wawwwwww.......süper bir yazı olmuş....ne desem de eleştirsem dedim ama bulamadım :) Ekleyecek bir çok noktam var, neden olduğu yönünde fikirlerim var ama onları buraya sıralamamız halinde yazı amacından çıkabilir.Bu güzelliği bozmak istemedim. Tebrik ederim!!!
Çoğunluğun insan olma vasfına eremeyeceği bilindiği için mi acaba doğumla birlikte gelen özellikler yardıma geldi diye düşünmüyor değilim :)
̲α̲̲g̲̲я̲̲є̲̲ѕ̲̲ι̲̲ƒ̲̲ ̲ de eleştirecek bir yer bulamadığına göre yazı güzel olmuş CeZbE :)))) Agresif latife yapıyorum hıı aman diyim :))
her ıkınızınde elinıze yüreğinize saglık..
Sistemin ana ögesi insan...sistem eleştirisi yaptığım bi yığın yazım ve yorumum vardır okumuşsundur Mirza. İnsanın insanlık için savaşı veya senin söyleminle cihadı -bak kullandığın kelime bile kimlikli :)- bu eciş bücüş sisteme karşı olmalı zaten. Cidal içinde cihat için cedelleşiyorsun sen de değil mi? Mesele şu ki; bu diyalektikte kullandığın argümanlar mensup olduğun dinden, ırktan, milletten bağımsız olmalı....gerçek evrensellik budur. Bunu yapamazsan objektif olamazsın ve tüm dünyaya da hitabedemezsin. İki dünya bir araya gelse evrensel bir söylemin olamaz senin :) Yine de bu yorumunda kadının eteğine, şununa, bununa bulaşmadığın için blog yazından ve oradaki yorumlarından daha anlamlı buldum bu yazdıklarını.
çok saçma.kendi değerlerinle mantık kurgusu yapıyorsun? arzun ve isteğinle mi geldin sanki ?varmak istediğin sonuç ne. yarından bihabersin ah zavallı insanoğlu.
ilk önce ''insan'' olan yanımızla var olmak, bu kimlikle hayata dahil olmak büyük sorumluluktur CeZbe..
Aidiyetler, bağlı bulunduğun örgütlenmeler, dini inançlar, ideolojik biçimlemeler... yani bin bir türlü kimlik çeşitlemeleri altında var olmak kolay tarafıdır işin.
Yaptıklarımıza bahaneler göstermek, sorumluluk yüklemek, bir adres vermek için gereklidir..
''bizler'' ''sizler'' ''onlar'' varken hayatta, daha çok varken, ''ÖZ'' olarak kalmak ve insana bu pencereden bakmak yiğit harcı..
o büyük ve güzel sorumluluğu yüklenen güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler diyesim geliyor :))
tekrar tekrar okunası bir yazı olmuş. ve üzerinde uzun uzun konuşulacak bir konu.. tebrikler..
Yazıyı okurken verilmek istenen ya da kabak gibi acik olan mesajın ta en başında olduğu asikardi. Yazi sonuna yaklasirken Çatalhöyük ismini hatırladım. Çatalhöyük 2008 ve 2012 kazi calismalari raporunu ilgilenen arkadaslar gogildan pdf olarak indirebilirler. Konuya en guzel ornek o olacaktir. Herhangi bir aitlik belirtmeden bir arada dipdibe yasamanin en guzel tarihi örneği.
Belirtmeden gecemeyecegim; yyhh'nin yorumunu çok anlamli buldum ve cok sevdim... Guzel tespitler ve yerinde birakilmis. Bunu soylemek icin yeniden yorum yazma ihtiyaci hissettim :) ve şu da var ki, ilk yorumumdaki ilk cumlemin gelisiguzel yazıldığını sen de farketmissindir..istersen gormezden gel...
Bu yazının
sahibini kutlamamak tam bir bencillik olur. Tebrik ederim öncelikle...
Tarihe
baktığınız zaman, hep etnik guruplar üzerinde yoğun baskılar, zülüm, işkence,
asimilasyon, yerinden, yurdundan göç etmeye zorlama gibi unsurlar görmek
mümkündür. Türkiye Türklerindir. Türk öğün, çalış, güven, bir Türk dünyaya
bedel, ya sev ya terk, varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Öncelikle
birbirimizi anlamak gerekir. Birbirimizin varlığını kabul etmek gerekir. Daha da
önemlisi birbirimizin varlığına kimliğine saygı gösterilmesi gerekir. ''Kardeşiz''; bu büyük lafın sözde kalmaması gerekir. Bırakılsın ben
kendimi nasıl rahat his ediyorsam o şekliyle yaşamımı sürdüreyim.
Ne istiyorum;
ben senin dilini konuşuyorsam, sende benim dilimi konuş. Birbirimiz daha iyi anlamak için. Ben senin türkünü söylüyorsam, sende benim türkümü söyle. Sevdamızı farklı dillerde haykırmak için.
Ben senin kültürünü yaşıyorsam sende benim kültürümü yaşa ve yaşat. Ben senin
bayramını kutluyorsam, sende benim bayramımı kutla. Küskünleri ortadan kaldırmak için. Hor görmemek gerekir, Hoşgörü!
Kişi bir
ülkede yaşıyorsa etnik kökeninden farklı olarak; o ülkenin önce bayrağına
sonra yasalarına bağlı olduğunu kabul etmesi gerekir. Asıl bu benim vazgeçilmezimdir. Aksı
olarak o ülkenin asli ırkına varlığımı feda etmem. Ve bu kabul görmediği zaman ya sev ya terk et faşist düşünceye asla
boyun eğmem. Çünkü herkes gibi vatani
görevim ve vergimi veriyorum, gerektiğinde canım pahasına ulusal savaşımı
veririm.
Bu
topraklarda yaşarken, kişinin efendisi kişinin kendisi olmalı. Benim
değerlerim, benim kıymetlerim, benim yaşanabilirliğimin anlamı olmalıdır. İnsan
olduğumuzu his etmek gerekir. Kendi ülkesinde kimse hırsız gibi yaşamak istemez.
Saatin kurma kolu gibi gerekli zamanlarda
ayarını yapıp, gerektiğinde onun ayarını bozmak için her türlü hileye
başvurmak, beraberinde çok tehlikeli sonuçlar ortaya koyar.
Ötekileştirme,
yıllarca totaliter baskıyla eziyet edilmiş bir toplumun bütün değerlerini yasaklamak,
onun kültürünün yaşamasını engellemekte kötü sonuçları beraberinde getirir.
Herkesin;
diniyle ırkıyla ülkesiyle, etnik kökeniyle övünme hakkı vardır. Hatta
cinsiyetiyle. Önemli olan bu değerlere sahip olurken, başka değerleri saymamak
ve ayaklar altına almamak, bizleri daha ileriye götürür…
Yıllardır, on
yıllardır, yüzyıllardır. Ne çekiyorsak bu etnik köken, din dil ırk ayrışımı yüzünden
çekiyoruz. Bilinmez bir güç, olmayan aklımızı çelip, bizlere olmadık şeyler
yaptırıyor…
Bu güzel yazı
için tekrar teşekkürler…
Çok iyi ifade edeilmiş, üzerinde her yönden, hayli düşünülecek, öğrenilecek, konuşulacak bir yazı okudum. Tebrik ederim.
Yorumları da okudum ve konu ile bire bir alakalı bulduğum ufak bir katkıda bulunmak istedim.
"
Bilinçli bir değişimden söz ediyorum. Bunun için bütün dinleri
öğrenmeli ve özümsemeli insan ki seçebilsin değil mi?" demişsiniz Cezbe
yazının bir yerinde.
Sapasağlam, ayakları yere basan bir cümle bu.
Öğrenmek ve Özümsemek...Sorunumuz burada değil mi zaten her konuda;
öğrenip özümsemek yerine, en kolayından kafaya çakılanı özümsemekle
-daha doğrusu belletilen ezberlerle- sıvışıverilen, üzerine türlü çeşit
ukalalık yapılan pişkin, azgın cehalet değil mi insanoğlunun baş
derdi?..
"...Ve bu talimatlar arasında en önemli maddelerden biri cihattır. " denmiş yorumda.
Bu konuda, bildiğimce, dilimin döndüğünce yazacağım ben de. Hem yazıya çok uygun.
Bilindiği
üzere, "Cihad" sözcüğü çok kullanılır, yerli yersiz sarfedilir ve cihad
yolunda(!) kelleler koparılır da nedense, zor, çok zor olduğundan belki
özü, diğer ana terimler; cihada gitmeden önce yapılması gerekenler
bilinmez, kullanılmaz. En kolay ya da kurnazca olan yapılır; "Haydaaaa!
