle. "Özel blogunuza istediğinizi
yazabilirsiniz ama herkesin okuyabileceği yerde yazı kalitesine dikkat
etmek gerek." anlamında bir eleştiri getirmiştiniz. -sizin savınız
olduğu için örnekledim- Ben de aksi görüş belirtmiş, yazı dilinde hiç
bir şekilde "Gerek" kısıtlamalarına gidilemeyeceğini,okurun buna haddi
olmadığını ifadeye çalışmıştım özetle.
Aynı bakıştayım; kiişisel
rahatsızlığımı belirttim sadece. Söz ettiğim son paragraftaki ünlemler,
"Al işte yine derim, diyorum!" tavrınız, bakışımız karşısında
hırçınlaştığınızı hissettirdi bana da, yanlış algılamışolabilirim.
İstediğinizi diyebilirsiniz tabii ancak inanın beni de şaşırttınız.:)
Evet,
bu yazınızı okuduğumda bende bıraktığı etki, sadece o bir cümle
yüzünden, ilk mesajımda yazdığımdı. Aynen Trapper'in dediği gibi, "Bir
çuval incir berbat olmuş." geçti içimden ve gece yarısına kadar hiç bir
şey okuyamadım sonrasında.
Özdür'e, "sence ben onları biliyor
muyum?" demişsiniz ya, kendi adıma evet ben de biliyordum. Konuyu,
sunduğunuz videoları da biliyordum, hatta sizin de bildiğinize emin
olduğum Özdür'ün örneklerini, Trapper'in altın örneğini, dahası, kürkü
için acımasızca öldürülen yavru fokları, daha daha, kumar oynayabilmek
için, zavallı köpeklerin dövüştürme adına, "eğitim" dedikleri süreç
içerisinde uğradıkları işkenceleri de biliyorum.
Kısası, insan denen
yaratığın, zevk, beğeni arsızlığında ne vahşetlere imza attığını, nelere
göz yumduğunu biliyorum aklımın elverdiği ölçüde.
Sizin de
belirttiğiniz gibi, "Ne yapabilirim iyileştirme adına?" diye sorduğumda
kendime, yapabileceklerimi de biliyorum. Yine dediğiniz gibi, "Satın
almamak, talep üretmemek", "Bireysel bilinç" dediğimiz şeyin ürünü olan
bireysel ön önlem.
Yapabileceğimiz şeyler, elbette bu kadarla sınırlı değil, sizin yaptığınız gibi, kötüyü duyurmak, bilgiyi paylaşıp yaygınlaştırarak farkındalık yaratmak bir diğer yapabileceğimiz.
Gayet olumluydu yani paylaşımınız, buraya kadar hiç bir sıkıntı yok. Elinize sağlık.
Ancak,
bu değerli bilgiyi sunarken ettiğiniz beddua bende negatif yarattı bir
anda. Asla beddua etmem ben, edilmesine de izin vermem yanımda dediğim
gibi. Bu benim inanç öğretime de, karakterime de ters gelen şey. Kolayca
edenleri de anlamam hiç.
Bunun yerine dua ederim, aşağıda okuyacağınız gibi.
Hani,
Masaldaki Kral'ın yazdıklarından söz etmişsiniz ya, ben O'nun da
duasına kısmen katılıyorum,kısmen hiç katılmıyorum. "Allah'ım bunları
ıslah et." tamam, amin derim ama "Ya da beni yok et" demişse, "Hayır"
derim.
Neden yok edileyim ki? Aksine, derim ki,"Allahım, benim gibi,
Cezbe gibi, Trapper gibi, Özdür gibi, Masaldaki Kral gibi, bu bloga
yorum yapan ya da yapmayanlar gibi iyi yüreklileri çoğalt. Çoğalt ki,
onlar çoğaldıkça kötülük yok olsun."
Beddua yerine duayı seçenlerdenim ben yani...
Umarım anlatabilmişimdir.
Ben sizin yazınızı okuyana kadar gayet sakindim Trapper. Dönüp dolaşıp diye aynı yere takıldığınızı görünce biraz gerildim evet. Bir önceki yorumunuzda da aynı şeyi söylemişsiniz zaten. O ettiğim lanet bana aittir, günahı da bana aittir. Siz bana bunu yapmamamı tavsiye edebilirsiniz, ki etmişsiniz önceki yorumunuzda. Bu durumda ne ifade etmeli bu yaptığınız son yorum bilemedim. Yorumda uzun uzun anlatmaya çalıştım. Ben burdan yola çıktım, bir başlık attım diye...kot taşlaması örneğini verdim, pırlanta bunun çarpıcı bir örneğidir, ondan yola çıktım dedim...ve fakat ısrarla anlamadığınızı görüyorum. Altın diyorsunuz, şu yorumu yapacağınıza bilgilendirici bi link falan atsaydınız daha yerinde olurdu, bilgilenmemiz açısından. Ben bu blog sayfalarında eleştiri yapıp nedenini, niçininin anlatmayanları ciddiye alamıyorum maalesef. Halt etmiş olduğumu düşündüğünüze üzüldüm, hayal kırıklığınıza da çok üzüldüm (Bilmeyenler için bknz:" Polemik" başlıklı Trapper4ever yazısı Cezbe yorumu) Burada birilerinin halt etme icazetini siz veriyor değilsiniz. Hepimiz bir halt ediyoruz kendimizce, yönetici arkadaşlar bakıyorlar "haa bu Cezbe kız iyi bir halt etmiş" deyip onaylıyorlar veya onaylamıyorlar iyi bir halt ettiğimizi düşünmediklerinde.
Konunun buraya gelmesine üzülmüş olmakla beraber, lanetimi tekrarlıyorum her türlü günahının bana ait olduğunu da tekrar ederek. Bir de şunları ekleyeyim;
---Paraya tapanlara lanet olsun (Tirmizi)
---Doğruyu bildiği halde susana lanet olsun(Deylemi)
____Kul, herhangi bir şeye lanet ettiğinde, o lanet gökyüzüne çıkar. Semanın kapıları ona kapanır. Sonra sağa sola döner, bakınır..girecek yer bulamaz da lanet edilen kişiye döner. Eğer gerçekten lanete layık ise onda kalır, değilse lanet eden kişiye döner(Ebu Davud, Edeb 45 Tirmizi, Birr 48)
Bunları da araştırmış oldum sayenizde sağ olunuz. Bir de Mevlana'nın güzel sözüyle bitireyim;
Ne kadar bilirsen bil, anlattıkların, karşındakinin anlayabileceği kadardır.
''Ne kadar anlatırsan anlat,anlattığıın karşındakinin anladığı kadardır'' sözüne bende katılıyorum ve gerekliliğini gayet iyi anladım.Eğer siz 2. kez Bela okuma gereği duymasaydınız bende deli değilim herhalde benzer yorumu bir daha yapayım.Ben zaten bilgilendirici açıklamayı yaptım Altın ile ilgili,bunun üzerine Güney Afrikada'ki rezervlerde insanların nasıl çalıştırıldığını araştırsanız benzer görüntülere zaten ulaşırdınız.Iskaladığınız bir nokta şu,yazılarınızı ve yorumlarınızı dikkate alıp seven,farklı bakış açılarınızı takdir eden biriyim ben,ki bunu da belli ettiğim kanaatindeyim.Sadece bu sebepten bile ''Acaba bu adam,bu yorumu neden yazmış'' diye düşünmenizi isterdim.Tabi ki haklısınız kimseden icazet almak durumunda değilsiniz,söylediklerinizin sorumluluğu da mutlak size aittir,peki bunlar benim ya da yazınızı okuyan arkadaşların hoşuna gitmeyen noktaları dile getirmesine engel midir?
''Bütün sorumluluk bana ait'' diyerekten her türlü hakaret ya da küfrü sarfedebilir miyiz? Ben yarın çıkıp benzer laneti benim hoşuma gitmeyen durumlar için yapabilir miyim? Konunun buraya gelmesine yazılarınızı seven bir okuyucu olarak bende üzüldüm,yaptığınızı yanlış olarak görmüyorsunuz,kişisel tercih deyip daha da fazla dallandırıp budaklandırmak istemiyorum konuyu.Sanırım ''algım zayıf'' diyerekten sonlandırıyorum yorumu.Sevgi ve Dua ile kalın...
tamam elmassız altınsız yakutsuz hayattan vazgeçtik duyarlılık gösterip... hatta bu sayede sierre leone 'deki insanlar hayatlarını kaybetmekten kurtuldular varsayalım..
şimdi ben o uğrunda insanların hayatlarını kaybettiği elmas denilen şeyin evrim geçirmemiş hali olan kömürden bahsedeceğim.. kara elmas... maalesef bu hala vazgeçilmezliğini koruyan ve asla bir lüks olmayan nesne de o diğerleri gibi yerin altından çıkarılıyor...muhtemelen sen de şu an için ısınmak için doğalgaz kullanan birisisin.. ama tabi kömürle ısındığın zamanlarda olmuştur geçmişte...o zaman zamanı biraz geri alalım hadi.. o günlere dönelim...kış günü evine dönmüşsün evin sıcacık çünkü soban yanıyor içinde kömür var çünkü...
hadi şimdi de seni iliklerine kadar ısıtan o kömürün sobana gelene kadar ki hikayesini düşün... o şeyi çıkarmak için yerin bilmem kaç metre dibine inip çalışan insanları düşün...şartlarını düşün... riske atılan hayatları düşün... o ortamda çalışıpta emeğinin karşılığını alamayanları düşün... mademki elmas olayında bu kadar hassassın, kalk şimdi o sobayı söndür bir daha da asla yakma kömürü... bir de beddua salla kendine ve tüm kömürle ısınan yurdunun insanlarına...
ben lafı uzatmayacağım...bazı şeyler varki bazı ihtiyaçları karşılamak için yine bazılarının hayatlarını riske etmesini kaçınılmaz kılıyor.
üşenmesseniz okuyun..
Bazen elimizden başka bir şey gelmediğinde deşarj olmak adına yaparız böyle şeyler, bence sakıncası yok. Hepimiz iyi mesajlar vermek zorunda değiliz. Rahatsız olmadım açıkcası takılmadım da fazla... Beddua etmem ama ben, başlarken bıraktım annemin "beddua etme iki tarafa vurur" sözüyle... böylelikle zengin bir argo hazinesine sahip olmam gerektiğine kanaat getirdim.Saolsun annem de beddua kadar tepki göstermedi diğer seçimime :)
Traper değinmese ben değinecektim afrikadaki altın arama olayına da... bir arkadaş bizzat kenyada bu işi yapıyorken bahsetmişti o sıcakta çamurda altın bulmaya çalıştıklarını dahası banyo yapabilmek için 40 km gitmek zorunda olduklarını...var bunlar, hep de olacak. Bizse beddua ve sövmek arasında bir tercih yapacağız ya da boşvereceğiz belki bazılarımız hoşgörü bile göstrebilecek.İşin ilgici blog yazarı da dahil tartışmadaki dört yazar da içerik olarak aynı tarafta... acaba insanoğlunun asıl sorunu bu mu?
Elmas da kullanmıyorum altın da...ben şu hürremin zümrüt, yakut taşlarından takınıyorum :)
Asıl konuya dönmemizi sağlamışsınız budlack, teşekkürler öncelikle. Kömür madenlerindeki durumu yazmaya ikinci yorumda elim gitmiş olsa da, zaten hafif karmaşaya dönmüş konu dağınıklığını derinleştirmemek için yazmadım.
Kömür madenlerindeki ölümler, kötü şartlarda çalışan insanlar da kanayan bir yara, tamamen katılıyorum. Baştan itibaren gündeme getirdiğimiz Özdür ün sözettiği "kot, deri" üretimindeki sıkıntılar, Trapper in son olarak Bilge nin sözettiği altın madenleri...daha çok çok örnekleyebiliriz bunları. Zaten bunları konuşmak üzere yazılmıştı bu yazı.
Şimdi tüm bunları düşünüp, öncelikler çıkarmamız gerek bence. Kömür insanların ısınma ihtiyacını, sanayide fabrikaların enerji ihtiyacını karşılıyor. Alternatif enerji kaynakları, uygun fiyatlarla, kömürün yerine ikame edilinceye kadar, sanıyorum çaresiz bir durum bu.
Elmas kullanmayabiliriz, altın kullanmayabiliriz ( Bilge nin söylediği Hürrem'in yakut taşlarını merak ettim bu arada :)-) suni deri, suni kürk vs tercih edebiliriz. Bunlar lüks sınıfına giren, birincil olmayan ihtiyaçlar. Bütün bunları yapabiliriz. Bireysel olarak geliştirebileceğimiz duyarlılık bu olabilir. Bütün demem de budur.
Yazının, yarattığı infial :), hafif saç çekme vs olsa bile , yazma amacıma hizmet ettiğini düşünüyorum. Sanıyorum misyonunu tamamladı. Teşekkür ediyorum ilgi ve yorumlarınız için.
Cezbe,
nasılsa, amacına ulaştığınızı bildiğimden, sevgili gmsnn'in blogu üzerinden yanıt vermek istemedim. Yanıt verme isteğim de, aklınızdan geçebileceklerin havada kalmaması, netleşmesi içindir.
Aslında, "sıkıldım uzamasın" diye diye karşılıklı olarak uzatmakla da tuhaflığımızı sergiliyoruz ya, neyse, saldım ben ucunu artık, "uzarsa uzasın amaaann!" değişimine uğradım, daha doğrusu uğratıldım.:)
Önemle belirtirim ki, bu yaşanan saçma sapanlıkta - ne yazık ki öyle geliyor bana.- hissettiğim şey şahsınıza veya başkasına kırgınlık değil, kesinlikle. Bambaşka bir şey, anlamsız, izahsız bir garip komedi hali, bir şaşkınlık. Buralara nasıl geldiğimizi gerçekten anlayamıyorum.:)
Hani, kafasına huni takacak kadar komikleşebilir ya akıl uçuşması sonucunda bazı insanlar, işte o ruh halindeyim gibi. Garip biçimde trajikomik bulmaya başladım artık.:) Bu durumdan hoşnut değilim tabii, hiç hem de.
Son derece basit, yalın bir kişisel hassasiyet yüzünden, yazının beni nasıl etkilediğini belirttiğime inanın pişman oldum.
Çünkü, mesele akıl fikir almaz şekilde çok alakasız yerlere gitti; buradan taşıp başka iki bloga ulaştı, birine konu bile oldu.:)
Sizin de çok beğendiğiniz o blogdaki ağır itham oklarının özellikle iki kişiyi -ben ve Trapper- vurmasının düşünülmüş olduğu hissi buradaki nedenlerle kuvvetliydi ancak şükür ki, şahıslarımızla uzaktan yakından alakası olmadığı için okları ıskalattığımızdan da eminim. Sonra da sildi zaten blogu. -Adetidir blog silmek:)-
Yaşanan bu gariplik, bu saçma sapan hal, bu içi boşluğun tarafımızdan beslenerek, boş sıfatıyla birlikte büyümesi sizin amacınıza ulaşmanızı ve hatta aynı tip konularda aynı modeli kullanmayı kurgulamanızı bile düşündürmüş. Herkesin kazanç biçimi farklıdır, kendine doğrudur, üzerine laf denemez.
"Makyavelist düşünce çağrışımı" bu nedenle geldi aklıma, size ağır gelsin diye değil. Sonuçta, kişiye göre ayıp, günah bir şey değil, izlenecek yoldur.- Ha, aleti, aracı ben olmam bir daha, o ayrı.:)-
Ortada kesif bir gariplik var ama, ilerisi için planladıklarınızla alakalı;:) -Ya da bana öyle geliyor.-
insana dair, insanın insanı uğrattığı vahşete dair isyan çığlığı atıp duyurmaya çalışma amacında, başka hemfikir insanların hissettiklerini hiçleyip hatta üzerine basmak ne garip?
Size de tuhaf bir ironiyi çağrıştırıyor mu?.. :)
Şimdiden kolay gelsin size.
Agraha, nihayetlendirmek istediğim halde devam ettiriyorsunuz. Gerek yok buna, herkes söyleyeceğini söyledi zaten. Makyavelist düşünce çağrışımı yaptırmış olabilirim. Fakat bunu öyle ortalara yazmanız hoş olmadı. Zira tam olarak bilinmediğinde ya da kavranmamış olduğunda diyelim, epey sert ve kötü bir çağrışımı var makyavelist düşüncenin. Ha sizi bunu karşılıklı tartışıyor olsak sonuna kadar tartışabiliriz.
Ben size şunu söyleyeyim. Orta yolcu olmaktansa, makyavelist olmayı tercih ederim, ki etmişimdir hayatımın tüm dönemlerinde. Ve amaç iyiyse eğer, amacın aracı olmaktan da hiç gocunmam. Ki bu yazıyla alakalı düşünmüş olduğunuz alet olduğunuz konusunda yani, benim uzaktan yakından alakam yok. Hassasiyet size aittir. Sizlerden önce yorum yapan bi çok arkadaş var, sıkıntıları olmamış ve konuyla alakalı yorum yapmışlar. Bu bakış açısıdır, bazıları hassasiyetleri önde tutabilir, bazıları büyük resmi görüp hassasiyetleri es geçebilir.
Fikirleri hiç lemek demişsiniz. Fikirleri hiçlemem ben, hele hele üzerine hiç mi hiç basmam. Fakat takıldığınız konu hassasiyettir, fikir değil. Yazdığım yazının, sonra gelişen olayların vs , hepsinin içersinde pişman olduğum tek kısım, sizin bu çok özel hassasiyetlerinzle alakalı kendimi ifade etme çabamdır, yani yorumlardaki polemikten sözediyorum. Bu da zaten sizle gelişmedi, Trapper la gereksiz bir tartışma oldu. Yaptığım yanlışlığı da bana, nefis yazısıyla Masaldaki-Kral göstermiştir. Yorumda da yazmıştım "o polemiğe girdiğime utandım" diye...O yazıda hedef filan yoktu. Çok güzel anlatılmıştı bazı konularda neden aynılaşmamızın gerektiği. Ben kendi payıma düşeni alıp kendi payıma özeleştirimi yaptım. Keşke siz de alabilseydiniz. Yazıyı silmiş olmasına çok üzüldüm, ama demin baktım bir başka dille yine anlatmış, umarım anlaşılır.
Son olarak başta belirttiğim gibi orta yolcu olmaya hiç aday olmadım. Herkes beni sevsin çabam da yok, herkes tarafından sevilen insanların samimi olduğunu düşünmem hiç. Makyavaelistim diyeyim olay kapansın siz de ben de rahat edeyim. Siz de içinizi ferah tutun, bir şeye alet falan olmadınız, ileride yazarsam, özellikle dikkat edin olmamaya ak ve temiz kalın. Yeterince yıpratıldığımı düşünüyorum artık, konuyu kapatıp bu yazının üzerinden cevap vermemenizi rica ediyorum sizden, eğer yapabilirseniz. Saygılar.
YORUMLAR
Aslında insanların insanları nasıl yok ettiğnii, aynı insanın bir diğerini nasıl aşağıladığını, gerek yazınızda gerekse paylaştığınız videolarda açıkça görmek mümkün. Nasıl bir egodur anlamam, Diamond adının bile bazı bünyelere verdiği zararı.Taşınan küçücük bir parıltı( nerde parladığı önemli değil, zihinde olmadığı kesin) veya giyilen bir kürk, nasıl bir his uyandırır çözemedim hala...
İnsanlar kendilerini değerli kıldıklarının göstergesi zannettikleri, uğruna servet döktükleri mücevherleri, acaba kaç insanın hayatını kurtaracağını bilirler mi? Kaç insanın bu uğurda hayatını kaybettiğini düşünürler mi? Peki buna rant sağlayanlar kim kimler? bunları yapanlar yine insna değil mi? Kapitalizm uğruna ortaya konulan meblağnın önemi vardır fakat insan bir hiçtir. Bunlara rant sağlayan kişilerin düşüncesi budur. Her yerde olduğu gibi harcanan kullanılanlar da zavallı fakir insanlardır.
Paylaştığınız ilk videodaki araştırma zaten bunların özeti, sonuna kadar izledim, düşündüm üzüldüm...
Annelerimiz bizi doğururken bin acı çekiyor, doğmayalım...
Açlıktan simit çalan çocuk, simiti yapanın emeğini çaldın, çek cezanı...
Çalışıp evine para getiren baba, çok terliyorsun, çok yoruluyorsun. Çalışma...
Elmas çıkarılan ülkede çalışma şartlarının ağırlığı, bazılarının karın tokluğuna köle olarak çalıştığı, elmas çıkaramadı diye bütün gün çalışmasına rağmen para alamayan çalışanlar ve hatta çalınan bir ufacık elmasın karşılığının ölüm olmasına sen diyorsun ki; elmaslar çıkarılmasın, hayatlar son bulmasın ve kadınlar bu güzellikten mahrum kalsın ( benim çıkardığım sonuçlar biraz da )
Peki, sen deri çantaların nasıl yapıldığını ve o deri çantaları yapan fakir ülkenin fakir insanlarının bok delikleri gibi yerlerde nasıl ağır, apağır, tahammülsüz bir kokuya maruz kaldıklarını biliyor muydun ve sağlıklarının nasıl tehlikede olabildiğini ? Onları, bir tiyatro sahnesini izlemeye gelir gibi gelip izleyen turistlere, kokudan korunabilmeleri için taze nane yapraklarını verdiklerini ama, kendilerinin bu yapraklardan mahrum, izlenmenin verdiği ağırlığın altında çalışmaya devam ettiklerini biliyor muydun ?
Peki, sen günlük hayatımızın vazgeçilmezleri olan kot pantolonların üzerindeki beyazlatma işlemi için kaç insanın hayatını kaybettiğini ve kaç insanın sağlığını ciddi derecede kaybettiğini de biliyor muydun ?
Örnekler çoğaltılabilir... Bu ve bunun gibi birçok şeyi biliyor muyuz ? Fakir ülkelerdeki ağır çalışma şartlarını ve elmas çıkaran insanların ölümle burun buruna kaldıklarını bir kenara bırakıp genel olarak düşünecek olursak; hangi emek verilen işin güvenirliliği var, hangi işin karşılığında hakkımızı tam alabiliyoruz ve hangi iş bize, "sabah geldiğin gibi, çıkacaksın şurdan" kesinliğini verebilir? Hangi ülke bu garantiyi bize verebiliyor?
Hiçbir işin karşılığı ölüm olmamalı elbet. Bu yazıdaki tek yanlışın ( belki ben yanlış anlamışımdır ), bahsettiğin ağır iz, o elmasları takanların değil, çalışanlara değer vermeyenlerin olacaktır... Aslında bu konudaki ince düşüncen gayet ortada ama, verdiğim örnekleri de düşünecek olursak; bu ürünleri kullananların değil, o insanları ezenlerin boynunadır günahlar...
Not: Bir elmasım yok, annemin hediyesi olan maneviyatı büyük altın kolyeden başka bir değerlim yok :)
Elmas kölelerini daha önce duymuştum..Sierra Leone, haritada bile yerini bulamayacağımız bir yer..Önemli derecede elmas ve altın madenleri olan bir ülke..Ama buna rağmen çok fakir..Ortalama ölüm yaşı 40..Çocukların çoğu daha 5 yaşına gelmeden ölüyor..Ülkede aids hastalığı var ama bu diğer Afrika ülkeleri baz alındığında küçük bir seviyede kalıyor..Orada ki elmasların nasıl çıkarıldığını izlemiştim..Gerçekten cehennemin diğer yüzü gibiydi..Elmas ararken en ufak bir kıpırdanmayla insanların beynine sıkılan kurşunlar..Hani deniyor ya; karın tokluğuna..Hayır değil aslında..Kırbaçlarla çıkartılıyor o elmaslar..
İnsanlar elmas alırken bir kez daha düşünmeli..O elmaslar hakikaten kanlı..Çünkü sizler için "aşk" olan o elmas; bazıları için zulüm demek..Bütün bunları görüp, okuyunca; iyi ki "ilahi adalet" var diyorum..Kulun hesabı varsa Allah'ında bir hesabı var..Ve sanırım çok uzak değil..
Kriz ile Fırsat arasında doğrudan bir ilişki var.Suni kaos ortamı yaratılarak RANT elde etme işi de bazı ülkeler için Devlet Politikası.Hani şimdi bu konunun muadillerine girmeye kalksak direk Dünya Düzeni'ni sorgulamak gerekiyor ki,bu da işin içinden çıkamamak demek.Örneğin Dünya Altın Rezervi'nin %50 ye yakını Güney Afrika'da bulunmakta,benzer çalışma koşulları,yaratılan iç savaşlar ve sebebin farklı gibi gösterilip durumdan vazife çıkarılması,krizden elde edilen fırsat ve videolarda görünen kölelik düzeni ALTIN sektörü için de mevcut.Bunların hepsi üst üste konduğunda ''nasıl bir dünyada yaşıyoruz'' sorusu akıllara gelmekte.
''Farkındalık'' kavramı belirttiğin üzere çok önemli ve bu ortamların bu kavramın gelişmesine yönelik büyük faydaları var.Konu hakkında orta derecede bilgim vardı fakat çektiğin dikkat ve izlediğim video biraz daha bilgi sahibi yaptı beni.Bir konuya da değinmeden geçemeyeceğim.Belki daha çarpıcı olsun ya da altını çizeyim diye kullandın bilemiyorum ama ''Allah Belanızı Versin'' söylemini hoş bulmadığımı söylemek isterim.Bize dayatılan,değerli algısı yaratılan herşeyi sorgulayalım %100 katılıyorum ama bunu yaparken Bela okumayalım derim.Belki Bela okuma konusuna olan bakış açımdan dolayı gözümde iğreti durdu bilemiyorum ama olmasaydı daha iyiydi demek istiyorum.Sevgiler...
emeğinize sağlık
Güzel güzel okurken, videolara bakarken, birden adeta suratıma tokat gibi gelen bedduayı okudum ve ondan sonra da ne bir blog, ne bir yorum okuyabildim.
Yorumları okumak için geldiğimde, sadece sevgili Trapper'de gördüm aynı rahatsızlığı. Kişiye göre değişebiliyor tabii etki. Bendeki de sert etki oldu.
Size abartı gelebilir,; bu beddua beni en çok rahatsız eden cümlelerden biridir. Asla etmem, yanımda edilmesine izin vermem, o derece yani.
Güzelim konu, konunun ustaca işlenişi falan geri planda kaldı yani bende.
Affola.
Bireysel bilinçten sözediyorum ben." Biz bu durumda ne yapabiliriz"den. Birey olarak benim bu olaya gösterdiğim bilinçli tepki, sözettiğim gibi bu kana bulanmışlığıyla bana arz edilen şeyi talep etmemem olacaktır. Duyarlı bir bireyin yapması gereken budur. Arz talep dengesini bilirsiniz. Talep düşerse arz edilenin fiyatı düşer, talep artarsa arzın fiyatı o dengeye göre artar. Basit bir matematiği var bunun yani. Tüm dünyada elmas talebinin azalması demek, elmasın parasal anlamda değerinin düşmesi demektir. Bu da, o sermaye çevrelerinin ağzının suyunu akıtan rantların, artık ağızlarının suyunu akıtacak kadar yüksek meblağlar olmaması demektir. İşte o zaman ancak o insanları kendi hallerine bırakabilirler. Elmas bu kadar pahalı olmaz, o ülke insanları elmastan yine para kazanırlar ama kendileri kazanır, kanlarına ekmek doğrayıp yemezler yani. Bilmem anlatabildim mi ?
Kot taşlamasında yanlış veya eksik koşullarda çalışan insanları gördük, izledik. Biz ne yaptık? Ben bireysel olarak totomdan çıkarmadğım kotlarıma bir başka gözle bakar oldum. Kot mağazalarını es geçer oldum alışveriş yaparken. Ne zaman ki bu konu gündeme geldi, şartları düzelttiler vs ondan sonra gidip rahat rahat kot alır oldum. Bu konunun gündeme geldiği günlerde İsveç ne yaptı; Türkiye' den kot alımını durdurdu. Toplum bilinci bu, yani senden, benden, ötekinden oluşan toplum.
Hal böyle iken, ben bunun farkında olup, "aman sen de"cilik yapan insanın, insanlığının kaç kırat olduğunu sorgularım yani. Bunun özrü falan yoktur. Aklın eriyorsa eğer almıyacaksın kardeşim. Masal Kahramanı'nın yazdıklarını bir kez daha okuyun. İnsan olarak seslenişini okuyun, ben dün bi kaç kez okudum. Ben konuyu ajite etmemek adına, yazımda o tür bi sesleniş kullanmadım. Linklere yazı ekledim, yazıma link eklemedim yani. Masal Kahramanı bir insan olarak," insanlığından vazgeçip" yok et bizi diyor yazısında," madem bunları insan insana yapabiliyor, yok et bizi olmak istemiyorum ben de" diyor.
Mirza kıyamet alameti demiş, belki de olması gerekir evet. Ama daha insan buna katlanabiliyorken, taş duvara sıra gelene kadar çok var yani. Şu iki satır paylaşımımızda bile bunu gördüm ben. Daha çekeceğimiz var yani..
Ben bela okumaya devam ediyorum kaldığım yerden. Atalarımız demiş ki "bir musibet, bin nasihattan iyidir". Eğer bütün bunları anlayıp, idrak edip diyeyim ya da, eliniz hala o pırlantalara gidiyorsa, bu kirli arzın , talebin bir parçası oluyorsanız Allah belanızı versin!!!!
Yazındaki duyarlılığın anlaşılır. Hatta bedduanı bile hassasiyetine verip görmezden gelirim. Verdiğim örnekler, en az senin beddua okuduğun konu kadar hassasiyet içeriyor. Ve zaten o konulardaki hassasiyetini de içermişsin yorumunda.
Sadece bireysel bilinç ile olacak şeyler değil bunlar, daha geniş düşünmek gerek. Arz-Talep dediğin şey sadece biz istiyoruz diye gerçekleşmiyor. Bu talebin arkasındaki devlet ve o devletin kazancı da var işin içinde. O ülkenin insanları bu şekilde kazancını sağlıyor ölümle burun buruna, sebepleri malum, maalesef. Zayıf, fakir ülkelere zulmu keşke sen ben durdurabilsek belalar okumakla.
Pırlantaya yasak koymak öyle mi, değerli mücevherlere yasak koyarak ne kadar geçineceğini sanar bir ülke ? Hadi tüm mücevherler değersizleştirilsin, alım-satım ı durdurulsun. Ee geriye ne kaldı ?
Sen düşünme bu sorunun cevabını. Ben tüm ayrıntılarına kadar araştırıp, pekiştirip seninle ve diğer arkadaşlarla paylaşıcam, zamanımı alacak biraz. Bakalım sen tam anlayabilecek misin onu.
yorum mesajınızın son paragrafını okuyunca, tarafımıza yapılan göndermeyi hissedince tekrar yazmak, meramıma detay vermek geçti içimden ve geldim.
Sevgili Trapper'in "Detay" başlıklı bir yazısı vardı; sanırım bizler detay görme değişkenliği yaşadığımızdan farklılaşabiliyoruz...
Biz, -"Yorum sözcüğü, farklı kişilerin duygu dünyası söz konusu olduğunda, bana ters gelse de- "Yorum yapan, yorumcu" denilenler, benim bakışımla "İki çift laf edesi gelenler", bir yazıyı okuduğumuzda, üzerimizde bıraktığı etkiyi ifade etmeye çalışıyoruz, yaptığımız sadece bu.
Bir arkadaşımızın blogunda, yorum konusunu tartışmıştık sizinle. "Özel blogunuza istediğinizi yazabilirsiniz ama herkesin okuyabileceği yerde yazı kalitesine dikkat etmek gerek." anlamında bir eleştiri getirmiştiniz. -sizin savınız olduğu için örnekledim- Ben de aksi görüş belirtmiş, yazı dilinde hiç bir şekilde "Gerek" kısıtlamalarına gidilemeyeceğini,okurun buna haddi olmadığını ifadeye çalışmıştım özetle.
Aynı bakıştayım; kiişisel rahatsızlığımı belirttim sadece. Söz ettiğim son paragraftaki ünlemler, "Al işte yine derim, diyorum!" tavrınız, bakışımız karşısında hırçınlaştığınızı hissettirdi bana da, yanlış algılamışolabilirim.
İstediğinizi diyebilirsiniz tabii ancak inanın beni de şaşırttınız.:)
Evet, bu yazınızı okuduğumda bende bıraktığı etki, sadece o bir cümle yüzünden, ilk mesajımda yazdığımdı. Aynen Trapper'in dediği gibi, "Bir çuval incir berbat olmuş." geçti içimden ve gece yarısına kadar hiç bir şey okuyamadım sonrasında.
Özdür'e, "sence ben onları biliyor muyum?" demişsiniz ya, kendi adıma evet ben de biliyordum. Konuyu, sunduğunuz videoları da biliyordum, hatta sizin de bildiğinize emin olduğum Özdür'ün örneklerini, Trapper'in altın örneğini, dahası, kürkü için acımasızca öldürülen yavru fokları, daha daha, kumar oynayabilmek için, zavallı köpeklerin dövüştürme adına, "eğitim" dedikleri süreç içerisinde uğradıkları işkenceleri de biliyorum.
Kısası, insan denen yaratığın, zevk, beğeni arsızlığında ne vahşetlere imza attığını, nelere göz yumduğunu biliyorum aklımın elverdiği ölçüde.
