NEDEN Yalnızlık?!
09 Mart 2013, 04.28 A- A+
Mitolojide "yarı Tanrı", fantastik filmlerde "yarı ölümsüz" karakterler vardı hayran kaldığım.. Şimdilerde ben de yarı ölü sayılırım.. Eğer elinizdeyse hâlen, en önce sağlığınızın kıymetini bilin.. Yok eğer kaybettiyseniz arayıp bulun.. Bulamıyorsanız da gelin köşemize çekilip hep birlikte sessizce ölümü bekleyelim.. Bu noktada ben şahsen; hiçbir süper yanı olmayan bir süper kahraman olarak görüyorum kendimi.. Üstüne kitaplar yazılıp filmler de çevrilmiş bir senaryonun istemdışı başrolü... Nâm-ı diğer "görünmez adam"... Görünmez olmanın matah birşey ya da mârifet olduğunu zannetmiyorum; ARTIK...
Sen... Ya da siz... Bu yazıyı okurken kıs kıs gülebilirsiniz ama ben gerçekten beş duyu organının hiçbiriyle algılanamayacak kadar yok hissediyorum kendimi.. Birşeyler vardır, insana yaşadığını ve vâr olduğunu hissettiren.. Sizi siz olduğunuz için seven sevdikleriniz, sizi çoğu şeyden daha çok önemseyen sevenleriniz, sağlıklı ve zinde başladığınız günler, takdir görmenize neden olan başarılarınız, gülümsemesiyle ya da kaş çatmasıyla dört mevsiminizi bir anda üçe ve hattâ ikiye indirebilecek bir çift göz... Sen arkadaşım, elinin parmaklarıyla "ee bunların hepsi var bende?!" der gibi okuyorsun şu an.. Sende hepsi ve belki de fazlası var ya hani, bense ilk maddeden sonra tıkanıyorum.. Tıpkı "neden?" sorusuna cevap bulamadığım anlar gibi...
Aslında ne gerek var bunca süslü püslü cümleye?! "Yalnızım" desem yetmez mi?! Yetmiyor işte.. Küfür ettiğin zaman kimse üstüne alınmıyor, selâm verdiğin zaman kimse cevap vermiyor, "ölüyorum" dediğinde helvandaki fıstığı görmek için bile kimse gelmiyorsa sen yalnızca "yalnız" değilsin; başka birşey o.. Resmen yedi milyar insanın kâlplerinden tek tek afaroz edilmişsin.. Cennetten kovulmuş Âdem sendromu yaşıyorsun; gel gelelim senin yanında uğruna günah işleyebileceğin bir Havvâ da yok.. Ha sen bakma "sen" deyip durduğuma, kendime giydiriyordum aslında ama sen okuyarak araya karıştın..
İsyan; "neden?" sorusuyla başlayan, "belki" ve "ama"larla devâm edip "keşke"yle biten detone bir şarkı olup çınlar göğüs kafesinde.. Birilerini-birşeyleri o kadar tutamazsın ki elinde ve yanında, aldığın nefesleri bâri ciğerlerine hapsetmek istersin.. Tutarsın ölümüne.. Sonra bir de bakarsın ki nefesi tutarken hayat kaçıyor elinden; yanına biraz karbonu "azık" diye verip yolcu edersin o oksijeni de.. Uzun ya da kısa ömrün, birilerinin ardından mendil sallamakla geçmiştir.. Ve biraz da o mendili gözyaşınla ıslatarak... Gidenlerin arkasından dökülen su da umutlarındır, arkadaşım.. Kavuşma umûdu... O su akıp gider, sonra buharlaşır; umutlar zerrelerine kadar kaybolur, havaya karışır.. Belki bir gün yağmur olup damlar saçlarına ama sen bilmezsin.. Sözün özü; hayat, eskilerini allayıp pullayıp "yeni" diye satar sana.. Sen de yediğin her kazığı "büyük lütuf" sanır aldanırsın.. Aynaya bakınca ne görüyorsun, bilmem ama ne zaman ayna karşısına geçsem beni; bir seksen boylarında, suratı meymenetsiz bir "hiç" karşılıyor.. Koca bir hiç... Tek vasfı vasıfsızlık olan, gözlerinden uykuyla karışık çâresizlik akan, şakaklarında tel tel atan beyazları gördükçe karamsarlığı daha koyu bir renge bürünen...
"Neden?" diye başlamayı düşündüğün sorunu ben tamamlayayım izninle: Neden bunları bize anlatıyorsun?! Çünkü odamın duvarları hep aynı türküyü dinlemekten sıkıldılar, çünkü ben bile artık kendimi dinlemez oldum, çünkü insanların sırtlarıyla edilen sohbet yarı sessiz ve bi' hayli tatsız oluyor, çünkü sen büyük bir sabır ve azim gösterip tam bu satıra kadar beni okudun yâni dinledin, çünkü beni dinleyen birkaç kişi varsa bile anlayan tek bir kişi yok.. Umuyorum ki satırlarımın son harfine kadar bana tahammül edebilen bir avuç insandan biri ya da birkaçı beni "gerçekten" anlar..
Şunu unutma, arkadaşım.. "Bir yalnız" artı "bir yalnız", eşittir "iki yalnız" etmez.. İşte bir artı birin iki etmediği sayısal bir çıkmazın, hiç bilinmeyenli tek denklemin diğer adıdır "yalnızlık".. O yüzden; birinin yalnızlığı, bir diğerinin yalnızlığıyla birleşince ortaya "birliktelik" denen sonuç çıkar.. Bu kelime çoğu zaman "sevgili"ye yorulsa da arkadaşlığın-dostluğun kıymetini kaybedince farkeden herkes bilir gerçek anlamını.. İlle de bir "ana fikir" istiyorsan, hadi bunca sözü şu tek cümleyeye sığındıralım gitsin:
Tüm yalnızlıkların birbirine karışarak yok olduğu nice zamanlara...
Sen... Ya da siz... Bu yazıyı okurken kıs kıs gülebilirsiniz ama ben gerçekten beş duyu organının hiçbiriyle algılanamayacak kadar yok hissediyorum kendimi.. Birşeyler vardır, insana yaşadığını ve vâr olduğunu hissettiren.. Sizi siz olduğunuz için seven sevdikleriniz, sizi çoğu şeyden daha çok önemseyen sevenleriniz, sağlıklı ve zinde başladığınız günler, takdir görmenize neden olan başarılarınız, gülümsemesiyle ya da kaş çatmasıyla dört mevsiminizi bir anda üçe ve hattâ ikiye indirebilecek bir çift göz... Sen arkadaşım, elinin parmaklarıyla "ee bunların hepsi var bende?!" der gibi okuyorsun şu an.. Sende hepsi ve belki de fazlası var ya hani, bense ilk maddeden sonra tıkanıyorum.. Tıpkı "neden?" sorusuna cevap bulamadığım anlar gibi...
Aslında ne gerek var bunca süslü püslü cümleye?! "Yalnızım" desem yetmez mi?! Yetmiyor işte.. Küfür ettiğin zaman kimse üstüne alınmıyor, selâm verdiğin zaman kimse cevap vermiyor, "ölüyorum" dediğinde helvandaki fıstığı görmek için bile kimse gelmiyorsa sen yalnızca "yalnız" değilsin; başka birşey o.. Resmen yedi milyar insanın kâlplerinden tek tek afaroz edilmişsin.. Cennetten kovulmuş Âdem sendromu yaşıyorsun; gel gelelim senin yanında uğruna günah işleyebileceğin bir Havvâ da yok.. Ha sen bakma "sen" deyip durduğuma, kendime giydiriyordum aslında ama sen okuyarak araya karıştın..
İsyan; "neden?" sorusuyla başlayan, "belki" ve "ama"larla devâm edip "keşke"yle biten detone bir şarkı olup çınlar göğüs kafesinde.. Birilerini-birşeyleri o kadar tutamazsın ki elinde ve yanında, aldığın nefesleri bâri ciğerlerine hapsetmek istersin.. Tutarsın ölümüne.. Sonra bir de bakarsın ki nefesi tutarken hayat kaçıyor elinden; yanına biraz karbonu "azık" diye verip yolcu edersin o oksijeni de.. Uzun ya da kısa ömrün, birilerinin ardından mendil sallamakla geçmiştir.. Ve biraz da o mendili gözyaşınla ıslatarak... Gidenlerin arkasından dökülen su da umutlarındır, arkadaşım.. Kavuşma umûdu... O su akıp gider, sonra buharlaşır; umutlar zerrelerine kadar kaybolur, havaya karışır.. Belki bir gün yağmur olup damlar saçlarına ama sen bilmezsin.. Sözün özü; hayat, eskilerini allayıp pullayıp "yeni" diye satar sana.. Sen de yediğin her kazığı "büyük lütuf" sanır aldanırsın.. Aynaya bakınca ne görüyorsun, bilmem ama ne zaman ayna karşısına geçsem beni; bir seksen boylarında, suratı meymenetsiz bir "hiç" karşılıyor.. Koca bir hiç... Tek vasfı vasıfsızlık olan, gözlerinden uykuyla karışık çâresizlik akan, şakaklarında tel tel atan beyazları gördükçe karamsarlığı daha koyu bir renge bürünen...
"Neden?" diye başlamayı düşündüğün sorunu ben tamamlayayım izninle: Neden bunları bize anlatıyorsun?! Çünkü odamın duvarları hep aynı türküyü dinlemekten sıkıldılar, çünkü ben bile artık kendimi dinlemez oldum, çünkü insanların sırtlarıyla edilen sohbet yarı sessiz ve bi' hayli tatsız oluyor, çünkü sen büyük bir sabır ve azim gösterip tam bu satıra kadar beni okudun yâni dinledin, çünkü beni dinleyen birkaç kişi varsa bile anlayan tek bir kişi yok.. Umuyorum ki satırlarımın son harfine kadar bana tahammül edebilen bir avuç insandan biri ya da birkaçı beni "gerçekten" anlar..
Şunu unutma, arkadaşım.. "Bir yalnız" artı "bir yalnız", eşittir "iki yalnız" etmez.. İşte bir artı birin iki etmediği sayısal bir çıkmazın, hiç bilinmeyenli tek denklemin diğer adıdır "yalnızlık".. O yüzden; birinin yalnızlığı, bir diğerinin yalnızlığıyla birleşince ortaya "birliktelik" denen sonuç çıkar.. Bu kelime çoğu zaman "sevgili"ye yorulsa da arkadaşlığın-dostluğun kıymetini kaybedince farkeden herkes bilir gerçek anlamını.. İlle de bir "ana fikir" istiyorsan, hadi bunca sözü şu tek cümleyeye sığındıralım gitsin:
Tüm yalnızlıkların birbirine karışarak yok olduğu nice zamanlara...
YORUMLAR
Kimsesizlik
Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın,
Kulaklarım komşuların ayak sesinde;
Varsın yine bir yudum su veren olmasın,
Baş ucumda biri bana 'su yok' desin de!
Kemalettin Kamu
Hani, "Kimse anlamyacak" demişsiniz ya peşin peşin, o yüzden yazdım ilk cümlemin sonundaki "Sanki"yi.
Sizi "Hiç kimsenin anlamayacağı" peşin yargısı aslında yazınızın özü; belki de anlaşılamamak hoşunuza gidiyordur ve bu bir seçimdir, ne dersiniz?..
Yalnızlık, kalabalık tercihi gibi kişisel bir seçimdir bence çünkü.
Aslında hiç kimse, ifade ettiğiniz tarzda yalnız olamaz, istese bile.-Yine bence-
Bakın örneğin kendinize; bizlerle paylaştığınız -sadece kendinizle paylaşsanız bile- sözcükleriniz var sizi yalnız bırakmayan. İlle insan cismi gerekmiyor yani.
Bakın ne demiş Arthur Schopenhauer:
"Zeki bir insan yalnızlıkta, düşünceleri ve hayal gücüyle mükemmel bir eğlenceye sahiptir."...
Temiz anlatımlı, tertemiz bir teknikle yazılmış yazınızı sevdim ben.
Paylaştığınız yalnızlığınız(!) için teşekkürler.
Suan onlarca insan yazinizi okuyup , sizi anlamaya calisip , bir coguda ortak olmak icin yorum yaziyorsa...Abartma arkadasim ....Yalniz degilsin iste , anlatim süper , kelimeler özenle ve ahenkle dans etmis yazinda cok begendim ...Lakin bu gecici yalnizligin , kimsesizligin ve hissettigin tüm pesimistlikler sadece sana özgümü saniyorsun ?
Oglumu krese birakip cikacaktim sözde , köseye sinmis salya sümük icerisinde icini ceke ceke aglayan bir (Japon) cocuk gözüme carpti. 2.3 lego parcasina öyle bir kenetlemiski parmaklarini ..Birtanesini bana verirmisin dedim ..Dahada kuvvetli sarildi ve sustu..Onlar tek baslarina hic bir ise yaramaz dedim ..Kocaman bir lego kutusunu aldim döktüm yere , bagdas kurdum , beni gören minikler teker teker yanima geldi , basta benim minik prens..Basladik legolardan cesitli sekiller yapmaya bu arada yeni ögrendikleri kücük kurbag sarkisinida söylüyorduk , elindeki lego bir göz parcasiydi ve yaptigimiz adamin tek gözünü özellikle bos biraktim ..Aaa Adamin tek gözü yok dedim ..usulca geldi ..Uzatti lego parcasini , kendisinin koymasini isaret ettim mimiklerimle , takti..ve sira ev yapmaya gelmisti onlar devam etti ..Salya sümük kurumus gitmis , ürkek , cekingen ama mutlu bir gülümseme gelmisti yüzüne.Hülya Hanim ( kresin hem müdürü hemde Pedegog u )Herzamanki gibi uzaktan izlemis ve ben cikarken yine yakaladi kolumdan ..Keske yalniz biraksaydin dedi ben özellikle yalniz biraktim 10 -15 dakika sonra kendi gidecekti cocuklarin yanina Annesini kaybetmisler gecen hafta cocuk kendini cok yalniz hissediyor hic bir sey susturamiyordu onu bu durumlarda kendi haline birakmak en iyisidir dedi...Gülümsedim ...Erwin ...Simdi 21 yasinda ..Hala daha arada sirada telefon acar Teyze nasilsin der hemde türkce ...
Sen ne iyi etmissin...Ne iyi etmissinki bizimle paylasmissin ..Bu harika bir sicaklik ve samimiyetle bezedigin yazinla..Hosgeldin aramiza..
Benim asıl şikâyet ettiğim yalnızlık en yakınımdaki insanların beni yabancılamasıydı aslında.. Dost, sevgili, kardeş, kuzen... Beni tanıdığını iddia eden her on kişiden en az on farklı bir "ben" dinlersiniz; ama hiçbiri gerçek ben'in sınırından bile geçmez..
Ortaya konuştuğum zaman, özellikle sizler gibi benle hiç karşılaşmamış insanlar sıfır önyargıyla ve ilgiyle dinlerler.. Yakınımdaki insanlarsa aynı cümleleri "öğüt veriyor, ders veriyor" kâvilinden değerlendirip kolonilerinden dışlıyorlar bunu.. Asıl şikâyetim buydu.. Anlatabildiğimi görüyorum..
Yoksa tümüyle arabesk bir tavır içinde "yalnızım yalnız" diyen biri değilim.. :) Çok şükür, ailem var başımda ve onlar herkese bedel-herkesten üstün.. En büyük zenginliğimdir onlar.. Boğuştuğum hastalıklar olsa da iki ayağımın üstünde durabiliyorum, biri yazarken diğeri silen iki elim var henüz.. Ya da ne bileyim; biraz bozuk olsalar da görüyor gözlerim..
Eğer yalnızlıktan da öte, şu satırlarla derdimi dile getiremeyecek kadar içe kapanık ya da âciz olsaydım işte o zaman derdime yanardım..
Yazıda da belirttiğim gibi; son satıra kadar okuyup beni anlayan ve gerek duyguma-gerek emeğime saygısını yorumuyla belirten sizlere ve hislerini yazıyla belirtmese bile yazımı özümsemiş herkese sizlerin nezdinde tekrar tekrar teşekkür ederim..
Sizlerin de kendinizi bulabileceğiniz nice yazılarda görüşmek dileğiyle...
Perinn... Sana da teşekkürler okuduğun ve yorumladığın için.. Kendi kendime yetme konusu her zaman hedefim olmuştur ve olacaktır.. Kendi işlerimi kendim görme sevdâmı keşke insanlar saygıyla karşılasalardı da "egoizm" olarak nitelendirmeselerdi.. Benim yalnızlığımın nedenlerinden biri bu.. Kendimi eksik gördüğüm her konuda tamamlamaya çalışıyorum.. "Dur, sen beceriksizsin-yapamazsın; çekil hele" diyen herkese inat... :D
Öyle işte, arkadaşlar...
Geceyi severim ben, sessizliğinden ötürü. Kafam daha dingin, beynimdeki düşünceler çok çabuk yer değiştirse de hiçbiri bulanık olmaz, düşüncelerimin yönünü ''ben'' tayin ederim.
Geceyi severim yine ben, yalnızlığından ötürü. Bir ''ben'' kalırım kendi ben'imle. Herşeyi susturabilirim, kör sağır edebilirim. Sadece kendimi dinlerim. Sessizlik ve yalnızlık kol gezer sabaha yol alan karanlıkta.
Sabah olduğunda değişir herşey...Neden değişmesinki, ne sessizlik ne yalnızlık ne karanlık bıraktığımız gibi değildir. Herkes kelimesi, yalnızlığa hükmeder. ''Ben'' olur ''Bencil'...
'' İsyan' neden sorusu ile başlayıp, belki ve ama' larla devam edip, keşke ile biten detone bir şarkı olup çınlar göğüs kafesinizde'' Sadece bu söylemin bile üstünde durup saatlerce düşünebilirim. Anlatımınız, duygularınızı okuyucuya yansıtmanız, birebir içine almanız çok etkiledi beni...Yazım dilinizi çok beğendim, ifadeler çok güzel...
''Yalnızlık'' ana tema olsa da, içeriğine çok fazla bağlı kalmadan, sadece okuduğum anda ne hissettirmişse okuduklarım bana, onu paylaşmak istedim..
Okumak keyifliydi, yüreğinze sağlık...
Dün bloğuna yazmış olduğun üstün körü bir benzetme ile gönderme yapmıştım,ve gördümki mesajı tam olaraj almışsınız.Yanlız şu dikkatimi çekti ben yazmış olduğum latife niyetindeki göndermeyi açık bir şekilde yazmamış olmama rağmen tam kapsamlı olarak açıklamışsınız.
Yorumunuzda demişsinizki ; ( Hani her insan biraz delidir ya, ben sanırım biraz da olsa ötesindeyim.), bence öyle değil, siz bence bir çok akıllıyım diye geçinenlerden daha akıllı ve zekisin bundan hiç şüphen olmasın arkadaşım.
Bu meziyette herkezde pek bulunmaz bunun kıymetini bil derim.Kaldıki siz yanlızlığı ele almışsınız ve bu yanlızlık sürecinde kendinizi iyice pişirip olgunlaştırmışsınız (düşünce açısından).
Demekki neymiş yanlızlık bazen insanların olaylara bakış açıları ve konuları etüt etme yeteneğini iyi kullanması sayesinde kendine özgüvenini kazanmasına vesile oluyormuş.
Saygılar..
Artık yalnız değilsiniz. Kocaman koskocaman bir aileniz ve sevenleriniz var artık. Bir türlü yazma fırsatı bulamadıgım için dünden beri yedim durdum kendimi. O kadar muhteşem dile getirmişsiniz ki duygularınızı çok da fazla eklenecek birşey yok diye düşünüyorum. Anlıyorum ki kalabalıklar içinde yalnızsınız. Anlıyorum ki çok sevilip sevilirken yalnızlık çekiyorsunuz. İçe kapanık ya da aciz olsanız bu kadar samimiyetle bizlere acılmazdınız diye düşünüyor; bundan sonraki yaşantınızda gerçek sizin sınırlarını zorlayabilen , hatta aşabilen birileriyle karşılaşmanızı umut ediyorum.
Güley yüreğinize , ustaca yazan kaleminize sağlık.......(strawberry )
Tek tek teşekkür etmek yerine hepinize tekrar tekrar teşekkür ediyorum.. Cezbe rumuzu da bana tanıdık geldi bu arada.. Olayı net hatırlamasam da... Heralde neden kendime "muhalif" dediğimi şimdi daha net anlamışsınızdır.. :D Meselem huysuzluk değil aslında; yanlışa tahammülüm yoktur pek.. Ha vurguladığım "yalnızlık"ta belki bunun da payı vardır.. Muhtemeldir.. :)
Hani öyle gündelik bir köşe yazarı olacak kadar sık yazmıyorum ki öyle yazsam da zaten tadı olmazdı.. Kendini tekrar eden cümleler sıkardı insanları.. Tabiri caizse "estikçe" karalıyorum.. Aslında çoğu insanın belki de "sözün bittiği yer" deyip gözlerini dolduran birikim, benim kalemimi dolduruyor ve satırlara ağlıyorum yazarak.. O yüzden sizlere tek diyeceğim şey, "beğendiğiniz" için değil okumaya değer görüp değerlendirdiğiniz için her birinize minnettarım ve..
..MENDİL VERENLERİNİZ ÇOK OLSUN, EFENDİM.. :)
Hatta daha iyi bir dilek sunmam gerekirse; dilerim ki gözleriniz sadece sevinçten dolsun..
Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eger her gece
Yanlızlık boylu boyınca uzanıyorsa koynua
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklrin artık her gece
Kendini ve erken unutulmuş fırlatılmış hissediyorsan...
İçindeki çocuga sarıl......
Yüregine saglık...