Birr...İkiii...Üççç...
08 Kasım 2013, 11.50 A- A+BÖLÜM 1
Gecenin saat 2’si. Ağrı hala devam ediyor . Sol yanıma dönemiyorum. Kolumu koyacak bir yer bulamıyorum. Sol göğüse yayılıyor ve ızdırabına dayanamıyorum. Kaçıncı gün oldu bilmiyorum.Ölesiye korkuyorum ve doktora gidemiyorum. Bir şey varsa bile bilmeden öleyim kafasındayım. Gündüzleri annem anlamasın diye her türlü şebekliği yapıyorum da geceler tam bir kabus…
BÖLÜM 2
Hastanedeyim. Korkularımla yüzleşme cesareti verdi rabbim ve kimseciklere söylemeden tek başıma geldim. Sıram geldi doktordayım.
---Ailede meme kanseri var mı?
---Yok.
---Eline gelen bir kitle var mı?
--- Korkudan bakamıyorum ki :((
---Üstünüzü çıkarıp sırt üstü uzanın…
Uzanıyorum ve doktor muayene ediyor. Korkudan öylesine titriyorum ki doktor muayeneyi bırakıp ellerimi tutuyor.
---Yavrum sakin ol.Bu kadar titrersen muayene edemem seni.
Elimde değil. Bir köpek yavrusu gibi yalvaran gözlerle bakıyorum. Hemşireyi çağırıyor. Tansiyonum ölçülüyor. 15
Yüksek diyor doktorum.Dil altı verip yatırıyorlar.Bir de iğne yapıyorlar sakinleşmem için.
Bir başka odada dinleniyorum şimdi tek başıma. Aklımdan geçen düşüncelere yetişemiyorum. Bir şey olursa eğer ne çok yapamadığım şey var ve ne çok söyleyemediğim…
Ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum. Tekrar muayene odasındayım. Onca uğraşıya rağmen bende bir sakinleşme yok. Çaresiz muayene yapılacak. Doktorum muayeneyi tamamlıyor ve ultrason istiyor.
Şimdi ultrason odasının önündeyim.Sıra gelmek üzere. İsmim okunuyor. Sanki ses çok uzaklardan geliyor.Ayaklarım kendi kendine odaya doğru hareket ediyor.
---Üstünüzü çıkarıp sırt üstü uzanın.
Bu kez titremiyorum. Sanki tavandan kendimi görüyorum. Bir uğultu geliyor kulaklarıma. Sonrası karanlık. Bayılmışım…
Öyle bayılanlar anlatır hani. Beyaz bir ışık gördüm. Sonra yavaş yavaş ortalık karardı falan diye. Yok öyle olmadı. Bir uğultu ve pattt elektrik kesildi.
Sesler geliyor kulağıma karma karışık.Sonra yüzler görüyorum.Bir adam gülümsüyor. Tanıyorum bu yüzü. Ellerimde bir sıcaklık var. Ellerimi tutuyor. Ellerinin sıcaklığından daha sıcak gülümsüyor. Evet tanıdım. Muayenemi yapan genel cerrah doktorum bu.
---Ahu? Yavrum nasılsın?
Gözlerimle iyiyim diyorum. Aramamızı istediğin biri var mı? Yine gözlerimle evet diyorum. Tam ismini söyleyecekken aklıma bir şeyler geliyor vazgeçiyorum.
---Ailenden falan birilerini arayalım mı?
---Hayır diyorum.İyiyim ben.Gerek yok. Annemin şekeri tansiyonu var. Bir şey olur ona. Kolumda serum yatıyorum bir sedyede. Bir iki saat sonra ultrasona alıyorlar.
Daha sakinim şimdi.Aslında sakin değilim de öylesine tükenmişim ki tepkisizim artık. Ultrason çekiliyor ve şükürler olsun herhangi bir kitleye rastlanmıyor. Boşuna kahretmişim kendimi.
Ortopediste yönlendiriyorlar beni.
Ertesi gün gidiyorum…
BÖLÜM 3
Bu ses ne zaman kesilecek Allah’ım. Farklı vuruşlarla beynime işliyor. Sadece sağ elimin küçük parmağını hareket ettirebiliyorum. Sayıyorum parmağımla… Birrr, ikii, üççç………………altmış…Baştan alıp yine sayıyorum. Birr, ikii, üççç...
Saymaktan bunaldım. Aklımdan binlerce düşünce geçiyor. Annemi düşünüyorum, babamın kır saçları gözümün önünde. Gözlerimi açmaya korkuyorum. Ölesiye korkuyorum. Yutkunmak istiyorum ama olmuyor. Sayıyorum yeniden birr…iki…üç…
Saniyeler böylesi ağır geçer mi? Zaman mı durdu? Hele o vuruşlar yok mu! Çıldırtıyor beni. En sevdiğimin ellerini hayal ediyorum. Bana sevgiyle bakan gözlerini düşünüyorum. Avunmaya çalışıyorum. Sayıyorum. Birr, ikii, üçç…
Bir kapı sesi çalındı kulağıma.Ayak sesleri duyuyorum sanki. Vuruşlar kesildi galiba…
---Ahu Hanım geçmiş olsun. Çekim bitti.
Ne güzel bir kelime o. BİTTİ.Şimdi MR sonuçlarını bekleme vakti. Gözlerimden akan yaşları tutamıyorum. Hiç ağlamayan ben, bütün birikmişlerimi döküyorum. Ağlamıyorum ki ben. YAĞIYORUM…
Bir duvarın dibine çöktüm. Görünmez olmak istiyorum. Çıplak hissediyorum kendimi. İçime attığım korkularım için, söyleyemediklerim için, duyduklarım için, bildiklerim için…Kısacası hayatıma dair her şey için ağlıyorum…
Sonuçlar geliyor ve omuzda bir sıkıntı var. “Subakrominal impingement sendromu” denen bir rahatsızlık. Omuzdaki ana eklemin, kolun hareketini sağlayan bağlara baskı yapması,orada bir daralma gibi bir şeymiş. Şu anda 10 gündür kolum askıda ve fizik tedaviye başlıyoruz.
Sizlere bunları neden anlattım peki…
Sevgili dostlar;
1) Lütfen bir rahatsızlık anında benim yaptığım gibi ihmalkar davranmayın. Boşuna ağrı çekmeyin
2) Eğer benim gibi panik bir insansanız asla yalnız gitmeyin. Yanınızda bir destekçiniz olsun.
3) Söyleyemediklerinizi siz yine de söylemeyin. Belki söyleyince pişman olursunuz. Bir buhran anında seri hareketlerin lüzumu yok:))
Not : Bu kadar zor bir hasta olmama rağmen, sabırla ilgilenen Mustafa Hocama,Hakkı Hocama,Emre hemşireme,Saadet hemşireme ve tüm çalışanlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Uzun bir yazı oldu. Sabırla okuyan herkese de çok teşekkür ederim.Sevgilerimle…
YORUMLAR
Bugün…
Acıları hissetme günü..
Acıları hatırlama günü..
Yalnızlığı taaaaaa derinden yaşama günü…
Yaşama isteğini sorgulama günü…
Zayıflığımızı kabul günü…
Önce Kayıpdüşler’in yazısı, sonra sizinki…Allak bullak oldum…Yazınıza yazacak öyle çok şeyim var ki; hakkım yok şimdi dedim.Çok içten, çok yalın paylaşmışsınız..Ciddi olmamasına(ciddi ne demek tartışılır gerçi ya..) çok sevindim..Geçmiş olsun dileklerimi kabul edin lütfen.
Sevgiyle…
Sağlıgın önemini vurgulama noktasında katkı sunmak anlamında bir paylasımda bulunmak istedım.
Korkuyorum
Doğum saati yaklaşan güneşin ebesidir uykusu bölünmüşler. Çimenlere serilmiş battaniyeler, bahçe duvarlarında gazeteden minderler. Açılan kapıların gıcırtısı, kayıt telaşları ve öne geçme çabası.
acil değil bedeninin sıyrığı
bahaneyle bozamazsın kuyruğu
oku gör bak yönetimin buyruğu
Duvar diplerine çömelenler, Çimenlere serilmiş battaniyeler, Başları avuçlarında, dirsekler dizlerine dayalı. Rengi soluk yüzlerinin. Eli böğründe kiminin, kimi bir omuza dayanmış. Cılız çıkıyor dillerinden “geçmiş olsun” dilekleri ve ardından 'neyin var' sorusu.
Adı söylenemeyen hastalıklar, geçiştirilerek söylenenlerle birlikte provası olur doktora anlatılacakların. Anlattıkça rahatlıyor insanlar. Yayılıyor kulaktan kulağa koca karı ilaçlarının tarifleri. Adresleri veriliyor nefesi kuvvetli hocaların .
şaşırıp kalmıştım işin doğrusu
karmaşa yaratır doktor çağrısı
röntgen tahlil derken artar ağrısı
Hiç boş kalmıyor sedyeler tekerlekli sandalyeler. Başta peruk kolda serum takılı.
kiminin karnı burnunda, kiminin çiçeği. “Bittim ben” diyor reçeteye bakarak çıkışı şaşıranlar.
akşam olup karanlıklar bastımı
gelmedi yakınlar acep küstü mü
nasıl atar ciğer şimdi astımı
Koridorlarda öksürük yankısı, yataklarda iniltiler. Kıvranıyor gencin biri, “oy anam yandım kurtar beni” Duydum ama, ben böyle acı görmedim. Tutmayacakmış belden aşağısı. Dünyanın yükünü kaldıran dağ gibi adam, kaşığı kaldırıpta götüremiyor ağzına. Utanıyor lazımlıktan altı bezlenen kadın. Çığlık çığlığa sondası tıkanan dede. Uyanamamış narkoz sonrası göğsü yarılan baba. Günlerdir kapısındaymış yoğun bakımın eşini bekliyor. Girip çıkanın telaşsız halinden anlıyor durumun normal olduğunu, umut işte.
bu dünyada dertsiz bir baş yok imiş
kıvranarak acı çeken çok imiş
sağlığına kastedene hak imiş
Ve herkes susar bir an. O ağlar. insanı mutlu eden tek ağlamadır bebek ağlaması. Bir bebek doğar. Birden morga çevrilir bakışlar. Biri toplamış çantasını, içine yaşamını doldurarak. Bir bedene kar yağmış. Her yanı bembeyaz. Çok acı çektiği söylenir, hem kendinin hem yakınlarının kurtulduğunu dair hüzünlü cümleler kurulur.
Ölümün girmediği ev yok bilirim, Ama, korktum ölmekten, korktum acı çekmekten, korktum acı çektirmekten. korkuyorum.
Kayıpdüşler
geçmiş olsun. Şükür ki çok çok ciddi bir durum yokmuş, kısa sürede tedavi olup sıkıntılarının geçmesini diliyorum.
O söz ettiğin; MR cihazındayken duyulan seslere aşinalığım var. Okurken kalbim çarptı hızlı hızlı yeniden.
Hem de beterin beteri denebilecek, beyaz bir tabuta benzeyenindekinin içinde yaşadığım paniği unutmam mümkün değil. Sonrasında, bana "MR çekilecek" denildi mi, nefes bile almadan "Asla kapalısı olmaz!" diyorum. Senin gibi ben de durmadan sayıp, her 60'ta "1 dk, 2 dk..." diye diye zaman yedim bir kaç kez de, zaman beni yemiş gibi kalktım hep.:)
Kaçarım ben doktorlardan, hastahanelerden hep. -Kötü huy biliyorum- Hani derler ya; "Bıçak kemiğe dayandığı zamanlar", işte o zaman sürüne sürüne gider, kontrollerde de mutlaka dr. fırçası yiyerek çıkarım.:)
En son, "Artık biraz ciddi ol!" azarını işittim kardiyologumdan. Kendi de güldü ama azarı da yedirdi.:) Kötü bir şey de dememiştim ama ya! 3 stent takılan kalpcağızım için, "Çok havalı kalbim varmış, piercing taktırdım, yakışır diye." demiştim.
Bir başkası -Yakın tanıdık bir dr.- söylediğim şey karşısında kahkaha atmış ama akabinde "Defol git!" diye kovmuştu.:)
Hepimizin,sağlık konusunda ciddi olması gerektiğini biliyorum. O ciddiyetten kendime de diliyorum.:)
Sevgiler
Sana çok geçmiş olsun diyerek, bloğu terk ediyorum. Zaten kızlı erkekli yorumlar yazmışsınız hep buralara, bana ters bir durum.
Sayın mirza78, rahatsızlığınızın iyileşmesine sevindim ama ne yazık ki benim sıkıntım o kadar basit bir durum değil.Uzun bir süreç ve büyük olasılıkla cerrahi müdahele gerektirecek.Geçmiş olsun dileğiniz için teşekkür ederim.
Sayın kayipdüşler,yorumunuz çok etkileyiciydi çok tşk ederim.
Sevgili Sat_Aghara,demek ki bir çok insan o cihazın içindeyken saniye sayıyormuş:)) benim gibi birine rastlamış olmak kalbimi ferahlattı.Oysa ki deli olduğumu düşünmüştüm.Sevgiler...
Sevgili IBerrak,yorumunuzda tüm kalbinizle geçmiş olsun dediğinizi hissettim.Çok teşekkür ederim.
Sevgili Ataya,her zaman olduğu gibi gülümsettiniz beni.Çok teşekkür ederim .
Sayın opum, yaşlandıkça yeni huylar peydah oluyor bende demek ki.Zihninizdekileri çaldığım için çokkk özür dilerim.Hazır aklıma gelmişken, hani bloglarla ilgili çeşitli fikirler sunuyoruz ya son zamanlarda.Ben de kızlı erkeli aynı yere blog yazmaktan son derece rahatsız oluyorum.Bence kız ve erkek blogları ayrı bölümlerde yayınlansın.Karşı cinsler birbirine yorum yapamasın.Mazallah yani değil mi? :)))