Sizin de belirttiğiniz gibi, "Ne yapabilirim iyileştirme adına?" diye sorduğumda kendime, yapabileceklerimi de biliyorum. Yine dediğiniz gibi, "Satın almamak, talep üretmemek", "Bireysel bilinç" dediğimiz şeyin ürünü olan bireysel ön önlem.
Yapabileceğimiz şeyler, elbette bu kadarla sınırlı değil, sizin yaptığınız gibi, kötüyü duyurmak, bilgiyi paylaşıp yaygınlaştırarak farkındalık yaratmak bir diğer yapabileceğimiz.
Gayet olumluydu yani paylaşımınız, buraya kadar hiç bir sıkıntı yok. Elinize sağlık.
Ancak, bu değerli bilgiyi sunarken ettiğiniz beddua bende negatif yarattı bir anda. Asla beddua etmem ben, edilmesine de izin vermem yanımda dediğim gibi. Bu benim inanç öğretime de, karakterime de ters gelen şey. Kolayca edenleri de anlamam hiç.
Bunun yerine dua ederim, aşağıda okuyacağınız gibi.
Hani, Masaldaki Kral'ın yazdıklarından söz etmişsiniz ya, ben O'nun da duasına kısmen katılıyorum,kısmen hiç katılmıyorum. "Allah'ım bunları ıslah et." tamam, amin derim ama "Ya da beni yok et" demişse, "Hayır" derim.
Neden yok edileyim ki? Aksine, derim ki,"Allahım, benim gibi, Cezbe gibi, Trapper gibi, Özdür gibi, Masaldaki Kral gibi, bu bloga yorum yapan ya da yapmayanlar gibi iyi yüreklileri çoğalt. Çoğalt ki, onlar çoğaldıkça kötülük yok olsun."
Beddua yerine duayı seçenlerdenim ben yani...
Umarım anlatabilmişimdir.
''Ne kadar anlatırsan anlat,anlattığıın karşındakinin anladığı kadardır'' sözüne bende katılıyorum ve gerekliliğini gayet iyi anladım.Eğer siz 2. kez Bela okuma gereği duymasaydınız bende deli değilim herhalde benzer yorumu bir daha yapayım.Ben zaten bilgilendirici açıklamayı yaptım Altın ile ilgili,bunun üzerine Güney Afrikada'ki rezervlerde insanların nasıl çalıştırıldığını araştırsanız benzer görüntülere zaten ulaşırdınız.Iskaladığınız bir nokta şu,yazılarınızı ve yorumlarınızı dikkate alıp seven,farklı bakış açılarınızı takdir eden biriyim ben,ki bunu da belli ettiğim kanaatindeyim.Sadece bu sebepten bile ''Acaba bu adam,bu yorumu neden yazmış'' diye düşünmenizi isterdim.Tabi ki haklısınız kimseden icazet almak durumunda değilsiniz,söylediklerinizin sorumluluğu da mutlak size aittir,peki bunlar benim ya da yazınızı okuyan arkadaşların hoşuna gitmeyen noktaları dile getirmesine engel midir?
''Bütün sorumluluk bana ait'' diyerekten her türlü hakaret ya da küfrü sarfedebilir miyiz? Ben yarın çıkıp benzer laneti benim hoşuma gitmeyen durumlar için yapabilir miyim? Konunun buraya gelmesine yazılarınızı seven bir okuyucu olarak bende üzüldüm,yaptığınızı yanlış olarak görmüyorsunuz,kişisel tercih deyip daha da fazla dallandırıp budaklandırmak istemiyorum konuyu.Sanırım ''algım zayıf'' diyerekten sonlandırıyorum yorumu.Sevgi ve Dua ile kalın...
Traper değinmese ben değinecektim afrikadaki altın arama olayına da... bir arkadaş bizzat kenyada bu işi yapıyorken bahsetmişti o sıcakta çamurda altın bulmaya çalıştıklarını dahası banyo yapabilmek için 40 km gitmek zorunda olduklarını...var bunlar, hep de olacak. Bizse beddua ve sövmek arasında bir tercih yapacağız ya da boşvereceğiz belki bazılarımız hoşgörü bile göstrebilecek.İşin ilgici blog yazarı da dahil tartışmadaki dört yazar da içerik olarak aynı tarafta... acaba insanoğlunun asıl sorunu bu mu?
Elmas da kullanmıyorum altın da...ben şu hürremin zümrüt, yakut taşlarından takınıyorum :)
Kömür madenlerindeki ölümler, kötü şartlarda çalışan insanlar da kanayan bir yara, tamamen katılıyorum. Baştan itibaren gündeme getirdiğimiz Özdür ün sözettiği "kot, deri" üretimindeki sıkıntılar, Trapper in son olarak Bilge nin sözettiği altın madenleri...daha çok çok örnekleyebiliriz bunları. Zaten bunları konuşmak üzere yazılmıştı bu yazı.
Şimdi tüm bunları düşünüp, öncelikler çıkarmamız gerek bence. Kömür insanların ısınma ihtiyacını, sanayide fabrikaların enerji ihtiyacını karşılıyor. Alternatif enerji kaynakları, uygun fiyatlarla, kömürün yerine ikame edilinceye kadar, sanıyorum çaresiz bir durum bu.
Elmas kullanmayabiliriz, altın kullanmayabiliriz ( Bilge nin söylediği Hürrem'in yakut taşlarını merak ettim bu arada :)-) suni deri, suni kürk vs tercih edebiliriz. Bunlar lüks sınıfına giren, birincil olmayan ihtiyaçlar. Bütün bunları yapabiliriz. Bireysel olarak geliştirebileceğimiz duyarlılık bu olabilir. Bütün demem de budur.
Yazının, yarattığı infial :), hafif saç çekme vs olsa bile , yazma amacıma hizmet ettiğini düşünüyorum. Sanıyorum misyonunu tamamladı. Teşekkür ediyorum ilgi ve yorumlarınız için.
nasılsa, amacına ulaştığınızı bildiğimden, sevgili gmsnn'in blogu üzerinden yanıt vermek istemedim. Yanıt verme isteğim de, aklınızdan geçebileceklerin havada kalmaması, netleşmesi içindir.
Aslında, "sıkıldım uzamasın" diye diye karşılıklı olarak uzatmakla da tuhaflığımızı sergiliyoruz ya, neyse, saldım ben ucunu artık, "uzarsa uzasın amaaann!" değişimine uğradım, daha doğrusu uğratıldım.:)
Önemle belirtirim ki, bu yaşanan saçma sapanlıkta - ne yazık ki öyle geliyor bana.- hissettiğim şey şahsınıza veya başkasına kırgınlık değil, kesinlikle. Bambaşka bir şey, anlamsız, izahsız bir garip komedi hali, bir şaşkınlık. Buralara nasıl geldiğimizi gerçekten anlayamıyorum.:)
Hani, kafasına huni takacak kadar komikleşebilir ya akıl uçuşması sonucunda bazı insanlar, işte o ruh halindeyim gibi. Garip biçimde trajikomik bulmaya başladım artık.:) Bu durumdan hoşnut değilim tabii, hiç hem de.
Son derece basit, yalın bir kişisel hassasiyet yüzünden, yazının beni nasıl etkilediğini belirttiğime inanın pişman oldum.
Çünkü, mesele akıl fikir almaz şekilde çok alakasız yerlere gitti; buradan taşıp başka iki bloga ulaştı, birine konu bile oldu.:)
Sizin de çok beğendiğiniz o blogdaki ağır itham oklarının özellikle iki kişiyi -ben ve Trapper- vurmasının düşünülmüş olduğu hissi buradaki nedenlerle kuvvetliydi ancak şükür ki, şahıslarımızla uzaktan yakından alakası olmadığı için okları ıskalattığımızdan da eminim. Sonra da sildi zaten blogu. -Adetidir blog silmek:)-
Yaşanan bu gariplik, bu saçma sapan hal, bu içi boşluğun tarafımızdan beslenerek, boş sıfatıyla birlikte büyümesi sizin amacınıza ulaşmanızı ve hatta aynı tip konularda aynı modeli kullanmayı kurgulamanızı bile düşündürmüş. Herkesin kazanç biçimi farklıdır, kendine doğrudur, üzerine laf denemez.
"Makyavelist düşünce çağrışımı" bu nedenle geldi aklıma, size ağır gelsin diye değil. Sonuçta, kişiye göre ayıp, günah bir şey değil, izlenecek yoldur.- Ha, aleti, aracı ben olmam bir daha, o ayrı.:)-
Ortada kesif bir gariplik var ama, ilerisi için planladıklarınızla alakalı;:) -Ya da bana öyle geliyor.-
insana dair, insanın insanı uğrattığı vahşete dair isyan çığlığı atıp duyurmaya çalışma amacında, başka hemfikir insanların hissettiklerini hiçleyip hatta üzerine basmak ne garip?
Size de tuhaf bir ironiyi çağrıştırıyor mu?.. :)
Şimdiden kolay gelsin size.
Ben size şunu söyleyeyim. Orta yolcu olmaktansa, makyavelist olmayı tercih ederim, ki etmişimdir hayatımın tüm dönemlerinde. Ve amaç iyiyse eğer, amacın aracı olmaktan da hiç gocunmam. Ki bu yazıyla alakalı düşünmüş olduğunuz alet olduğunuz konusunda yani, benim uzaktan yakından alakam yok. Hassasiyet size aittir. Sizlerden önce yorum yapan bi çok arkadaş var, sıkıntıları olmamış ve konuyla alakalı yorum yapmışlar. Bu bakış açısıdır, bazıları hassasiyetleri önde tutabilir, bazıları büyük resmi görüp hassasiyetleri es geçebilir.
Fikirleri hiç lemek demişsiniz. Fikirleri hiçlemem ben, hele hele üzerine hiç mi hiç basmam. Fakat takıldığınız konu hassasiyettir, fikir değil. Yazdığım yazının, sonra gelişen olayların vs , hepsinin içersinde pişman olduğum tek kısım, sizin bu çok özel hassasiyetlerinzle alakalı kendimi ifade etme çabamdır, yani yorumlardaki polemikten sözediyorum. Bu da zaten sizle gelişmedi, Trapper la gereksiz bir tartışma oldu. Yaptığım yanlışlığı da bana, nefis yazısıyla Masaldaki-Kral göstermiştir. Yorumda da yazmıştım "o polemiğe girdiğime utandım" diye...O yazıda hedef filan yoktu. Çok güzel anlatılmıştı bazı konularda neden aynılaşmamızın gerektiği. Ben kendi payıma düşeni alıp kendi payıma özeleştirimi yaptım. Keşke siz de alabilseydiniz. Yazıyı silmiş olmasına çok üzüldüm, ama demin baktım bir başka dille yine anlatmış, umarım anlaşılır.
Son olarak başta belirttiğim gibi orta yolcu olmaya hiç aday olmadım. Herkes beni sevsin çabam da yok, herkes tarafından sevilen insanların samimi olduğunu düşünmem hiç. Makyavaelistim diyeyim olay kapansın siz de ben de rahat edeyim. Siz de içinizi ferah tutun, bir şeye alet falan olmadınız, ileride yazarsam, özellikle dikkat edin olmamaya ak ve temiz kalın. Yeterince yıpratıldığımı düşünüyorum artık, konuyu kapatıp bu yazının üzerinden cevap vermemenizi rica ediyorum sizden, eğer yapabilirseniz. Saygılar.