AYŞEGÜLÜ HİÇ SEVMEDİM...
30 Ocak 2013, 14.24 A- A+İtiraf ediyorum… Ayşegül’ü hiç sevmedim… O da beni hiç sevmedi… Üniversite de aynı sınıftaydık… Ortak sevdiğimiz hiçbir şey yoktu… Mesela ben Galatasaraylıyım; O Fenerbahçeli… Ben sinemaseverim; O tiyatro… O biraz entelektüel, ben ise daha çok Anadolu çocuğu… İkimizin de ortak sevdiği bir tek şey vardı hayatta: Hulusi… Benim en yakın dostum, O’nun sevgilisi…
O’nu hiç sevmiyor olsam da her ortamda O’na ayak uydurdum… Seviyormuş gibi davrandım… Aleyhinde tek kelime etmedim…(O’da aynı şekilde davrandı her zaman).Çünkü dostum O’nun yanında mutluydu… Önemli olan dostunun mutlu olması değil midir?
Ve sonunda olan olmuştu… Mezun olduktan sonra evlendiler… Dostum o kadar mutluydu ki sesimi çıkaramadım… Yakma kendini Hulusi diyemedim… Ve hatta düğünlerinde sağdıçlık yaptım… Ankara misket oynadım… Halay çektim… Ama Ayşegül ile bir tek kare fotoğrafta bile yan yana gelmedim… Daha doğrusu gelmedik… Öyle ya : “ Kalp kalbe karşıdır. “ … İşte Ayşegül ile aramızda böyle kimsenin bilmediği gizli bir savaş vardır… Sevdiğini kıskanmakla alakası olmayan; anlaşamamalık bir durum…
……………………………………………………………………………………………
Evlendikleri ikinci yılın sonunda yaz tatili için beni Antalya Serikte yazlığa davet ettiler… Daha doğrusu Hulusi davet etti… Ne kadar nazlansam da ikna edemedim… Bir de diyemiyorsun… “ Abi, eşini sevmiyorum, O’da beni sevmiyor… Tatil zehir olur…” ve benzeri doğru sözleri dostunu üzmemek için söyleyemiyorsun.. Arabaya atladım ve Seriğe gittim…
İtiraf ediyorum… Seriklileri de fazla sevmedim… Orada Ayşegül ile bir haftalık adına tatil dediğimiz eziyete katkıda bulundukları için sevmedim… Tek sevdiğim Serikli Rüştü Reçber… Onu da Galatasaray maçlarında gol çıkardığı zamanlar sevmedim… Bu da bu yazıdaki son itirafım olsun:)
Dağınık ve plansız bir adam olmak her zaman başa olmadık dertler açar… Ben de bu tiplerdenim… Serikte arabadan indikten sonra yanıma şort ve plajda giymek için terlik almadığımı fark ettim… “Dert değil” dedi Hulusi… “ Sen az uzan, yol yorgunluğu at. Ayşegül ile ben zaten yiyecek için alışverişe çıkacağız. Sana bir şort ve terlik alıp geliriz.” diye de ekledi. Ve o nefret ettiğim sırıtmasıyla Ayşegül bana “ Kaç numara giyiyorsun?” diye bir soru sordu. Sırıtmadan işkillensem de yorgunluğun verdiği rehavetle “ 43” diyiverdim.
Kaç saat geçti bilmiyorum… Uyandığımda dönmüşlerdi… Beraber bir şeyler atıştırdık yazlığın balkonunda… Sohbet iyi gidiyordu… Ayşegül sırıtıyordu… Ben sırıtıyordum… Hulusi mutluydu… Kahve tam kıvamındaydı… Bir tek ayva reçeli hoşuma gitmemişti… Zaten ayva yemekten pek hoşlanmam ben:) Tam Hulusi ile neşemizi bulmuştuk… “ Kalk abi, nasıl özlemişim seni, gel bir kez daha sarılayım” sana demişti ki Ayşegül araya girdi… “ Haydi, aldığımız şortla terliği giy de gel. Havuzda bir ter atalım..” dedi. Biz iki dost sarılamadan ben odama gittim… Poşetten ilk önce şortu çıkardım… O an çığlık atmak geçti içimden… Bu ne abi… Üzerinde koca koca papatya resimleri olan, diz kapağımdan aşağıya düşen beyaz bir şort… Delikanlıya yapılır mı bu?... Bu şortla plajda hayal ettim kendimi… Papatyalı delikanlı mı olur? Evden çıkarken Ayşegül’ün suratındaki sırıtmanın sebebi ortaya çıkmıştı… Karizma yerlerdeydi... O kadarla da kalsa… Terliği çıkardım… “ Aman Allah’ım… Parmak arası, üzerinde yine hangisi olduğunu bilmediğim bir çiçek resmi olan beyaz bir çift terlik…” . Anlaşılan Ayşegül’ün niyeti beni plajda lalezar gibi göstermekti… Yapacak bir şey yoktu… Şortu ve terlikleri giydim… Balkona döndüm… Sırıtıyordu Ayşegül… “ Yakışmış” dedi… “ Ama sanki senin bacaklarında biraz çap gibi. “ diye de ekledi… Papatyalı beyaz şortumun altındaki henüz güneş görmediği için bembeyaz olan çarpık bacaklarıma baktım… En alttaki terliklerden bahsetmiyorum bile:) O an Hulusi yetişti imdadıma… “ Topçudur O. O yüzden çarpık bacakları… O’nun sağ ile çektiği şut adam öldürür, solla çektiği ise süründürür.” dedi. Hoşuma gitmişti bu sözler… Gülümsedim… Ayşegül sırıttı.. Başını hafif öne arkaya sallayarak “ Hımm. Bilmez miyim canımmm..” dedi. Sonra bana döndü…” Terlikler de hoş olmuş. Senin sol ayağın daha mı büyük? “ diye sordu… Ayaklarıma baktım… Sağ terlik sanki daha büyüktü… Sandalyeye oturdum… Terliklerin altına baktım… Sol 42 numara, sağ ise 44 numaraydı… Durum ortaya çıkınca “ Aaaaa! Çok kalabalıktı mağaza. Yanlışlıkla farklı numara terlikleri almışım.. Neyse.. İdare edersin artık. 43 değil miydi senin ayak numaran? “ diye içerisinde alay ve yalan içeren sözlerle karşılaşınca kan beynime sıçradı… Baktım Hulusi de gülüyor, ses etmedim… Dostum mutluydu ya…Gerisi teferruat… Ama dayanamadım… “ Senin ayaklar kaç numara?” diye sordum…” 39” dedi. Ve gol atma sırası bendeydi…” Hımmm! Bir bayan için büyük değil mi be? “ Ve Goooolllll! Skor 1-1….Hulusi’nin dediği gibi sağ ayağımla çektiğim şut adam öldürür:)
……………………………………………………………………………………………….
Havuz başına indik… Ortalık cıvıl cıvıldı… Ortama tek uymayan nesne bendim… Daha doğrusu, papatyalı şortum, çarpık beyaz bacaklarım ve parmak arası terliğim… Allah’tan iyi yüzerim... Tevazu yapamayacağım… Deli gibi yüzerim… Vakit kaybetmeden havuza daldım.. Dezavantajım olan şortum ve bacaklarım suyun altında olduğu için artık avantajlıydım.. Tüm hünerlerimi sergiledim… Üzerimde yoğunlaşan kaçamak bakış sayısında gözle görülür bir artış söz konusuydu... Artık kral bendim…Şortuma, bacaklarıma ve terliklerime rağmen resmen kraldım… Ve buna çomak sokmak istercesine “ Haydi! Suda voleybol oynayalım.” diyiverdi rakibim.. Bana uyardı..Lisede voleybol takımındaydım çünkü….
Havada top süzülerek bana doğru geliyordu… Tam aradığım fırsattı… Birkaç adım arkaya doğru gidecektim… Tam top irtifa kaybettiğinde geriye doğru çevik bir hareketle sudan çıkacaktım… Ve topa vuracaktım.. Sonrada sırt üstü suya düşecektim… Planım buydu… Gözler de üzerimdeydi… Hissediyordum… Geriye doğru adım atmaya başlamıştım ki bir şeye hafiften çarptım… Dikkat edin…Hafiften diyorum… Ama o da neeee! Bir çığlık yükseldi arkamdan… Ayşegüldü… Çığlığı duyan üzerinden silindir geçti sanır… Neyse… Tüm plan alt üst olmuştu...Zar zor ağlayan Ayşegül’ü sudan çıkardık… Tüm karizmam yerle bir olmuştu… Şortum hem ıslak hem de papatyalıydı… Ve sudaki kral değildim artık… Suda ki su aygırı durumundaydım… Göz göze geldik Ayşegül ile… Bakışlarımdaki mana netti… “ Yapma bunu bana” der gibi bakıyordum. Ama O aldırmıyordu… Çığlık üzerine çığlık… Bir de Hulusi “ Abi, az dikkat et ya…” demez mi? O an mahcubiyet hissettim. Ayşegül’ün biri bin yaptığını bildiğim halde mahcuptum… “ Aşkımmm! Alnım şişmiş mi? “ demez mi? Topluluk halinde alnını inceledik… Şişliği geçtim, kızarıklık bile yoktu... Ama o ağlıyordu.. Olaya sebebiyet veren kişi olarak hemen bir çare ürettim. “ Buz koyalım alnına!” dedim. Ve o buzu evden gidip almak bana düşmüştü. Hani su aygırıyım ya ben… İnsan olduğumu yeniden kanıtlamak adına ıslak ayaklarıma çiçekli terliklerimi geçirerek koşar adım yazlığa gittim.. Buz dolabından buz ve nerden aldığımı hatırlamadığım bir naylon poşeti kaptım… Baygınlık geçirmek üzere olan Ayşegül’e doğru koşuyordum… O an ayaklarım ıslak olduğu için sağ terlik ayağımdan kaydı… Parmaklıktan parmağım çıktı… Dengemi kaybettim… Ve kafa üstü yere çakıldım… Alnımda şişlik, altımda papatyalı şortum, sol ayağıma küçük gelen parmak arası çiçekli terliğim, sağ ayağım yalın ayak ayağa kalktım… Ve o an Ayşegül’ü gördüm… Kahkaha atıyordu… Ve artık kimse bana eskisi gibi bakmıyordu… Alnı şiş olan ben… Alnına buz konan Ayşegül…O’nun etrafında pervane insanlar… Ve Goooollll! Türk 5-1 yenik…
Dedim ya Ayşegül’ü hiç sevemedim… O da beni sevemedi… Ve hala bir birimizi sevmiyoruz….
Uzun olmuş bee:) Sıkılmazsınız umarım… İki dünya saadeti dileklerimle…TuRK…
YORUMLAR
Satır aralarına en fazla takılan benimdir heralde, buna rağmen ilk cümleden yakaladı beni yazı, yüze yüze geldim sonuna, paytak paytak. Çok keyifliydi teşekkür ederim sen ve ayşegül e :)))
Oldum olası bu Ayşegül leri bende sevmemişdir.Nedense hep kıskanç ve nazlı olurlar.Olmadık yerde sorun çıkarırlar.Hiç unutmam yanağındaki diş şişliğini maskem vurdu şişirdi diye şikayet etmişti. Oysa sadece tekme atmıştım.Nasıl denk gelsinki yanağına:)
Çocukluğumda , sinemayla ilk tanışmam Ayşegül filmiyle olmuştu , o Ayşegül ' ü sevsem de bu Ayşegül 'ü bende sevmedim.) ve papatya desenli beyaz şortunuz bana bu yaz başımdan geçen bir olayı anımsattı yine , o an çok sinirlensemde şimdi gülümsüyorum hallerime .)
Bu yaz denize gitmiştik ailece , aracımız müsait olduğu için , mayolarımızı aracımızın içinde rahatlıkla giyebiliyoruz . Güzel bi günün ardından eve dönüş zamanı geldiğinde aracın sürgülü kapı camı yerdeydi ve hırsız benim pantolonum dahil işine yarayan her şeyi alıp gitmişti .Ben eve nasıl mı döndüm .) eşimin bile artık giymek istemediği ,sadece araçta yedek olarak sakladığımız çarşamba pazarı gibi rengarenk şortuyla :) siteye geldiğimizde eve bir koşuşum vardı ki sormayın..
Ne zaman yazının sonuna geldiğimi anlamadım bile : )
Zaten benim algılama sorunum var bazı arkadaşların söylemelerine göre :)
Ama olsun ben böylede mutluyum.En azında böyle güzel ve sürkleyici yazılar görünce keyif alıp yüzümüzde tebessüler oluşabiliyor.
Kalemine sağlık..
Saygılar..
Güzel şeyler karalıyorsunuz....komisiniz de...yazılarınızı keyifle okuyorum.
belki de ben haksızım her ne kadar haksız oldugumu dusunmesemde...