Doğarken Ağladım!!!!!
27 Aralık 2012, 21.05 A- A+Bugün sen çok gençsin yavrum ,
Hayat ümit , neşe dolu..
Mutlu günler vadediyor ,
Sana yıllar ömür boyu..
Ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni ;
Doğarken ağladı insan
Bu son olsun bu son...
Dilimde CEM KARACA’ nın bu harika ezgisi , başım dumanlı , oturdum klavyemin başına......
Doğarken ağladım!!!!!!!
Sımsıkı tutulan iki çarpık bacak; başaşağı bir kafa ve popomuza yediğimiz ilk şaplak...İşte böyle başlar hayatla ilk yüzleşmemiz. İlk feryadımızla başlamıyor mu çilemiz hayat denen döngüde.? Viyak viyak viyaklar ; susturulmak için kucaktan kucağa gezeriz. Sanki yaşayacaklarımızı hisseder , ağladıkça ağlarız Temelin fıkrasındaki gibi her ihtimale karşı. O demlerde en büyük sıkıntımız; annemizin memesindeki sütü midemize indirme mücadelesidir. İlk adım atışlar. Öncesinde ise geri geri emeklemelerimiz. Hem de popomuzu kaykılta kaykılta.. İlk anne , baba deyişlerimiz..Çişten , kakadan kesilişlerimiz vs. vs.Hepsi birer anı olarak işlenirler kafa kağıdımıza. En kıymetliyiz, en önemliyiz ve dünyanın merkezine kurulmuş tahtımızda hükümranlığımızı sürdürürüz gerine gerine...
Okul yılları başlar sonra. İçindekileri yemediğimiz için eve döndüğümüzde annemizden fırça yememize neden olan beslenme çantalarımız.Ardından ; sırtımızda bizi birer kambura dönüştüren kurşun gibi ağır okul çantalarımız. Kalemlerimizin arka uçlarından ağzımıza yayılan garip tadı bilmeyen varmıdır?. Peki ya bölük pönçük olan silgilerimize ne demeli? Hele de kokulu olanlardansa dişlenmeleri kaçınılmazdı değil mi? En çok neden korkardım bilirmisiniz? Pazartesi günleri yapılan mendil ve tırnak kontrollerinden...Geceden mendilimi önlüğün cebine koymadan yatmaz, bazen tırnaklarım karabasan olup rüyalarıma girerdi kesik ve temiz oldukları halde....
Ardından ilk aşklarımız. Karşılık alamadığımızda öleceğimizi sandığımız ilk sevdalarımız. Eğitim yıllarımız. Sınavlar sınavlar sınavlar...Bir an önce okul bitsin diye telaşlanmalarımız. Yıllar geçince de ahhhh keşke tadını çıkarabilseydik diye hayıflanmalarımız. Çoğu sadece fotoğraf karelerinde kalan okul anılarımız...Mesleği elimize alıp adam oluşlarımız. Hayatımızı kazanmak için yaptığımız iş başvuruları. Bazen beklenmedik kazalarla işkenceye dönen iş mülakatları....Nadir de olsa daha ilk görüşmede işi kapma şansları...Galiba en sıkıntılı zamanlar meslek sahibi olduktan sonra hala ailemizin eline baktığımız bekleyiş dolu günler..Onlara artık yük olmamak için verdiğimiz mücadele...
Veeeeeeeeee; hayat arkadaşımızı seçip bir aile olma zamanları.Asıl sorumluluklar galiba işte o zaman başlıyor.. Hayatın bir film şeridi olduğunu işte o zamanlarda daha iyi anlıyoruz. Hayatı kare kare ; bazen sevinçle bazen kederle yaşamaya çalışırız. Kumandası kimin elinde farkında bile olmayız. Kimi zaman sevdiğimiz sahneleri geri sayar tekrar tekrar izleriz; bazen de istemediğimiz görüntüleri alelacele gecer, hızlıca ileri doğru sayarız.
Dünyanın bir sıfatı vardır hepimizin bildiği...Fani dünya derler ona acımasız replikleri olduğu için..Öyleyse hayatı en az hasar bırakanından yaşamak lazım. Hep mücadele hep mücadele...İyi de ne için bu koşuşturma? Sonuçta öleceksek ; ne için mücadele ediyoruz...İşte öyle değil ama. ‘’Tekrar acıkacaksak neden yiyoruz ‘’gibi oldu bu soru .İnsan olmanın verdiği bir mecburiyet bu. Hayat verdiklerimize karşı duyduğumuz sorumluluk duygusu belki. Hayatın ağlarına takıldıksa; ve bu hayat yanlışlarla kısalıyorsa , onu en doğrusuyla , en hakkını vererek yaşamalı ve bunun için savaşmalıyız!!!!
sevgilerimle........................................................(Strawberry )
YORUMLAR
Çok güzel, aşama aşama evreleri vermişsin TEVAZU ellerine sağlık.
Bir şey muzipçe dikkatimi çekti benim. Çişten kakadan kesiliş nedir allaşkına:) Allah kestirmesin, ölünce ancak:)))
İnsan ayağında bir sızı his ettiğinde hep çocukluğuna dönüyor.(içimizde ki çocuk halen ölmemiş)
İnsan bir yakınını kaybettiğinde; hep anılara sığınıyor ( belki de sıcaklığını his ettiğimiz tek liman)
Okula giden çocukları gördüğümüzde (sırtımızdaki ağırlığın altında ezilişimizi hatırlarız)
Yaşama atıldığımız zaman (hep ilk günkü heyecanla yüreğimiz çarpar)
Birde hayaller vardır ya onları önce zirveye ulaştırırız veya öncelikle onları öldürürüz. Bu yaşamın çarkında kimler dişlilerin arasında inleme diki!
Önemli olan nedir biliyor musunuz? Var olan değerlerimiz, geleceğimiz olan çocuklarımıza hep masum kalmaları yönünde telkinde bulunmalıyız. Onların ilerde bir cani olmasını hangi ebeveyn ister ki!
Aşk! Aşk! Aşk! Bu konuda ukalalık etmiş olmayım ama biraz insafsızım. İyisi ben hiç karıştırmayayım dağınık kalsın.
Elimde bir yazı var şu anda. Aslında birden fazla yazı varda. Bir tanesi var ki. Gerçekten içinden çıkamadım bir türlü. 8 word sayfası, budaya budaya 4 sayfaya indirdim. Yazı uzun olunca pek rağbet görmüyor. Bir sohbet esnasında bana anlatılınca bende kaleme aldım.
Bakarsanız günlük yaşamın en revaçtaki olayını anlatıyorum. Bir tüyo (Fedakar bir eş sorumsuz bir erkek arasındaki ilişkiyi anlatıyorum) Sadece bir paragrafında takıldım kaldım. Onu silmem mümkün değil. Fakat Onu anlatmayınca yazının bütünlüğü kayboluyor.
Açıktan yardım istiyorum..:)) sevgiyle kalın. sakın içinizdeki çocuğu öldürmeyin hep masum kalsın.
Teknoloji:70 normalNüfus çoğalması: % 60 normal değer %30 Açlık oranı:dünya yüzölçümüne göre!%55 tok % 45 aç normal değer %100 tokSağlık:42 normal değer: 0 mikroplar iş başında :)İNSANLIK: 0 Normal değer 75
Sonuç: Yüksek derecede insanlık dışı bakterilere rastlanmıştır:))))
ASI_KES27 Hayal gemisinin kaptanı:)