gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Sıcak çayın var mı?

12 Aralık 2012, 11.40
A- A+

  Tek kaşı yukarı kalktı. Dudak kenarı kıvrıldı, aklından geçen düşünce ile keyiflendi. Yüzüne vuran güneşin sıcak ışınları sırtını dayadığı mermeri bile ısıtıyordu , az ötedeki iğde ağacının dallarından bir kuş sürüsü havalandı.. hep aynı saatte ötüyolar diye geçirdi gözlerini kapatırken.

   Önceleri ekmek parası demiş nasıl olsa daha iyisini bulurum düşüncesi ile başlamıştı. Biraz çekingen biraz da korkarak geldiği bu koca bahçede 14 senesi geçmişti. Ayşe teyzenin oğlu  bir gün annesine gelmiş senin oğlana iş buldum diye müjdeli haberi vermişti.  Annesine göre sanayide çalışmasından daha iyi idi. Daha 16 yaşında okuyup yazar olmak isterken işe girmek zorunda olmasını anlayabiliyordu çünkü babasına verilmiş bir sözü vardı. Vardı ama iş bu mu olmalıydı?

  Paçaları artık kısa gelen ama tek düzgün olan pantolonunu giyip  Ayşe teyzenin oğlu ile girmişti ilk bu demir kapıdan. Sadullah dayı ile ilk o gün tanışmıştı. Esmer 60 yaşlarında  ufak tefek çekik gözleri ile “hoş geldin evlat, hayırlısı olsun “diyerek karşılamış ve  işten ayrılıncaya kadar evlat diye seslenmişti hep. Her şeyi o öğretmişti, kasımpatılarına nasıl bakacağını neyi ne zaman yapacağını insanlara nasıl konuşacağını…

   İlk başlarda soranlara bekçiyim dedi. Sonra bahçe de işin içinde olunca, bahçıvan oldu bir dönem; ama o düzenleme de yapıyordu artık soranlara peyzaj diyordu .

    Yeşil çimenlerin, rengarenk çiçeklerin arasında kar taneleri gibi görünen mermerler, kuş cıvıltıları, rüzgarda sallanan ağaçların hışırtıları ile belki de tek huzuru bulduğu yerdi artık. Ajandasını çıkardı bu roman hayallerini gerçek kılacaktı ha bitti ha bitecekti sonrası kolaydı illaki yayınlanırdı. Bunu kimse geri çeviremezdi. Ortaokulda hocası demişti yetenekliydi yazmaya,” bırakma peşini” demişti o da hiç bırakmamıştı. Okusaydı hani liseyi bitirseydi belki daha güzel olacaktı ama yetenekliydi emindi bundan “hoca tasdikli” diye gülümsedi.

   Saatine bakt öğle namazına daha 2 saat vardı. Az kestirsem diye düşündü. “Ana uyandır beni ha “ dedi yüksek sesle. Elleri ile toprağı okşadı. Yeni kazılmış toprağın kokusu geldi burnuna, güneş  soğuk Aralık ayına rağmen sıcacık ısıtıyordu yüzünü gülümseyerek kapadı gözlerini.

   Caminin hocası buldu sırtını dayadığı mermerde elinde hiç düşürmediği ajandası ile beraber. Gelen polislere mezarlıkla ilgilenen gençti iyi çocuktu bu mezarda annesinin dedi. Kimsesi yok mu dedi polis ayağı ile dürterek hani canlanır mı diye az da merakla. Yok dedi hoca  elindeki ajandayı polise uzatarak. Birden çıkan rüzgarda üstüne örtülen gazeteler uçmasın diye ajandayı koydu polis, hocaya dönüp sordu yerden kalkarken” sıcak çayın var mı?”

babel

YORUMLAR

12 Aralık 2012, 12.34

Birden o son nefesin devamının gelmediği durum. son nefesin gideceğini biliyor, onu kaybetmek istemiyor ama ne yazık ki tutamıyorsun işte.
insanoğlunun en aciz kaldığı ve zavallığını anladığı durumdur.

Ölüm var olduğu için bu dünyadaki yaşamın bir anlamı vardır. eğer dünyada ölüm olmasaydı yaşam anlamsız olacaktı, anlam son ile bağlantılıdır.

Kitap-lık 
==> Köstebeklerde ağlar

12 Aralık 2012, 12.34
Ne denebilir ki? Yorum yapamayacak kadar tikandim su an. Kurgu olmasini umuyorum.
12 Aralık 2012, 13.33

Çok aradım acaba ç(alıntı) mı diye senden böyle bir performans beklemediğim için.

Çok şaşırdım doğrusu.Ama hala bi soru var ya eski bir kitaptan yada bir makaleden alıntı ise?

Yinede baştada dediğim gibi beni şaşırttın bu yazınla tebrik ederim seni

 

12 Aralık 2012, 14.29

   Hayatın  ta  kendisi...  Ne  polise  gönül koyabiliyor insan  paylaşımda , ne de  son nefese.  Çayı  bilmem ama   paylaşım  çok demli olmuş.

  Sağlıcakla...

12 Aralık 2012, 15.30
epikürcüler ölüm konusunda ilginç bir görüş ortaya koymuşlardır...varolduğumuz sürece ölüm bizden ötede,öldüğümüz zamanda biz yokuz ortada diyerek ölümün ne yaşayanı nede öleni ilgilendirdiğini bu nedenlede de ölümü hiç düşünmemek gerektiğini savunurlar..

bu harika yazı üzerine gelde düşünme ölümü işte..

kalemine sağlık babil...
12 Aralık 2012, 18.20
Hikaye içinde gizli hikayelerle dolu insan yaşamları. Kimisi ajandaya yazar, kimisi beynine... Ellerine sağlık babilkulesi, bunu ancak babil yazardı dedirtti bana.

Ben çok şaşırmadım '' sıcak çayın var mı? '' demesine polisin. Mesleki deformasyon mu deniyor tam bilmiyorum, göre yaşaya benzer vakaları, aslında taşlaşmıyor kalpleri de, yine de bir alışmışlık söz konusu olabiliyor diye düşünüyorum. Doktorlar da benzer durumları kanıksamıştır mesela, adli vakalar olsun, acilde olsun... Ameliyatta o hoca bu müzikle , bu hoca şu müzikle çalışır derler ya hani, ameliyata giderken takılmıştım bir kez, ''ben can çekişirken hoplak zıplak şeyler dinlemeyin ha'' diye:) dedikleri şuydu gülerek;

Var mı bir öneriniz?
Düğün ve Cenaze... dedim. Düğün ve Cenaze... O sensin diye bitiyor ya hani, o işte...

Hayat böyle, kabullenmeliyiz...

Tekrar teşekkürler babilkulesi, tekrar ellerine sağlık anlamlı yazın için...

AtayaG.
12 Aralık 2012, 22.05

eline sağlık..!çalıntıda olsa,alıntıda olsa paylaşımın için teşekkürler emeğine yüreğine ve klavyene sağlık..umarım okuyanlara anlatmıştır ölüm bir nefes ötede;aldın veremedin verdin alamadın bu kadar basit..devamını beklerimm.

17 Aralık 2012, 02.45
Benim zamanötesi durumum gibi görünüyor yazı. Ben parçaları birleştirdiğimde yukardaki eserin benim yaşamıma eklenecek bi parça gibi duruyor. Gözlerim yaşardı. Böylesine bi duyguya hazırım belkide. Belkide yaşamımın içerisine girecek cümleleri kurmuşsun. 

Kalemine sağlık....
16 Ağustos 2018, 02.00
Yaşamayan bilmez derdi annem,yaşanmadan öğrenilmez.Ne zaman ait bilmem ama kanımı donduran şey umarsızlık ki şu an daha yoğun bir şekilde. önce saygıyı yitirdik yardımlaşmayı bölüşmeyi ardından sevgi gitti umarsız olduk yalan riya çıkar... ne diyebilirim yüreğine sağlık.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın