Ortamın Kiri....
16 Kasım 2012, 13.40 A- A+İnsanın dileyecek özrü olmaması ne güzeldir, kalbinin ve vicdanının rahat olması ne güzeldir..
Bazan, ortam o kadar kirlidir ki ve siz o ortamdan o kadar çok kirlenmişsinizdir ki, ağzınız bir türlü hayra açılmaz. Tam böyle hissettiğinizde, hemen uzaklaşmalısınız o bulunduğunuz ortamdan..bir güzel temizlenmeli, kendinizi aklayıp paklamalısınızdır. Çünkü, siz üzerinizdeki kiri pası yıkayamıyorsanız eğer, o çamur kuyusundan çıkıp kimseye temiz bir ekmek uzatamazsınız.
Kirin pasın içinde ne kadar çok kalırsanız, bir gün gelir 'kötü' dediğiniz her ne varsa ona dönüşürsünüz. Diliniz o kötüyü kınarken, bir bakarsınız ki, kötünün bizzat kendisi olmuşsunuz. Dışarıdan görülür bu, ama siz farkında değilsinizdir ne haline geldiğinizin. Ancak çamurun içindekilerle anlaşabilmeniz de, işte sırf bu yüzdendir...kendi gibi olmayanı, kötü zanneder çamurun içindeki çünkü. Bütün o içinizde biriktirdiğiniz kötü niyetleriniz, biraz temizce birini gördüğünüzde su yüzüne çıkıverir. Kaba saba, kem bir dille üstelik. Çekiştirirsiniz kolundan, bacağından...siz nasılsanız, o da öyle olsun istersiniz. Ancak o da dahil olursa size, iyi hissedeceksinizdir çünkü.
Çamurun içinde temiz kalmak zor..Bir gün o çok övündüğünüz 'iyi' olma haliniz, öyle bir noktaya gelir ki, algı sisteminiz yerle bir olur. Üstün saydığınız değerleriniz bir bakarsınız ki uçup gidivermiş sizden. Ancak hemfikirlik noktasındadır iyi niyetiniz....kötü niyetli, kötü kalpli bir insan olup çıkıvermişsinizdir çünkü. Çamurun içindeyken gözlerinizi açarsanız, çamurla görürsünüz dünyayı. Yüzünüzü gözünüzü yıkamazsanız eğer, baktığınız her şey kirli gelir size. Elleriniz, yüzünüz, gözünüz hep çamurdur. Ağzınızı da açmamalısınızdır, çünkü söyleyeceğiniz her söz de kirli olacaktır bu durumda. Hele hele de yazarsanız vay halinize....
Zira sözler uçucu ama yazılar kalıcıdır....ve herkes üzerindeki kir ile kalır...
------------------------------
İkinci kez yazamıyorum, aslında sizlerle paylaşmak istediğim yazıyı. Öyle duruyorlar dosya halinde, hani bazılarınızın sevdiği hikayelerim.. ehhh duruversinler bakalım.
Link vereyim mi size ?...Yok vermemeyim. Benim bu yazıya yakıştıracağım bir müzik yok. Kir pas örnekleri var mı ?...Var evet..ama onları da vermeye gerek yok..onlar bir yerlerde duruyor...öyle de duracak.
YORUMLAR
Cem Karaca seviyorsundur umarım, dinle bak iyi gelecektir, bana iyi gelir özellikle bu şarkısı.
http://www.youtube.com/watch?v=rrFXJaGFxFc
Eskidir biraz, hatta biraz paslı, ama maneviyat var her şeyden öte. Elinle biraz temizleyiver üstünü, sesi kulağa hoş gelecektir...
Keşke paylaşımında anlatım dili olarak 2.çogul kişi eki yerine 1. çoğulu kullansaydınız. Yani Siz! siz! yerine biz!! demeyi tercih etseydiniz, eminim okurlara kendi içinde özeleştiri yapma imkanı da sunmuş olur ve okurları yazının içine daha kolay alırdınız.
'' Hiç birimiz masum değiliz cümlesi '' ni '' Hiç biriniz masum değilsiniz'' diye kullanırsanız paylaşım kimseyi kucaklamaz.
Favori cümle: ''Zira sözler uçucu ama yazılar kalıcıdır....ve herkes üzerindeki kir ile kalır...''
Emeğinize Sağlık...
Beymen33 yapıcı eleştiri noktasında, şöyle bir duvarlara asılmalı yorumunuzdaki yazıyla ilgili eleştiri. Yazıdaki hitap dili olarak 'biz' seçilebilirdi evet. Takip etmişseniz -ki kimse takip etmemeli bence o durumları-, olayların üzerine yazdım ben bu yazıyı. Biraz edebi olmaya yeltenmiş bir yazı olduğundan, benzetmelerle yazılmış bi yazı haliylen. Normal bi zamanda yazmış olsaydım, belki de 'biz' kullanırdım bilmiyorum. Ama eleştiriniz yazının bir kenarına kaydedilmiştir benim için, hangisi iyi olurdu düşünmek üzere.
Hayra açılmayan ağızlardan sözettiğim için 'siz' kullandım belki, o anki hisle yazdığım için yazıyı. Yazının kalıcı olduğuna vurgum da bu yüzdendi. Ne yazmışsak orda bi yerlerde duruyor malum. En çok şuna kızdım bu blog ortamında; "siz 'şu'sunuz !!, siz 'bu'sunuz'!!....tabiidir ki kimse kimsenin kalbini göremez, niyetini bilemez ama bu yakıştırmaların hepsi havadadır, kendi görüşünüz olmaktan öteye gitmez. Bir anlamda bütün bunları "söz" diye tabir ettim. Ama yazı ortada ve görünür olan bi şeydir ve sizin ne olduğunuzu gösterir. Kendi adıma burada şer üzerine kurduğum tek cümlem yoktur..bela okurken bile :). Özür dilemem gerektiği noktada özür de dilemişimdir, özeleştirimi de yapmışımdır. Vicdani rahatlığımı belirttim...belki de bu yüzden 'siz' kullanmaya yöneltti bu beni..düşünerek yapmadım açıkçası. Teşekkür ederim güzel yorumunuz için.
Özdür bu yazıya ben bi müzik eserini yakıştıramamıştım. Sen öyle bi şarkı bulmuşsun ki, öyle pırıl pırıl bi şarkı bulmuşsun ki hani yazıyı yazmasam da olurmuş, tek bi link vermem yetermiş. Keşke toz olabilse üzerimizdekiler, şöyle bi kuru bezle alabilsek, bizi biz olmaktan çıkaran her ne varsa . Şarkının tek satırı bile yeterli "hep birlikte türkü söylemek"...yapamadığımız da bu galiba...güzellik adına bi şey yapamıyoruz. Orkestra 'la' perdesinden çalarken, siz 'si' den icra edemezsiniz güzelce şarkınızı. Benim yazdıklarımı bi tarafa bırak, bu şarkıyı 'ne diyor' diye herkes bi dinlemeli can kulağıyla, can kulağıyla ama anlayarak. Her şey söylenmiş şarkıda, yazıya ne hacet...Yüreğinin güzelliğini bi kere daha gördüm, kocaman sarıldım sana özüm gözüm.
Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Can Yücel 'in çok sevdiğim bir şiiridir, saygılarımla şiir sevenlere yolluyorum, bir de izninle:)
aTAYA.
Şimdi sizin gözünüzden Özdür ü görüp değerlendiremem ki ben. Bi çok noktada kalbini güzel bulmuşumdur evet, hırçınlığını da görmüşümdür bazı noktalarda, beni eleştirirken de görmüşümdür bunu hatta. Burda yazıyı okumuş, üzerinde düşünüp bi şarkı eklemiş. Bu yüreğinin güzelliğini ifade eder bana. Üstelik yüreğimizin güzel olması, kirlenmemiş olduğunu da göstermez. O da kendi özeleştirisini yapmıştır belki. Siz de yapın bence... bu yazıyı okuyup böyle bi yorum yapıyorsanız altına, sizin yorumunuz da benim için hikayeden öteye geçmez maalesef. Ben bu yazıyı bizzat dahil olduğum konular üzerine yazdım. Ortalığı derleyip toplamak bana düşmez bu ortamda yeni biri olarak, eğer beni kastediyorsanız. Benim niyetim temiz kalmak evet dahil olmayı hiç mi hiç düşünmüyorum o kire pise.
Sahip olunan cinsiyetin, insan olmanın özelliklerini, gerçek özelliklerini taşımak zordur diye düşünüyorum...
Hadi yazıya dönelim:
Atarken çamurdan kirlenen ellerini yıkamak istersen çeşmeyi bulman zor olmayacaktır.
Hadi ellerini temizledin, ya ruhun ?
Arkadaşlık koalisyonları ? Bu yakıştırman üstümde emanet gibi durdu, cıkss beğenmedim almıyorum bunu. Ya iyi ki sadece sanaldan ibaretsin, sanalın dibinden. Ya gerçek hayatımda bir tanıdığım olsaydın ? Olamaz hayali bile ürküttü beni. Sen böyle kal, böyle çok daha güzelsin :)
Mirza ve Ataya bana dediğinizi hiç laf karışıklığı yapmadan size yazayım. "Özdür'ü seviyorsan, sen de kirlisin"..budur söylediğiniz bana. Ve bunu tanık olmadığım, eski bir dava üzerinden yargıya varmam gerektiği parantezinde söylüyorsunuz. Her ikinizle de hem benim bloglarımda, hem sizinkilerde paylaşımımız olmuştur. Bu da demektir ki sizlere de bir yakınlığım var. O zaman Özdür ün gözünden ben de kirli oluyorum değil mi? Eee nerde kaldı objektif bakış ?? Hepimiz bazı noktalarda uzlaşıp, bazı noktalarda ayrı düşebiliriz...bu çok doğal. Artık hiç uzlaşamadığımızı hissettiğimiz anda da en iyisi yok saymaktır karşımızdakini. Benim tavrım bu olur yani sizinkini bilemem.
Yukarıdaki yazımda bütün cevaplar var aslında. Orda hemfikirlik noktasındaki iyi niyetten sözediyor. Özdür le ilgili fikirlerimizde ayrı düşmüşüz mesela...siz o yüzden yazdınız bunları. Sizle aynı fikirde olmadığım için bana da tavır almışsınız. Ben burada bulunduğum zaman içerisinde gördüklerimi bilebilirim. Ve sadece beni ilgilendiren bi kavga gürültü sonrası yazdım bu yazıyı...sizin kavgalarınız için ahkam kesmedim Mirza. Sadece sataşmalarınızı gördüm karşılıklı ve inanın doğru dürüst okumadım bile. Çünkü ne konuyu biliyorum, ne eskiden birbirinize ne dediniz onu biliyorum. Hiçbirinize de sormadım 'senin bu insanla ne kavgan var' diye. 'Şöyle şöyle oldu' bi hikaye anlatım biçimidir çünkü ve benim için bilgilenme anlamında ikinci el fikir edinmekten öteye gitmez. Ve yargı da ikinci el tanıklığı kaldırmaz....hadi eyvallah.
sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin o'nu sevdiğinden...
Ataya, burda yorumların yayınlanma zamanıyla ilgili karışıklıklar olabiliyor evet hatta bu yüzden yanlış
anlamalar da olabiliyor. Ben de benim yorumumdan sonra gördüm sizin ilk yorumunuzu. Direkt Özdür ü hedefleyen Mirza nın yazısından sonra, sizin de hani "neye taraf olunmalı" konusuyla ilgili kurduğunuz cümle beni yanlış algıya yöneltmiş olabilir. Dediğim gibi kimin kimle kavgası var onu da tam kavrayamıyorum. Kusura bakmayın ben yanlış anlamışım madem onu kastetmemişsiniz. Şairin sözünden sual olunmaz evet :) her zaman aynı duyguda olması beklenemez. Fayda noktasında bu portala katkıda bulunabileceğimi düşünürsem yazarım evet yine...teşekkürler yorumcu olarak yazıya kattıklarınız için.
Kimin kimle kavgası varsa sizene, insanlar bir şekilde yuvarlanıp gidiyor.Neden irdeleyip araya nifak sokma çabası anlamadım.
Geçen haftada birinin adını geçirmediğim halde siz xxx beye böyle diyemezsin tarzında, sözde bana bir cevap vermiştiniz.
Lütfen buradaki insanlar üzerinden prim yapmaya çalışmayın.Kimsenin avukatı değilsiniz herkesin kendi dili var konuşmasını bilir.Herkesin kendi ayağı var gelmesini de, gitmesini de bilir.