AŞURE ÜZERİNE....
15 Kasım 2012, 22.31 A- A+Bir akşam komşunuzun minik kızı kapınızı çalıp size elindeki küçük tepsi üzerinde bulunan aşurelerden bir kase ikram ettiğinde anlayınız ki tam bir hafta sürecek olan aşure günleri başlamıştır.
Neler konmaz ki aşureye… Şeker, buğday, nohut, kuş üzümü, kuru kayısı, kuru üzüm, kuru incir, kuru fasulye, arpa, badem, karanfil, zencefil, ceviz, kestane, fındık, pirinç ve üzerine de nar taneleri ve tarçın… Hatta ve hatta gülsuyu… Zaten bildiğim kadarıyla aşure içerisinde en az 7 çeşit malzeme olması gerekirmiş. Bu sebeple en fakirimiz bile aşuresine bu malzemelerden ( belki aklıma gelmeyen daha vardır. ) 7 tanesini muhakkak koyar.
Küçük iken; hep tuzlu yemeklerde karşıma çıkan kuru fasulye, nohut gibi hububatların aşure gibi şekerli bir yiyecekte karşıma çıkıyor olması çoğu zaman kafamı karıştırmıştır:) Bu durumdan babaanneme bahsettiğimde “ Hz. Nuh’un gemisinde yiyecek sıkıntısı yaşanmaya başlandığı zaman Müslümanların bir kaba ellerinde kalan tüm malzemeleri atarak aşure pişirdiklerini “ söylemişti. Şekerli olması da (sanırım) hem doyurucu hem de insanın iştahını kapatması için olsa gerek…
Hatırlıyorum…. Aşure günleri geldiğinde babaannem, rahmetli annem ve yengelerim bir araya gelip gece yarısı aşure yaparlardı. Yapılan bu aşure gece boyunca demlenmesi için soğumaya bırakılırdı. Ben de gidip gelip o enfes tarçın kokusunu içime çekerdim:) Neyse… Ertesi günün öğleden sonrasında tüm konu komşu kadınları bir evde toplanıp, mahalle çocuklarını da çağırarak kurulan aşure sofrasında kaşık kaşık aşure yerdi. Çokça yapılan aşure tabi öyle bir oturuşta bitirilemezdi. Kalan aşureden sofraya gelemeyen komşular ile mahalle erkekleri de akşama nasiplenirdi. Hatta ve hatta bir hafta boyunca eve gelen misafirlere aşure ikram edilirdi.
Her aşure günü babam eve elinde erzakla gelirdi. Aşure günü erzak alışverişi yapıldığında o senenin daha bereketli geçeceğine inanılırdı. Yine aşure günü gusül abdesti alanların küçük hastalıklara yakalanmayacağına inanıldığı için herkes o gün yıkanırdı. Ve o günün bir tövbe günü olduğu düşünülürdü. Çünkü “ Yerler ve gökler o gün yaratılmıştır, Hz. Adem’in tövbesi o gün kabul edilmiştir, Hz. Musa firavundan o gün kurtulmuştur, Hz. Süleyman’a o gün saltanat verilmiştir, Hz. İbrahim o gün dünyaya gelmiştir ve yine o gün ateşe atılmıştır, Hz. Nuh’un gemisi o gün karaya oturmuştur, Hz. Hüseyin o gün şehit edilmiştir, Hz. Yunus o gün balığın karnından kurtulmuştur ve kıyamet o gün kopacaktır. “ Bunlar ufakken bana yine babaannem tarafından söylenenler…
…………………………………………………………………………………………………
Yazıyı aktarırken di-li geçmiş zamanı bilerek kullandım. Çünkü kaç yıldır aşure gününde kapımı çalan bir minik komşu kızı maalesef olmadı. Halbuki Aşure günleri farklı mezheplerde de olsak bizi bir araya getiren özel günlerdir. Ya biz inançlarımızı kaybettik ya da inançlarımızı umursamaz olduk. Sebep ne olursa olsun aşure günleri eskiden insanları bir araya getiren özel günlerdi. Beraber aşure yenirken sohbet edilir ve paylaşımlarda bulunulurdu. Belki de birbirimizle sohbet etmeye bile sabrımız kalmamıştır ne der siniz?
Not :
1- Bugün 2012 yılının ilk aşure günü. Bu blog bu sebeple kaleme alınmıştır. Henüz bırakın bir kase aşure yemeyi akşam yemeği bile doğru dürüst yemek nasip olmadı.
2- Bizim Kayserili bayanların hemen hemen tamamı rejim yapar:) Bu sebeple çaylarını şekersiz içerler. Ama her ne hikmetse bir oturuşta birkaç kase aşureyi veya birkaç tabak kayseri mantısını yerler. Sanırım mantı ve aşure söz konusu olduğunda bizim oralarda rejim diye bir kavram kalmıyor.
3- Bir de Bolu taraflarında aşure tuzlu yapılıyormuş diye bir duyum aldım:)
İki dünya saadeti dileklerimle….TuRK..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir