KARA TREN GECİKİR
18 Mart 2013, 09.08 A- A+Bir aşk hikayesi paylaşayım da içiniz şişsin , nasılsa bütün blog aşkistan olduk benim de mevcut duruma katkım olsun ( ya da çorba da tuzum işte herneyse )
Annesi genç yaşta dul kaldığı için çocuklarının bütün yükünü yalnız taşımak zorunda kaldı ve bir an önce evlendirip mürvetlerini görmek istiyordu . Belki okutabilirdi , farklı yollarla farklı çözümlerle yetiştirebilirdi evlatlarını , ya da o annenin de yetişme şekli buydu böylesini doğru buluyordu belkide ..
Evlenmek için pek de istekli olmayan kızını evlendirdi , ‘’ sen babasız büyüdün bundan sonra sana hem eş , hem de baba olacağım ‘’ diye söz veren ince düşünceli biriyle . Şanstı tabiki bu , ama şanssız da sayılmazdı , kötü bir evlilik yapmamıştı . Kadının sakin ve düzgün bir evliliği ailesi vardı . Eğitimli ( okumuş bazı mağara adamlarından değil ) anlayışlı ve iyi niyetli bir eş , gözlerinin parıltısı dünyaya bedel 6 yaşındaki Mert . Herşeyin yolunda gittiği ya da öyle zannedildiği birgün kadına bu aile tablosu çok sıkıcı gelmeye başladı .
E bu durumda aşk olmaması imkansız öyle değil mi , mutlaka abuk sabuk bir dengini bulacak ki hayatına renk katacak , aşkı uğruna çoluk çocuğu geride bırakacak . Öyle de oldu zira . Evli ve çocuk sahibi bir aşiret ağasına vuruldu aksiyon olacak ya illa ! Mektuplaştılar yıllarca ( Sony Ericson’un uzay teleskobunu andıran modelleriyle mesajlaşmak popüler değildi sanırsam ) kaçamak görüşmeler , ağlamalar , sigaralar , arabeskler , ‘’ olmaz biz farklı dünyaların insanlarıyız kavuşmamız imkansız , aşk zaten bu değil midir ‘’ durumları vs. iyice gazladılar yani vıcık vıcık aşklarını .
Ve sonrasında aileleri bırakıp birlikte başka bir yerde başka bir hayat kurmaya karar verdiler . Adam ağa , kadını herkesten koparma aşamasında gayet medeni havalar , işlem tamamlandıktan sonra medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar .. boşanmak da neymiş , geldin işte resmi nikah da ne oluyorr ! Üç kız çocukları oldu (bilen bilir bir ağa’nın üç kızının olması genelde hüzün ve hüsrandır ) al sana renk ! : )
Mert’in babası da evlenmişti . Namus cinayeti işlememiş , oğlunu bir kenara atmamış en azından bir parça vicdan taşıyan adam evlensin de zaten .. Yeni anneye alışamadığı için babannesi büyütmüştü Mert’i . Yıllar sonra annesini ve kardeşlerini görmeye karar verdi ( başkası olsa papucumun anası der de , demekki babaya çekmiş garibim ) Anne oğlunu görmek istemedi ağa öğrenirse bir şekilde rahatsız olur ve onları bırakır diye ! Kendi öz oğlu yaa bir insan nasıl bu kadar bencil olabilir e bu mudur şimdi duygu ? Sen aşık olabilecek kadar duygulusun da öz evladını görmek istememek neyle alakalı peki ? Var mı böyle birşey hani aşk ! Bu adam aşık değilmiydi nasıl bir kalemde silebilir aşık olduğu kadını ! Ya o meşhur ana yüreği ? hani evlat aşkı , nerde ya bütün muhabbet !!
Aynı semtte oturduğum , her denk gelişimde pişkin bir tavırla ayaküstü bütün hayatını anlatan bir ablanın hikayesi bu . Bu tepkileri kendisine de gösteririm konusu açılınca , üstelik rtüksüz ! : )
Düşündüm , ben bu hikayelere şahit olduğum için mi bu konuda bu kadar duygusuzum acaba dedim kendi kendime , bilinçaltı mıdır nedir . Ve denedim , şu Yavuz Bingöl ‘’ kara tren gecikebilir ‘’ deyince içim bir sızlasın bir heyecanlanayım ‘’ o ‘’ aklıma gelsin , bana herşeyi unutturabilmesi gözümün kör olması mümkün müdür acaba dedim . En azından bir adım atmış kendi adıma devrim niteliğinde bir karar almış oldum herşey normal gibiydi , ta ki anlaşmazlıklar olunca aileleri geride bırakalım diyene kadar . Yemişim trenini ne karası ne treni hopp ! Hiç kimse babam gibi koruyamaz beni beklentisiz , kimse annem gibi çekemez nazımı kaprisimi , kimse kardeşim kadar dost olamaz yürek olamaz bana . Kimse ailemi geride bırakacak kadar büyük olamaz gözümde .
Ve kim ne derse desin o kadar absürd o kadar saçma hayatlar var ki aşk uğruna yok edilen , canı yanan tüketilen o kadar insan var ki .. iyi ki böyleyim dedim son olarak . Evet aşk değil mantık ve soylular tohumu ve padişah torunu evet aynen öyle : ))
Asırlardır bu dünyaya milletler geliyor ve göçüyor , bizden sonra da gelecekler ve göçecekler . Bu hayatta yaşama şansı bir de bize verilmiş , bir insan evladına tutulalım hatta tapalım, onsuz nefes alamayalım daha da ileri gidip o yoksa ben niye varım deyip uğruna hayatımıza son verelim diye mi verilmiş acaba bu şans ? Saçmalık değil midir bu? Nedir yani insanın kendine uyguladığı bu şizofrenik işkence ? Mutlu aşk yoktur hikayeleri de bu sebeptendir mantık mantıksızlaşınca , yaşanan geçici heyecanla kısa süreli şuursuzluk meydana gelince Mecnun’un aşk bayrağı ele geçirilmiş gibi hayret verici akıl dışı bir moda girme ihtiyacı duyar insanoğlu , olay sadece bundan ibarettir bana göre . Elbette ki farklı görüşlere de saygı duyarım . Kimi vakit kaybı der , kimi aşk zaten o saçmalıktır der , kimi aşk yoksa yaşam hakkımı başkasına vermek istiyorum der vs. vs. herşey olabilir , insanoğlunun da çeşitleri vardır . Peki bu hikayede hata nerde ve kimde ? Yoksa herkes masum da kaderin cilvesi mi bu !
Der ki Tolstoy ;
"Hayat boyu tek bir kadının ya da tek bir erkeğin sevilebileceğini söylemek , bir mumun hayat boyu yanabileceğine inanmak gibidir."
Fazla tuzlu olmamıştır umarım : ) Sağlıcakla kalın ..
YORUMLAR
aşk yalandır ve biter. lakin bazı yalanlar sonsuza kadar sürer.
Aşk heyecandır, heyecan bitince o da gider. Haaa kimisine giderken yerine daha güçlü bir duyguyu, sevgiyi bırakır, kimisine de arayış.. ve aslında renk renk, çeşit çeşitttir aşk ve herkes kendi yaşadığı kadarını bilir, tanır... gerisi işte böyle hikayeler de kalır
Kaleminize sağlık
Ben kafamda kurduğum hayallere şizofren gibi inanırken, nasıl olur da bir insana inanmam.
İnsan her şeye inanınır, tıpkı senin "aşk yoktur" demeye inandığın gibi.Umarım karamsarlığa inanmayı kısa vadede bırakırsın.
Lakin emek verilip paylasim adina ve hic bir cikar gözetmeden yazilan bu bloglara yapilan asaglayici , kücümseyici , zavallica yazilan yorumlara da tepkimi göstermeden koymayacagim noktayi ..Okumak zorunda olmadiginiz , begenmediginiz bloglara yorum yapmak zorundami hissedersiniz kendinizi bilmemki ...Rrebel bu cok anlamli ve herkezin kendinde sorgular yaptiran bir blog olmus bence tebrikler...
Bir Türk filmi seyreder gibi oldum:) Eee ne demişler filmler de bir şekilde hayattın içinden seçlmektedir...
Ancak ben kadına gıcık oldum... Babasız büyümüş bir insan yavrusunun anasız büyümesini nasıl göze alır?
Bence bu kadın şamarı hak ediyor:)
Kadına şiddete hayır!!!
ask konusunda birsey diyemicemde anne ah ahhhhhhh , cennet analarin ayagi altindadir . dogrudur bu ancak annenin (parantez acalim her ana ana degildir veya her annenin evladi uzerindeki uc hakki tam degildir), afedersiniz bazen belgesel izledigimde hayvanlar bile kendi basina avlanip karnini doyurana dek agzinda tasiyor yiyecegini koruyup gozetiyor .
nezamanki buyur birakiyor hayat akisina tek basina , peki her anne bunu yapabiliyormu dunyaya getirmek degildir marifet , emzirmek mamaylada sut anneleriylede bunu telafi eder insaflisi. ya anne sefkati anne sevgisi buyurkenki anne sicakligi kucagi, aci gununde mutlu gunundeki annenin yanindaki yeri? benim dusuncem dunyaya getirdigi icin hakki var , eger emzirip doyurduysa sut hakkkida var, peki ya en cok ihtiyaci heleki bu devirde stres piskolojik sorunlar egitim destek bilgi ahlak vs bunlari yukliyebildimi evladina ? her anne anne degil evet anadir her anne ama nasilki siniflarin sayilari varsa cennetinde dereceleri var, anneliginde dereceleri var ; herkes annedir belki ama taktir edilicek ornek alinicak ana vardir eh iste olesine ana da vardir orta dereceli idare edebilen bazende varligi iskence ve her ogunde onune konulan alin karasi analarda var rabbim nurlu analari cogaltsin insallah.
Hikayeyi anlayabilen bir parça olsun kendini sorgulayabilen ve tabi yazıyla ilgili hoş zarif yorumlar yapan arkadaşlara çok teşekkür ederim . Olumsuz yorumlara da teşekkür edilir aslında da yapıcı ve tarafsız olduğu sürece , değerlendirmenin de bir kalitesi olur malum .
timewarner ; Çocuk eğitim merkezi mi burası ? Algıda sorun mu yaşanıyor , bazı muhabbetler filtreden mi geçmiyor nedir ? Gençlik ya da başka bir hava yaşayan ''size'' kötü örnek olduğunu farkettiğiniz anda es geçseydiniz keşke , keza birdahakine rica ederim es geçin inanın bir eksikliğinizi hissetmeyeceğim !
Hazımsızlığınız var ise bazı mevzularda atlamayın da dikkat çekmeyin bari ..
Ne demiş Victor Hugo ;
-Gereksiz Eleştiri, Gizli Hayranlıktır ! :)
Sevgili RReBeLL...
Bloğunu okuduğumda ilk olarak aklıma annelerle alakalı şu minicik rivayet geldi.
Aşık olduğu kızı almak için padişahın öne sürdüğü şartı kabullenip, evdeki annesinin kalbini bıçakla yerinden çıkardıktan sonra koşarak padişahın huzuruna giderken yere düşen oğluna “bir yerin incindi mi yavrum ? diyor anne...... Bu 1. Tip anne örneği bana göre...
Bir de yasak ilişkiden doğan çocuğunu cami avlusuna , parka , bir apartman girişine , ya da kedilerle , köpeklerin kol gezdiği sokaklardaki çöp konteynerinin yanına terk eden anne örnekleri vardır. Yukarda bloğunda tarif ettiğin anne de ; güya vazgeçemediği bir sevda uğruna 6 yaşındaki küçücük evladını terkedip giden anne tiplemesi.Bloğunu okuduğumda elimde olmadan öfkelendim , isyan ettim...Bana göre, kim ne derse desin, isteyen de eleştirsin; hiçbirşey evladı terketmeyi haklı kılamaz. Böyle kadınlara bırakın anne demeyi , insan bile diyemem ben. Ne yaşarsak yaşayalım, annelik fedakarlıktır, fedakar olmayı gerekli kılmaktadır...
Önemli bir konuya parmak bastığın için yürekten kutluyorum seni....Yazan ellerine, güzel yüreğine sağlık...