Bavulumda Kederlerim...
14 Kasım 2013, 22.47 A- A+Daha gün ağarmamış, uykusuzluktan ve yorgunluktan adım atmayı beceremeden sürüklüyorum bavulumu, içimden binlerce küfür ettim..bir bavulun çekmeye yarayan zımbırtısını nasıl kırarlarki hemde üzerinde kocaman KIRILABILIR EŞYA yazısına rağmen ? Ama Allah için çok rahat geçti uçak yolculuğum..Üç kişilik koltukğa sere serpe yayıldım, kahvemi yudumlarken bir şiir bile yazdım üstelik ..iyiki bu akıllı telefonlar ve onların yazı yazacak sınırsız sayfası ve mürekkebi var, ta ki şarjı bitene kadar. O anda isyan ettim ama, kıytırık otobüslerin koltuk kenarlarında bile elektrik prizleri var iken bu muhteşem uçan metal kuşların neden yok ki ? İlk defa indim bu şehrin hava alanına..tanımadığım bir mekan yalnız ve yorgun üstelik sadece bavulumda degil kederlerim...sızım var ..sızıyor ılık ılık ..olsun.
Yıllar önce buna benzer bir halde otobüsün camına yaslamıştım ya başımı bu şehirde..bir karınca yürüyordu camda..parmağımla dokunmak istemiştim, dışarda olduğunu anladığımda şaşırmıştım ya..beni bu kadar yoran, sarsan bu yolculuğun bir karıncayı ne hale getirebileceğini düşünüp kendi derdimi unutup minicik karıncanın derdine düşmüştüm ya...Bazen şaşırıyorum kendime, balık hafızasındaki bu beynimin bazı şeyleri nasıl bukadar ince ayrıntısıyla hatırlıyordum ki ? Düşmesin diye, sıkı sıkı tutunsun cama diye nasılda dua etmiştim..
İzmir Adnan Menderes Havalimanı'nı bilirmisiniz ? Şaşkın şaşkın taksi ararken gözlerim, görevlilerden birinin bakışlarını yakaladım..Bornova'ya nasıl gidebilirim dememle canla başla anlatmaya başladı..Taksiye binme dedi, uzak mesafe ..hemen şurada Metro var diye devam edip bir solukta anlatıverdi en ince ayrıntılarıyla..Birden İzmir'i yeniden sevmeye başladım..
Bir bavul nasıl bukadar ağır olabilir ki ? Oysa hepi topu 28 kilo gelmişti ..tühh 2-3 kilo daha koyabilirdim diye düşünmüştüm, bari botlarımı koysaydım 3 ayakkabı yetermiydi ki ..? Meğer kederlerim daha ağır basmışta ben anlayamamışım..Evet o dar yolda ıssız bir kimsesizlik ve hüzünlerim ile yavaş yavaş ilerliyorum, her adım daha da ağırlaşıyor bavulumdaki yük.. bir yandan da kendime kızıyorum..atla taksiye git işte..ne dinliyorsun görevliyi..
Pıtır pıtır bir ses ..git gide yaklaşıyor..evet evet bu ses ! Evet iki kişiler, hızla yaklaşıyorlar..onlar yaklaştıkça daha hızlanıyor adımlarım..Allah'ım neden bir taksiye binmedim ki ? Öyle ıssız bir yerki, daha gün ağarmamış, ve iki adam peşimde..yüreğim ağzımda çırpınıyor..o kadar hızla geldiler ama tam arkamda yavaşladılar..ensemde hissediyorum nefeslerini..geçip gitmiyorlar, yakın takipteler, tek bir Allah'ın kulu da yok..
Birden içimdeki deli coştu, aniden durdum...arkama dönerken başladım bağırmaya ..yumruklarım ise çoktan gardını almış..ee onca yıl boşunamı kuvvetlendirdik bu yumrukları işe yarasınlar biraz.. Derdiniz ne lann..?
Beyaz olması gereken o uzun tüğleri kir içinde..şaşkın bakışları korkusunu saklamıyor..hıykkk diye bir ses çıkarttı...mıhlanmış gibi kala kaldı ..sokak köpeklerini iyi bilirim..bu sokak köpeği olamayacak kadar asil..sadece kirli ve aç...Başını okşarken gülüyordum, yine abartmıştım hayal gücümü..Gel bakalım dedim .. düşmüş ve çekme kolu kırık bavulumu kaldırırken içindeki kederlerin hafiflediğini hissettim..
Alakasız DipNot.....
Sevgili Bloger dostlarım...Yazılarınızdan bazılarını yaptığım bir radyo programında okumak istiyorum, ki bazılarını okumaya başladım bile, izinsiz okumak ve milyonlarca dinleyici ile izniniz olmadan paylaşmak istemediğimden ( Ya tamam binlerce diyelim p ) sizlerden izin almak istedim..itirazı olanlar lütfen belirtsinler..hatta her hafta salı geceleri okuduğum deneme, hikaye, şiir ve kısa yazıları özellikle aile ferdi olduğumuz Gamyun Blog Portalından seçtiğimi bilmenizi istedim..Reklam olmasın diye tabiiki radyo ismi vermiyorum..Lakin isteyenlerin bana ulaşıp link alma şanslarının oldugunuda belirtmek isterim ( Ya tamam yüzlerce kişiyiz ama hızla büyüyoruz Pp ) Bizim Blog Portalımızın değerli yazarlarının iznini tek tek alamadığımdan bu yola başvurmak zorunda kaldığımı belirtmek istedim Ç)
YORUMLAR
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, ruhumuz bedenimizden çok ileride, bedenimiz ruhumuza yetişemiyor.Ruhumuz uçakla, bedenimiz otobüsle gidiyor varmak istediği yere. Uçak yolculukları insanın zihnini yorar. Seni nelerin beklediğini bilmezsin. Kendini hazırlayamazsın ineceğin yere.Uçaktan inildiğinde ruh "köyden indim şehire" blinmezliği ve şaşkınlığına maruz kalır. Otobüsle ise, kendini hazırlamaya imkan bulursun. Doğayı görür hayaller, planlar kurarak gidersin. Bedenimizden çok çok ileride giden ruhumuz ile bedenimiz ayrı ayrı yoruluyor. Dolayısıyla birinin gerginliği diğerini tetikliyor. Yorgunluk hissinin yerini stres sıkıntı alıyor. İşte o sırt üstü uzanma anında ruh ile beden buluşuyor, Oh deme mutluluğuna erişiyor insan. Bedenle ruhun birleştiği iki an daha var, birisi sakız çiğnenen an, diğeri ise türkü mırıldanılan, ıslık çalınabilen an. O anlarda kesinlikle mutsuzluk hissi yaşanmaz.
İnsanlar neden mutsuz sorusuna verdiğim cevabı, "ruh ve beden aynı anda aynı yerde bulunmadıgı için insanlar mutsuz olur." diyerek yazınızın bana çağrıştırdıklarını noktalıyor, yeniden yazınıza dönüyorum.
1-) Başlık: Final cümlesi gibi aslında.Okuru yazıda bavula yüklenen kederleri aramaya şartlandırıyor. Sürprize açık değil.
2-) Dil ve anlatım: Etkin bir konuşma dili hakim, bunun da yazının akıcı olmasına katkı sağladığı, kelime dağarcığının geniş olduğu, iç seslerin dışa yanısıtılması ve betimleme yönünden başarılı.
3-) Ana fikre bağlılık.: Özen gösterildiği, kopukluk hissi vermediği,
4-) Paragraflar arası uyumluluk.: Gerekli özenin gösterildiği,
5-) İmla kuralları: Yazının tamamına gösterilen özenin imla kurallarına gösterilmediği
6-) Final: Anlatılmak istenen ana fikrin finalde verilebildiği, ancak sanki bir an önce bitsin der gibi yaklasım sergilendiği,
ve okunmaya değer bir yazı olduğu kanaatine vardım. Hatta kendi yazınızı okumayı etik bulmayabilirsiniz belki, o yüzden radyo da okunabilecekler arasına katmanızı şiddetle önerebilirm.
Teşekkürler, tebrikler.
İzmir’e gelirken nasıl bir ruh halinle geldiğini az çok bildiğim için bavulundaki keder yükünü çok iyi anladım diyebilirim. Camdaki karıncadaki gibi küçük detaylarda saklı hayat aslında, bizim çoğu zaman görmemezlikten geldiğimiz küçük detaylarda. Sabah sabah okuduğumda yediğimiz yemek ve üstüne içilen kahveyi hatırladım :)
Ataya çok hoşsun ne diyeyim ben sana :))))) demek avcılara benzettin hı :)))))
Şimdi Devrik cümle arkadaşımızın mutsuzluk hakkındaki yazdıklarının da ilginç geldiğini söylemeden yorumu atarsam içimde kalır :) nasıl güzel anlatmışsınız mutsuzluğun sebebini çok hoşuma gitti. Ben de bu aralar mutsuzum fark ediyorum. Sizin deyiminizle yorulmuyorum…. Ben ben bu ara mutluluktan yorulmak isityorum…
önce duygulandırdın, sonra endişelendirdin, en sonunda da derin bir nefes salmama neden oldun.
At sen o valizi at, keder dolu bavul yakışmaz sana. Hem bak sapı da kırılmış.:)
Şöyle renkli, cıvıl cıvıl desenli olanlarından al, sana uyum sağlasın.
Hava limanındaki, o metroya giden, daracık ve bitmek tükenmek bilmeyen yolu biliyorum, "Arkadaş, nerden uydum ben şu başka akla?" söylenmesiyle ilerlemiştim ben de bir kez. Geri de dönemiyorsun; ha şimdi biter, ha az sonra bitecek diye.:) Eh, sen bir de tenha zamanda geçmişsin ve kendi içini korkuyla nasıl doldurduysan insan ayak sesi ile bir köpeğin pıtpıtını ayıramamış zihnin. Zavallı köpekcik, kimse ona "Lannn!" diye bağırmamıştır belki.:)
Severim ben yol hikayelerini.
Hele de, duyguları sesine, sesi duygularına pek güzel yansıyan biri de yazmışsa...
Teşekkürler, sevgiler.
Merhaba canım, hem hüzünlendirdin, hem de meraklandırıp endişelendirip satırları hızlı hızlı okuttun bana.. cesaretli hanımsın anladım artık , henüz gün doğmadan tenha yolda tek başına ilerlediğine göre .. ben olsam yüreğim elimde olurdu herhalde .)
Senden bir isteğim var , bir daha ki sefere sapı kopmayacak irice bir valiz al ve kumrumu getir bizlere..
Dün geceden beri otuz saati aşkın bir süredir yatağa mahkum hallerimdeyim, bir saat oldu ızdırapsız hareket etmeye başlayalı ve yattığım yerden bloğunu okudum canım, yorum yazmak istedim.. genelde sürekli okurum blogları yorum yazmaktan uzak olsam da bunu da belirtmek istedim.. ayrıca radyoda istediğin yazımı okuyabilirsin , hatta daha önce bir tanesini okumuştun ..
Satırların nostalji yaşattı bana , otobüs yolculuğunu severim , kendimle baş başa kaldığım ve kendimi özgür hissettiğim zamanlarımdır..
iki üç yıl oldu sanırım binmiş olduğum şehirler arası yolcu otobüsü , yol yapım çalışmaları nedeniyle ana güzergahtan ayrılıp kasaba yoluna sapmıştı.. gördüğüm kadarıyla sakin bir yerdi , bir taraftan da yağmurun çiseliyor olması bu sakinliği veriyordu sanırım.. kasabanın yolları dar ve otobüsün yüksekliği nedeniyle evlere çok yakın seyrediyorduk.. ikinci katından sokağa dışardan merdivenlerle inilen bir evin önünden geçiyorduk .. saçları çiseleyen yağmurdan ıslanmış , güzel yanaklarını iki avucunun arasına alıp uzaklara doğru bakan yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğu oturuyordu o merdivende.. yavaş ilerliyordu aracımız ve o eve yaklaştıkça küçük kızda benim farkıma vardı aynı anda gözlerim onun gözlerinde takıldı kaldı.. bana öyle bir bakışı vardı ki hiç unutmadım.. ve son görüş açıma kadar gözlerim onun bana bakan gözlerindeydi..
sonra düşündüm.. hava serindi ve o küçük kız yağmurun altında neden oturuyor diye , bakışlarıyla anlatmak istedikleri neydi .. sevgiye mi ihtiyacı vardı ..
Gürcü kızımcım canımcım ne işin var bavulumda gel yanıbaşıma gir koluma seninle gezelim tozalım arada birde tozutalım :p
Ahh Atayacım ahh, bak ''TÜY''lerim diken diken oldu..yaparmıyım birdaha bu hatayı :)) evet evet yaparım bende bu balık hafızası varken :( Kubabeys ablamda şiirin var demeeek , bize hissettirmeden dinliyorsun bizleri demeeek ..harıkasın. Şiirlerini heyecanla bekliyorum zevkle okumak istiyorum '' Bu şiir Ataya ya ait diye üstüne basa basa hemde..Seviyorum seni ..
Devrik Cümle...Ne iyi ettin aramıza katılmakla..işte benim özlemle beklediğim, sabırla mutlaka biri çıkacak bu yorumları yapacak dediğimsin..hem kendi yorumunu yapıp hem ciddi bir şekilde tamda bir eleştirmen gibi kırmadan inciltmeden bizlere ( özellikle benim gibi ihtiyacı olanlara) ışık tutansın..Bu özverili ve şahsen benim için pek bir değerli yorumun için çok teşekkürler..
Estimmm bitenemmm...Beni en iyi anlayanımsın..ne diyim ? künefede pek bir güzeldi :p
Sat Agrahacım..biliyordum, sadece beynimin bana oyunu değildi bu dar yol...çok ıssızdı ..ben dua ediyorum o minik patileri 2 kişi sandim.. emin ol bir başka korkak kadın ardında bir ordu zannedebilirdi, o derece yani..Yorumun her zamanki gibi şefk verdi, sevindirdi, mutlu etti ...Teşekkürler..
Cezbemm..Haklısın, gerçekten haklısın. Daha dikkatli olacağım..Okurum..inadına okurum..hatta artık Twettlicem ve hatta Facemin bookunda paylaşacağım banane :p
Anka ne hoş ve tebessüm ettiren bir anı bu ..Yılmaz'ı pek sevmem..ama inadına güzel yazıyor..inadına okutturuyor bana kendini..çok güzel yazmış gerçekten..Güzel ve mutlu eden yorumun için teşekkğr ederim.
( Derdiniz ne
lann..? ) cümlesi için de üzgünüm ..Yalan yok ne yapayım :)))
Sevgili Berrak, bu güzel paylaşımınız bana geçen gece bir arkadaşımın başından bir köpek hikayesini anımsattı..Arkadaşım genç bir hanım, gece karanlığında yolun başında taksiden inmiş ve sitemize doğru yürümeye başlamış. O sırada kendisine doğru havlayarak koşan köpeği görmüş. " Öyle korktum ki, bir an ne yapacağımı şaşırdım. Koşsam beş on adım sonra beni yakalayacak. O anda öyle bir ilham geldi ki" diye anlattı. " Bir anda durdum, yanıma yaklaşan köpeğe elimdeki Laptopu sallayarak onu sesini bastıracak kadar yüksek perdeden bağırdım!" Ben " Ne dedin peki bağırırken" dedim. Arkadaşım " Ne diyeceğim: WOOOWWWW, WOW WOW. WOOOOW". Gülmekten kırılmıştım " Eeee köpek ne yaptı?" "Woooouwww, Wouwwww" diyerek yolunu değiştirdi ve havlayarak başka yöne doğru gitti...
Dip not : arkadaşım da ben de köpeklere bayılırız. Anlaşamadığımız köpek pek yoktur. Ama karanlıkta ve yalnız olunca......
Sevgilerle..