BENİ DİNLE !
04 Haziran 2013, 22.19 A- A+“Dur, dinle. Hep konuşursan hiçbir şey duyamazsın” der bir kızılderili atasözü.
Doğru dinlemeyi bilmek, insan ilişkilerinin odak noktasını oluşturmakla beraber, karşısındaki insana önemli ve değerli olduğunu hatırlatır.Hele ki dinlerken, sadece karşımızdakinin düşünceleri dahilinde dinleyebiliyorsak bu, iletişimde olmazsa olmazı başarır, yani bireylerin birbirlerine olan güvenleri, duyarlılıkları en üst safhalarda olur.Günlük hayatımıza baktığımızda, bize anlatılanları, kendi düşüncelerimiz dahilinde dinliyor ve de değerlendirmeye alıyoruz; ya kabul ediyoruz ya da etmiyoruz. Adam gibi dinlemeyi bilmiyoruz ne yazık ki.Dinlediğimizi sandığımız bir arkadaşımızın söylediklerini birkaç ay sonra dörtte birini anımsıyoruz. Çünkü; o esnada dinliyormuş izlenimi vermişizdir sadece. Sen, ‘’ Canım, biliyor musun, bugün arkadaşımla tartıştık, ve onu kırdım sanırım’’ diyip durumu anlatmaya başlıyorsun.Yazıyorsun,yazıyorsun,yazıyorsun..Karşı taraftan ses yok :s Sana verecek cevabı bekliyorsun, acaba ne önerecek bana arkadaşım diye. ‘’ Hata sende, özür dilemen gerekiyor ‘’ ya da ‘’ boşver hak etmiş,üzülmene değmez’’ veya ‘’ yorum yapamam, sizin sorununuz’’ demesini..Arkadaşın uzun bir sessizlikten sonra konuşuyor, ‘’ Ayh kız biliyor musun, x kişi bana güzel dedi’’ Ne alaka şimdi? Gel de çıldırma! ‘’ Beni dinle!’’ diye bağırabiliyorsun o an, işte orda film kopuyor..
Bunun gibi bir de, biri bize derdini açar açmaz otomatik sistem devreye giriyor ve hemen benzer sıkıntımızı hem de onun anlattığını adeta yok sayarak saatlerce anlatıyoruz. Buna, tartışma programları olsun, başka tartışma platformları olsun,arkadaşımızla,eşimizle,sevgilimizle konuşmalarımız olsun, sıkça rastlamak mümkün.Biri, bir konuyu konuşurken, diğer taraf onu dinlemeden, biraz sonra ne diyeceğini kurguluyor.Hatta öyle ki, her iki taraf aynı şeyi savunabiliyor farkına varmadan.Biri ‘’ bu beyaz ‘’ derken diğeri ‘’ hayır efendim, size katılmıyorum, bu kesinlikle beyaz ‘’ diyebiliyor.Bu da kimseye bir şey kazandırmıyor ve de salak durumuna düşürüyor.Bazen salak görünmek salak olmaktan iyidir.Anlıyor gibi görünmek, belki o an için görünmez bonus kazandırır.Fakat, anahtar önemindeki bir bilgiyi kaçırmışsan vay haline : ) ) Bilinmesi gerekir ki; Büyük davaları, anlamış gibi görünenler değil, içten ve samimi dinleyenler kazanır..
Evet, insanoğluna ait sistemten bahsettik ve bu sistem baya gelişmiş durumda : )) Öyle ki, biri size, ‘’ Midem çok kötü ya ‘’ dediğinde siz, ‘’ Benim de midem çok kazınıyor ‘’ diyorsunuz. Başka bir örnek verirsek, siz ‘’ başım çok kötü ağrıyor ‘’ diyorsunuz, karşınızdaki; ‘’ sorma benimde migrenim tuttu diyor.’’ Yani, ‘’ Sen ne anlatırsan anlat hiç umrumda değilsin; benim parmağıma batan iğne, senin parmağının kopmasından daha önemlidir.’’ demek istiyor. Böyle durumlarda, insanların birbirine olan güveni, birbirine olan duyarlılığı ne kadar gelişebilir? Kendi midenden ya da başından bahsetmek yerine, bir çözüm yolu bulsan? Bir şey önersen? Ya da bilgin yoksa susmayı tercih etsen? ( Nasıl olur? )
Kendimizi karşımızdakinin yerine koyup hareket edersek, iletişim sorunlarını ortadan kaldırmış olup, aynı sıkıntı başımıza geldiğinde, bizi dinleyenlerin olacağını biliriz. Yani, dinlenmek istiyorsak, dinlemeyi bileceğiz her şeyden önce.
Toplumlarda, ailelerde, birçok üzüntünün sebebi ‘’ dinlenilmemek ‘’ tir. Partnerler arasında huzursuzluk oluşmasının sebebide bununla eş değerdir.Çoğu çift, eşlerinin ya da sevgililerinin onları dinlememesinden yakınır.Hatta öyle ki, bu durum terapi görmelerine sebep olabilir. Çünkü, çiftler partnerlerinin ne demek istediklerini bir bakıştan, bir yüz ifadesinden anladıklarına inanır .Bildiklerini düşündükleri için de sorma gereksinimi duymazlar. Bu inanışları da, konuşmak ve dinlemenin önemini azaltıp partnerler arasında iletişim sorunu oluşturur ve huzursuzluk, mutsuzluk yaşanır.Bununla ilgili bir örnek verirsek;
Kocasının kendisini hiç dinlemediğinden yakınan kadın, terapisteine ne yapacağını bilmediğinden yakınmaktadır. Terapist kadının davranış şeklini sorguladığında, işten yorgun eve dönen kocasına, kadın kapıyı açar açmaz hemen evde olanları anlatığını ve tüm yemek boyunca, bütün gün yaşadığı yalnızlığını onunla paylaştığını söyler. Devamlı konuşmakta ve durmadan anlatmaktadır kocasını gördüğü anda.
Terapist “Tam size göre bir çözümüm var hanımefendi” der. “Kocanıza kapıyı açmadan önce sıcacık demlediğiniz çayınızdan bir yudum alın ve yemek vaktine kadar bu yudumu ağzınız içinde tutarak yavaş yavaş sıcaklığını alın ve sonra yutun. En az iki bardak çayı sıcak sıcak için kocanıza tek kelime etmeden.”
Kadın anlamsız gelen bu ödevi yapıp yapmayacağından şüpheli bir şekilde odadan çıkar. Bir sonraki seansa geldiğinde; “… evet oldu” der, “…ne önerdiniz tam bilmiyordum aslında anlayamamıştım. Bir haftanın sonunda, ağzımın içindeki çayı yutana kadar geçen sürede, kocam bana ’Merhaba hayatım çok yorgunum. Biraz dinlenip yemekten sonra seninle bir kahve içerken günümü anlatacağım. Beni dinlemen çok hoşuma gidiyor” dedi.
“Kulaklarıma inanamadım.” diyerek, şaşkınlıkla terapistine bakar.
Terapist kadın, “Gördünüz mü ağzınızı bir süre kapalı tutmak ne çok işinize yaradı” der muzipçe gülümseyerek ve ekler: “DİNLENMEK İSTİYORSAK, ÖNCE DİNLEMEYİ BİLMELİYİZ” ( Yıldız Dilek Ertürk )
Peki nasıl iyi bir dinleyici olacağız?
‘’ Dinleme’’ nin tarifi sorulduğunda herkesin farklı bir yorumu olduğu gibi, iyi bir dinleyici nasıl olur sorusunun cevabıda farklıdır. Ben kendi nacizane fikirlerimi beyan etmek istersem; karşılıklı saygı ve anlayış ön koşuldur. Daha sonra, biraz çaba ve sabır, karşı tarafa onun değerli olduğunu, onun anlattıklarının bizim için önem taşıdığını göstermemiz gerekiyor.. Belki söze, ‘’hımm, evet, anlıyorum ‘’ gibi kelimelerle girmek gerekiyordur.Belki de ,bir şeyler sorup, bir geri bildirim almak gerekiyordur. O konuşması boyunca sen susarsan, hem başka gemilere yelken açmış olur, hem de karşındaki insana yardımcı olamazsın. Buna ek olarak, otomatik sistemi devreden çıkarıp, sadece karşımızdaki kişinin sorununa eğilmemiz gerekiyor.Madem sıkıntımız var neden onun söylediği anı bekliyoruz ki ? Eğer o anlatıyorsa biz dinleyeceğiz, yardımcı olmaya çalışacağız.Çözüm yolu bulamadıysak bile, onun içinde kopan fırtınaları anlatmasıyla birlikte, dinleyerek dindirebiliriz belki de. Önyargılarımızın devreye
girmesine izin vermeyeceğiz.Bunların olması dahilinde iyi bir dinleyici olamamak gibi bir durum söz konusu olabilir mi?
Çok dinlememiz, az konuşmamız için iki kulağımız ve bir dilimiz vardır. Bu fiziksel gerçekten yola çıkarak atalarımızın ‘’ iki dinle bir konuş ‘’ sözünün ‘’ dinlemenin ‘’ önemini vurguladığını görebiliyoruz .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir