‘’BİR AND’’A GİTTİ.
18 Ocak 2013, 10.06 A- A+İnsanlar ne ile yaşar: yaptıklarıyla, geride bıraktıklarıyla, peşinde ne iyi insandı dedirtmek adına. ‘’Bir ‘’şey’’ler yapmak için çok ‘’şey’’ söylemek gerekir.’’ Oda hep bir şeyler anlattı. Çoğu zaman her şeyi, onun aracılığıyla öğrendik. Bugün onun yetiştirdiği saygın gazetecileri zevkle izliyoruz.
Bize haber programcılığını sevdiren belki de tek insandı. Geride çok ‘’şey’’ bıraktı hem de kanıksanmayacak kadar çok önemli şeyler. Bir yere giderken bile çok saygı duyduğu izleyicisine bile randevu ile ayrılırdı. ‘’Aman kimseye haber vermeyin yarın 32. günde buluşmak üzere.’’ Bir insan gaflarıyla, dil sürçmeleriyle bu kadar mı sevilirdi?
Yaşamına kast edilme çabasına rağmen yaptı. ‘’vurulma emri veriliyor, kiralık katil evine kadar geliyor ve son anda gelen bir haberle, suikast emri geri alınıyor. Yaptığı haberlerle fişlenmesine bile neden oldu!
Hastalık onu yaşamın sanki vaz geçilmezi olmuştu. Üstüne dökülen sıcak su, beş ameliyat geçirmiş, sol ayağının aksamasına neden olmuştu. Ama hiçbir zaman düşüncesinden aksama olmadı. Sonraki zamanda, kanserle uğraşmak zorunda kaldı.
En büyük üzüntüsü; ‘’annemi rahat yaşatamadım’’ demesiydi.
Kendi deyimiyle hayatta dört ‘’şey’’ onun en büyük şansıydı. Ama bizim şansımız onun gibi bir gazeteciyi tanımak oldu. Şansızlığımız ise vedalaşmadan gitmesi oldu.
Ne yazık ki gene kendini bilmez bazı kişiler, sosyal medya üzerinde ona hakaretlerini sürdürdüler. Bu onların ne kadar kişiliksizleştiklerini gösteriyor. İnsanlar arasında onlarda vahşiliklerini sürdüreceklerdir. Buda onların özelliği ancak böyle şeylerle beslenirler.
‘’Ben insanları seviyorum, insanların da beni sevmesini istiyorum!’’ Mehmet ali Birand.
Biz onu hep dil sürçmesi, ünlü gafları ve özür dileme erdemliğiyle hatırlayacağız.
Ölüm haberi keşke bir dil sürçmesi olsaydı. Olmadı.
Mehmet Ali Birand’ı Saygı ile anıyorum.
YORUMLAR
Sonra biter giden için, söyleyecekleri, yanıtları, savunmaları, hiç bilinmeyenleri, hepsi biter.
Ardından kötü söylenenler de biter, bitmeli.
Artık hesaplaşması gittiği yerde gidenin. Bu yüzden kalanların her hesabı da, gidenin ardından yapılan kavgalar da biter, bitmeli...
Hepimiz gideceğiz bir gün, hesaplaşamak için günahlarımız ve sevaplarımızı yanımıza alıp.
O ve giden tüm diğerleri için, yeni yerlerinde, tüm hesaplarından arınmış olarak rahat ve huzur içinde yatmalarını dilerim.
kişilerin dini inançları, tercihleri bizleri hiç ilgilendirmiyor, bizimkiler de başkalarını. Yaşarken de öldükten sonra da bu böyle. Zaten bizim inancımız gereği, başkasının inancını sorgulayıp yargılamak günah.
Biz, ölenlerin ardından, kendi inancımız gereği neyse, ona uygun dua ederiz.
Kaldı ki, -Bence hiç önemi yok ama- M.Ali Birand'ın kesinlikle böyle bir "Dinsizim"söylemi yok. Aksine bir programda net cümlelerle, "Allah'a inancım var ama namaz kılmadım." dediğine şahit oldum.
Her neyse ne, biz bundan sonra, rahmet, -dediğin gibi- kolaylık ve rahatlık dileyebiliriz anca.
Ben burada Mehmet Ali Birand’ı savunmayacağım. Ama yüzde yüz eminim ki dini bütün bir insandı. Olmasa bile Allahın yüceliği karşısında kulun aczini dua ile itiraf etmezdi!
Toplum o kadar çok ön yargılı ki. Sırf birini kötülemek adına mutlaka bir kulp bulur takarlar. Hani o kadar çok dindarları tanıyorum; dinsizlere nazaran daha çok günah işliyorlar. En azında dinsizin günah işleme korkusu yoktur. Dindar namaz kılarken bile vesvese içindedir. (kesinlikle Allah için doğru dürüst ibadet yapanları ve dini doğru mantık çerçevesinde yol gösterenleri tenzih ediyorum)
Kişi hangi toplumda doğsa, o toplumun dini kurallarına göre hareket etmiş olur. Dinsiz olmak başkasının psikolojik yapısına göre hareket etmek değildir. Oda kendine bir yaşam biçimi geliştirmiştir. Oda idealleri uğruna savaşım vermektedir. Ateist olmak onun için özgürlüktür!
Çamur at yapışmasa bile izi kalsın misali. Bir insanın bütün yaptıklarını bir art niyetle, yerle bir etmek en büyük günahtır. Bu düşüncede olanlara fazla bir şey anlatamazsınız.
Birde çok önemli bir şey vardır; başkasının aklı ile yaşamak.
Bu tür faaliyetler peşinde olup, hedef seçilen insanın yeteneklerini göz ardı ederek, kısır faaliyetler içerisinde debelenip dururlar.
Mebrur; sen Aydın Doğanın şirketlerinden birinde çalıştın mı? Seni huylandıran şey nedir? Doğru tespit yapmak adına!
İnancını sorgulamak bizlere düşmez.Duaların gücüne inanan bir insanı sorgulamak (inanmasa bile sorgulamak) biraz zalimce bir yaklaşım olur kanaatindeyim.Her ne olursa olsun , rahmet dilemek kimseyi günahkar yapmayacaktır.
Şahsi düşüncem: Hatalarıyla yüzleşebilen, özeleştiri yapabilen, millet iradesi üstünde oynanan oyunlarda ki kötü rolünü kabul edip, özür dileyen bir insana ben hakkımı helal ederim.Bu insan kendi hataları kabul ediyorken, çıkıpta '' kusursuzdu'' diye tanımlamak, beter olsun diyenlerle aynı yöne kulaç atmaktır.
Ben hakkımı helal ediyorum(varsa). Hatta güler yüzünü bile özleyeceğim. ''Yarın kimselere randevu vermeyin'' yerine ''yarın kimselere vermeyin'' gafı da , gülen yüzünün sesi olarak kalacaktır hafızamda.
Siyasi bakışı yüzünden; linç etme çabası da, heykelini dikme çabasına yanlıştır.Gerçi yarın hepsi unutulur.O yüzden bugünlerde büyük harflerle yazılacak olumlu ya da olumsuz yazılara çok itibar etmiyorum.Sadece onu kaybettiğimize üzüldüm bugün.Öyle yada böyle bizlerden biriydi.Allah rahmet eylesin.
İmanın ve paranın kimde, ne kadar olduğunu kimse bilemez. İnançlı bir müslümana düşen görev, din ve devlet düşmanı olduğuna kendi göz ve kulağıyla şahit olmadığı ölenin ardından rahmet dilemektir.
Elbette Birand'ın hoşuma gitmeyen BİRÇOK eylemi ve sözü olmuştur. Şu günlerde vatan hainliği tartışmasız olan, eli kana bulanmış kişileri bile affeden veya affetmeye sürüklenen toplumumuzda Birand'a bir rahmeti çok görmemek gerektiğini düşünüyorum.
Dün gazetelerdeki vatandaşların yazdığı yorumlara göz attım. Sırf tuttuğu takım ( Galatasaraylıydı malum) sebebiyle bile insanların yazmadıkları kalmamış. Bu kadarına da pes demek gerekir...
Her fani gibi günahları ve sevaplarıyla bu dünyadan göçtü. Biz her ne diyor olursak olalım o şu an günahlarının hesabını vermektedir ve sorgusu başlamıştır.
Aydın Doğan ile alakalı verdiğiniz yanıt beni lise yıllarıma götürdü ve güldürdü.:)
Mantık dersimiz vardı ve "Kıyas" konusu işleniyordu. "Hatalı mantık" diye bir kavram vardı o konu işlenirken "Portakal turuncudur, havuç ta turuncudur, o halde bütün havuçlar portakaldır." türü garip örneklemeler çok ilgimizi çekmiş, birbirimizle dalga geçmiştik o dönem, benzer manyık örneklemeleri kulanarak.
Sizin yanıta baktığımda benzer örneği gördüm.:)
Yani şimdi -Eğer iddialaranızı doğru varsayarsak- A. Doğan "basının karanlık tarafını temsil ediyor"sa Doğan Gurubu'nun binlerce çalışanı mafia üyesidir.(!) -bu mantıkla...:)
Oldu mu bu şimdi?
Elbette olmadı.
Ama "Olsa da olmasa da..." diyorsanız kolaya sapıp,diyecek tek lafım yok size.