ŞAVAŞ’’IN’’ ÇOCUKLARI!
03 Nisan 2013, 16.31 A- A+Yeryüzünde iki kuvvet var: kılıç ve zekâ. Çok zaman kılıç, zekâ ile mağlup edilmiştir. Nietzsche.
Evet, zekâsını iyilik ve barış için kullanan çok az insan vardır. Hep yok etme üzerine kurulmuştur her şey!. Hem açken savaşılıyor hem de tokken ne amaç uğruna savaştığını kime sorsanız bilmez?
Savaş, cinayet, haberlerinden geçilmiyor. Hani diyorsun insanlar âlemi tam felaket üzerine kurulu hayvanlar âlemini seyredelim, orası tam bir can pazarı, hepsinin kendine özgü savunma ve saldırı silahı kimin gücü kime yeterse onu yiyor! Bu âlem bir birini yeme üzerine mi kurulmuş? Hayvanlar aleminin dengesi eko sisteminin dengesi üzerine kuruluysa peki insanlar aleminin amacı nedir?! Nasıl bir denge kurulmaya çalışılıyor!
Yitik umutlar, hep bozmaya çalıştığımız ayarsız bir dünya. Biz ne istiyoruz, savaşımızın gayesi nedir? Kan, acı gözyaşı, yoksulluk, yetim ve oksuz kalan çocuklar, kadınlara tecavüz bunların haricinden bir şey bulamazsınız. Doğduğumuz günden ölene kadar hep savaş halindeyiz ne gariptir ki hiçbir zaman kazananın bile mutlu olmadığı kirli savaşlar!
Ya güçlü bir devlet etkisini göstermek için oradaki insanların acılarına gözyaşlarına silahlarını acımadan sıkarlar. Ya da sömürge altında tutup doğal zenginliklerinden faydalanmak istenmektedir. Hepsinin tutundukları bir sebepleri hep vardır. ‘’halkımın refahı için vatanımın bekası için savaş verdim der!
Savaşta eli silahlı bir adam nişan almış pozisyonunda, karşısında bir çocuk ellerini havaya kaldırmış teslim olmuş. Böyle bir kare ile karşılaştığımda insanın tüyleri ürperiyor. Çocuğun yüzünde; korku, dehşet, teslimiyet ne ararsanız var. Bir çocuğu öldürmekle geleceğin savaşçısını yok edildi diye düşünebilirsin. Ya onu doğuran annenin ıstırabı ya o annenin gelecekle ilgili umutlarını da ortadan kaldırmış olunmuyor mu?
Kore gazisi bir tanıdığım var: bir gün amcamızla bir durakta ayaküstü sohbet ederken yanımızda otobüs bekleyen bir grup öğrenci vardı kız ve erkek. Gençler aralarında tartışıyorlar amcamızın yakasından gazi madalyası asılı. Ne madalyası olduğunu merak etmişler? Kırmızı üçgen kumaşın ucunda asılı madalya çok göz alıcı duruyor! Kızlar bu amca kesinlikle eski sporcu ve şampiyonluk madalyasıdır diyorlar. Erkekler ise sporcular kesinlikle madalyalarını yakalarında taşımazlar diyorlar. Bu tartışma böyle sürerken amcaya sormaya karar verdiler. Bu devrin gençleri maşallah çok sorgulayıcı!
Gençlerden biri sordu; ‘’amca bu ne madalyası’’ dedi?’’ Amca; başını kaldırıp omuzlarını dikleştirmeye çalışarak gururla! ‘’Ben Kore gazisiyim’’ dedi. Gençlerin yüzündeki garip duyguyu yakalamak zor olmadı. Ömürlerinde ilk kez Kore’nin ismini duymuşlar ya da kitap sayfalarından okumuşlar. Tabii ya dünyanın öbür ucunda! Kimin aklına gelecek ki. ‘’Amca sen Koreli misin?’’ Dedi gençlerden biri. ‘’Yok, evladım ben Karslıyım’’ dedi. ‘’E.. senin Kore den ne işin vardı ne için savaştın’’ dedi. Amcanın cevabı keskin bıçak gibiydi. ‘’Bilmiyorum, devlet gönderdi bizde gittik savaştık!’’
Evet, amca savaşa niçin gittiğini ne için savaştığını bilmiyordu? Belki oda korkudan gözleri yuvasından kaybolmuş bir çocuğu teslim almıştı, ne için savaştığını bilmeden!