Yürüyün cemaat cihada, gazanız mübarek ola!"!..
"Höyyytt! Dur bakalım
hele! Nereye koşuyorsun böyle şuursuz? Gerekleri yerine getirdin mi
ayarsız?" desen, olan senin kelleye olur büyük olasılıkla, "Konuşma len
bre zındık!" diye diye, tekbir eşliğinde.
Cihad, Kuran'daki "Cehd"in,
görünümlerinden biridir sadece. Cehd, bir amaç için bütün gayreti
göstermek, sonuna kadar bu yolda çalışmaktır, ancak bu "Her yol mübah,
yürü yürüyebildiğin kadar." özlü Makyavelist düşünce ile yakından
uzaktan ilintili değildir.
Çünkü cehdin 3 hali vardır, sıralayalım:
Mücahede:
İşte Cezbe, sizin yazınızın amacındaki; anlatılmak istenenin bir önemli bilgisi de burada.
Mücahede,
cehdin, önce insanın kendi özünü, iç dünyasını temizlemeye yönelik
emekleri demektir. "Cihad-ı ekber" yani "En büyük cihad" olarak
gösterilendir. Tasavvuf bakışıyla, "İNSANı insan yapan ve diğer amaçlara
ulaştıran en büyük savaş, bu; insanın kendi özünü temizlemeye yönelik
en büyük ve en zorlu savaşıdır. Kuran da, kişinin iç dünyasındaki
temizlenme yapılmadıkça toplumların beklenilen ve istenilen insan için güzel yerlere gelmesinin mümkün olmadığını açıkça ifade eder.
Çünkü
çekirdek bireydir ve çekirdek temizlenmeyince, "Sistem böyle kardeşim,
boyun eğeceğiz, mecburuz." demek kimlerin sindirilmişliğidir adını ben
koymuyorum. Oysa, "Ben hele önce kendimi ıslah edeyim." demek de var
başka insanlarca kurulmuş çarkın, sistemin kölesi olmak yerine...
Cehdin, 3 görünümünden ikincisi İçtihad:
Yani
cehdin bilimsel ve düşünsel olarak görünümüdür. İnsanın tüm gücü ile
bilim ve düşünce üretmeye çalışmasıdır. -Bu uğurda çalışanlara da
Müçtehid denir.- Ancak tabii ki mücahede oluşturulmadan içtihad
gerçekleşemez. Ön şart, kişinin özünün temizliği. Yoksaaa, hin kafalar
da kıyasıya çalışıyor, biliyor, görüyoruz düşünce üretme(!) konusunda;
bu kafaların ürünleri de daima insan aleyhine, insana müdahale, onu
kıskıvrak bağlayıp köleleştirme yönünde, -Bilmeden bu düşüncelerin
peşinde koşup alkışlayanlar da sistem köleleri işte- çünkü ortada güç
var, para var, her türlü çıkar var...
Ne yapıyorlar bunlar? "İndirilen dine karşı oluşturulan uydurulmuş din." - İbn Teymiye'den alıntı cümledir.- geliştiriyorlar.
E,
senin de, "Öğrenip özümseme" diyerek söz ettiğin zor yolu seçenlerin
sayısı hayli az olunca da "Cihad yapıyoz biz oğluuumm!" diyenler baskın
çıkmaya çalışabiliyorlar. Senin "Bütün dinleri öğrenip özümseme"
dediğine yol vermiyorlar; haddine mi başka dinin argümanları eve
sokuulsun? Haşşşaaa, olmaaazzz günah.(!) Haydi bırak tümünü, çoğumuzun
evinde, en yukarılarda, saten zarflar içinde saklanan Kuran'lara el
sürebilmek haddine miydi insanların? Çarpılırlardı(!) ellerseler.
Öğrenmek yasaktı, çünkü öğrenilenler onların bindikleri dalları
keserdi... Atatürk'ümü bir kez daha minnetle anarım.
Son olarak, en son sıradaki, cehdin 3. görünümü, yani cihad beliriyor.
Cihad:
Diğer
iki aşamadan geçmeyi başarabilen insanın, insanı insan yapan
değerlerinin tepelenmesine sessiz kalamayıp yaptığı her türlü
çalışmanın, verilen kavganın, savaşın adıdır. Çok ince iştir yani ve
yine Kuran'a göre mal, can ve dil ile yapılır.
Yok öyle "Yürüyün bre cihad var!" demek...
Sen Cezbe dil ile, insan adına dil ile cihad yapmışsın neredeyse.
Teşekkürler bu güzel yazı için.
Ben mesajımı herhangi bir kişi için yazmadım, bir cümleden yola çıkarak blog konusuna ufak bir katkıda bulunmaya çalıştım bildiğimce.
"O cümleyi ben sarf ettim, o halde bana dedi." gibi bir üstlenilme amacı gütmedim, - ha kişi kendini muhatap bulduysa da bana dert değil.-
Resmedilen sistem kölelerinden çok var zira, dünyanın, insanların canına okuyorlar el birliği ile...
Kendimi de örnek göstermedim -zaten gösterecek temizliğe de ulaşabilmiş değilim, sadece daha iyi olma yolunda çabam.- bunları yazmakla; "Senin gibi olmaya çalışacağım" alaysı cümle sarfının şımarıklığına da gerek yok dolayısı ile...
Kısası "Sen- Ben" çapsız çarkına girmeden okunulmasıydı isteğim.
Mirza -askibeka- neyin telaşındasın arkadaşım sen? Yani uzlaşmaya çalıştıkça olmadık şeyler okuyorum tarafından yazılmış. Senin ne haddine kendi fikrinde olmayanları veya bambaşka bir bilgiyle senden bağımsız olarak görüşünü bildirenleri "gerekirse yukarıya da rest çekerim vs vs" diyen inançsız kişiler olarak ilan etmek. Ne haddine !! İftira haram değil mi, günah değil mi? Bak dindarlıkla dincilik ve gericilik arasında ince bir sınır var. Hangi sınırdasın sen biraz kendini gözlemle iyisi mi... Ben aidiyetlerden sıyrılalım, evrensel bir dil benimseyelim diyorum sen ısrarla imam efendiden hallice yorumlar yapıyorsun. Artık din bile değil konuştuğun yani din üzerinden nemalanıyorsun bu kendini haklı çıkarma çabanla farkında mısın?
Din insanın hayatının manevi bölümünün bir kısmını oluşturan bir kavramdır ve tamamen o kişiyle Allah arasındadır. Sen öğrenmeden, sorgulamadan kendini teslim edersin, bir başkası öğrenir, özümser aklıyla kabul eder. Sorgulamak sana hediye edilen aklın ibadetidir. Anlamıyorsun değil mi Mirza? Bu yazdıklarım da Papua Yeni Gine dilinde çünkü. Bak ben kolay kolay insanlara "anlamıyorsun" demem, genellikle "anlatamıyorum" derim. Ama sen sahiden de anlamıyorsun. Bırak şu haklı çıkma çabasını, burada haklı haksız yok bakış açıları var. Cevap yetiştirmek için sarfettiğin eforu, eleştiri aldığın noktalarda neden eleştirildiğini düşünmeye harcarsan eminim daha yararlı olur senin için. Konuyu daha da uzatmamanı umuyorum çünkü giderek daha talihsiz cümleler kuruyorsun...benim sabrım sonsuz değil, seninle aynı tonda cevabını veririm daha da uzatırsan...kendi yazının altında yazdıkların da dahil.
Eveet bağlayalım...Yorumcu arkadaşların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Gerek fikirleriyle, gerek bilgileriyle büyük katkıda bulunmuşlar yazıya, benim yazarken verdiğim emekten fazla emek vermiş bazılarınız. Hem beğeniniz için hem de bu verdiğiniz emekten ötürü tekrar teşekkür ederim. En çok ihtiyacımız olan şey aydınlık akıllar...
* Corneil size teşekkür etmiyorum, başka bir şey de edemiyorum ne dediğinizi anlamadım zira. Fikirsiz zikirleri oldum olası sevmem. Başkasının değer yargılarıyla ve mantığıyla mı inşa edecektim yazımı. Neyse... emanet akıl fikir sahipleriyle ilgili geciken bi yazım var...bu zavallı insanoğlu o yazıyı yazınca gelip fikrinizi söylersiniz artık... varsa tabii.
Şu eklediğin linkteki şaheserin mucitleri neyi aşağılıyor bu yaptıkları saçmasapanlıkla acaba? Bence Müslümanlığa da, efsaneleşmiş Mussolini faşizmine karşı duruşu olan bir şarkıya ve özgürlük mücadelesine de hakaret etmekteler. Sen o şarkıyı o versiyonuyla dinle hatta ayağa kalkıp iki kıvır sağdan soldan hoş olur :) Bazılarımız da kıyıma, zulme, kana ve büyümeden ölen çocuklara karşı direnişin şarkısı olarak bu versiyonuyla dinleriz;
Herkes beğenmiş maşaallah . Tektip olunmuş ne ala ne hoş :) Ben Türküm Müslümanım Erkeğim
Mühim olan Voltranın neresini oluşturduğumuz değil mi . Ha kafatası ha ayak serçe parmak tırnağı... (cezbe.p)
:) Beğenmeyenlerin boynunu vurduruyorum, hemen blogun yamacında giyotinim var Fenerlim .p Ben diyorum ki yazıda "kop da gel, sıyrıl da gel" adam Fenerlim nickiyle geliyor ya :) Türk, Müslüman, erkek tamam da bir de fenerli .ppppp pis midir nedir 9nh4ğmeınm.
Türküm, Müslümanım..Çok şükür..
Sizin doğuştan boynumuza asılan şeylere "yafta" demenize karşılık, ben bütün bunlara "hediye" diyorum. Bu hediyeleri şeksiz şüphesiz kabul ediyorum. Bana bütün bunları bahşedenin gönlünü incitip değiştirmek yerine, onları çok seviyorum. Ve bana doğuşumdan bahşedilen bu özelliklerim benim "insan" kimliğimi zedelemiyor, bilakis daha da güçlendiriyor. Çünkü ben; komşusu açken tok yatan bizden değildir, diyen bir peygambere sahibim.
Bunlardan daha güzelini bana gösterebilir misiniz?
Ey Ademoğlu! ihtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için iyi; vermemen ise kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. Geçimini üstlendiklerinden başla. Veren al alan elden üstündür.
(müslim, zekat.97; Tirmizi, Zühd,32)
(Ya Muhammed!) Onları doğru yola iletmek sana ait değildir. Lakin Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır olarak kendi harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah'ın rızasını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa; karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.
(Bakara 272.)
Onların doğru yola iletilmesi sana düşmez, fakat Allah dileğini doğru yola eriştirir. Sarfettiğiniz iyi şey kendinizedir, zaten Allah'ın rızasını kazanmak için sarfedersiniz. Sarfettiğiniz iyi bir şeyin karşılığı haksızlığa uğratılmaksızın size verilir.
(Bakara 22)
Son olarak; elbetteki başka dinleri öğreneceğiz. Fakat öncelikle korkuyla baktığımız Kur'an-ı Kerimi anlamaya çalışmalı değil miyiz?
İlk yorumumda belirtmiştim, yazı amacından çıkabilirliğini. Yazar ne güzel önce insanlık diyor bazıları bundan müslümanlıktan ayrıl anlıyor:):):) sonra da bana kızıyorsunuz, azcık size öğretilenlerden uzaklaşın okuduğunuzu anlamaya çalışın dediğimde. Hele biri çok anlarmış gibi meal yazmış buraya. Cezbe kelime-i şehadet getir hemen geri dön müslümanlığa :)
Ayete gülen kim mirza...En ufak Allah inancın varsa eğer bu iftiran için diğer tarafta ikielim yakandadır.
Ayete dememiş , ayet okununca demiş :) Amaninnn çok fark etti .Kavramlarla
dans edebilmek için önce kavramların ne olduğunu bilmek lazım ama bunu es
geçiyorum.
Dürüstce yazsaydın,
gerçek nedeni yazabilecek yüreğe sahip misin gibi cümleleri en son bana
kurabilirsin.Bu blogda her türlü şekilde düşüncesini fikrini hayata bakışını
olduğu gibi yansıtan ben gibi kaç kişi tanıyorsun. Komiksin ya :) yürek var mıymış
:)
Sana yalvarıyorum beni
deşifre et,deşifre et de benim yüreksiz olduğumu seninde yürekli olduğunu kanıtla
:)
YORUMLAR
Çoğunluğun insan olma vasfına eremeyeceği bilindiği için mi acaba doğumla birlikte gelen özellikler yardıma geldi diye düşünmüyor değilim :)
̲α̲̲g̲̲я̲̲є̲̲ѕ̲̲ι̲̲ƒ̲̲ ̲ de eleştirecek bir yer bulamadığına göre yazı güzel olmuş CeZbE :)))) Agresif latife yapıyorum hıı aman diyim :))
Aidiyetler, bağlı bulunduğun örgütlenmeler, dini inançlar, ideolojik biçimlemeler... yani bin bir türlü kimlik çeşitlemeleri altında var olmak kolay tarafıdır işin.
Yaptıklarımıza bahaneler göstermek, sorumluluk yüklemek, bir adres vermek için gereklidir..
''bizler'' ''sizler'' ''onlar'' varken hayatta, daha çok varken, ''ÖZ'' olarak kalmak ve insana bu pencereden bakmak yiğit harcı..
o büyük ve güzel sorumluluğu yüklenen güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler diyesim geliyor :))
tekrar tekrar okunası bir yazı olmuş. ve üzerinde uzun uzun konuşulacak bir konu.. tebrikler..
Bu yazının sahibini kutlamamak tam bir bencillik olur. Tebrik ederim öncelikle...
Tarihe baktığınız zaman, hep etnik guruplar üzerinde yoğun baskılar, zülüm, işkence, asimilasyon, yerinden, yurdundan göç etmeye zorlama gibi unsurlar görmek mümkündür. Türkiye Türklerindir. Türk öğün, çalış, güven, bir Türk dünyaya bedel, ya sev ya terk, varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Öncelikle birbirimizi anlamak gerekir. Birbirimizin varlığını kabul etmek gerekir. Daha da önemlisi birbirimizin varlığına kimliğine saygı gösterilmesi gerekir. ''Kardeşiz''; bu büyük lafın sözde kalmaması gerekir. Bırakılsın ben kendimi nasıl rahat his ediyorsam o şekliyle yaşamımı sürdüreyim.
Ne istiyorum; ben senin dilini konuşuyorsam, sende benim dilimi konuş. Birbirimiz daha iyi anlamak için. Ben senin türkünü söylüyorsam, sende benim türkümü söyle. Sevdamızı farklı dillerde haykırmak için. Ben senin kültürünü yaşıyorsam sende benim kültürümü yaşa ve yaşat. Ben senin bayramını kutluyorsam, sende benim bayramımı kutla. Küskünleri ortadan kaldırmak için. Hor görmemek gerekir, Hoşgörü!
Kişi bir ülkede yaşıyorsa etnik kökeninden farklı olarak; o ülkenin önce bayrağına sonra yasalarına bağlı olduğunu kabul etmesi gerekir. Asıl bu benim vazgeçilmezimdir. Aksı olarak o ülkenin asli ırkına varlığımı feda etmem. Ve bu kabul görmediği zaman ya sev ya terk et faşist düşünceye asla boyun eğmem. Çünkü herkes gibi vatani görevim ve vergimi veriyorum, gerektiğinde canım pahasına ulusal savaşımı veririm.
Bu topraklarda yaşarken, kişinin efendisi kişinin kendisi olmalı. Benim değerlerim, benim kıymetlerim, benim yaşanabilirliğimin anlamı olmalıdır. İnsan olduğumuzu his etmek gerekir. Kendi ülkesinde kimse hırsız gibi yaşamak istemez.
Saatin kurma kolu gibi gerekli zamanlarda ayarını yapıp, gerektiğinde onun ayarını bozmak için her türlü hileye başvurmak, beraberinde çok tehlikeli sonuçlar ortaya koyar.
Ötekileştirme, yıllarca totaliter baskıyla eziyet edilmiş bir toplumun bütün değerlerini yasaklamak, onun kültürünün yaşamasını engellemekte kötü sonuçları beraberinde getirir.
Herkesin; diniyle ırkıyla ülkesiyle, etnik kökeniyle övünme hakkı vardır. Hatta cinsiyetiyle. Önemli olan bu değerlere sahip olurken, başka değerleri saymamak ve ayaklar altına almamak, bizleri daha ileriye götürür…
Yıllardır, on yıllardır, yüzyıllardır. Ne çekiyorsak bu etnik köken, din dil ırk ayrışımı yüzünden çekiyoruz. Bilinmez bir güç, olmayan aklımızı çelip, bizlere olmadık şeyler yaptırıyor…
Bu güzel yazı için tekrar teşekkürler…
Yorumları da okudum ve konu ile bire bir alakalı bulduğum ufak bir katkıda bulunmak istedim.
" Bilinçli bir değişimden söz ediyorum. Bunun için bütün dinleri öğrenmeli ve özümsemeli insan ki seçebilsin değil mi?" demişsiniz Cezbe yazının bir yerinde.
Sapasağlam, ayakları yere basan bir cümle bu. Öğrenmek ve Özümsemek...Sorunumuz burada değil mi zaten her konuda; öğrenip özümsemek yerine, en kolayından kafaya çakılanı özümsemekle -daha doğrusu belletilen ezberlerle- sıvışıverilen, üzerine türlü çeşit ukalalık yapılan pişkin, azgın cehalet değil mi insanoğlunun baş derdi?..
"...Ve bu talimatlar arasında en önemli maddelerden biri cihattır. " denmiş yorumda.
Bu konuda, bildiğimce, dilimin döndüğünce yazacağım ben de. Hem yazıya çok uygun.
Bilindiği üzere, "Cihad" sözcüğü çok kullanılır, yerli yersiz sarfedilir ve cihad yolunda(!) kelleler koparılır da nedense, zor, çok zor olduğundan belki özü, diğer ana terimler; cihada gitmeden önce yapılması gerekenler bilinmez, kullanılmaz. En kolay ya da kurnazca olan yapılır; "Haydaaaa! Yürüyün cemaat cihada, gazanız mübarek ola!"!..
"Höyyytt! Dur bakalım hele! Nereye koşuyorsun böyle şuursuz? Gerekleri yerine getirdin mi ayarsız?" desen, olan senin kelleye olur büyük olasılıkla, "Konuşma len bre zındık!" diye diye, tekbir eşliğinde.
Cihad, Kuran'daki "Cehd"in, görünümlerinden biridir sadece. Cehd, bir amaç için bütün gayreti göstermek, sonuna kadar bu yolda çalışmaktır, ancak bu "Her yol mübah, yürü yürüyebildiğin kadar." özlü Makyavelist düşünce ile yakından uzaktan ilintili değildir.
Çünkü cehdin 3 hali vardır, sıralayalım:
Mücahede:
İşte Cezbe, sizin yazınızın amacındaki; anlatılmak istenenin bir önemli bilgisi de burada.
Mücahede, cehdin, önce insanın kendi özünü, iç dünyasını temizlemeye yönelik emekleri demektir. "Cihad-ı ekber" yani "En büyük cihad" olarak gösterilendir. Tasavvuf bakışıyla, "İNSANı insan yapan ve diğer amaçlara ulaştıran en büyük savaş, bu; insanın kendi özünü temizlemeye yönelik en büyük ve en zorlu savaşıdır. Kuran da, kişinin iç dünyasındaki temizlenme yapılmadıkça toplumların beklenilen ve istenilen insan için güzel yerlere gelmesinin mümkün olmadığını açıkça ifade eder.
Çünkü çekirdek bireydir ve çekirdek temizlenmeyince, "Sistem böyle kardeşim, boyun eğeceğiz, mecburuz." demek kimlerin sindirilmişliğidir adını ben koymuyorum. Oysa, "Ben hele önce kendimi ıslah edeyim." demek de var başka insanlarca kurulmuş çarkın, sistemin kölesi olmak yerine...
Cehdin, 3 görünümünden ikincisi İçtihad:
Yani cehdin bilimsel ve düşünsel olarak görünümüdür. İnsanın tüm gücü ile bilim ve düşünce üretmeye çalışmasıdır. -Bu uğurda çalışanlara da Müçtehid denir.- Ancak tabii ki mücahede oluşturulmadan içtihad gerçekleşemez. Ön şart, kişinin özünün temizliği. Yoksaaa, hin kafalar da kıyasıya çalışıyor, biliyor, görüyoruz düşünce üretme(!) konusunda; bu kafaların ürünleri de daima insan aleyhine, insana müdahale, onu kıskıvrak bağlayıp köleleştirme yönünde, -Bilmeden bu düşüncelerin peşinde koşup alkışlayanlar da sistem köleleri işte- çünkü ortada güç var, para var, her türlü çıkar var...
Ne yapıyorlar bunlar? "İndirilen dine karşı oluşturulan uydurulmuş din." - İbn Teymiye'den alıntı cümledir.- geliştiriyorlar.
E, senin de, "Öğrenip özümseme" diyerek söz ettiğin zor yolu seçenlerin sayısı hayli az olunca da "Cihad yapıyoz biz oğluuumm!" diyenler baskın çıkmaya çalışabiliyorlar. Senin "Bütün dinleri öğrenip özümseme" dediğine yol vermiyorlar; haddine mi başka dinin argümanları eve sokuulsun? Haşşşaaa, olmaaazzz günah.(!) Haydi bırak tümünü, çoğumuzun evinde, en yukarılarda, saten zarflar içinde saklanan Kuran'lara el sürebilmek haddine miydi insanların? Çarpılırlardı(!) ellerseler. Öğrenmek yasaktı, çünkü öğrenilenler onların bindikleri dalları keserdi... Atatürk'ümü bir kez daha minnetle anarım.
Son olarak, en son sıradaki, cehdin 3. görünümü, yani cihad beliriyor.
Cihad:
Diğer iki aşamadan geçmeyi başarabilen insanın, insanı insan yapan değerlerinin tepelenmesine sessiz kalamayıp yaptığı her türlü çalışmanın, verilen kavganın, savaşın adıdır. Çok ince iştir yani ve yine Kuran'a göre mal, can ve dil ile yapılır.
Yok öyle "Yürüyün bre cihad var!" demek...
Sen Cezbe dil ile, insan adına dil ile cihad yapmışsın neredeyse.
Teşekkürler bu güzel yazı için.
"O cümleyi ben sarf ettim, o halde bana dedi." gibi bir üstlenilme amacı gütmedim, - ha kişi kendini muhatap bulduysa da bana dert değil.-
Resmedilen sistem kölelerinden çok var zira, dünyanın, insanların canına okuyorlar el birliği ile...
Kendimi de örnek göstermedim -zaten gösterecek temizliğe de ulaşabilmiş değilim, sadece daha iyi olma yolunda çabam.- bunları yazmakla; "Senin gibi olmaya çalışacağım" alaysı cümle sarfının şımarıklığına da gerek yok dolayısı ile...
Kısası "Sen- Ben" çapsız çarkına girmeden okunulmasıydı isteğim.
Mühim olan Voltranın neresini oluşturduğumuz değil mi . Ha kafatası ha ayak serçe parmak tırnağı... (cezbe.p)
Sizin doğuştan boynumuza asılan şeylere "yafta" demenize karşılık, ben bütün bunlara "hediye" diyorum. Bu hediyeleri şeksiz şüphesiz kabul ediyorum. Bana bütün bunları bahşedenin gönlünü incitip değiştirmek yerine, onları çok seviyorum. Ve bana doğuşumdan bahşedilen bu özelliklerim benim "insan" kimliğimi zedelemiyor, bilakis daha da güçlendiriyor. Çünkü ben; komşusu açken tok yatan bizden değildir, diyen bir peygambere sahibim.
Bunlardan daha güzelini bana gösterebilir misiniz?
Ey Ademoğlu! ihtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için iyi; vermemen ise kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. Geçimini üstlendiklerinden başla. Veren al alan elden üstündür.
(müslim, zekat.97; Tirmizi, Zühd,32)
(Ya Muhammed!) Onları doğru yola iletmek sana ait değildir. Lakin Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır olarak kendi harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah'ın rızasını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa; karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.
(Bakara 272.)
Onların doğru yola iletilmesi sana düşmez, fakat Allah dileğini doğru yola eriştirir. Sarfettiğiniz iyi şey kendinizedir, zaten Allah'ın rızasını kazanmak için sarfedersiniz. Sarfettiğiniz iyi bir şeyin karşılığı haksızlığa uğratılmaksızın size verilir.
(Bakara 22)
Son olarak; elbetteki başka dinleri öğreneceğiz. Fakat öncelikle korkuyla baktığımız Kur'an-ı Kerimi anlamaya çalışmalı değil miyiz?
Ayete dememiş , ayet okununca demiş :) Amaninnn çok fark etti .Kavramlarla dans edebilmek için önce kavramların ne olduğunu bilmek lazım ama bunu es geçiyorum.
Dürüstce yazsaydın, gerçek nedeni yazabilecek yüreğe sahip misin gibi cümleleri en son bana kurabilirsin.Bu blogda her türlü şekilde düşüncesini fikrini hayata bakışını olduğu gibi yansıtan ben gibi kaç kişi tanıyorsun. Komiksin ya :) yürek var mıymış :)
Sana yalvarıyorum beni deşifre et,deşifre et de benim yüreksiz olduğumu seninde yürekli olduğunu kanıtla :)