'' Bİ DAKKA !! ''
25 Ocak 2013, 00.36 A- A+Okey masası çökecek !! Seyirci oyuncudan daha çok masada. Zaten okeyden başka pek oyun da yok şu an Gamyun'da. Belki ilerde 101 gibi oyun salonları açılırda, oynamaya başlarız. Ama şimdilik elimizdeki ile yetinmek durumundayız.Cümbür cemaat , kahkalar eşliğinde taş cekip atarken; hiç tanımadığım resimli bir üye, sırf aptala! benziyorum diye, merhaba bile demeye gerek duymadan usulca sokuldu ve sanki, önce ben ona yazmışım gibi ''Bi dakka'' diye yazdı özelime. Oyun masasındaki kahkahalarında verdiği pozitif enerji ile olsa gerek '' ben bu güzelliği değil bir dakika, bir ömür beklerim '' cevabını yapıştırıverdim.Aslında bu bir cevap değil, 3 ay sürecek bir aşkın sözleşmesi oluvermişti..
Zamanın bile önünde hızla gelişiyordu herşey.Artık başkalarıyla eşli oyun yasağına çoktan boyun eğmiştim. Yasağa itaat edersem, kendisi de koyduğu yasağa uyacaktı mecburen. Bu durum benimde işime geliyordu. Çünkü resimdeki güzellik, hayellerime bile ambargo koyacak düzeydeydi. Varsa yoksa oydu artık benim için. Bir çok gece, oyunların ardından saatlerce devam eden telefon konuşmalarıyla nihayetleniyordu. Hatta,telefon ellerimizde konuşur halde iken , gece onu uyutup, öyle yattığım günler, iyi bir aile reisi tablosu çizdiğimi düşünüyor, büyük bir huzurla uyuyordum.
Diğer taraftan, her oyuna oturduğumda, masama onurlandıran arkadaşlarıma da teker teker arkamı dönmeye başlamıştım bile. Çünkü itaat etmem gereken yasaklar, sadece eşli oyunla sınırlı değildi. Kaybolan arkadaşlıklarımla birlikte , yavaş yavaş kahkaha seslerimde kısılmaya başladığını farketmiştim..Ama mutluluğun adı sadece oydu benim için. Zaten artık arkadaşlarımın yerini bana ''enişte'' diyen büyük aşkımın ablası almıştı. Biz bir aileydik artık gamyunda.
Avrupa ile Anadolu yakalarında ikamet ediyor olmamızın adını da hasret koymuştuk. Deniz aşırı büyük bir aşktı bizim ki...Söylediği üzere; mutaasıp aile yapısına parelel davranışlar sergiliyor olması yüzünden, ilk görüşmemiz konusunda ısrarcı olmuyordum.Ama bilgisayarda kamera açması konusundaki ısrarımı da, kamerasının olmadığını fakat bugün-yarın halledeceğini söyleyerek geçiştiriyor olmasını , tavan yapan anlayışımdan mı ? yoksa sevgiye aptallık katmamdan mı ? kaynaklanıyor bilmiyordum ama , hoşgörüyordum.
Onu değil incitecek bir davranışta bulunmak, geceleri '' içim kıyıldı, acıktım '' dediğinde bile, Avrupa'dan Anadolu'ya gecenin saat 1 ' inde Taksim menşei siparişle hamburger yolluyor, en sevdiği çikolata olan magnumu saat itibarıyla sadece benzin istasyonu büfelerinden temin ediyor ve verdiği adresteki apartmanın girişine bırakılmak üzere gönderiyordum. Bana enişte diyen baldızda bu ilişkide en büyük yardımcımız ve yancımızdı. Zayıf bünyesi ile sigara paketinin 3'te biri büyüklüğündeki çikolatayı bile yemekten acizdi aşkım.Hatta yarısını yiyip, diğer yarısını üstündeki eşofmanın cebinde unuttuğu ve leke olduğu için annesinden işittiği azarı söylediğinde içim çok acımıştı.
Günler bir birini kovalarken, görüşme isteğimde günleri kovalamaya başlamıştı.Ve..!! nihayet karar verilmişti. Mart ayı içinde işaretlenen o gün, bir hafta öncesinden belirlenmiş ve bizim en önemli günümüzdü. O bir hafta geçmek bilmez iken, zaman zaman önceleri içime düşen kuşku yüzünden de mahçuptum artık.Görüşecektik.O büyük günün sabahı güneş, jest yaparcasına nefis bir hava sunmuştu bizlere.
Erkenden kalkıp hazırlandım.Abartmamak adına spor giyinip, doğru kuaföre.Saçıma sakalıma ne gerekiyorsa, fazlasını yaptırıp çıktım kuaförden. Zaman kontrolü için saatime baktığımda saatimin camının içindeki buharı görünce panik oldum. Allahım rezil olacaktım!! 20 dakika boyunca saatçi aradım, nihayet buldum ve telaşla hemen halletmesi gerektiğini söyledim saatçiye.2 dakika sürdü işlem, derinn bir ohh çekerek çıktım ve randevu yerine 45 dakika öncesinden varıp,beklemeye başladım.
Her saate bakışımda saatin camını nefesimle nemlendirip, diğer kolumun dirseği ile silmeyi ihmal etmiyordum. Arada lavaboya kalkıp, dişlerimi, saçımı da kontrol ediyordum, ayakkabılarımı da. 10 dakika kala, telefon açtım yaklaştı mı diye? Telefonu kapalı '' ? '' kesin yoldadır ! o yüzden kapalı. Kesin , kesin yoldadır... 1 saat geçmişti... Telefonu hala kapalı.. Yolda başına birşey mi geldi ki? 3 saat, 4.5 saat ve hala telefonu kapalı.Kendimi alkole vurmuş halde tam 9 saat bekledim ama gelmedi... gelmedii.. gelmedi....
Ertesi sabah telefonumun sesiyle açtım gözlerimi.Tanımadığım bir numara!! Akşamdan kalma halimle açtım telefonu.Karşımdaki bayan, bana beymen diye hitap ediyor ve telefon numaramı arkadaşının telinden gizlice aldığını söylüyordu.Ben yatağımdan doğrulmuş ve dikkatle dinliyordum.''Uyan beymen uyan, aylardır uyutuluyorsun. Ben kız arkadaşının ablası filanda değilim, arkadaşıyım sadece. O resimdeki de o değil, uyan artık.O evli barklı bir kadın, vicdanım el vermiyor senin bu durumuna, uyan lütfen.'' Kafamdan kaynar sular dökülmüş halde ,kısık ve birazda ağlamaklı bir ses tonuyla söyleyebildiğim tek şey '' pekii, peki o resimdekini nerden bulabilirim? '' Bulsan ne olacak gerizekalı ? Resimdeki herhangi biri işte! Bulunca sanki bayrağı teslim alıp, bu aşka devam mı edecek benimle...?
Bir kaç gün sonra aradı yalan aşkım.'' Özür dilerim, böyle olsun istemezdim, ama ben sana gerçekten aşık oldum'' diyerek. İçimdeki meraktan mı? yoksa umuttan mı?bilmiyorum kayıtsız kalmadım ve konuştum.Ona, ''ben senin beynini sevdim, her ne olursan ol, bi kerede olsa görmek istiyorum seni '' dedim ve ikna da ettim devam eden bir kaç gün içinde..
Çalıştığı yerin adresini verdi ve mesai saati çıkışında işyerinden çıkmayacağını,beni bekleyeceğini, bir tek kendinin olacağını söyledi ofiste.Hava henüz kararırken gittim, aldığım magnum çikolatalar eşliğinde.Apartman dairesini ofis yapmışlar.Her oda ayrı bir personele ait olacak şekilde masa ve koltuklarla dizayn edilmiş.Sadece kendisi vardı söylediği gibi.Açık bıraktığı kapıdan içeri girdim ve kapadım kapıyı . Fakat göremedim kendisini. Çünkü, kendi odasına girip kapısını kapatmıştı. Kapı kapalı halde konuştuk bir süre, çıkmıyordu dışarı. Işıklar kapalı, sokağın ışıkları aydınlatıyordu sadece içeriyi. El ayak konusındaki hassasiyetimi biliyor olmasını fırsat bilip, sadece ellerini uzatmasını istedim kapı aralığından. Uzattı ellerini. Karanlıkta ellerini ellerime alıp inceliyordum.Fakat neredeyse benim ellerim kadardı elleri.Ve biraz da etli. '' Ben senin beynini sevdim '' sözün dilime tesbih etmiş, sürekli tekrarlıyordum, ikna etmek adına ...Ettim de...
Odasından içeri girdiğimde 1.81 boyumla kafamı biraz yukarı kaldırıp bakabiliyordum ancak yüzüne. Şaşkınlığımı gizleyip, ''hepsi bu işte! yalana ne gerek vardı ki? '' diyebildim, ürkerek. Herhangi bir mahçubiyet yoktu yüzünde , tam tersi sırtından çok büyük bir yük kalkmışcasına ,odanın ışğını bile yakmış, neşeli mutlu konuşuyor ve arada da koltuğu gösterip ''otursana '' diyordu.Ben ise duymamazlıktan gelip, ne konuştuğumu bile bilmeden , saçma sapan konuşuyordum.Bir ara kolumdan tutup koltuğa doğru beni çekince, popomun üstüne koltuğa öyle bir yapıştım ki, ayaklarımın havaya kalktığını gördüm o an. Artık sohbet içinde; geçmiş 3 ay dahil, ne konuşuyorsak, ben 3 cümlemin birinde özür diliyordum, sanki 3 ay ben onu aldatmışım gibi.Ama yapacak birşey yoktu.Bu aşkın altında ezilebilirdim.Fiziksel şartlar eşit olmayınca çekiniyor insan, özüre sığınıyor bilinçsizce. Ama o an bilinçlendiğim bir konu vardı ki, ''kadına şiddet '',tek başına şiddeti temsil edemezdi.Pekala erkeklerde şiddete maruz kalabilirdi ... diye düşünürken; ofis girl, magnum çikolataları tek hamle ile hiç ! ediyordu dudakları arasında..Sadece çikolataları değil; hayallerim, umutlarım, ne varsa yedi.
Ufak tefek tacizleri saymazsak, bedenim sağ salim çıkmıştı ofisten.Ama ruhum büyük yara almıştı.
...Ve bu olaydan hemen sonra; beymen33, 1 yıl boyunca gamyuna girmedi. Arkadaşlarının da çoğunu bu büyük(ce) sanal aşkı uğruna kırmış ve kaybetmiş olarak...
İster ders alın , ister keyf alın... Ama hep Sağlıcakla kalın.
YORUMLAR
Kesinlikle , konusundan ötürü keyif alarak okuyamayacağım bir paylaşım sizinki ve ben şu an gerçekten çok üzgünüm..
Okudukça , yaşadığınız aşkı , heyecanlarınızı , yasakların bile size keyif verdiğini , aşkınızı tüm yüreğinizle sahiplendiğinizi ve hatalarına rağmen onu affettiğinizi, tam ifade edemesemde sizi anlayabildiğimi ifade edebilirim. V e sonlara doğru mutluluğun yerini şüphelerin , tedirginliğin belki pişmanlığın ve yiten hayallerin aldığını yüreğim buruk okudum..
Aslında en zor olan dönem , bence o biryıllık süre içinde hissettikleriniz.. belki herkesten kaçtınız , belki kendinizi ya da onu suçladınız, ve belkide kendinizden bile kaçırmaya çalıştığınız bakışlarınz oldu ve çok acı çektiniz..
belkide kendinize bir ceza kestiniz kimsenin bilmediği ve anlayamadığı , sadece Beymen o cezanın uygulandığı saatlerde hep mahkumdu..
