gİRİNti...
29 Kasım 2013, 15.25 A- A+ Otobanda sörf yaparak ilerlerken göz ucuyla yanındaki erkeğe baktı kız. "Şişman yağ tulumu" diye geçirdi içinden. Bildiğin beyaz bir balinayı andırıyordu bu oğlan. Doğuştan filozof olunuyorsa tam da oydu bu Balina. Tek satır kitap okumamasına rağmen, müthiş bir zeka ve kavrama yeteneğine sahipti. Bir daha asla tekrar edemeyeceği spontan şiirler okur, etrafındaki insanları hayran bırakırdı kendisine. Ait olduğu adamın yakın arkadaşıydı...öyle yakın ki; kendisinin yokluğunda onu oğlana elleriyle teslim edivermişti sevgili. "Birlikte takılın, canı sıkılmasın bebeğimin, nereye isterse götür" demişti Balina'ya.
Arabayı park edip Kordon'da barların önünden yürümeye başladılar. Balina her türlü barın müdavimi olduğundan mutlak durup garsonlarla selamlaşıyor, iki geyik çeviriyordu barların olduğu yol boyunca. Kız alışkındı bu hale... Onunla birlikte duraklıyor, etrafında sürekli hareket halinde olan ve birbirlerine tıpatıp benzeyen insanlara bakıyor, sonrasında bu parfüm, ter, cinsellik, kahkaha, şamata karışımı olan görüntü, koku ve ses hengamesini gözlerini denize çevirip bir meltem esintisiyle temizliyordu. Balina "hadi" der gibi koluna dokununca da yine başlıyordu yanısıra yürümeye.
Motorcuların takıldığı bara geldiler. Her zaman olduğu gibi bir yığın motorsiklet park etmişti barın önüne. Seviyordu kız bu barı...seviyorlardı. Barın aynı zamanda ismi olan denizatı figürüne bir dosta bakar gibi baktılar. Denizatının erkeğinin yavruları taşıması, tekeşliliği, çiftlerin aralarındaki bağı kuvvetlendirmek için akşamları birbirlerine kur yapmaları ilginç kılıyordu bu hayvanları. Bar da aynen böyle nev-i şahsına münhasır ve ismiyle müsemma bir bardı. Sürekli devinen özgür bir ruha sahipti, orada her türlü şeyi yaşayabilirdiniz ve yaşadıklarınızdan ötürü yargılanmazdınız. Motorsiklet, rock, özgürlük... bunların hepsini de seviyordu kız.
Masanın birine oturdular. Minicik masaları vardı barın, konuşurken birbirinin nefesini duyma zorunluluğu, diz dize ve göz göze olma zorunluluğu insanın tenini daha bir yakın kılıyordu yanında yöresindekine. İnsanın oturduğu yerde biriyle sevişme ihtimali bile vardı. Ruhlar yakınlaşırsa iş bitmiş demekti. O bardan çıkışta tek ve zorunlu istikamet üçüncü bir çift gözün olmadığı herhangi bir yerdi.
Balina, kızın sevdiği her türlü şeyi sevgilisinden bile daha iyi bilirdi...hatta o ana kadar seviyor olduğundan habersiz olduklarını dahi... Ona sormadan amaretto söyledi kıza, kendisine de vişne-votka. Şu güzelim votkayı vişne suyuyla katlederdi oğlan, kız bundan nefret eder her defasında dudaklarını iğrenerek büzer "votka limonla içilir zevksiz herif!" derdi Balina'ya. İçtiler...
* "Heyy navvv, aull yu kilırss...put yu laytss auun, put yu laytsss aunnn" şarkıya eşlik ediyordu oğlan. Nefis bir sesi vardı, kız usulca ona bakarak şarkıya eşlik eden sesi dinliyordu. **E vispıringg in mayy iırrr...der is en encıll vit hör hend on may hedd" Balina'nın gözleri, kızın saçlarında, dudaklarında, göğüslerinde dolaştı. Kız alışkındı bu bakışlara. Erkek değil miydi nihayetinde, sevgilisinin arkadaşı olsa kaç yazardı? Kaç kere kendisine şehvetle bakarken dalıp gittiğine şahit olmuştu. "Hadi lan" der gibi baktı oğlana içinden galiz bir küfür savurarak. ***"Der is darknıss living dip in may soll" Kılı bile kıpırdamıyordu, tam da şarkının sözleri gibi derinlerinde bir yerde kötücül bir şey vardı onun. Gözlerini dikmiş bakıyordu kıza, 'cüret' Balina'nın göbek adıydı, hayatında böyle fütursuz bir insan daha görmemişti kız. Ama özünde seviyordu oğlanı. Kız beşinci içkisinin son yudumunu da kafasına dikti, bardağı sertçe masaya koydu. Başı hafiften dönüyordu...
Balina, biraz önce bitmiş olan şarkıyı aynı desibelde söylemeye devam ediyordu, çalan grup mola vermişti. Etraf masadakiler yeni akapella solistlerini alkışlıyor, şarkıya eşlik ediyorlardı. Oğlan bir tekine dönüp bakmadı. Sabit bakışlarını kızın üzerine dikmiş şarkı söylemeye devam ediyordu. ****"Heyy navv aull yu sinırss, put yu layts aunn, put yu layts aunn" Birden sustu..."gömleğinin bir düğmesini daha açsana" dedi kıza. "Ne saçmalıyorsun" dedi kız..."yine bi' tarafına içmeye başladın, kalk gidelim". "Hadi ama aç şu düğmeyi" dedi Balina. Kız aklının kendisinden yavaş yavaş kopup gittiğini hissediyordu. Önce göğsünden yukarı doğru yayılan sıcaklık şimdi de kasıklarından dizlerine doğru minik titreşimler halinde iniyordu. Paralize olmuş bir şekilde oğlana bakarak gömleğinin gögüslerinin arasına denk gelen düğmesini açtı. ikisinin de gözbebekleri gittikçe büyüyordu. Oğlan dirseklerini masanın üzerine koyup kıza yaklaştı "yılan gibisin biliyor musun?" dedi kıza. Kız, biraz acı, biraz tatlı badem tadındaki dudaklarını, Balina'nın vişne-votka tadındaki ağzının içine bıraktı.
Arabayı park ettikleri yere, birbirlerine yıkıla yıkıla ama hızlı adımlarla gidiyorlardı. Sarhoşun biri, tek eliyle zar zor gövdesine tutunduğu palmiyenin dibine işiyordu. İmbat tüm pisliği kıyıya vurdurmuştu.
------------------------------------------------
*Hey now, all you killers, put your lights on (Şimdi! Siz bütün katiller...ışıklarınızı açın)
**A wispering in my ear...there's angel with her hand on my head (Kulağımda bir fısıltı var, orada elleri başımda bir melek)
***There's darkness living deep in my soul (Ruhumun derinliklerinde bir karanlık yaşıyor)
****Hey now, all you sinners, put your lights on, put your lights on (Şimdi! Siz bütün günahkarlar, ışıklarınızı açın)
Santana- Put Your Lights On
YORUMLAR
İlahi Cezbe :) Santana’nın en sevdiğim şarkılarından olan “put your lights on” u artık dinlerken bu hikayeyi de hatırlayacağım iyimi :)) bu şarkının bende ayrı bir yeri vardır... Hoşuma gitti uzun ara sonrası tekrar dinlemek...
Elime gitarı alıp hadi bakalım akor çıkarabiliyor musun deyip, ilk kez dinleyerekakorlarını çıkardığım parçadır… ( Am C G F E ) Hikayeye gelince sanki çirkin kadın yoktur az votka vardır tadında olmuş : )
fakat tabi ters bir uyarlama ile… Ben bayanın işte tam da bu noktadan sonraki tavırlarını merak ettim…
Acaba tek gecelik bir cinsel dürtü müydü yaşananlar…
Yoksa gizli bir aşkın yeni farkedilişliği miydi? şekil formundan biranın etkisiyle
çıkmış çünkü…---------------------- Cause there's a monster living under my bed Whispering in my earÇünkü yatağımın altında yaşayan bir canavar var Kulağımın içinde fısıldıyorthere's an angel with a hand on my head, She say I've got nothing to fearbir melek var, kafamın üzerinde elleriyle, korkacak bir şeyim olmadığını söylüyorlaaaaaa la laa laaaaaa la la la, :) bu kısmına bitiyorum…-----------------
Sevgilerimle...
Abi bu nasıl blog ya:) Ne desem bilemedim. Alışkın olmadığım türden, uzak olduğum şeyler desem yeterli sanırım.
Bir de blogun sonu? Aman kalsın:)
İyiki birkaç gün gelmedim he :) ne çok blog kaçmış oku oku :) umarım yorum hakkım bitmemiştir dur bakalım :)
Okuduktan sonra ilk düşüncem: Al işte annem boşa demiyormuş kimseye güven yok diye :) Şimdi ben bu yazıyı anneme okusaydım ki okusam facia olurdu :))))) Anacım derdi ki: (eliyle gözlerini de göstere göstere) bu gözden bu göze güven yok diye yaradan ortaya burun koymuş :) nasıl bağlar annem konuları birbirine bir bilseniz :)))))
Tüm suçu balinaya atmayalım lütfen hatunda en az onun kadar :) bu ara fazla mı dizilere daldın ne ettin Cezbem :)Şaka bir yana görmek, bilmek istemediğimiz bazı gerçekler vardır. Biz bilmek istemesek de aslında vardır. Tebrik ettim
Akıcıydı okunması, ellerine sağlık.