YORUMLAR
Mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi? Bu topraklar bizim miydi? Zamanında Asya dan "burda bize ekmek yok" diyip gelip milleti yerinden edenler eskimolar değildi heralde. Buralar hep rum yurduydu eskiden. Mevlana bile tüm lakaplarının içinde Rumi diye anılıyorsa vardır bunun bir sebebi...Kimse çıkıp da kendi penceresinden bakarak eski camlar bardak oldu demesin. Gün gelir şimdiki camlar da bardak oluverir yarın, o zaman ne diyeceğiz?
Bu şuna benziyor çaldığımız bir eşyayı başkası çalmaya kalkınca o kişiyi erdemsizlikle suçlamaya kendimizi yüceltmeye...
Bütün savaşları içine katarak (Kurtuluş savaşı da dahil) savaşmak kutsal değil mecburiyettir diyorum hala. Mecburiyet başkasının güdümüyle olmaz illa mecburen gönüllü olursun, olmasan napacan...Gavurun kültürüne mi girecen, kendini mi sömürttürecen? Doğadaki bazı hayvanlara bakarsak onlar da yapıyor bunu, kendi bölgesini belirleyip "hey adamım geri bas" diyor Kutsallaştırarak sadece vicdan rahatlatılabilir daha da mühimi ortak bir bilinç edinip birlik bütünlük sağlanır, kendinden olmayana karşı. Hem herkes aynı şeyi kutsallaştıracak diye bir kural yok ayrıca. Bence değil bu kadar basit...
Şöyle geride bıraktığımızda:
Akıllarda kalan en büyük şeyler nelerdir? Hiç kuşkusuz ki savaşlardır. Sadece II dünya savaşında 50-70 milyon insan ölmüş! O günleri yaşayan bir asker şimdi ise torunlarına acı anılarını anlatıyor.
Nene hatunlar, Seyit onbaşılar v.s bu savaşların kahramanları değil mi? Açlık ve soğuktan donan on binlerce asker. Yiyecek bulmayıp atın dışkısından çıkan arpa tanelerini yemek zorundan kalan askerler. Bunlar savaşın getirdikleri!
*Geçmiş tarihlerden gözünü ayırmayın Arabistanlı lawrense film afişlerini sınamalarımızda ve tv lerimizde görmek mümkündür! Sadece bir zihin yoklaması yapın yeter!
Ben doğuluyum bizlere anlatırdılar Türkiye Rus savaşında insanlar samanlıklara doldurulup ateşe veriliyordu. Kadınları bebeklerini göğsünün üstüne koyup süngüleniyordu. Nasıl bir zihniyet insanlara böyle bir ölümü reva görebilir varın beş dakika düşünün. Altı tane düşman öldüren cennete gidecek vaatleri karşısında, insanlar cennete gitmek için, insanları öldürüyordular!
O günlerin yaşanmaması adına belki de savaşın çığırtkanlığını değil, barışın dilinden anlayan birkaç satırlık şiire ihtiyacımız vardır.
Geçmişte yaşadıklarımızla bugün yaşadıklarımız birebir örtüşüyor. Batılı güçler; barbarlık hoşgörüsüzlük, karanlıkta bırakma yıldırma, sindirme korkutma ne ararsanız var! Ve bu güçler antik Mezopotamya da buğday tarlasında aygır gibi yuvarlanacak, askerleri erkeklerin kıçına süngü sokacak, genç kızlara tecavüz edecek, sonra ben özgürlük getirmeye çalışıyorum deyip b*ktan bir bahaneyle çekilecek! Geride ne bırakıyor dersiniz bir aygırın buğday tarlasından yuvarlandığını gözünüzün önüne getirin yeter!
Şimdi uzay çağını yaşıyoruz, teknolojik çağını yaşıyoruz bir zamanlar silah çıktı mertlik bozuldu, şimdi ise dünyanın dengesi tamamen bozuldu. Dünyayı uydudan izleyip anında müdahale etmekle insanlık tamamen kontrol altına alınmış!
Barış harekâtını çocuk aklımla hatırlıyorum. İnsanlar kulaklarını radyo haberlerine verip endişeyle olup bitenleri dinlerdi. İyi bir haber karşısında insanlar çığlık çığlığa bağırıyordular. Sonra Türk-Rus savaşına, kurtuluş savaşına katılanlar nasıl savaştıklarını anlatırdılar. Bir anlam veremezdik, insanlar neden bu denli seviniyordular. O kadar çok zulüm görmüş ki insanlar. O günden bu güne çok şey öğrendik!
Canım savaşmak istiyor diyenlere de; Savaş Sanatı - Sun Tzu; nun kitabı kitapçılardan %20 indirimli satılıyor isteyen bu fırsatı kaçırmasın!:))
Barış dolu huzur dolu bir dünya dileğiyle.
Son olarak düşüncelerini anlatan herkese teşekkürler…