Çok abartmışsınız. Anlatmak istediğiniz konuda da çok yapay durmuş verdiğiniz örnekler. Belki de bu yüzden abartı geldi bana. ''Türqce '' veya ''qütüp-hane'' kelimelerini ilkkez duyuyorum.
Bu kadar karamsar olmayalım.Kuşaklar arası köprü görevi gören ve en etkin bağ hoşgörüyse eğer, görüşlerimizi hoş tutmakta fayda var .
Çhoq doqru ßi t3spit ߀nCæ xD
Son zamanlarda okuduğum en güzel bloglardan biri bu oldu. Anlatmak istediklerinizi, evelemeden, gevelemeden, kelimelerinizi süslemeden anlatmışsınız. Okurken; "ne demek istedi" diye düşünmeye gerek yok. İşte ben bunu seviyorum. Bana bir "yazar" ağzıyla yazılmış bloglar getirmesinler istiyorum. Ya da cümlenin başıyla sonunu birleştireceğim diye lafı uzatılan bloglar.. Demek ki insan isterse, 3-5 cümle ile de derdini anlatabiliyor. Siz en iyi örneksiziniz bu dediklerime. Ben sizi tüm içtenliğimle tebrik ediyorum. Ve yazınızı beğeniyorum.
Bu konuda söylenecek o kadar çok durum var ki sayın yazar,ne burası yeter bunları anlatmaya ne de anlatsak da alacağımız '' ne var ki bunda nasılsa anlıyoruz'' karşılıklarına karşı verecek cevaplarımıza yeter burası.
En güzeli Rıfat Ilgaz'ın şiiri ile cevap vermektir sanırım;
Annenden öğrendiğinle yetinme
Çocuğum,Türkçe´ni geliştir.
Dilimiz öylesine güzel ki
Durgun göllerimizce duru,
Akar sularımızca çoşkulu...
Ne var ki çocuğum,
Güzellik de bakım ister
Önce türkülerimizi öğren,
Seni büyüten ninnilerimizi belle,
Gidenlere yakılan ağıtları...
Her sözün en güzeli Türkçemizde,
Diline takılanları ayıkla,
Yabancı sözcükleri at
Bak, devrim, ne güzel
Barış, ne güzel
Dayanışma, özgürük...
Hele bağımsızlık
En güzeli, sevgi
Sev Türkçeni, çocuğum,
Dilini sevenleri sev
İyi de hocam savaş kelimesinin karşılığı dediğiniz kelimeler Türkçe değil ki.
bir ülkeyi yok edecekseniz, önce dini ile parçalayın, sonra dilini unutturmaya çalışın ve daha sonra o millet milliyetçiliğini unutacaktır... işte yapılmak istenen de tam da bu.
Türkçeyi unutuyoruz derken, Türkçe yazmayı da unutuyoruz. Örnek;
yazar hiçbir imla kuralına dikkat etmemiş. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Ya
da cemaat imam örneği!
Bu tip paylaşımlarda olağan üstü çaba sarf etmek gerekir, önce
kendinizin doğru bir şey yaptığınıza inandırmanız gerekmiyor mu?
Haklılık payı var mı, vardır? Bu söylevleri sanalda
karşılaşıyoruz. Şive farkından dolayı bazı söylemler, kelimeler ya yutuluyor ya da
başında ki tek harf ile değiştiriliyor.
Çok takıldığım bir örnek var:
Soruyorlar; kaç "yabancı" dil biliyorsunuz? Karşıdaki 2(değişken) yabancı dil bildiğini söylüyor. Soruyor hangileri diye. Cevap "Türkçe" ile başlıyor. Türkçe'yi yabancı dil olarak gösteriyor. Türkiye'de yaşıyor, anadili Türkçe olmasına rağmen anadilini yabancı dil olarak adlandırıyor. -Öyle söylemesi gerektiğini sanıyor-
Maymuna sorsak kaç dil biliyorsun desek; bize kalkıp da Maymunca biliyorum demez, çünkü bu onun dilidir, kullandığı asıl dilidir. Ama şöyle bir yanıt verebilir; yabancı dil olarak Köpekçe konuşabiliyorum.
"Kaç dil" biliyorsunuz diye sorulduğunda, Türkçe'yi de bilinen diller arasında göstermekte bir anormallik olmaz sorudan dolayı.
Artık, yabancı dil soruları "Dil biliyor musunuz?" şeklinde değil, başında "Kaç" sorusuyla soruluyor. Sanırım bu sebepten kalabalık görünmesi açısından anadili de yabancı dil olarak katıyoruz milletçe.:) Bir de, Türkçe'nin gerçekten bilindiğinden emin miyiz? Dil seçeneklerinin hemen yanında yer alan derecelendirmede "Orta" yı seçmek daha yararlı olacaktır işveren adına :))
YORUMLAR
Çok abartmışsınız. Anlatmak istediğiniz konuda da çok yapay durmuş verdiğiniz örnekler. Belki de bu yüzden abartı geldi bana. ''Türqce '' veya ''qütüp-hane'' kelimelerini ilkkez duyuyorum.
Bu kadar karamsar olmayalım.Kuşaklar arası köprü görevi gören ve en etkin bağ hoşgörüyse eğer, görüşlerimizi hoş tutmakta fayda var .
En güzeli Rıfat Ilgaz'ın şiiri ile cevap vermektir sanırım;
Annenden öğrendiğinle yetinme
Çocuğum,Türkçe´ni geliştir.
Dilimiz öylesine güzel ki
Durgun göllerimizce duru,
Akar sularımızca çoşkulu...
Ne var ki çocuğum,
Güzellik de bakım ister
Önce türkülerimizi öğren,
Seni büyüten ninnilerimizi belle,
Gidenlere yakılan ağıtları...
Her sözün en güzeli Türkçemizde,
Diline takılanları ayıkla,
Yabancı sözcükleri at
Bak, devrim, ne güzel
Barış, ne güzel
Dayanışma, özgürük...
Hele bağımsızlık
En güzeli, sevgi
Sev Türkçeni, çocuğum,
Dilini sevenleri sev
Türkçeyi unutuyoruz derken, Türkçe yazmayı da unutuyoruz. Örnek; yazar hiçbir imla kuralına dikkat etmemiş. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Ya da cemaat imam örneği!
Bu tip paylaşımlarda olağan üstü çaba sarf etmek gerekir, önce kendinizin doğru bir şey yaptığınıza inandırmanız gerekmiyor mu?
Haklılık payı var mı, vardır? Bu söylevleri sanalda karşılaşıyoruz. Şive farkından dolayı bazı söylemler, kelimeler ya yutuluyor ya da başında ki tek harf ile değiştiriliyor.
Soruyorlar; kaç "yabancı" dil biliyorsunuz? Karşıdaki 2(değişken) yabancı dil bildiğini söylüyor. Soruyor hangileri diye. Cevap "Türkçe" ile başlıyor. Türkçe'yi yabancı dil olarak gösteriyor. Türkiye'de yaşıyor, anadili Türkçe olmasına rağmen anadilini yabancı dil olarak adlandırıyor. -Öyle söylemesi gerektiğini sanıyor-
Maymuna sorsak kaç dil biliyorsun desek; bize kalkıp da Maymunca biliyorum demez, çünkü bu onun dilidir, kullandığı asıl dilidir. Ama şöyle bir yanıt verebilir; yabancı dil olarak Köpekçe konuşabiliyorum.
"Kaç dil" biliyorsunuz diye sorulduğunda, Türkçe'yi de bilinen diller arasında göstermekte bir anormallik olmaz sorudan dolayı.
Artık, yabancı dil soruları "Dil biliyor musunuz?" şeklinde değil, başında "Kaç" sorusuyla soruluyor. Sanırım bu sebepten kalabalık görünmesi açısından anadili de yabancı dil olarak katıyoruz milletçe.:) Bir de, Türkçe'nin gerçekten bilindiğinden emin miyiz? Dil seçeneklerinin hemen yanında yer alan derecelendirmede "Orta" yı seçmek daha yararlı olacaktır işveren adına :))