der der durur...
07 Aralık 2013, 19.30 A- A+“Kalk kızım uyanıver bi” bunları derken bir taraftan da üstümü açmış, bacaklarımı somyadan aşağı indirmişti. Hani mızırdanıyordum ama annem de hiç böyle yapmazdı. “ bi bismillah çek kızım kalkıver” az korku az da merakla yarı açık gözlerle anneme baktım “ anne ne oluyor” annem sanki utanmış gibi bi üstünü başı giy şu saçlarını topla hanaylara git gelin Fatma seni istiyor.. Yakup’dan mektup gelmiş”
Gözüm emme-basma tulumba gibi kafa sallayan horozlu saate takıldı daha 8 di. “açım “ dedim. “gelince yersin bi kendine gel” diyen sert ses tonu ile isteksizce hazırlanıp çıktım. Kuyunun yanında ki o büyük eve hanaylar denirdi. Bahçesinde köyde yok denecek kadar az olan meyve ağaçları kavaklar olan tek evdi o zamanlar saray yavrusu gibi gelirdi bize. Sabah erkenden eve hanayların çobanı gelmiş askerde olan büyük oğlanın mektubunun geldiğini Fatma bacının beni çağırdığını haber etmişti, hani artık orta okula başlıcaktım bu sene, büyümüştüm de oysa, ama bir uyku uyutmamışlardı diye söylenirken aklıma geldi yakup'un mektubu ile benim ne alakam vardı ki salak salak sormamıştım anneme de uykulu halimle .. Ya işe bak ya kaçıncı adımda idim onu da unutmuştum
Kapıyı Fatma abla açmış utangaç utangaç beni arka odaya almıştı.” Abla ne oldu” dedim korku ile kucağında yürüyemeyen bir bebeği yanında eteğinin ucundan tutmuş koca gözlü bir oğlan çocuğu ile bana katlanmış bir zarf verdi. “yakup abin yolladı bana bi okuyuver “dedi. Sorulabilecek en saçma soruyu sordum “ neden kendin okumuyorsun”. “Okumam yok” dedi yüzü kıpkırmızı.
Karadut un bu sene çok verdiğini duymuştu çok yemesindi çok sever biliyordu… Süt sağarken telliye dikkat etsindi tepiklerdi sık sık.. Bu kış sert geçecekti evlatlarını sıcak tutsundu o da yanlarında olsundu.. Hanayların oğlu mektup yazıyor derlerdi sonra sık yollamıyordu ama bir daha mektup zamanı harmana denk gelecekti mektup yerine kendi gelecektii …..
Bebek mızırdanmayı kesmiş, sesimle uykuya dalmıştı, koca gözlü çocuk sanki masal anlatıyorum gibi pür dikkat beni dinliyordu Fatma abla eşarbının ucu ile gözünü siliyordu. Yutkundum mektup bitmişti ama bitti diyemedim. “Bizim evden burası tam 1400 adım 4868 saniye” dedim. “Yakup abinin mektubu 230 kelime”. Bana şaşkın şaşkın bakarken “abla sen kaç yaşındasın” dedim .“18 “ dedi. Son sürat çıktım odadan hem ağlıyor hem koşuyordum kapıdan girince annemle karşılaştım “2760 saniye 1100” adım diye bağırıp odama girdim.
O zamanlardan kalma huylarım adımlarımı saymak kelimeleri saymak şu an ilerlemiş halde mutfak fayanslarını saymak gibi ama okuduğum bir şeyi unutmamak ordan kaldı geçenlerde face de bir yazı beğenmiş arkadaş onu okuyunca geldi bu anımda aklıma:
Bazen seni seviyorum diyemez insan, onun yerine;
Dikkat et kendine, der
Fazla yorma kendini, der
Hava soğuk sıkı giyin der
Der der durur….
O zamanlar tuhafıma giden yüzlerce şey çok sonraları anlam kazanıyor. Yakup abinin Fatma ablaya ( benden sadece 5 yaş büyük olmasına rağmen) aslında mektubun her satırında dediği tek şey vardı;
Seni seviyorum
Seni seviyorum
Seni seviyorum
Seni seviyorum
Sadece yazamamıştı bunu
babel
YORUMLAR
Dikkat et kendine .fazla yorma canım..))
Hoş bana senin herşeyin muhteşem gelir ya neyse :P
Öyle saf temiz sevgileri görmeyeli çok uzun zaman oldu ki :(
Seni seviyorum güzel kadın yüreğine sağlık
Çekingen insanın "seni seviyorum" diyememesi ne hoştur :) sakladığından sevmediğinden değil de, her an dile getiremediğinden yerine türlü cümleler kuruvermesi. Bu sözü olur olmadık kişilere düşünmeden, daha kötüsü sevmeden söyleyen insanlara inat, bu insanların sevgisi bol olsun..
Teşekkürler paylaşımına pek içtendi =)
yazınız hoştu. tesekkurler
O zamnlar öyleymiş şimdilerde de öyle. Kimse seni seviyorum demiyor.
Onun yerine sevdiğini hareketlerinle göster diyor.
Halbukı ne kadar sihirli bir kelime...