Hiçbir Şey Hakkında Herşey...
18 Temmuz 2013, 06.42 A- A+
"Herşey boş" diyen insan için "hiçbir şey"in önemi yoktur elbet.. Bu katılığı kırabilmek için ona öyle "birşey" vereceksin ki "hiçbir şey"in bile aslında "herşey" demek olduğunu anlasın..
Şikâyet, hemen her insanın doğasının ayrılamaz bir parçası.. Sen meselâ, "hiçbir şeyi olmadığını" düşünen insan... Sağ elini fârenin üstünden çekip önce parmak uçlarına ve sonra avucunun içine bak sâdece.. Başka hiçbir insanınkiyle bire bir örtüşmeyen çizgiler göreceksin.. İzle onları.. Omzuna varıncaya kadar... Gözlerini ayırmadan tâkibe devâm et.. Bakışların göğsüne değdiğinde biraz daha eğil önüne.. Şah damarınla kâlbin arasındaki o uyumlu ritmin büyüsüne kaptır kendini.. Her nefes alış verişinde "ben buradayım" diyen karnın da bir diğer kanıttır yaşadığına.. Gözlerini sola ve biraz yukarı çevir; az önce parmak ucundan gövdene kavuştuğu yere kadar nazarına nakşettiğin nesnenin bir muâdilini göreceksin.. Kâlbin, kulağına ses etmemişse elini getir usulca göğsünün sol yanına.. "Sen de bendensin" deyip ona verecektir yaşamın sırrını.. Tekrar gövdene yönelsin bakışların.. Göbeğinin tam ortasında anlamsız gibi duran birşey göreceksin.. Hâlbuki belki de o bedenin en anlamlı parçasıyla karşı karşıyasın şu an.. Sana can veren en kutsal varlıkla arandaki en somut bağın kopartıldığı yeri görüyorsun.. Göze görünmeyecek kadar küçük birşeyken bile karnını doyurup seni şefkâtle kuşatan o küçük cennetin kayıp anahtarıyla... Utanma, arkadaşım.. Gözlerin daha da ileri gitsin.. Ve sakın o "mahrem" deyip yüzünü kızartan şeylerin de yaşamın kaynağı olduğunu aklından çıkarma.. Şunu da iyi belle; vücûdunda tek bir yer yoktur ki gereksiz olsun.. Daha da aşağıda tüm yükünü çeken dizlerinin sitemkâr titremelerine tanık olacaksın.. Derken ayacıkların "biz de buradayız" der gibi selâm duracaklar usulca.. Yoksa bakışların o durduğun yerin ışığını beğenmedi mi?? Az ileri git ve söylediklerimi tekrarla..
Şimdi tek bir eksik kaldı.. Kaldır kafanı ve gidip en yakın aynayla yüzleş, sırlı cama yansıyan o yabancı yüzle iyice bir tanış.. Her gün, her an karşılaşmıyor olsan da ömrünün tamâmının Tanrı olmayan tek tanığı ve muhatabıdır o.. Gözlerinin en derinine bak.. Gördüğün herşeye dokun parmak uçlarınla.. Bugüne dek "nelerinin olmadığını" düşünmekle harcadığın yığınla zaman demeti gelsin gözünün önüne.. Parmak ucundan aynadaki aksine kadar iyice bir süzebildin mi şimdi "nelere sâhip olduğunu"?? Başkalarına ait olmayı yeğlerken, kendine sâhip çıkmayı fedâ etmişsen eğer... "Yok" deyip dert yanmaya zerre kadar hakkın "yok"!! "Gerçeği, yalnızca gerçeği" bilmek ister misin?? Çok basit aslında; varlık "ben" denen öznede saklı.. Çünkü "sen olmazsan dünyâ olmaz"..
Ve şimdi... Bu satırları okuyabilen bir çift gözün varsa; "hiçbir şeyim yok" demeyi düşünecek bir beynin, söyleyecek bir dilin ve yazacak bir çift elin varsa; uzanıp dokunduğun her nesne tenine birşey anlatıyorsa; gözlerin bir çiçeğin sûretini zihnine düşürdüğünde, arzuyla kokusuna gark olabileceğin bir burun yüzünü süslüyorsa; ağzına giren bir yudum sudan bile belli belirsiz bir tat alabiliyorsan ve bedenini bir yerden bir yere taşıyabilecek gücün de varsa... Özür dilerim ama sen koskoca bir yalancısın.. Senin herşeyin var be dostum; daha ne??
Peki kim mi bunları sana söyleyen bu patavatsız?? Her dertten muaf ve sâdece mutluluktan muzdarip bir gamsız değil, yediği iğnelerden kıçının üstüne oturamayan ve bir günü, saatler yerine ilâçlara bölünen hasta herifin teki.. Belki başkasından duydun, belki benden önce bir başkası bu sözün altına imzâsını attı ama tekrâr etmekten aslâ imtinâ etmeyeceğim şu cümlemi lütfen bir dost tavsiyesi olarak aklının kenarına iliştiriver:
Alınacak nefes varsa her zaman umut da vardır..
Şikâyet, hemen her insanın doğasının ayrılamaz bir parçası.. Sen meselâ, "hiçbir şeyi olmadığını" düşünen insan... Sağ elini fârenin üstünden çekip önce parmak uçlarına ve sonra avucunun içine bak sâdece.. Başka hiçbir insanınkiyle bire bir örtüşmeyen çizgiler göreceksin.. İzle onları.. Omzuna varıncaya kadar... Gözlerini ayırmadan tâkibe devâm et.. Bakışların göğsüne değdiğinde biraz daha eğil önüne.. Şah damarınla kâlbin arasındaki o uyumlu ritmin büyüsüne kaptır kendini.. Her nefes alış verişinde "ben buradayım" diyen karnın da bir diğer kanıttır yaşadığına.. Gözlerini sola ve biraz yukarı çevir; az önce parmak ucundan gövdene kavuştuğu yere kadar nazarına nakşettiğin nesnenin bir muâdilini göreceksin.. Kâlbin, kulağına ses etmemişse elini getir usulca göğsünün sol yanına.. "Sen de bendensin" deyip ona verecektir yaşamın sırrını.. Tekrar gövdene yönelsin bakışların.. Göbeğinin tam ortasında anlamsız gibi duran birşey göreceksin.. Hâlbuki belki de o bedenin en anlamlı parçasıyla karşı karşıyasın şu an.. Sana can veren en kutsal varlıkla arandaki en somut bağın kopartıldığı yeri görüyorsun.. Göze görünmeyecek kadar küçük birşeyken bile karnını doyurup seni şefkâtle kuşatan o küçük cennetin kayıp anahtarıyla... Utanma, arkadaşım.. Gözlerin daha da ileri gitsin.. Ve sakın o "mahrem" deyip yüzünü kızartan şeylerin de yaşamın kaynağı olduğunu aklından çıkarma.. Şunu da iyi belle; vücûdunda tek bir yer yoktur ki gereksiz olsun.. Daha da aşağıda tüm yükünü çeken dizlerinin sitemkâr titremelerine tanık olacaksın.. Derken ayacıkların "biz de buradayız" der gibi selâm duracaklar usulca.. Yoksa bakışların o durduğun yerin ışığını beğenmedi mi?? Az ileri git ve söylediklerimi tekrarla..
Şimdi tek bir eksik kaldı.. Kaldır kafanı ve gidip en yakın aynayla yüzleş, sırlı cama yansıyan o yabancı yüzle iyice bir tanış.. Her gün, her an karşılaşmıyor olsan da ömrünün tamâmının Tanrı olmayan tek tanığı ve muhatabıdır o.. Gözlerinin en derinine bak.. Gördüğün herşeye dokun parmak uçlarınla.. Bugüne dek "nelerinin olmadığını" düşünmekle harcadığın yığınla zaman demeti gelsin gözünün önüne.. Parmak ucundan aynadaki aksine kadar iyice bir süzebildin mi şimdi "nelere sâhip olduğunu"?? Başkalarına ait olmayı yeğlerken, kendine sâhip çıkmayı fedâ etmişsen eğer... "Yok" deyip dert yanmaya zerre kadar hakkın "yok"!! "Gerçeği, yalnızca gerçeği" bilmek ister misin?? Çok basit aslında; varlık "ben" denen öznede saklı.. Çünkü "sen olmazsan dünyâ olmaz"..
Ve şimdi... Bu satırları okuyabilen bir çift gözün varsa; "hiçbir şeyim yok" demeyi düşünecek bir beynin, söyleyecek bir dilin ve yazacak bir çift elin varsa; uzanıp dokunduğun her nesne tenine birşey anlatıyorsa; gözlerin bir çiçeğin sûretini zihnine düşürdüğünde, arzuyla kokusuna gark olabileceğin bir burun yüzünü süslüyorsa; ağzına giren bir yudum sudan bile belli belirsiz bir tat alabiliyorsan ve bedenini bir yerden bir yere taşıyabilecek gücün de varsa... Özür dilerim ama sen koskoca bir yalancısın.. Senin herşeyin var be dostum; daha ne??
Peki kim mi bunları sana söyleyen bu patavatsız?? Her dertten muaf ve sâdece mutluluktan muzdarip bir gamsız değil, yediği iğnelerden kıçının üstüne oturamayan ve bir günü, saatler yerine ilâçlara bölünen hasta herifin teki.. Belki başkasından duydun, belki benden önce bir başkası bu sözün altına imzâsını attı ama tekrâr etmekten aslâ imtinâ etmeyeceğim şu cümlemi lütfen bir dost tavsiyesi olarak aklının kenarına iliştiriver:
Alınacak nefes varsa her zaman umut da vardır..
YORUMLAR