Siz gerçekten çok haklısınız, bende bi ara düşünmüştüm ama kısacak bi ara... Bu kadarını düşünememişim. Şimdi okurken öyle şaşkınlıkla okuyorum ki... Teşekkür ederim bunları gösterdiğiniz için, düşünmekten aciz olduğum bu konuyu sunduğunuz için... İyi günler diliyorum...
Evet aslında hepimiz köleyiz belki kişiye belki bir amaca...Buna yaşadığımız hayat şartları, kaderi kabullenmek veya kaderi değiştirecek cesareti kendimizde bulamamak gibi haklı kılıflar geçirebiliriz.Peki ne yapmalı?a- kalıplaşmış düşünceleri değiştirmek, doğru olanı anlatabilmek için bir ömür mücadele edip, bir arpa boyu yol gidememek...b-sisteme, haksızlıklara isyan edip, düşün düşün depresyona girmek...c-umursamaz vurdumduymaz olup, polyannacılık oynamak...d-kendince en azından kendi çapında, karşı çıktığın sistem kurallarını etrafındakilere empoze etmeden kendi doğrularını, kurallarını belirleyip yaşamak...( karınca hikayesi gibi belki amacımıza ulaşmadan öleceğiz ama ne tarafta olduğumuz belli olsun)
Duk45 emeğine, yüreğine, düşüncelerine sağlık...
Sende o sınava gireceksin yanılmıyorsam Duk. Hatta saate bakılırsa girmiş ve çıkmış olmalısın.Umarım çok çok iyi geçmiştir.
Gelmek istediğin yeri elde etmen dileğiyle.
İçinde yaşadığın toplum seni programlayıp, güderken; hangi özgürlükten ne kadar söz edebilirsin!?
yazı saçma ,yorumlar saçma siz ne arıyorsunuz ki böyle ülke bulmuşsunuz.
“Büyük kısmının patronları yabancı, yabancı patronların ülkelerinde ki işsizlik oranı ütopyamızdan çok, nüfusları az.” Bu cümleyi anlamamış olsam da, yazınızda ele aldığınız konu hakkında fikirlerimi beyan etmek istiyorum.
Çalışmak, üretmek ve tüketmek hemen hemen tüm canlıların doğasında var olan, hayatını idame ettirmek için zorunlu oldukları bir durumdur. Gelir dağılımındaki dengesizlikten dem vurduğunuz yazınızda; ülkemizdeki işçi ücretinin, kimi yabancı ülkelerdeki işsizlik maaşına nazaran daha az olduğunu söylemişsiniz. Bu tespitler elbette doğrudur.
KPSS sınavına giren adayların, çocuklarımızı eğitecek olan eğitimcilerin de aynı cendereden geçtiğini düşünürsek, içinden çıkılması zor bir durum olduğu kanısına varılabilir. Karamsarlığa kapılmadan, herkesin işini iyi yaptığı, alın terinin bilgi ile bezendiği bir geleceğin bizi beklediğini umarak, teselli bulabiliriz sanırım.
Elinize sağlık.
Ben biraz yanlış anlaşıldım sanırım elbette helal para kazanmak en güzeli. Fakat ben bir konuda bazı öncü ekonomistlerin düşüncelerine katılıyorum. İhracat her zaman zenginlik değildir, ithalatta fakirlik değildir.
Zengin mal alır(ithalat), fakirde emrinde çalışır(ithalat). Yani bilmem ne kurumlarının başkanlarının dediği üzere asgari ücret yüksek değil komiktir. Sadece avrupanın ve bazı gelişmiş ülkelerin ağır işçiliğini biz yapıyoruz.
Ha birde bizde ithalat yapıyoruz ihracatımızdan daha yüksek. Fakat biz ithalatın büyük kısmını ihracat yapmak için enerji alarak yapıyoruz. Yani bazı ülkelerin işçiliğini yapmak için açığımız git gide büyüyor. Garip bir durum gerçekten. Bir çoğunuzda anlamadı gibi gibi
Amanın ben yüreğine sağlık tarzı şeylere alışık değilim he. Teşekkür ederim...
şiir gibi arkadaş malesef yorumunuz şiir tadında olmamış... 'üretmek ve tüketmek tüm canlıların doğasında var' diyorsunuz da bu canlılar hangi canlılar:) farz edelim ağaç bile üretip tüketiyor:) ama biz tekrar insanoğluna dönelim, insanlığımızın sorunu şu değil mi üretenlerin yönetememesi ya da yönetimde söz hakkına sahip olamaması (evi yaratanın,arabayı yaratanın ev ya da araba sahibi olamama hali) ve sürekli bir sömürü mekanizmasının olması değil mi ve bu üretenlerin ürettiklerinin karşılığını alamamasına rağmen bunu sorgulamamasına rağmen aksine tüketim çılgınlığına yönelmesi asıl sorgulanacak durum değil midir? denklem basit :) ayrıca ''karamsarlığa kapılmadan herkesin işini iyi yaptığı,alın terinin bilgi ile bezendiği bir geleceğin...'' demişsin de bu cümlenin içeriğinden ziyade şunu merak ediyorum ''alın terinin bilgi ile bezenmesi'' ne demek :)) 'artı değer'i kimlerin hopurdattığıtını sorgulaman gerekirken 'esnek üretim derin sömürü' nasıl uygulanıyor ve bu sömürüye karşı nasıl direngenlik gösterilebilir sorularını sorman gerekiyorken senin kurduğun cümleye bak 'alın terinin bilgi ile bezenmesi' iler tutar yanı yok...insanlarla alay eder gibi biat edin kabul edin düzelecek diyorsun da yemezler yedirmezler:) eğitim sisteminin çarpıklığı çarkın kırık dişlilerinden sadece bir tanesidir.. pir sultan abdalın söylediği gibi bozuk düzende sağlam çark olmaz... eskiden bir beymen33 vardı o bile bu kadar teslimiyetçi değildi :)beymeni arar olduk vay halimize:)
Sayın haymatlos_,
“hemen hemen” kelimelerini cümlemden çıkartarak kesin bir hüküm gibi değerlendirme yapmış olmanız bir yana, yazıya yaptığım yoruma karşı bir görüş dile getirir şekilde yaptığınız eleştiride, eksik bir bakış açısı mevcut. Sizin yorumunuz ile aynı paralelde olan yorumumun tek farkı; tükenmişlik hastalığına yakalanmamış olması ve umut taşımasıdır.
“Alın terinin bilgi ile bezenmesi” tabiri ve kullanıldığı cümle, içinde bir çözüm barındırmaktadır. Birçok alanda mevcut olan cehaletin azalması için bu kelimeleri iyi okumak gerekir. Yoksa, tükenmişliğimizle ve sadece laf üretmekle kalırız.
bakış açınızdaki temel yanılgı ve eksiklik varolan bir sorunsala dair durum tespiti yapmak fakat bu soruna dair elle tutulur somut bir çözüm önerisini sunmuyor olmanızdan kaynaklıdır.Ucu açık, 'düzen' siyasetçilerinin verdiği cevaplar gibi kaçamak ve kaçak dövüşen cümleler silsilesinin sizde yaratmış olduğu umutsuzluğu dile getirmek istedim... 'herkes işinin ehli olsun' belki tüm sorunlar çözülür gibisinden cılız umut kırıntıları bizi çözüme kavuşturmayacaktır.Olayları parça-bütün ilişkisinden bağımsız düşünmeden daha gerçekçi analizler yapabildiğimiz zaman daha somut daha güçlü çözümler üretebileceğimizi düşünüyorum. Varolan cehaletin azalmasına dair ne yapabiliriz sorusunu sormadan önce varolan cehaleti yaratan nedenler nelerdir bunu iyi tarif etmemiz gerekir. neden-sonuç,parça-bütün,diyalektik şiir gibi oldu :)
YORUMLAR
Çalışmak, üretmek ve tüketmek hemen hemen tüm canlıların doğasında var olan, hayatını idame ettirmek için zorunlu oldukları bir durumdur. Gelir dağılımındaki dengesizlikten dem vurduğunuz yazınızda; ülkemizdeki işçi ücretinin, kimi yabancı ülkelerdeki işsizlik maaşına nazaran daha az olduğunu söylemişsiniz. Bu tespitler elbette doğrudur.
KPSS sınavına giren adayların, çocuklarımızı eğitecek olan eğitimcilerin de aynı cendereden geçtiğini düşünürsek, içinden çıkılması zor bir durum olduğu kanısına varılabilir. Karamsarlığa kapılmadan, herkesin işini iyi yaptığı, alın terinin bilgi ile bezendiği bir geleceğin bizi beklediğini umarak, teselli bulabiliriz sanırım.
Elinize sağlık.
Zengin mal alır(ithalat), fakirde emrinde çalışır(ithalat). Yani bilmem ne kurumlarının başkanlarının dediği üzere asgari ücret yüksek değil komiktir. Sadece avrupanın ve bazı gelişmiş ülkelerin ağır işçiliğini biz yapıyoruz.
Ha birde bizde ithalat yapıyoruz ihracatımızdan daha yüksek. Fakat biz ithalatın büyük kısmını ihracat yapmak için enerji alarak yapıyoruz. Yani bazı ülkelerin işçiliğini yapmak için açığımız git gide büyüyor. Garip bir durum gerçekten. Bir çoğunuzda anlamadı gibi gibi
Amanın ben yüreğine sağlık tarzı şeylere alışık değilim he. Teşekkür ederim...
“hemen hemen” kelimelerini cümlemden çıkartarak kesin bir hüküm gibi değerlendirme yapmış olmanız bir yana, yazıya yaptığım yoruma karşı bir görüş dile getirir şekilde yaptığınız eleştiride, eksik bir bakış açısı mevcut. Sizin yorumunuz ile aynı paralelde olan yorumumun tek farkı; tükenmişlik hastalığına yakalanmamış olması ve umut taşımasıdır.
“Alın terinin bilgi ile bezenmesi” tabiri ve kullanıldığı cümle, içinde bir çözüm barındırmaktadır. Birçok alanda mevcut olan cehaletin azalması için bu kelimeleri iyi okumak gerekir. Yoksa, tükenmişliğimizle ve sadece laf üretmekle kalırız.