Modern Zaman Evliyâları
13 Kasım 2012, 02.30 A- A+
Başlığa bakınca diyanet işlerinin gönüllü bir elçisi edâsıyla kafa ütüleyeceğimi düşünmüş olabilirsiniz.. Düşüncenizde haklısınız belki ama yanıldınız.. :) Sadede geleyim:
"Sağ elinin verdiğini sol elin duymasın.." denir bir hâdiste..
Şimdi bizim "modern zaman evliyâları"na bakıyorum da tam tersi bir oyun sahneliyorlar sürekli:
Sağ El: Gördün mü la naaptım?
Sol El: Vaaayyyyyy helal beeee... Seni kirli çıkı seni!!!
Konu "inanç" olunca takdiri taptığından beklemeli insan, ona yaranmak için uğraşmalı.. Bizdeki anlayış tam tersi.. Kendini "dindar" addeden ister ki "namazında niyazında adamdır" diye övülsün yüzüne karşı ve arkasından.. Zenginimiz de "aman pek hayırseverdir" densin ister.. Bu yüzden neredeyse davullar çalıp şenlikler kurarak ilân ederler her ne yaptılarsa..
Kızılası bir eylemdir bu.. Ama maalesef, biz de gösterişe aldanır pohpohlarız bu insanları.. "Helaaaal" deyişimiz meşhurdur.. Bi' de bu kişiler ünlüyse ülkece oturup gurur duyarız.. Gurur duyulacak daha önemli hiçbir şey kalmamış gibi... "Halkın çocuğu" deyip bağrımıza basarız; yaptığı iyiliği duyurmadan, sessizce yapan gerçek "hayırsever"leri başka birşeyin çocuğuymuşçasına zan altında bırakarak...
Nasreddin Hoca yüzyıllar önce söylemiştir ama o söz bugün bile çoğu kişi tarafından gereğince anlaşılmamış olsa gerek: Ye kürküm, ye..
Öyledir, dış görünüşe ve gösterişe göre hürmet edilebilir.. Hesapta herkes eşittir ama o ünlü sözdeki gibi "bâzıları daha eşittir".. Durup bir düşünsenize; her biriniz hayâtınızda en az bir kere "hooop sen giremezsin kardeşim, yasak" dendiğini duymadınız mı üstü başı paspal görünen bir insana.? Homurdanmayı bırakın da o "evet ya, hakikaten"ler dökülsün dudaklarınızdan usulca.. Her taç giyeni kral zannettiğimiz için bizler aslında kendimiz yarattık bu sistemi.. Birilerini kendimizden üstün gördük kaftanına-sarığına aldanıp ve tutup başımıza koyduk, besleyip semirttik, sonra karşısına geçip "aman ne yağız, ne gürbüz" diye aslında o eserin kendimize ait olduğunu bilmeden iltifat ettik.. Kralın çıplak olduğunu görmeyi reddettik..
Diyeceğim o ki bizden aldıklarıyla bize hava basan bütün figürleri bizler yarattık.. Saadet zincirleri kurup donumuza kadar soyanı, "insanlar mutlu olsun" diye yüzbinlerce ağaç katledip yapacağı evlerine yüzbinlerce lira fiyat biçeni, "jet" hızda çaldıklarıyla aynı hızda zengin olanı... Hepsini...
Tek üst başlığımız "insan"dı aslında, yeryüzündeki 5-6 milyarlık bir çoğunluğun ortak noktası.. Alt metinlerle birbirimizden ayrıldığımız kadar bu başlık altında da birleşebilseydik keşke.. Bizim vekil tâyin ettiklerimiz "dokunulmaz"ken bize karşı şiddetin her türlüsü müstahak görülmeseydi... Zenginin işkembesi git gide genişlerken fakirin oktavı an be an yükselen mîde gurultusunu miting müzikleri bastırmasaydı..
Azim ve çalışmanın, emeğin hakkı olan başarıları türbe kapılarında aramasaydık... Ölülerden medet ummayı "gelenek" hâline getirmeseydik... Annelerimizin de birer kadın olduğunu unutmasaydık... Allah'tan gelene şükretmekle kuldan gelene sabretmeyi birbirine karıştırmasaydık... Haksızlık karşısında kendimiz sustuğumuz gibi, sesini çıkartanlara da "hemşire resmi" tadında pozlar vermeseydik...
"Keşke" diyorum, "keşke biraz olsun insan olabilseydik.."
"Sağ elinin verdiğini sol elin duymasın.." denir bir hâdiste..
Şimdi bizim "modern zaman evliyâları"na bakıyorum da tam tersi bir oyun sahneliyorlar sürekli:
Sağ El: Gördün mü la naaptım?
Sol El: Vaaayyyyyy helal beeee... Seni kirli çıkı seni!!!
Konu "inanç" olunca takdiri taptığından beklemeli insan, ona yaranmak için uğraşmalı.. Bizdeki anlayış tam tersi.. Kendini "dindar" addeden ister ki "namazında niyazında adamdır" diye övülsün yüzüne karşı ve arkasından.. Zenginimiz de "aman pek hayırseverdir" densin ister.. Bu yüzden neredeyse davullar çalıp şenlikler kurarak ilân ederler her ne yaptılarsa..
Kızılası bir eylemdir bu.. Ama maalesef, biz de gösterişe aldanır pohpohlarız bu insanları.. "Helaaaal" deyişimiz meşhurdur.. Bi' de bu kişiler ünlüyse ülkece oturup gurur duyarız.. Gurur duyulacak daha önemli hiçbir şey kalmamış gibi... "Halkın çocuğu" deyip bağrımıza basarız; yaptığı iyiliği duyurmadan, sessizce yapan gerçek "hayırsever"leri başka birşeyin çocuğuymuşçasına zan altında bırakarak...
Nasreddin Hoca yüzyıllar önce söylemiştir ama o söz bugün bile çoğu kişi tarafından gereğince anlaşılmamış olsa gerek: Ye kürküm, ye..
Öyledir, dış görünüşe ve gösterişe göre hürmet edilebilir.. Hesapta herkes eşittir ama o ünlü sözdeki gibi "bâzıları daha eşittir".. Durup bir düşünsenize; her biriniz hayâtınızda en az bir kere "hooop sen giremezsin kardeşim, yasak" dendiğini duymadınız mı üstü başı paspal görünen bir insana.? Homurdanmayı bırakın da o "evet ya, hakikaten"ler dökülsün dudaklarınızdan usulca.. Her taç giyeni kral zannettiğimiz için bizler aslında kendimiz yarattık bu sistemi.. Birilerini kendimizden üstün gördük kaftanına-sarığına aldanıp ve tutup başımıza koyduk, besleyip semirttik, sonra karşısına geçip "aman ne yağız, ne gürbüz" diye aslında o eserin kendimize ait olduğunu bilmeden iltifat ettik.. Kralın çıplak olduğunu görmeyi reddettik..
Diyeceğim o ki bizden aldıklarıyla bize hava basan bütün figürleri bizler yarattık.. Saadet zincirleri kurup donumuza kadar soyanı, "insanlar mutlu olsun" diye yüzbinlerce ağaç katledip yapacağı evlerine yüzbinlerce lira fiyat biçeni, "jet" hızda çaldıklarıyla aynı hızda zengin olanı... Hepsini...
Tek üst başlığımız "insan"dı aslında, yeryüzündeki 5-6 milyarlık bir çoğunluğun ortak noktası.. Alt metinlerle birbirimizden ayrıldığımız kadar bu başlık altında da birleşebilseydik keşke.. Bizim vekil tâyin ettiklerimiz "dokunulmaz"ken bize karşı şiddetin her türlüsü müstahak görülmeseydi... Zenginin işkembesi git gide genişlerken fakirin oktavı an be an yükselen mîde gurultusunu miting müzikleri bastırmasaydı..
Azim ve çalışmanın, emeğin hakkı olan başarıları türbe kapılarında aramasaydık... Ölülerden medet ummayı "gelenek" hâline getirmeseydik... Annelerimizin de birer kadın olduğunu unutmasaydık... Allah'tan gelene şükretmekle kuldan gelene sabretmeyi birbirine karıştırmasaydık... Haksızlık karşısında kendimiz sustuğumuz gibi, sesini çıkartanlara da "hemşire resmi" tadında pozlar vermeseydik...
"Keşke" diyorum, "keşke biraz olsun insan olabilseydik.."
YORUMLAR
Tümü bildiğimiz, şahit olduğumuz şeyler olsa da, tarafınızdan gayet güzel derlenip toparlanması yazınızı okunası kılmış.
Ellerinize sağlık.
Yazınızı okurken daha önce dikkatimi çeken bir şey geldi aklıma; kurban bayramı yaklaşıyor, durumu olan herkes bir telaş bir telaş kurban alma derdinde.. tam bu sıra tv de bir reklam görüyorum -markası lazım değil- diyor ki reklamda "ne yediğinizi bilin" slogan bu..bir et çekme makinasının reklamı. Düşündüm ki; kurban bayramı öncesi girilen bu reklam çok manidar. Diyor ki sanıyorum "kestiğiniz kurban etlerini bu makinada çekin, ihtiyaç sahiplerine öyle dağıtın". İyimser bi bakış açısıyla bunu diyor. Yoksa demiyor ki "bu kestiğiniz kurbanın etlerini, bir güzel çekin bu makinada, sonra akraba ve dostlarınıza dağıtın, kalanları da istif edip buzdolabı poşetlerine koyup buzluğunuza atın" ...bunu demiyor değil mi?
Bu yazınızı beğenince önceki blogunuzu da okudum. Onu da çok beğendiğimi söylemeden geçmiyeyim. Yakın zamanda yeniden yazarsınız inşallah.