gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

İki kardeş; uyku ve ölüm....

11 Ocak 2013, 08.38
A- A+
 "Her ölüm erkendir" derler. Her ölüm ağırdır da aynı zamanda. Ölenin yakınları için, çevresi için ve elbette ölüm sürecini yaşayan için... Hele de, kişi kendi ölümüne karar vermişse... Hakkıyla düşünebilmeyi başarabilenler için, ne ağır bir süreçtir, insanı kendi ölümüne karar verme noktasına getiren olaylar zincirinin, ruhsal anaforların farkına varmak... Bu sürecin ağırlığının farkına varabilenler için, kendi hayatını sonlandıran kişiyi eleştirmek, ayıplamak bir kolaycılık ve belki lükstür. Kişinin kendi hayatına son vermesinin bir büyük günahın icra edilmesi, bir büyük azabın habercisi olduğunun bilincinde olsalar dahi... İntihar bir nevi ötenazidir. "Haklılığı" tartışılmakla birlikte, modern batıda bile hala yasak olan ötenazi... Materyalist düşüncenin büyük ölçüde tusağı haline gelmiş, bununla birlikte "güya" insan haklarının zirvesine tah kurmuş batının bile, insana bir hak olarak veremediği bir ölüm tercihi... Batıda bile durum buyken, semavi dinleri hayatına yön verici tek ışık kaynağı olarak kabul eden toplumları kınamamak gerekir.

Ölüm bir hak ve canlı tadacak. Kaçış yok ölümden... Ölümden kaçmayı düşünen çok, ama ölüme kaçmayı düşünen pek az. Bunun belirgin bir sebebi, semavi dinlerin bu husustaki mutlak yasağı ise, diğeri, ağır bir travmatik sürecin ardından gelinen, tahayyülü bile son derece zorlu bir karar aşamasının gerekli olması... Şair; "ölüm, Allahsız"a kadar sığınak" demiş. Hangimiz, dertlerimiz çekilemeyecek ağırlığa ulaştığında, yorganımızın altına sığınmayı, düşünce dünyamızı geçici tatile yollama isteğiyle, kendimizi uykunun kollarına bırakmayı düşünmemişizdir ki... Üstelik, çoğu zaman, rahatlatıcı zihinsel, ruhsal rehabilitasyonlara da "beşik" olduğunu görmüşüzdür uykunun... Bedensel yararı konumuz dışı, ona kuşku yok...

Uyku ve ölüm... Bir batının olmasa da, biribirini takip eden doğumların kaynaklık ettiği, aynı rahmin beslediği iki kardeş... Kardeş olsalar da, birinin yüzü son derece çekici, diğerinin ki ise o derecede itici... Birinin kucağına çoğu zaman özlemle atılırız, diğerinin bizi mutlak surette saracağı kucağından ise fersah fersah kaçmaya çalışırız. Ne garip değil mi? Ne gariptir, bazı insanların, ölümün o karanlık ve korkunç kucağına büyük bir arzuyla kendini bırakması...

YORUMLAR

11 Ocak 2013, 14.03

İğne yaptırmaktan bile korkan bir arkadaşım, kendini asarak intihar etmişti. Onu o duruma getiren şeyi hiç bir zaman bilemedik. İnsanın canından "vaz" geçmesi az bir şey değildir. Allah kimseyi o duruma getirmesin.

Bahsettiğiniz şairi ve şiirini biliyorum ve çok ta severim. Ama doğrusu aşağıda ki gibi olmalıydı:

Uyku, katillerin bile çeşmesi;
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.
Teselli pınarı, sabır memesi;
Size şerbet, bana kum dolu çanak.

N-F-K

11 Ocak 2013, 15.41
    Uyku ile ölüm arasında bir benzerlik.... Hiç düşünmemiştim bunu Gri.
Hayat ne güzeldir, yarın sabah uyanmayı istemek ne güzeldir. Ölüm ise, bir daha gözlerini açmamak üzere verilmiş bir son uyku halidir. evet, son uyku kararıdır. Bir nevi kaçıştır hayattan, beklentisizliktir. O duruma getiren sebepler illa ki vardır kişiyi, ya da tutunacak bir dalın kalmadığı anlar. Çoğumuz '' baş edemicem bununla galiba ben '' dediğimiz anlar yaşamışızdır da, bu intihar kararı ve kararlılığı başka bir şey. Bana, bir çeşit cezalandırma da gelir geride kalanlara ve kişiye acı çektirenlere, onu anlamayanlara. Allah kimseyi o duruma getirmesin...
    İntihara meyilli kişiler vardır ve bunlar bir şekilde bu işi yapacaklarına dair sinyaller gönderir( miş) etrafına. Mutlaka yaparlar( mış) bunu. Bir de istatistiki olarak, kadınlar daha çok intihar girişiminde bulunur ama erkekler öldürürmüş kendini. Anlaşılması güç, bir o kadar da zor bir durum intihar. 
    Ergenlerin, aile geçmişinde intihar vakaları olanların, uzun sürmüş birlikteliklerdeki eş kayıplarının, şizofren kişilerin, madde bağımlılarının ve, ve, ve en önemlisi de kendisini çok seven birilerinin eksikliği durumunda kalanların intihara biraz daha yatkın olduğu bilinen bir gerçektir. Bir de çok duygusal kişilerin, sanatçı ruh yapısının yani. Daha kırılgan olmaları bakımından. Ya da duygusal bazda uçlarda gezinebildiklerinden olabilir. Dini inanç bu bağlamda çok kuvvetli bir dayanma gücüdür, Rabbe sığınmak gibi, huzur bulmak gibi.
    Dediğiniz gibi, ölüme büyük bir arzuyla gitmek, adeta koşmak nasıl bir duygusal çöküştür ki kimse anlayamaz, yorumlayamaz, hissedemez. Acı.
AtayaG.
    
11 Ocak 2013, 15.48

Gri tadinda olmus...Soguk olmus...Korkutucu bir ürperti hatta..Sevmiyorum ...Ölmekten degil,ölümleri görmekten korkuyorum..Sana baska bir renk versek ?Sende bize baska bir tat versen ?

                                  Hoskal emi ...

12 Ocak 2013, 04.18

Konu çok güzel, anlatım da... Hakka hakkını vererek yaşayan için yniden doğum olan ölüm belki de kendi eksiklerimiz yüzünden bize soğuk geliyor... Ama ben de sizin gibi kendini ölümün kucağına bırakanların ruh halini anlamakta zorlanıyorum..

Uyku yarı ölüm hali... Ama asıl sorun uyanıkken uyku halinde olmak... Uyku elbette çekici ama keşke ayakta uyumasak...


Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın