Dostlukla alakalı bir blogda yazmıştım; "Bunları okuduğumda gördüm ki, ne ben kimseye dost olmuşum, ne de bir dostum var." diye.
Çünkü yazan arkadaş "Dost"a o kadar çok misyon yüklemişti ki, insan evladının pek de taşıyabileceği şeyler değildi. Çok fedakar olmayı, sürekli verici olmak gibi bir durumu tarifliyordu ve ben bu kalıba girebilen biri olamadım hiç.
Oysa etrafıma bakıyorum, fazla sayıda insanım, çok az sayıda özel insanım var; güvendiğim, bana güvenen.
Biz birbirimizden onu bunu beklemeyiz, biliriz ki, karşı bekler diye değil, içimizden geldiği için yapacağımız her hareket, söyleyeceğimiz her söz daha değerli.
Ama yazdığın gibi, beklentiye girip sonrasında üzülen çok insan tanıyorum. Sanırım daha duygusal insanlar bunlar ve verdikleri gibi almanın da hak olduğunu düşünürler de öyle değil işte, herkes aynı değil.
Zaman zaman "Çok yanlış tanımışım" lafını ettiğim olmuştur benim de. Bu durumun sadece tanımakla alakası vardır ama, beklentiyle değil. Benim gibi, insanları kafadan severek yargısız yaklaşan, tanıdıkça eleyen insanlarda sık rastlanan durumdur ki, karakter böyle, yapacak şey yok.
Yanlış tanımışsam ona göre yeni davranış belirler geçerim. Olacağı bu kadar.:)
Yine, insanı kendine döndürüp kendini sorgulatan yazılarından biriydi.
Seviyorum bu tip fadeyi. Teşekkürler.
Sevgiler
klavyene sağlık...süperdi
Aslında belki de beklentilerimiz bizim standartlarımızla ilişkilidir. Şöyle ki; etrafımızda bulunan insanların belli özellikleri, prensipleri, uslupları bizim etrafımıza almamızı sağlayan kriterleri.. hadi herhangi bir beklentimiz, standardımız olmasın diyelim kimi alıcaz hayatımıza??0 beklentisi çok ta olası gibi değil. Ha diyeceksiniz ki hayal kırıklığı ne olacak, o kadar da olsun..Beklenti yüksek olursa o yüksekliğe en yakın olanlar girer hayatımıza, ne kadar az beklenti o kadar fazla ama boş arkadaş..
"Beklenti" ile "tanımak" iki farklı olay. "Beklentilerle tanımak", "sadece tanımak" iki temel alacağımız cümle. İnsan düşünen bir varlıksa sonuç olarak; beklentileri de vardır beraberinde hayattan, insanlardan, Yaradan'dan. Beklentilerin ihtiyaçtan olduğunu biliyoruz:
Mesela; güvenmeye ihtiyacı vardır insanın. -Bazen hakikaten büyük ihtiyaç haline gelir. Birilerine, güvenilmekten ziyade güvenmek isteriz-. Ve az buçuk tanıdığı ve hatta hiç tanımadığı insana güvenmeye başlar tanıdığını sanarak, onu güvenmeye iten beklentidir ( güvenme ihtiyacı yani).
Sonuç olarak; bana göre, beklentisiz tanımayı öğrenicez insanları; dostu-arkadaşı, yakını-uzağı, sevgiliyi-eşi, anayı-babayı, tanıdığı-yabancıyı. Bunu ne kadar başarabiliriz sana-bana-ona kalmış. Ha ne kadar mümkündür o da insana özel olan kısmıdır.
Bir de şu var ki; karşımızdaki her insana rol(ler) yüklemekten vazgeçelim... Hani bir söz var; "söylediklerimi uygulayın ama yaptıklarımı asla..." gibi. Artık benim yaptığıma ahkam kesmek mi dersiniz yoksa doğruyu bilen ama yanlış yapan mı bilemem. Bunu bilir bunu söylerim... :)
Arkadaşlarım, konunun ana fikri hakkında zaten çok güzel değerlendirmeler yapmışlar. Fakat benim için durum farklı. Ben yazının başında ki Cem Yılmaz anlatımına hayran kaldım. Çünkü Cem Yılmaz hayranıyımdır. Aslında samimi ifade için Trapper'ı kutlamak isterim. Bununla beraber şunu da belirtmeliyim bir kadın olarak. İfade edilen beklentiler; sanırım erkekler için yazılmış olmalı:))))) Çünkü ülkemizde Cem Yılmaz büyük bir hayran kitlesine sahip, Okan Bayülgen en seksi erkek seçildi, benim öykümdeki Quasimodo Esmeraldayı tavladı vs. vs. Bu erkeklerin hepsi kısa, çirkin ama zeki erkekler:))))))))) Demek ki neymiş; yazıya "sevgili hemcinslerim" diye başlamak gerekirmiş:)))
Paylaşımına yorum yapmayacağım. Eklentiyi haketmiyor.Orijinal haliyle kalsın EKLENTİ(SİZ).. :)
Hayatınızda neyi neden ne kadar ve kimden isteyeceğinize dikkat edin
derim,yoksa ömrünüz akıp giderken,siz bi arpa boyu yol almamış
olursunuz,üstelik yaşayamadıklarınızda KDV ' si olarak yanında gümüş
tepside sunulur.
Bu cümleyi eminim ki bi yerden hatırlayacaksın trapper !
Hazmedeceğimiz kadarını beklemek,gerisi teferruattır deyip geçmek en mantıklısı.Bi hayal kırıklığı daha yaşamak yada yaşatmak istemiyorsak !
Emeğine sağlık.
Sevgilli Trapper, "0 beklenti" parolası kulağa ve göze çok güzel geliyor. Kaynaklandığı gerekçe ise "insanları kendi ihtiyaçlarımıza göre bir kalıba sokmamak". Buraya kadar hemfikiriz. Ancak Maslow'a göre insanların temel bir gereksinimi de "saygı görme" gereksinimidir. Bu sosyal bir varlık olan insanın bütün ilişkilerinin temelinde yatan bir gereksinimdir. Eğer bu gereksinim karşılanamıyorsa ilişki bitmeye mahkumdur. Bu nedenle ben "0 beklenti" parolası yerine " sadece ve sadece saygı" parolasını benimseyenlerdenim. Ve bu saygı sosyal normların belirlediği küçüğün büyüğe , erkeğin kadına, astın üste gösterdiği saygıdan farklı olarak yanlızca bir insanın diğer bir insana gösterdiği saygıyı içermelidir.Güzel paylaşımınız için teşekkürlerimi sunuyorum..
Beklentiyi genele yayarsak eğer, bu çıkar ilişkisinden ibarettir. Bir gün işin biter ve arkadaşlıkta biter. An-ı kollarsın ve satışı yaparsın :)
Kimi arkadaşlıklarsa beklentisiz ilerlerken, minik sözler bitirir onu. İşte o zaman dersiniz, laf söyletmediğim insana bak............... Demek ki, o da buna inanmak istiyormuş. Artık ifadelerinizin anlamını yitirdğini anlarsınız. Ve hiç birşey eskisi gibi olmaz.
Öyle yada böyle tüm arkadaşlıkların bir sonu varmış. Susup, sitemlerin olgunlaştığını ve daha sağlık düşündüğünüzü görürsünüz.
Güzel konu :)
Merhaba Trapper,
Kendimi her zaman mutlu hissederim.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kimseden bir şey ummam.
Beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır.
Öyleyse hayatınızı sevin.
Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin,
Sadece kendiniz için yaşayın ve;
- Konuşmadan önce dinleyin,
- Yazmadan önce düşünün,
- Harcamadan önce kazanın,
- Dua etmeden önce bağışlayın,
- İncitmeden önce hissedin,
- Nefret etmeden önce sevin,
- Vazgeçmeden önce çabalayın,
- Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur.
Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun....
WİLLİAM SHAKESPEARE
Ama bence insanlar hayal ettikleri kadar var olurlar. Hayal bir güçtür. Sadece ikili ilişkilerde değil. Önce düşündü sonra hayal etti insan, hayal ettiği ne varsa hayatta geçirdi hepsini sırasıyla.....
HAROLD ROBBINS "Önce Hayaller Ölür" demiş.... Çok doğru söylemiş.
Sevgiler...
he sen şimdi ben cem yılmazı seyrettim çok eğlendim güldüm demek istiyorsan açık konuş böyle beklentiyi falan karıştırma:P
beklenti olmadan yaşam olur mu ki arkadaşım.en basitinden toprağı ekip biçiyorsun ondan ürün bekliyorsun, çiçeğe su veriyorsun açmasını bekliyorsun, evladın oluyor bakmasını bekliyorsun, falan oluyor filanı bekliyorsun.hayat böyle...beklentinin çok üst seviyede olması belki bazen hayal kırıklığıyla sonuçlanabilir ama gerçekleşmesi de bir o kadar mutlu ediyor.bu belki bir risk...ama zaten yaşamak bu riski almak değil midir ki..
Yer damar damar, insanlar kısım kısımmış. İnsan en iyi kendisini tanıyıp bildiğinden, kendini iyi ifade ettiğini ettiğini düşündüğünde, karşı tarafça tam anlaşıldığını düşünür. Bu yanılgıya düşürüyor insanı zaman zaman. '' Ruh ikizimsin'' bunu ne kadar çok duyuyoruz son zamanlarda. Ruhların ikiz aramaya çıktığı dönem galiba:) Arkadaşlıklar dostluklara bırakırken kendini, zaman ister, emek ister, güven ister. Böyle kişiler çok azdır hayatımızda.
Beklenti konusu; çıkar amaçlı değilse ki aksi halde zaten dost değillerdir, çeşitlilik gösterebilir, kişilerin maneviyatlarına göre değişir. Mesela; hastayım ben yatıyorum yorgan döşek. Sıkıntılar paylaşınca azalırmış ya, psikolojik olarak en azından rahatlatır. Aramak isteyeceğim kişiler sevdiklerimdir, konuşur rahatlarım. Sonrasında, onlardan geri dönmelerini beklerim, '' nasılsın iyileştin mi?'' demelerini beklerim:) Zaten bu beklenti gerçeklerşir, dostlar sadece iyi gün için olmadığından.Sat_Agraha'nın da dediği gibi, bunu karşı bekler diye değil, içimizden geldiği için yaparız...
Arkadaşlıklar başlarken daha, çıkara dayalı beklentiler içinde olursak er ya da geçer biter.
Sanırım, yazıda söz edilen "Beklenti" ile, "İlişkide karşı tarafta aradıklarımız" arasındaki minik farkı karıştırıyoruz ara ara.
Şöyle ifade edeyim:
Ben, kayıtsız şartsız beklemem, karşı tarafın da benden yana beklenti içine girip bana yük getirmeye çalışmasından hiç hoşlanmam. Sevgili Ladin'in söz ettiği "Saygı" durumunu da beklemiyorum, herkese, her şeye saygı duyma zorunluğunda da hissetmiyorum kendimi örneğin.
Bu yüzdendir, sitemlerden, imalardan son derece rahatsız olmam.
Elbette ilişkilerimi böyle "Saldım çayıra" türü yürütmüyorum, aksine çok titizim. "Kişiyi olduğu gibi kabul etme" durumu yok bende örneğin.
Ya hoşlanıyorumdur insani tavırlarından, zevkle devam ederim ilişkiye, ya da hoşlanmıyorumdur, keser atarım.
Böyle yani...:)
YORUMLAR
Çünkü yazan arkadaş "Dost"a o kadar çok misyon yüklemişti ki, insan evladının pek de taşıyabileceği şeyler değildi. Çok fedakar olmayı, sürekli verici olmak gibi bir durumu tarifliyordu ve ben bu kalıba girebilen biri olamadım hiç.
Oysa etrafıma bakıyorum, fazla sayıda insanım, çok az sayıda özel insanım var; güvendiğim, bana güvenen.
Biz birbirimizden onu bunu beklemeyiz, biliriz ki, karşı bekler diye değil, içimizden geldiği için yapacağımız her hareket, söyleyeceğimiz her söz daha değerli.
Ama yazdığın gibi, beklentiye girip sonrasında üzülen çok insan tanıyorum. Sanırım daha duygusal insanlar bunlar ve verdikleri gibi almanın da hak olduğunu düşünürler de öyle değil işte, herkes aynı değil.
Zaman zaman "Çok yanlış tanımışım" lafını ettiğim olmuştur benim de. Bu durumun sadece tanımakla alakası vardır ama, beklentiyle değil. Benim gibi, insanları kafadan severek yargısız yaklaşan, tanıdıkça eleyen insanlarda sık rastlanan durumdur ki, karakter böyle, yapacak şey yok.
Yanlış tanımışsam ona göre yeni davranış belirler geçerim. Olacağı bu kadar.:)
Yine, insanı kendine döndürüp kendini sorgulatan yazılarından biriydi.
Seviyorum bu tip fadeyi. Teşekkürler.
Sevgiler
Bu cümleyi eminim ki bi yerden hatırlayacaksın trapper !
Hazmedeceğimiz kadarını beklemek,gerisi teferruattır deyip geçmek en mantıklısı.Bi hayal kırıklığı daha yaşamak yada yaşatmak istemiyorsak !
Emeğine sağlık.
Kimi arkadaşlıklarsa beklentisiz ilerlerken, minik sözler bitirir onu. İşte o zaman dersiniz, laf söyletmediğim insana bak............... Demek ki, o da buna inanmak istiyormuş. Artık ifadelerinizin anlamını yitirdğini anlarsınız. Ve hiç birşey eskisi gibi olmaz.
Öyle yada böyle tüm arkadaşlıkların bir sonu varmış. Susup, sitemlerin olgunlaştığını ve daha sağlık düşündüğünüzü görürsünüz.
Güzel konu :)
Merhaba Trapper,
Kendimi her zaman mutlu hissederim.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kimseden bir şey ummam.
Beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır.
Öyleyse hayatınızı sevin.
Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin,
Sadece kendiniz için yaşayın ve;
- Konuşmadan önce dinleyin,
- Yazmadan önce düşünün,
- Harcamadan önce kazanın,
- Dua etmeden önce bağışlayın,
- İncitmeden önce hissedin,
- Nefret etmeden önce sevin,
- Vazgeçmeden önce çabalayın,
- Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur.
Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun....
WİLLİAM SHAKESPEARE
Ama bence insanlar hayal ettikleri kadar var olurlar. Hayal bir güçtür. Sadece ikili ilişkilerde değil. Önce düşündü sonra hayal etti insan, hayal ettiği ne varsa hayatta geçirdi hepsini sırasıyla.....
HAROLD ROBBINS "Önce Hayaller Ölür" demiş.... Çok doğru söylemiş.
Sevgiler...
Yer damar damar, insanlar kısım kısımmış. İnsan en iyi kendisini tanıyıp bildiğinden, kendini iyi ifade ettiğini ettiğini düşündüğünde, karşı tarafça tam anlaşıldığını düşünür. Bu yanılgıya düşürüyor insanı zaman zaman. '' Ruh ikizimsin'' bunu ne kadar çok duyuyoruz son zamanlarda. Ruhların ikiz aramaya çıktığı dönem galiba:) Arkadaşlıklar dostluklara bırakırken kendini, zaman ister, emek ister, güven ister. Böyle kişiler çok azdır hayatımızda.
Beklenti konusu; çıkar amaçlı değilse ki aksi halde zaten dost değillerdir, çeşitlilik gösterebilir, kişilerin maneviyatlarına göre değişir. Mesela; hastayım ben yatıyorum yorgan döşek. Sıkıntılar paylaşınca azalırmış ya, psikolojik olarak en azından rahatlatır. Aramak isteyeceğim kişiler sevdiklerimdir, konuşur rahatlarım. Sonrasında, onlardan geri dönmelerini beklerim, '' nasılsın iyileştin mi?'' demelerini beklerim:) Zaten bu beklenti gerçeklerşir, dostlar sadece iyi gün için olmadığından.Sat_Agraha'nın da dediği gibi, bunu karşı bekler diye değil, içimizden geldiği için yaparız...
Arkadaşlıklar başlarken daha, çıkara dayalı beklentiler içinde olursak er ya da geçer biter.
Şöyle ifade edeyim:
Ben, kayıtsız şartsız beklemem, karşı tarafın da benden yana beklenti içine girip bana yük getirmeye çalışmasından hiç hoşlanmam. Sevgili Ladin'in söz ettiği "Saygı" durumunu da beklemiyorum, herkese, her şeye saygı duyma zorunluğunda da hissetmiyorum kendimi örneğin.
Bu yüzdendir, sitemlerden, imalardan son derece rahatsız olmam.
Elbette ilişkilerimi böyle "Saldım çayıra" türü yürütmüyorum, aksine çok titizim. "Kişiyi olduğu gibi kabul etme" durumu yok bende örneğin.
Ya hoşlanıyorumdur insani tavırlarından, zevkle devam ederim ilişkiye, ya da hoşlanmıyorumdur, keser atarım.
Böyle yani...:)