HÜKÜMET KADIN
08 Şubat 2013, 22.40 A- A+Dün akşam ;1 şubattan bu yana gösterimde olan “HÜKÜMET KADIN” filmini nihayet izleme fırsatı buldum. Televizyonda, muhtelif kanallarda, değişik programlara konuk olan film sanatçılarının yaydıkları pozitif enerji sürekli gündemi meşgul etmesi merağımı daha da artırmıştı. Mutlaka izlemeliydim bu filmi. Nihayet sinemadaydım ve son zamanlarda gördüğüm filmlerden çok farklı bir filmle karşı karşıyaydım.
1956 yılında yaşanmış bir olay , komik bir dille sunulmaya çalışılmıştı biz seyircilere.Film Mardin Midyat ilçesinde geçmekte; susuzlukla savaşan bu ilçeye borularla kilometrelerce uzaktan su getirme amaçlanmaktaydı.Belediye başkanının trafik kazasında ani ölümüyle Xate’nin serüveni başlar.Xate 8 çocuklu bir anadır.Komşu kadınlardan farkı, belediye başkanının karısı olmasıdır.Evde çamaşır,bulaşık yıkayıp, yemek pişirip,çocuklarına analık ederken birden bire kendini belediye başkanı olarak bulan Xate’nin bir çok soruna kıvrak ve kadınca zekasıyla yöntemler bulurken yaşadığı komik olaylar hepimizin kahkahalara boğulmamıza neden oldu.Karşılaştığı her türlü engeli aşarak ilçeye su getirmeyi başaran Güneydoğu’nun ilk kadın belediye başkanı Xate’nin 27 mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen askeri darbe sonucunda görevine son verilmesi ve kızını bir Türk subayıyla evlendirdiği günkü ani ölümü ,sinemada bulunan seyircilerin bir anda sessizliğe gömülmesine neden olmuş ve adeta o anı yaşarmışçasına hepimizi çok üzmüştür.
Filmi izleyişimin üzerinden 24 saat geçmeden duyduğum bir haberle şok oldum.
Mardinli emekli bir din görevlisi “Hükümet Kadın” hakkında suç duyurusunda bulunmuş ve filmde Mardin’in tarihi değerleri ve kültürlerine hakaret edildiği öne sürülmüş. Dini değerlere (Müslüman, Süryani ve Yezidilere) hakaretvari sahneler olduğu iddia edilmiştir.Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın harekete geçmesi ve filmin vizyondan kalkması için gerekli işlemlerin yapılması istenmiştir .
Şöyle bir durup düşündüm.En azından kalem yalamış , gördüğünü, okuduğunu anlayabilecek yetilere sahip biri olarak beni ya da diğer seyircileri rahatsız edecek sahneler var mıydı filmde? Üzgünüm ama emekli din görevlisiyle ortak bir görüşe varamadığımı vurgulamak istiyorum.
Çünkü…………………
Ben o filmde; cahil bir kadının azmiyle neler başarabileceğini gördüm.
Ben o filmde ; bir köy öğretmeninin bu cahil kadına hangi koşullarda ve nasıl Türkçe yi öğretmeyi başardığını gördüm.
Ben o filmde; başlık parası uğruna istemediği kişiye verilmeye hatta 50 koyun karşılığında satılmaya çalışılan kız çocuklarına kol kanat geren bir Midyat kadını gördüm.
Ben o filmde ; farklı dinlerin bir arada uyum içinde nasıl yaşadıklarını ,nasıl birlikte yağmur duasına çıktıklarını gördüm.
Ben o filmde; azmin zaferini ve bir kadının isterse neler başarabileceğini gördüm. Bunlar da o filmle biz seyircilere verilmesi amaçlanan mesajlar adına yeterli görüntülerdi.Bir kadın olarak teşekkürler sana HÜKÜMET KADIN….
YORUMLAR
Ben de izlicem filmi izleyince yorum yaparım ya da yapmam. karar veremedim...
Çünkü "Havanda su dövmek" gibi bir eylem hali önceden görünüyor bazı yazı ve yorumculara bakıp; onlara bir fikir aktarma durumunda da isteksizlik öne çıkıyor. Boşa çaba biliyorum ama insan bazen dayanamıyor işte.
Şu blogda ne var Allah aşkına?
Ne var ki , bazı yorumlar çığrından çıktı bu kadar?
Ondan sonra da "Vay efendim, Gamyun serbest bıraksın(mış) konu kısıtlamasını, özgürlük olsun(muş)."
-Kesinlikle katılmıyorum; sağımızın solumuzun kavgayla, öfkeyle doluluğundan, başımızdakinin bile, "Samimi ekmeği", "5-6 çocuğu" bağırarak anlatmasından çok yorulduk artık. Kaçıp kafa dinlemeye geldiğimiz bu yerin de iki kişi vaaz verecek, beş kişi particilik yapacak diye kirletilmesini istemiyorum şahsen. Bunları akıtacağınız adresler çok fazla var, bir de burada ııh!-
Vay efendim herkes, yazıya değil kişiye yorum yapılmasından şikayetçi"ymiş(!) Bazı arkadaşlar külahıma anlatsın bunu.
Basit bir ikili çatışmayı buraya taşımak ve de o kişisel dedikoduyu yine burada destekler tarzda körüklemek bence daha da basitlik.
By Tarsuslu, ne geçti kardeş eline?
Bize ne?
İkili problemlerini ikili olarak halledemiyor musun? Halledemediğinde insanlara mı koşuyorsun şikayete? Annene de şikayet edeydin Tevazu'yu(!)
Oynamayıverirsin biter gider, oyuncu mu yok Gamyun'da?
Mirza, aman sen de geç kalma "İki çift laf da ben sokayım!" telaşında.
Sonra da ahkam kesin insanlara "Güzel ahlak, din, iman" falan diye!..
Ash__ ve ona katılan arkadaş,
Şunlar sizin cümleleriniz:
"Herkes sizin gibi düşünmek zorunda mı? Sizin beğenmeniz ne kadar doğalsa bir başkasının beğenmemesi de o kadar doğal değil mi? Neden bu tahammülsüzlük? Unutmayın herkes kendi penceresinden bakar ve görür. Siz kimsiniz? Film eleştirmenimi? Filmi beğendiniz diye ya da ortalama yüksekokul mezunu olduğunuz için eleştiri yetileriyle mi donatıldınız?"
Şimdi soruyorum size, sizin yaptığınız ne?
Aynı cümlelerin muhatabı değil misiniz şu yorumunuzla?
"Nedir bu tahammülsüzlük?"
Filme gitmiş, sonrasında da haber değeri taşıyan -Evet haber değeri taşıyan- kendine göre bir ters durumu taşımış Tevazu.
Nedir bu "İmam "lafı görür görmez dikene basmış gibi haller?
Bu memlekette artık imamlar eleştirilemez hale mi geldi? Eğer haber doğruysa bal gibi "Halt etmektir" bana göre de o "Emekli imam"ın yaptığı. Hala bu kafaların ardında durmak hangi mantıkla oluyor?
"Amannn! Bak sen imama laf edip, din konusunda alttan alttan laf sokuyor, saldır!" tarzınıza inanamıyorum... -Hani bir "Mürekkep yalama" meselesi var ya. :) ondan şey edemiyorum, inanamıyorum yani.-
Sanki "bütün imamlar aynı" görüşüne giriliyor birine laf edince. Çürük elma, kurtlu armut her yerde, her meslekte var, haberiniz yok mu?
Ayben, gayet güzel ifade etmiş fikrini, çok da doğru şeyler yazmış.
Neden şaşırdınız Naturally? Hani Ash yorumuna katılıyordunuz? Hani "Herkes kendi penceresinden bakıyor"du? Ayben'in penceresi sizi niye şaşırttı ki?
Bir filmi beğenmemek, eleştirmek için için ille eleştirmen mi olmak gerekiyor ayrıca? Ne çok biliyorsunuz siz öyle?
Ve KedidirKedi,
zekana, sezgine, öngörüne hayran kaldım(!) kardeş.
Ben senin kadar akıllı değilim şahsen; bir yazıyı tamamını okumadan, bir lafı devamı bitmeden yorumlayamam. Sen öteye bile geçip kişilik analizine girmişsin. Breh breh breh!
Bunların adı da eleştiri ha?
Dilimizin kemiği, elimizin ayarı olmazsa aha işte anca böyle kapışırız. Başka da bir şey olmaz bizden.
:)))
okuduğunu anlamadısan terüme edeyim hayrıma:
By Tarsuslu'nun buralara taşıdığı kişisellikten söz ederken andım seni. Sen de körüğünü kapıp koşmuşsun.
Hani kişisel sataşmalardan hoşlanmıyordunuz?
İzin falanın ne alakası var şimdi?:) Herhalde alacak değilsin.:)
Şu yazdığın garabet nedir?
"Sen Nazımdan ben de dinden imandan devam:)"
Yani pes1 diyorum.
Sen eğer dini inanç ile Nazım'ı aynı terazide tartabiliyorsan, alttan alttan Nazım seveni dinsiz imansızmış gibi gösterebilecek kadar ileri gidebiliyorsan yazma kardeş din iman.Yakışmaz.
bak şu yazdığına:
"By_tarsuslu:) Evet arkadaşımız inanılmaz hırslı. Hatta bu uğurda kendisi için tartışmalara giren birini bile, yani beni oyun arkadaşıyla çekiştirmiş. Yorumun birinde açıkça belli oluyor bu. ''Hırs yapan zarardadır''.
Bir de kalkmış "Benimki kşisellilk değil, blogla alakalı birşey." diyorsun.
Şu yazdıkların kişisel değil, blogla alakalı ha?
Yeminle sana hayret ediyorum.
Bu cümleler Tevazu'nun blogunun neresiyle alakalı ya hu?
Ya senin ne yazdığndan haberin yok olacak kadar gözün dönmüş, ya da ben okuduğumu anlamayacak kadar aptalım.
Tarzında, konularında söylenecek şey varsa, çelişkiler doluysa söylenir. Alay etmek değil bu.
Uzatıp da yaptığın, "din iman- Nazım kıyaslaması" abukluğuna devam etmeyelim bence.
Benim böyle cümlelerle karşılaşıp karşılaşmamam hiç önemli değil inan,
senin çizdiğin kendi portren açısından diyorum...
Nasıl istersen öyle yap, neşen bilir kardeş.:)
arkadaşım neden yoruyorsunuz insanı?:)
Beni yoracağına git yazdıklarına bak tekrar. İlle yazdıklarınızı tekrar tekrar kopyalayıp gözünüze sokmak mı gerekiyor?
Buyur dedikoducu cümlelerini:
"Bu arada son bişey daha tıbbi kimyacı,yazılarını salonda rastladıklarına tavsiye ediyon yorum yaz diyon (bi daha oynamam diyerek bana yaptıgın gibi) ama sonra bi selam bile vermiyon.Yaptığın hiç etik değil.KONUMUNU GÖSTEREN BU HAREKETİN CİDDİYE ALINMAMAMN GEREKTİĞİNİ DE ANLATTI."
"Tıbbi kimyacı" diye dalga da GEÇİYON -Senin gibi yazdım:)- Geçiyon, gidiyon; "Bu dedikodudur, bu kişisel meseledir, bu iki kişiyi ilgilendirir, bunu yaymak ayıptır." falan diye hiç düşünmeden...
Bir de "BU HAREKETİN CİDDİYE ALINMAMAMN GEREKTİĞİNİ DE ANLATTI." diye bitirmiyor musunuz, ağzım açık izliyorum yanar dönerliğinizi. Başka blogda kişisele inmiş yorumdan sızlanan da koşuyor körüğüne en kişiseliyle, al buyur!
Dana gibi büyük harfle yazıyorsan ciddiye almaman gerektiğini, neden buralara taşıyıp da "Dur canına okuyayım şunun, aleme ilan edeyim!" telaşına düştün ki? Bunun bana göre tek anlamı var, karnın ağrımış, çok ciddiye almışsın, o kadar yani.
Aldıysan da git o kişiyle hallet. Bize ne ya bunlardan?..
İki dakika dediklerinizin ardında durun ya, iki dakika samimi olun, iki dakikacık...:)
Yakışıyor mu ya buralarda dedikodu yapmak? Hani yine şu "Mürekkep yalama" olayı var ya, o yüzden.
-Bu arada "Kalemi yalayan" arkadaşlar, yapmayın, kalem değil o yalanan şey, mürekkep.:) Ha kalem yalarsan, aha da manzara bu haller olur işte.:)-
Sen dertlenme, ben okumayı, yazmayı, okuduğumu anlamayı, ne yazdığımı bilirim şükür.
Ömrüm boyunca da beceremedim o "Birilerine şirinlik yapmak" meselesini. Zaman zaman becerebilenleri kıskanmadım değil:), çünkü öyle yaşayabailmek gerçekten lüks. Hayat o "Sevgi pıtırcığı" denenlere güzel. Bizim gibilerin payına da çoğunlukla "Onuncu Köyün Odunu" yaftası düşüyor. :)
Şirinlik lafıyla Tevazu'yu kastediyorsan, pek çok yazısı bana hitap etmiyor, yorumsuz kalmayı yeğliyorum benimsemediğim tüm bloglara, ya da olumsuz da olsa düşündüğümü yazıyorum, O'na da yazdım kaç kez.
Ama yine şükür ki, orda öyle, burda böyle olmadım, düşünerek tükürdüm, tükürdüğümü de yalamadım hiç.
Olsun varsın, iyi böyle.:)
Haydi kal düşünmeyle.
O ne o? Gamyun çiçeği değil mi?
Seeeennnn? Banaaaa? Çiçeeeekkk? Vay canına! Toroslar'da 1000 kurt öldü galiba, 1000 kurdun gücü adınaaa!:) Çok şaşırttın beni, gerçekten.:)
Eğer, sus rüşvetiyse, tonla yollasan işe yaramaz bilirsin ama her neyse ne, şık hareketti, sağolasın.
Tekrar yazmayacaktım ama sırf bu çiçek yüzünden geri döndüm bloga. - Çok nazik insanımdır aslında.-
Bir de güldürdün beni, gerçekten.:)))
Aklıma çok eski bir reklam görüntüsü geldi; "Ben ne yazdım, sen neyi yanıt diye veriyorsun?" hallerimizi görünce.
Reklamda iki yaşlı adam sokakta karşılaşıyordu, diyalog şöyleydi:
-Akbank'a mı gidiyorsun?
-Hayır Akbank'a gidiyorum.
:)) Bu "Yılan hikayesi" bitmez görünüyor ve ben "Mirza, ben Çanakkale Boğazı demiştim." diye noktalıyorum.
Evet bazen öfkeleniyorum haklısın;
birine haksızlık yapıldığını gördüğümde,
söyledikleri ile davranışları zıt olanlara, yazıyla nasihat çekerken, yorumda tam tersine pörtleyenleri, yani "Naylon kişilikler"i gördüğümde,
anlamamakta inatla direnenleri, pişkinleri, anlayıp dinlemeden bodoslama dalanları, şirretliğe varacak kadar terbiyesizleşenleri, basitleşenleri gördüğümde öfkelenebiliyorum.
Ha "Ne gerek var?" dersen, onda da haklısın. İçimde kalmıyor işte, bu da bir fayda sayılır bünye için.:)
Benim burç terazi; kefelerden birine hileli kilo koyup ağırmış gibi yapanlar öfkelendiriyor beni. Belki de burçtandır, yıldızdandır, ne bileyim ben?:))
Elbette, genel hal bu, tek şahısla -kendini öne sürme hemen- alakalı değil bu durum; her yerde, her ortamda böyle.
Huy böyle yapacak şey yok.:))
Neyse, çok uzadı, daha da gelmem bu bloga haberin olsun.:)