Düzenli hayat memurluk..
16 Kasım 2012, 21.19 A- A+
Babamın işyerinden gelirken
aldığı tadelleleri ve meyve sularını salondaki koltuğun arkasına
saklamasını bekleyen çocuktuk ilk fırsatta salondaki koltuğun arkasında
onun için gizli olan yerde onu bekleyen çikolatayı ve meyve suyunu
içerken gizli bir hazine bulmuşcasına sevinmekteydik memur çocugu olarak..
bazen o meyve suyunu içerken silah sesi duymaktır, çünkü orası öğretmen çocuğu olduğunuz için yaşamak zorunda kaldığınız ve sürüklendiğiniz şehirlerden sadece biridir; van'dır, erçiş'tir.
şimdi özlenen ve on yıllardır gidilemeyen şehirdir.
dedeler,nineler, amcalar, halalar, teyzeler, dayılar yoktur o şehirde.
tanıdıklar vardır.
kendisi gibi memur çocuğu olan ve orada ailesi ile birlikte memleketinin sokaklarından uzak sokaklarda yaşamak zorunda hatta büyümek zorunda olan çocuk olmaktır.
Sevdigimiz kitabı alabilmek için babanın maaş gününü beklemektir. babanın "oğlum yavaş yavaş oku, hemen bitirme kitabını" demesidir. sırf bu yüzden uzun süre kitabın tek tek ve ayda bir tane alınabilen bir şey olduğunu sanmak, bir defada bir kaç tane kitap alan insanları görünce şaşırmaktır.
Kravatı sevmek mi yoksa kravattan sıkılmak mı bilemiyorum ama . çocukken kravatın babamın gömleğinin bir parçası olduğunu zannederdim, düğmesi gibi.
aza tamah etmektir, paranın kıymetini bilmektir ama paranın fazlasını tercih etmemektir.
otobüslere, kuyruklara, bakkallara, bakkal fişlerine, veresiyeye aşina olmaktır memur çocuğu olmak.
beden dersine spor ayakkabı almak, resim dersine guaj boya almak için ayın on beşini beklemeyi bilmektir.
ayın on altısında kantinden hamburger kola yemek, ayın onunda evden getirdiğin ekmek arasını yemektir.
düzenli olmaktır, babanın hep aynı saatte eve gelmesi, akşam yemeğini hep aynı saatte yemektir. memur çocuğunun halinden anlamaktır memur çocuğu olmak.
bazen o meyve suyunu içerken silah sesi duymaktır, çünkü orası öğretmen çocuğu olduğunuz için yaşamak zorunda kaldığınız ve sürüklendiğiniz şehirlerden sadece biridir; van'dır, erçiş'tir.
şimdi özlenen ve on yıllardır gidilemeyen şehirdir.
dedeler,nineler, amcalar, halalar, teyzeler, dayılar yoktur o şehirde.
tanıdıklar vardır.
kendisi gibi memur çocuğu olan ve orada ailesi ile birlikte memleketinin sokaklarından uzak sokaklarda yaşamak zorunda hatta büyümek zorunda olan çocuk olmaktır.
Sevdigimiz kitabı alabilmek için babanın maaş gününü beklemektir. babanın "oğlum yavaş yavaş oku, hemen bitirme kitabını" demesidir. sırf bu yüzden uzun süre kitabın tek tek ve ayda bir tane alınabilen bir şey olduğunu sanmak, bir defada bir kaç tane kitap alan insanları görünce şaşırmaktır.
Kravatı sevmek mi yoksa kravattan sıkılmak mı bilemiyorum ama . çocukken kravatın babamın gömleğinin bir parçası olduğunu zannederdim, düğmesi gibi.
aza tamah etmektir, paranın kıymetini bilmektir ama paranın fazlasını tercih etmemektir.
otobüslere, kuyruklara, bakkallara, bakkal fişlerine, veresiyeye aşina olmaktır memur çocuğu olmak.
beden dersine spor ayakkabı almak, resim dersine guaj boya almak için ayın on beşini beklemeyi bilmektir.
ayın on altısında kantinden hamburger kola yemek, ayın onunda evden getirdiğin ekmek arasını yemektir.
düzenli olmaktır, babanın hep aynı saatte eve gelmesi, akşam yemeğini hep aynı saatte yemektir. memur çocuğunun halinden anlamaktır memur çocuğu olmak.
YORUMLAR
Çok güzeldi, gülümsetti beni samimiyetiniz. Memur çocuğu olup düzenli hayatı önceden tanımak... Bana bunlarla gelin.. :)
Mandalina kokusu geldi burnuma, küçükken babamın elleri mandalina dolu poşetlerle gelip mutfağa götürdüğü zamanlardan. Küçücüktü o zamanlar mandalinalar, kokusuna tapıp beşer onar kazağıma doldurup odama kaçırırdım... Öyle işte...
Elinize sağlık.
Epeydir duygulammamıştım, yazıyı okumaya başlayıp sonuna geldiğimde gözlerimin sulandığını hissettim. Bu yazı bir an beni çocukluğuma alıp götürdü. Gurbette yaşamak zorunda kalan ve tek bir maaşla geçinmeye çalışan bir memur çocuğunun ruh halini ancak kendisi gibi bir memur çocuğu bilir.