Sevgili Beymen33, yazınız bana biraz sizin tabirinizle kurgu gibi geldi..Sanalda belki de sıkça rastlanan, profil resimlerine ve yazılanlara aldanma olaylarını, bir uyarı olarak yazmışsınız gibi okudum yazınızı. Ve okurken de tebessümlerim yüzümden eksik olmadı açıkçası..) Eğer yaşanmışsa, gelmiş geçmiş olsun diyorum..
Her yazınız gibi, bu yazınız için de emeğinize ve yüreğinize sağlık..
Topluca cevap vermeye çalışayım:)
Benim başıma benzer durumların gelmesi; hayatı, yaptığım yorumların ve görünenin aksine çokta derin yaşamıyor olmamdan kaynaklanıyor.Yani hayatımı felsefe yaparak, boğucu hale getirme gayretinde olmuyorum. Herkes gibi sazlı-sözlü.. bazen özlü, bazen kör gözlü olabiliyorum :) O yüzden yarın benzer bir olayın içinde yer almayacağımın garantisi yok :) Söz verememmm.
Anlatımla ilgili iltifatlarınız beni onurlandırdı. Ayrıca teşekkür ediyorum.
Son parağrafın şifresini kırıp, tam ekran görüntü almaya çalışanlara da teşekkür ediyorum ilgilerinden dolayı:)) Ama tam ekran görüntüde de, kamera arkasında da fazlası yok.:)
Hikayenin kurgu olmasını ve hayatımda böyle bir 3 ay'ın olmamasını çok isterdim.
Tekrar teşekkür ediyorum herkese...
Artık böyle olaylarıda sık sık duymaya başladık sonumuz hayır olsun inşallah :)
Her şey bir yana okurken çok duygulandım. Nasıl bir saflıktır bu, nasıl bir masumluktur. "ben senin beynini seviyorum" demiş yaa... ne şekerrrr...Yine de hayal kırıklığı yaşamadım desem yalan olur. Yani o boy, o eller, o gizem... ben erkek çıkar sanmıştım. Hem ne fark eder ki? Nasıl olsa beynini sevmedi mi? :))
Hikaye her türden alaya ve ti'ye alınabilecek potansiyelde Ama gel gör ki bu anlatım okutuyor işte. Eğlenceliydi.
ben o salak tarafımdan çok memnunum, yapaylık barındırmıyor çünkü.
Böyle detaylı bir girişten sonra anca yazabilirim senin için de.:)
Gerek yazılarında, gerek yorumlarında genellikle yaramaz, hınzır, cin yavrusu, sevimli bir görünüm çizsen de, alttaki aşırı alıngan, duygulu, romantik, saf kişilik görünüyordu. -Bu yazıda da altı çizilmiş açık seçik.-
Bu yaşadıkların da o kişiliğin ürünü.
Bence o içerdeki o saf hali özenle koru; varsın kendini akıllı sananlar kandırsın, varsın ara ara hayal kırıklığı yaşa ve varsın, sırf bu yüzlerden üzül. Geçer gider, her geçişten sonra bir artı bırakır sana. Ama o saf ruh, hinoğluhinlerin enflasyonunda farklı bir zenginliktir bence.
Bir de sana bu oyunları oynayanın ruh halini ve onun hep öyle kalacağını düşünsene... Berbat bir durum. Yazık!
Yazı tarzın, her zamanki gibi; hoş, akıcı, güzel kullanılmış sözcük zenginliği hakim.
Geçmişine sağlık.:)
Not: "Beynini sevmek" diye bir şey yoktur, varsa çok komik, dalga geçilesi bir şeydir.:)
-Beyin cerrahı mıyız biz?-
Genel görünüşle bütünleşmiş beyindir en nadir ve makbul olan. O sevilir.
Öylesiyle karşılaşman dileğiyle. Senin işin zor-Biraz huysuz ve pimpiriklisin bence, o yüzden:)- ama Allah anneciğinin yüzüne baksın. Amin.:)